7 Mart 2016 Pazartesi

Tayyip’in sonu: Lahey’li mi olacak Lahey’siz mi?



Rusya’nın IŞİD atağı: Şii Hilali’nin hamisi kim olacak?
Arap Baharı ve ardından Suriye’de iç savaş başladığından beri Rusya’nın Ortadoğu’daki hamleleri arttı. Son günlerde Suriye’de uçak ve füzeleriyle birlikte IŞİD karşıtı operasyonlar düzenlemeye başlamasını bu şekilde okumak gerekiyor. Ancak IŞİD, Rusya’nın operasyonunun bir nedeni değil, bahanesi.
Öncelikle şu soruyu sormak gerekiyor: IŞİD’in bölgedeki varlığı yeni değil. 10 yılı aşkın bir mazisi, özellikle son 2 yıldır artan bir etkinliği var. Suriye’nin doğusuyla Irak’ın batısı uzun süredir IŞİD kontrolünde. Peki Rusya, niye 2013’te ya da 2014’te değil de şimdi IŞİD’i vuruyor?
Aslında Rusya, Şii Hilali’nin hamiliğini yitirmemek için vuruyor. ABD ile İran’ın nükleer meselesinde bir anlaşmaya varması bütün Ortadoğu dengelerini değiştiren bir olay olmuştu. İran’da sert ABD karşıtı Ahmedinejad’ın devrilmesi, yerine daha ılımlı Ruhani’nin gelmesi ve Ahmedinejad rejimiyle özdeşleşmiş Babek Zencani gibi simge isimlerin bir bir tutuklanması yeni bir dönemin başladığına işaretti. ABD, IŞİD sayesinde İran’la ortak bir düşman da yakalamış oluyordu. IŞİD karşıtı bir koalisyon kurmaya yönelen ABD bu şekilde Şii Hilali’yle bir yakınlaşma olanağı da yakalıyordu.
Halbuki Rusya açısından Şii Hilali, Ortadoğu’ya yerleşebilmesi ve etkinliğini artırması için mükemmel bir olanak ve en güçlü silahıydı. Hilal’i oluşturan ülke ve rejimleri şöyle bir sıralayalım:
– En doğuda İran
– Hemen batısında Irak’taki Şii hakimiyetindeki yeni merkezi hükümet
– Suriye’de Esad rejimi
– Lübnan’da Şii Hizbullah
Irak’taki Şiiler hariç bütün bu güçler, Amerikan karşıtı kutupta yer alıyordu. İran’ın durumu malum. Suriye’de ise Esad 4 yıldır ABD’nin desteklediği muhaliflerle çatışıyor. Lübnan’da ise Şii Hizbullah, ABD’nin bölgedeki en önemli müttefiki İsrail’in önemli düşmanlarından.
Rusya’nın bu Şii Hilali’nin hamiliğini yürütebilmek için Irak’taki Şii yönetim ile ilişkilerini geliştirmesi, Hilal’in diğer bileşenlerinin ise ABD’ye yanaşmasını engellemesi gerekiyordu.
ABD’nin buna karşı manevrası ise, nükleer kriz vesilesiyle İran ile gerilimi azaltmak oldu. İran’ı kazanabilmek için Irak’taki Şii yönetim ile İran’ın ilişkilerini geliştirmesine göz yumdu, nükleer meselenin bir anlaşma ve uzlaşmayla çözüme kavuşturulmasını sağladı. Bir yandan da IŞİD karşıtlığı üzerinden Suriye’deki Esad rejimine yanaşmaya bile başladı.
İşte Rusya’nın son dönemde gerçekleştirdiği IŞİD karşıtı operasyonları ABD’nin bu hamlelerine bir yanıt olarak değerlendirmek gerekiyor. Rusya, IŞİD karşıtlığı bayrağını ABD’ye kaptırmanın İran’ı, hatta Suriye’yi bile kaybetmek anlamına geleceğini gördü ve düğmeye bastı.
Rusya Tayyip’i Lahey’le tehdit ediyor
Tüm dünyada IŞİD denince akla Tayyip’in verdiği destekler geliyor. Her ne kadar Tayyip son dönemde “Biz de IŞİD’e karşıyız” mesajı verse de, kimse buna inanmıyor. IŞİD’e Arap Baharı’nın başından beri yapılan destek kolay unutulur bir şey değil. Bu yüzden Tayyip’in son dönemki IŞİD karşıtı çıkışları dünya kamuoyu tarafından “takiyye” olarak değerlendiriliyor. Anlayacağınız, Tayyip “takiyye” geleneğinin ne olduğunu tüm dünyaya da öğretmiş.
Rusya’nın Tayyip’in IŞİD ile bağlantılarını açıkladığı basın toplantısını da bu minvalde değerlendirmek gerekiyor. Rusya, Tayyip’i Lahey’le, yani Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi’nde yargılanmakla tehdit ediyor. Bu ciddi bir tehdit ve verdiği tepkilere bakılırsa Tayyip de tehlikenin farkında. Peki bundan sonra ne olacak? Tayyip’in önünde 2 seçenek var:
1. Rus tehdidine karşı ABD’ye yanaşmaya çalışacak. Ve ABD’ye “Lahey’e göndermeyin ne isterseniz yapayım” diye yalvaracak.
2. Rusya ile ABD anlaşacak, Tayyip Lahey’e gidecek.
Ancak iki seçeneğin de peşi sıra gerçekleşecekler düşünüldüğünde Türkiye açısından aslında iki değil tek bir sonuç olduğu görülebilir: Kürt Devleti kuruluyor.
Her ne kadar Tayyip Kuzey Irak’ta Kürt devletine dünden razı olsa da, gerek Türk kamuoyunun gerekse Türk Ordusu’nun tepkisinden çekinen ABD için Türkiye bir engel. Rusya’ya karşı ABD’ye yanaşmak zorunda kalan Tayyip’in bu çaresizliği, ABD tarafından Kürt devletinin kuruluşunu hızlandırmak için kullanılabilir. ABD, Tayyip diktatörlüğünü hem kamuoyunun hem de Türk Ordusu’nun olası tepkilerini dindirmek ve sindirmek için bir fırsata dönüştürebilir.
Tabii ikinci seçenekte de Kürt devleti tehlikesi bir sonuç olarak karşımızda duruyor. ABD ile Rusya her ne kadar bölgede birbirlerine rakip iki emperyalist ülke olsalar da, emperyalistler cephede savaşmaktansa masada paylaşmayı her zaman tercih eder. İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden beri durum bu.
Ortadoğu’da Türkiye’nin hemen güneyinde bir Kürt devleti, onun da güneyinde bir Şii Hilali, onun da güneyinde Vahhabi-Selefi gericiliğinin yönettiği bir Sünni devleti hem ABD’nin hem de Rusya’nın stratejik hedefi. Aralarındaki çatışma bu projenin kimin hamiliğinde gerçekleşeceği. Denklemden Tayyip’i çıkarmak, IŞİD’in en büyük destekçisini susturmak ve Türkiye’deki Kürt devleti karşıtlarını “Bakın sizi Tayyip’ten kurtarıyoruz” diyerek ikna etmek için bir seçenek olabilir. Bu seçeneği ABD de Rusya da diğerine kaptırmak istemeyecektir. Bu yüzden ABD-Rusya anlaşmasıyla Tayyip’in Lahey’e gönderildiğine şahit olabiliriz. Ancak en başta söylediğimiz gibi bu seçeneğin sonucunda Kürt devletinin kurulacak olması yer alıyor.
Tayyip’in Lahey korkusu: “Beni devirmeyin, Kürt devletini ben kurarım”
AKP iktidara geldiğinden beri, 13 yıldır söylüyoruz: Tayyip’in en önemli misyonu Kürt devletinin kurulmasıdır…
İlk aşama ABD’nin Irak işgaliydi, AKP destekledi.
İkinci aşama bitme noktasına gelen PKK’nın canlandırılmasıydı, Çözüm Süreciyle bu da yapıldı.
Üçüncü aşama, Suriye’nin kuzeyinin PKK’ya teslimiydi, alimallah Tayyip bunu da becerdi.
Gelindi dördüncü aşamaya: Kürt devletinin ilanı. Bu da ancak bölgede büyük bir savaşın ardından olabilir. İşte Tayyip şimdi de bunu kışkırtıyor.
Rus uçağının düşürülmesi, Tayyip provokatörlüğünün son hamlesi oldu ve Türkiye “şer ekseni”ndeki yerini daha da bir sağlamlaştırdı. Şimdi Tayyip açısından mesele, kışkırttığı bu savaşın iktidarı yitirmeden ve Lahey’e gitmeden sonuçlanmasını sağlamak.
Türk askerinin bir anda Musul’a girmesi, peşmergelere askeri eğitim vermesi ve Davutoğlu’nun Kürt Bölgesel Yönetimi’nin bayrağı önünde Barzani’yle el sıkışması Tayyip’in Kürt devleti konusunda anlaşmaya çoktan hazır olduğunu gösteriyor.
Barzani Kürtlerin tek lideri değil. Irak’takilerinin lideri. Bir de PKK var denklemde. Dikkat edilirse 1 Kasım seçimleri sonuçlandığından beri HDP, “Seni Başkan yaptırmayacağız” söylemlerini bir kenara bıraktı ve “Başkanlık sistemini tartışabiliriz” demeye başladı. Milletvekili yeminindeki “Türk” ifadesinin kaldırılması için AKP’lilerin ve HDP’lilerin yaptığı benzer açıklamalar, bir anayasa değişikliği için AKP-HDP işbirliğinin kurulabileceğini gösteriyor.
Kısacası Tayyip, Irak’ta Barzani, Türkiye’de HDP, yani genel olarak Kürtlerle anlaşmayı, yani bir Kürt devletini kabullenmeyi çoktan kafasına koymuş.
Kürtlerden hayır gelir mi?
Gerçekten de ilginç bir resim: Türkiye Başbakanı Davutoğlu Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Barzani ile el sıkışıyor. Bu resmi dünyanın neresinde olursa olsun, kime gösterseniz, size “Ortadoğu’da yalnızlaşan Türkler yeni ittifak arayışında” yorumunu yapar. Çok da yanlış bir yorum değil bu.
Evet, Türkiye Ortadoğu’da son derece yalnızlaştı. AKP’nin “Stratejik Derinliği” tam bir “Stratejik İflas”a dönüştü. Türkiye, tüm dünyada IŞİD destekçisi olarak bilinen, Ortadoğu’da Katar dışında dostu olmayan, bölgede birbirini dengeleyen diğer üç büyük güçle hem İran’la hem Mısır’la hem İsrail’le aynı anda düşman olmayı başarabilmiş bir ülke. Bir diktatörün hezeyanlarının sonucunda yapayalnız bir ülke haline geldik.
Ancak bu durumdan elbette bir çıkış var. Diktatör devrilir, Türkiye Atatürk döneminde olduğu gibi saygın, güçlü ve bağımsız bir ülke haline gelebilir. Fakat Davutoğlu-Barzani görüşmesi Türkiye’nin başına daha büyük çoraplar örülmek istendiğini de gösteriyor. Tayyip yüzünden yitirilen saygınlığınızı onu devirip toparlayabilirsiniz. Bugün düşman edildiğiniz ülkelerle ileride dostane ilişkiler kurabilirsiniz. Tayyip’in “Stratejik İflas”ının etkilerinden ileride kurtulabilirsiniz.
Ancak, sınırlarınız bir kere değişti mi, işte onu geri almak biraz zor olur. Davutoğlu-Barzani resminin gösterdiği işte budur.
Ortadoğu’da yalnızlaşan Türkiye, Kürtlerle birlikte mi çıkış yaratacak? Resmin tüm dünyaya gösterdiği bu. Önce insanı bir gülme alıyor, “denize düşen yılana sarılır” diyorsunuz. Sonra da bu resmin sonuçlarını düşününce o gülümseme yerini kaygı ve endişeye bırakıyor.
ABD’nin de Rusya’nın da bir Kürt devleti için düğmeye nasıl bastıkları ortada. ABD-PYD ilişkileri herkesin malumu. Rusya da son dönem PYD’yi destekleyeceği açıklamalarında bulundu. Bunları alt alta yazıp bir de Davutoğlu’nun Barzani’yle “stratejik sırıtış”ıyla verdiği resme bakınca “Kürt devleti hayırlı olsun” demekten başka seçenek kalmıyor… Ancak, kaygılı olsak da umutsuz değiliz. Türk milleti bu denklemi bozmasını bilir…
Türk’ün seçeneği: Tayyip’siz bir Türkiye ABD’ye de Rusya’ya da direnebilir
Seçeneklerimiz Rusya şunu dedi, ABD şunu yaptı deyip ikisinden birini seçmek ya da “Devletimi savunuyorum” bahanesiyle utangaç Tayyipçilik yapmak değil… ABD’si, Rusya’sı ve Tayyip’i, üçü birden tek bir projede anlaşıyorlar: Kürt Devletinin kuruluşu. Aralarındaki mücadele hamisinin kim olacağı…
Birinci Dünya Savaşı sonrasından daha kötü karanlık bir döneme giriyoruz. Ama karamsarlığa yer yok. Unutmayın, Mondros rezaleti Mustafa Kemal dehasını da ortaya çıkarmıştı…
Türk milleti büyük bir millettir. Binlerce yıllık tarihinde karanlıktan kurtulmasını her zaman bilmiştir.
“Tamamdır, Kürt devletini kuruyoruz” diye seviniyorlar ama bilmiyorlar ki UYUYAN DEVİ UYANDIRIYORLAR…

Özgür Erdem

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder