addisparta etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
addisparta etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Ağustos 2016 Perşembe

Atatürkçü Düşünce Derneği Isparta Şubesi Neden Hedefte?



ADD GENEL MERKEZ OLAĞAN GENEL KURULU HAZİRAN 2016 DA YAPILACAK..
GENEL KURUL DA GÖRÜNEN O Kİ ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİNİ, AB-D İŞBİRLİKÇİSİ, GERİCİ SİSTEMİN İÇİNE ÇEKEREK “EHLİLEŞTİRME” AMAÇLI, ÖZEL GÖREVLİLER İCAZETLİ DÜZENBAZLAR KOLTUKLARINI KORUYACAKLAR.. ÇÜNKÜ MANDACI MAOSONLAR GERÇEK KEMALİSTLERİ ÇOKTAN TASFİYE ETTİLER.. 



Atatürkçü Düşünce Derneği Isparta Şubesi Neden Hedefte?

Bu soruya doğru yanıt verebilmek için geçmişi ana başlıkları ile anımsamakta her zaman  yarar vardır. Bu anımsatmalardan yola çıkılarak doğru karar verilebilecek ve belki de ders alınacaktır.
AB tartışmalarının yoğunlaştığı  2004 -2006 yıllarında, ADD Genel Başkanlığı yapmış olan Av. L. Ertuğrul KAZANCI, ADD'nin bu tartışmalar içindeki yerini; “Avrupa Birliği ile masaya oturmak dahi bir ihanet-i vataniyedir” söylemi ile özetliyordu.
  Gerçekten’de Avrupa Birliği ile Müzakere masasına oturmuş aday ülkenin, hem AB Anayasa'sını hem de Avrupa Birliği Müktesebatı'nın tamamını kabul etmiş olacağı, AB'nin kuruluşunun temel ilkesidir.
Atatürkçü Düşünce Derneği gibi Ülkenin en büyük demokratik kitle örgütünün O dönemdeki Genel Başkanı'nın bu net, kararlı ve onurlu duruşu, “ulusal devletimizi yıkmak, bağımsızlığımızı ve ulusal egemenliğimizi elimizden almak, ülkemizi AB-D’nin sömürgesine dönüştürmek isteyen AB işbirlikçilerinin ve AB-D mandacılarının telaşa kapılmalarına neden olmuştur. 
Bu nedenledir ki, AB-D Mandacıları Atatürkçülüğü yalnızca “laiklikle” sınırlandıracak, antiemperyalist,  halkçı, devrimci özünden arındırılmış bir düşün sistemine dönüştürecek bir kadronun denetim ve kontrolüne geçirilmesi için kolları sıvadılar.
1.        Bu koşullarda  girilen  Haziran 2006 Olağan Genel Kurulu ADD için bir dönüm noktası oldu. Dünyada, özellikle yakın çevremizde   “renkli” devrimlerin yaşandığı, ülkemizde AB hayranlığının  tavan yaptığı bir süreç yaşanıyordu. Bu sürecin ADD’yi etkilememesi, ya da moda söylemle “teğet” geçmesi düşünülemezdi. Gerçekten de yaşadıklarımıza, olup bitene çoğu üyemiz anlam bile veremiyordu.
2.        Yerel ve ulusal değerlerimizin yanında Avrupa Birliği değerlerinin paylaşılmasını teşvik etmek” amacıyla kurulmuş “Sağlık Eğitim Vakfı(SEV), Çağdaş Eğitim Vakfı(ÇEV), AMERİCAN BORD- MARMARA GRUBU STRATEJİK VE SOSYAL ARAŞTIRMALAR VAKFI  ” üyeleri, kimi iyi niyetli arkadaşlarımızı da yanlarına alarak ADD de yeni bir Genel Yönetim Kurulunu oluşturdular.
3.        2006-Genel Yönetim Kurulu oluşur oluşmaz yayımlanan ilk genelgede(2006/1), daha önce örgütün ayrıcalıklı simgesi haline gelen (ADD, hiçbir  yerli ve yabancı “fon”dan maddi katkı almama onurunu taşıyan  örgüttür.) sözünün  kaldırılması, AB yanlıları ve AB-D mandacılarının amaçlarına ulaştığının ilk ve önemli bir göstergesidir.
4.        ADD Isparta Şubesi olarak; “Temel amacı ulus devletleri ortadan kaldırmak ve ulusların egemenliklerini ellerinden almak olan “Avrupa Birliği”nin yanlısı olmak, bu “emperyalist ittifak”ın ülkemizde oluşturduğu “TRUVA ATI”, NGO (Sivil Toplum) örgütlerine üye olmak, onları yönetmek, etkin olarak o örgütlerin etkinliklerinde görevler almak, ya da hiç gereği yokken AB’ye övgüler düzmek, yazılı ve görsel basında, dolaylı da olsa AB'yi  şirin gösterecek konuşmalar ve açıklamalar yapmak “Kemalizm”le bağdaşmadığı gibi, ona “İhanet Suçu”  oluşturduğunu, bunu yapan kişi ve örgütlerin “Anadolu'nun bağrına sokulmuş birer Truva atı” olduğu  gerçeğini tüm örgütle paylaştık.
Aynı zamanda Araştırmacı –Yazar  Sn. Yılmaz Dikbaş’ın,  Türkiye’de AB’den para almış toplam 315 sivil toplum örgütünün yer aldığı, Atatürkçü maskesi altında ABD ve AB Mandacılığı yapanları tek tek, isim vererek açıkladığı  “Anadolu'nun Bağrına Sürülmüş Truva Atları”  araştırmasını kitap haline getirerek yayınladık.
5.   ADD     Logosu ile özdeşleşmiş: "Yerli ve yabancı hiçbir kuruluştan fon adı altında bile yardım almamakla övünüyoruz." sözünün kaldırılmasına karşı çıkışımız, diğer taraftan, Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanlığı'na (ADD) seçilen Emekli Orgeneral Şener Eruygur  ve yardımcısı Prof. Dr. Nur Serter’in  Çağdaş Eğitim Vakfı'ndaki (ÇEV) faaliyetleri sırasında üç proje için Avrupa Birliği'nden 700 bin Euro'luk fon aldıklarını belgeleri ile ortaya koymamız, kimi şubelerin (Örn. Ankara/Keçiören- Çerkezköy) bu savlarımıza katılmaları hem dava, hem de disiplin konusu oldu. 
6.        ADD Isparta Şube Başkanı Mahmut ÖZYÜREK ve Araştırmacı Yazar  Yılmaz DİKBAŞ, bir yandan  Atatürkçü Düşünce Derneğinden “kesin ihraç” istemi ile Yüksek Disiplin kuruluna sevk edilirken, diğer yandan “Anadolu'nun bağrına sokulmuş birer Truva atı” nitelendirmesi nedeniyle, Şener  Eruygur ve F.Nur Serter, tarafından 22 Ağustos 2006'da haklarında ayrı ayrı 5'er bin YTL'lik tazminat davası açıldı.
7.        ADD Yüksek Disiplin Kurulu tarafından, Mahmut Özyürek hakkında “kınama”, savunma yapma gereği duymayan Sn. Yılmaz DİKBAŞ hakkında ise “kesin ihraç” kararı verildi.  
8.        Kadıköy 3. Sulh Hukuk Mahkemesi, 18 Eylül 2007'de verdiği kararla Eruygur'un açtığı tazminat davalarını reddetmiş ve aynı gün Kadıköy 1. Sulh Hukuk Mahkemesi de Serter'in tazminat talebini geri çevirmiştir. Her iki mahkeme verdikleri kararla “ÇEV için Truva atı nitelendirmesi yapılmasının sakıncasının bulunmadığına” karar verdi.
9.        Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Isparta Şubesinin, tüm engellemelere karşın, sürdürdüğü çabaları ve kararlı duruşu, büyük bedeller ödenerek  kurulup, yüceltilen  Atatürkçü Düşünce Derneği’ni, “AB Mandacısı”, “Truva Atı”,Türk ulusunun içine girmiş BEŞİNCİ KOL” bir örgüte dönüştürmenin  o kadar da kolay olamayacağını tüm Atatürkçülere  göstermesi bakımından anlamlı ve önemlidir. AB  bağımlılığına yakalanmış utangaç AB’cileri deşifre eden, Maskelerini indiren ADD Isparta Şubesi, AB Mandacılarının hedef tahtasına, daha o günlerde oturtulmuştur.
10.    ADD Isparta Şubesi, tüm bu davalar, disiplin soruşturmaları, engellemeler altında bile, AKP İktidarının ülkeye dinci bir faşizmi egemen kılma gayretlerine dur demek adına, 10 Mart 2007 de Isparta da “Kemalist Cumhuriyet Mitingi”ni; oluşturulmasına öncülük ettiği ve eşgüdüm sorumluluğunu yürüttüğü “Isparta Ulusal Güç Birliği” bileşenleri ile birlikte düzenlemiştir. Bu Miting; daha sonra ülke geneline yayılan, Ülke içindeki işbirlikçi ve yobazlar kadar,  Bürüksel ve Washington gibi emperyalist merkezleri telaşlandıran  “Cumhuriyet Mitingleri”nin Kemalist-devrimci fitilini ateşlemiştir.
11.    Diğer yandan ADD Isparta Şubesi; Isparta ve yöresindeki her boydan ve her soydan gerici kalkışmaya, meşru zeminde, olağanüstü bir direnç ve kararlılıkla karşı duruş sergilemiştir.  Bu nedenledir ki;  Şube Başkanı Mahmut Özyürek’i etkisiz, şubeyi işlevsiz kılmak adına her cepheden saldırılar da artarak sürdürülmüştür.  Şube ve Şube Başkanı aleyhine davalar birbirini izlemiş, karalama, hakaret ve iftira merkezleri şeytanın aklını zorlayacak tertiplere başvurmaya başlamışlardır.
12.    Bu gelişmeler sürerken, artık dış odakların senaryosunu yazıp sahneye koydukları açıklıkla belgelenen “Ergenekon Tertibi” ile ADD Genel Başkanı Şener ERUYGUR’UN tutuklanması, örgütü tedirgin etmiştir. Bu tedirginlik algılaması, ADD üyelerinin hatırı sayılır bir kesiminin korkuya ve yılgınlığa kapılmasına, eylem ve etkinliklerden uzaklaşmalarına neden olmuştur.
       Atatürkçü Düşünce Derneği, deyim yerinde ise bu hay-huy arasında 2010 Haziran Olağan Genel Kuruluna kadar, kısmen de olsa yaralarını sararak yol almıştır.
A.  2010 Genel Kurulu, aslında, 2006 genel Kurulunda Genel Başkan adaylarından Prof. Dr. Ahmet SALTIK’IN  “ADD Üzerinde okyanus ötesi bir operasyon” öngörüsüne uygun bir biçimde gerçekleşti. Bir farkla ki,   bu kez ADD üst yönetimine;  utangaç AB’ci ve masonların “Uykuya yatma devri”ni bitirmek, Masonluğu Atatürk’le bağdaştırmak gibi son derece tehlikeli, iğrenç  bir oyunun piyonları sızmayı başardılar.(1)
B.  Hem AB’ci, hem de Ulusalcı, Hem AB’ci, hem de Atatürkçü, Hem AB’ci, hem de Anti-emperyalist olunamayacağı gibi; hem Mason hem de ulusalcı, hem Mason hem de Atatürkçü, hem Mason hem de Anti-emperyalist! Olunamayacağı siyaset biliminin gereğidir.
Çünkü 1935 yılında  Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’E “Meşrik-i azamız olursanız pervane gibi etrafınızda dolaşırız” diyen, Atatürk’e Mason localarına üyelik teklif eden Şükrü Kaya, Doktor Mim Kemal ve Emin Çölaşan’ın dedesi 33. Dereceden mason Refik Şevket İnce’ye Mustafa Kemal Atatürk’ün “Haydi defolun buradan, cehennem olun gidin. Yahudi uşakları. Benim milletim bana kahraman sıfatını verdi, ben sizin gibi Çıfıt Yahudi’ye uşak mı olacağım. Bu gece sabaha kadar Türkiye’deki tüm localarınızı kapatmadığınız takdirde yarın teşkil edeceğim divan-ı harp örfiye hepinizi verir ve astırırım. Haydi defolun karşımdan” yanıtını verdiğini biliyoruz. Tarihsel bir ders niteliğindeki, Mustafa Kemal’in bu tavrı nedeniyle “Uykuya yatma devri” dedikleri dönem başlar. Zorunlu olarak tüm mason locaları kendilerini kapatırlar,  mason localarının mallarına el konulur, malları açılacak olan Halkevlerine devredilir.
C. İşte bu olaydan 75 yıl sonra, “Atatürk” soyadını taşıyan bir örgüte sızmayı başaran Masonlar amaçlarına ulaşmak için ADD’yi araç olarak kullanarak harekete geçtiler. Tıpkı 2006 da ilk genelgede  "Yerli ve yabancı hiçbir kuruluştan fon adı altında bile yardım almamakla övünüyoruz." İbaresini kaldıranlar gibi, 20.07.2010 tarih ve 2 sayılı genelge ile 12 Eylül 2010 da yapılacak olan referandum çalışmaları, ADD üyelerine adeta yasaklanıyordu.
Genelgede; “Atatürkçü Düşünce Derneği üyelerinin, referandumda tarafsızlıklarını korumak zorunda olmaları nedeniyle herhangi bir propaganda çalışmasında bulunmaları, ilan veya afiş asmaları, seçim sonuçlarını etkileyecek herhangi bir açık veya kapalı salon toplantısı düzenlemeleri olanaklı görülmemektedir” denilmekteydi. Bu Genelgeye, ADD Isparta Şubesinin; 24 Temmuz 2010 tarih ve 2010/40 yazısı ile verdiği yanıt özetle şöyledir; ( Bu durumda “Devrimin yasası, var olan bütün yasaların üzerindedir. Bizi öldürmedikçe, bizim düşüncelerimizi boğmadıkça, başladığımız devrim bir an bile durmayacaktır. Devrimin içerden ve dışarıdan gelecek tehlikelere karşı korunması için, bütün milliyetçi ve cumhuriyetçi güçlerin bir yerde toplanması gerekir.” Diyen Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN ilke ve devrimlerini korumak, savunmak, geliştirmek amacıyla kurulmuş bir derneğin, Atatürk devrimlerine karşı başlatılan ve son vuruş yapmaya hazırlanılan bir kalkışma karşısında ADD Genel Merkezinin Şubelere “tarafsızlığınızı muhafaza edin” türünden bir genelge göndermesi gerçekten ürkütücüdür.
Kemalizm’in tam bağımsızlıkçı ve devrimci niteliğini kararlılıkla uygulaması beklenen Genel Merkez, bunun yerine şubelerin Atatürk devrimlerine ve cumhuriyete sahip çıkmalarının önüne genelge ile pranga vurmak istiyor.)
Bu yazı, zaten daha önceden ADD Genel Merkezindeki kimi AB Mandacıları ile kan ve doku uyuşmazlığı içinde olan ADD Isparta Şubesinin “suyunun ısınması!” sürecini hızlandırmıştır.
D. ADD“Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı Tansel Çölaşan’ın çok sayıda e-gazetede yayınlanan, yaygın basında da yer alan,  “Son Kulis” adlı internet gazetesiyle yaptığı söyleşiye, (2) verdiğimiz “KENDİ AYAĞINA KURŞUN SIKMAK”(3) başlıklı yazı, maskelilerin gerçek yüzlerini açığa çıkarttığı gibi,  deşifre edilmiş olmanın kini, hırsı ve intikamı ile ADD Isparta Şubesine ve Özellikle Şube Başkanına karşı Saldırıların yoğunlaşmasına neden olmuştur.  Bu yazıda özetle;
“a)   Sayın Genel Başkanın; “Biz özünde bir eylem topluluğu değiliz. Bu derneğin adı Atatürkçü düşüncedir” söylemi, Kemalizm’den kurtulmanın ya da “Kemalizm”in yerine “yeni Kemalizm” propagandasının/şarlatanlığının ADD Genel Başkanı’nı da etkisi altına aldığını göstermektedir. Bu çarpık anlayış bizi, kuşatma tüm acımasızlığı ve her alanda ve anlamda sürerken, kuşatanların/hükümetlerin çizdikleri sınırın bir milim ötesine geçmeme/geçememe, tabanın baskısıyla zorunlu olarak yöneldikleri “mücadeleyi ise, olanaklı en etkisiz” düzeyde tutarak, kuşatanların çıkarlarına en az zarar verecek şekilde ”….mış” gibi yapmanın bir başka anlatımıdır.
b)   Sn. Genel Başkanın Dünya tarihinde bir ilk olan, milyonların büyük bir özveri örneği gösterdiği “2007 Cumhuriyet Mitingleri”nin yapılış/yapılabilme gerekçesini “ O dönemde korkunç bir para vardı. O yüzden şimdi yapamıyoruz” şeklinde açıklamasına ise söylenecek söz bulamadık. Bu bir akıl tutulmasıdır. Kendi eylemsizliğine kılıf yaratırken, ADD’yi ciddi zan altında bırakarak, cumhuriyet karşıtlarının ekmeğine yağ sürecek bir karalama ve iftiranın da kapısını aralamaktadır.
c) …..“Cumhuriyet Mitinglerinin” para olduğu için yapıldığını/yapılabildiğini iddia etmek on milyonların “NE AB, NE ABD TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE” çığlıklarının önemini küçümseyen ya da önemsemeyen çarpık bir anlayışın ürünüdür.”
ADD Isparta Şubesi;  Genel Merkez yönetiminin, ADD’nin kuruluş amaç ve ilkelerine, tüzüğüne ve Kemalist Düşün Sistemine aykırı olarak  uygulamaya koyduğu her eylem ve söylemine karşı tepkisini ortaya koymuştur. Örneğin;
               i.  “Ana Muhalefet Partisinin 27 Mart 2012 de, öğleden sonra gurup toplantısını Ankara Tandoğan Meydanında yapacağı tüm kamuoyuna günler öncesinden açıklanmasına karşın, “bu mitingin alt yapısını biz hazırladık” diye açıklama yaparak şubelere, “bu kez etkinliğimiz 27 Mart 2012 öğleden sonra Tandoğan’da” şeklinde genelge gönderen ADD Genel Merkez Yöneticilerine, şubemiz tarafından; “ADD tüzel kişiliği öteleniyor” tepkisinin konması”
             ii.  [19 Mayısta Çelenk ve diğer etkinlikleri yasaklayan AKP iktidarına karşı direnmek yerine “Sanki Atatürk ü anmanın izne bağlanmasını” onaylarcasına şubelere “izin alın” genelgesi göndermeyi yani teslimiyeti “dik duruş” olarak adlandırmak, (Atatürkçüler, Atatürk’ü anmak için Tayyip’in kullarından ille de “icazet” alacaklar ve bunu adı “dik duruş” olacak. Bunun adı “dik duruş” değil, olsa olsa “icazetli duruş” olur.] tepkisi,
           iii.  “Isparta da “Bediüzzaman Said – i Nursi Hazretlerinin yaşadığı topraklardasınız” hukuksuzluğuna karşı, ADD Isparta Şubesi her türlü belgeyi Genel Merkeze ulaştırdığı halde(Genel Başkan “davayı biz açalım” demişti) dava açılmaması, Yasal 60 günlük süre geçtikten sonra, ADD Isparta Şube Başkanı Mahmut ÖZYÜREK’e yetki devredilmesi (“biz yetkiyi devrettik, ama M. Özyürek davayı açamadı” hesabı yapıldığını biliyoruz) Buna karşın ADD Isparta Şb. Davayı açtıktan sonra, Şube Başkanı adeta LİNÇ edilirken gösterilen suskunluk” konusunda verdiğimiz tepki.
Bir konuyu daha özellikle belirtmekte yarar vardır.2010 Haziran Genel Kurulunda Genel Başkanlığa seçilen Tansel Çölaşan, 25 kişilik Genel Yönetim Kurulu listesini kendi hazırlayamamıştır. Çünkü 15/Mayıs/2010'da ADD’ye üye olan Çölaşan, derneğin, ne tüzüğünden, ne üyelerinden, ne de şubelerinden haberdardır.
Bu nedenle; 2010- 2012 Genel Yönetim Kuruluna girebilen ve gerçekten Atatürkçü, Kemalist, duruş sergileyen, ama kararlarda azınlıkta kalıp, son Genel Kurul dada GYK dışında kalan arkadaşlarımızı takdir ve saygıyla anmak gerekmektedir.
Ancak 2012 Haziran Genel Kurulunda ADD içinde deneyim kazanan Çölaşan, kendi dünya görüşüne uygun bir kadro ile GYK’ ya egemen olmayı başarabilmiştir.
 SONUÇ:
Gerçek Kemalistler, Cumhuriyetimizin tüm kurumlarının teslim alındığı bir sistemin kabul mekanizmalarından onay alarak, dayatılan turnikelerden geçerek  yapılan bir Atatürkçülük algılamasını asla ve asla kabul edemezler/etmezler. Hele ki, sistem sahiplerinden şu veya bu nedenle, “vize” dilenmezler.
Kemalistleri haklı ve meşru kılan; tüm kurumlarıyla işgal edilmiş bir sistemin vereceği “icazet” değil, işgale, gericiliğe ve haksızlığa başkaldırının, Kemalizm’in vazgeçilmez bir gereği ve önkoşulu olmasıdır.  Bu tür başkaldırılar, tarihin hiçbir evresinde, meşruiyet sınırlarını; kavgalı olduğu, mücadele ettiği gücün koyduğu kurallara göre oluşturmadı. Meşruiyeti; sistemin “icazetine”  indirgemek, düşüncelere ve dile görünmez zincirlerin dolanmasına olanak vermekle aynı anlamı taşır.
2006-2013 döneminde Atatürkçü Düşünce Derneğini, AB-D işbirlikçisi, gerici sistemin içine çekerek “ehlileştirme” amaçlı, özel görevliler, öncelikle ADD içindeki Kemalistleri tasfiye etmeyi, yolda önlerine çıkabilecek engelleri ortadan kaldırmayı amaçlamışlardır. Atatürkçü Düşünce Derneği Isparta Şubesinin yanı sıra, İzmit, Ayvalık, Şişli, vb. şubelerin yöneticilerinin görevlerinden alınmaları bu nedenledir.    
Atatürkçü Düşünce Derneğini devrimci, halkçı, tam bağımsızlıkçı, antiemperyalist, özünden arındırarak “Uysal-uyumlu” bir konuma getirenler, Atatürkçülüğü “icazetli Atatürkçülük” olarak anlayıp, anlatanlar, yalnızca tüzüğü ihlal etmekle kalmamış, aynı zamanda, Kurtuluş ve kuruluşumuzun görkemli tarihine karşı da suç işlemişlerdir.
ADD Isparta Şubesi olarak bu aymazlık ve gafletin, icazetli Atatürkçülüğün “uyumlu” bir halkası olmadığımız/olamayacağımız görülüp bilindiği için görevlerimizden alındık.
ADD Isparta Şubesinin; “ADD içine sızmış,  deşifre edilmemiş utangaç AB’cileri ve masonları” açığa çıkarması, kimi odakların şiddetli tepkilerine neden olmuş, karalama, iftira, “çamur at izi kalsın” gibi bilinen yöntemlerle ADD Isparta Şubesi yöneticileri önce yıpratılmış, ardından da görevlerinden alınmışlardır.
 Ancak bu görevden alınış bizler için yolun sonu değildir. Biz Kemalist Devrim'in savunucuları olarak yolumuza devam edeceğiz.
 Tarih gerçek Atatürkçüleri ve Atatürkçü düşünceyi savunur gibi yapıp, Mustafa Kemal'in soyadını taşıyan derneği, küçük olsun, bizim olsun zihniyeti ile yönetenlerin maskelerini düşürerek yazacaktır.
   Tek yol Kemalist Devrim'dir...



GÖREVLERİNDEN ALINAN ADD ISPARTA ŞUBE  YÖNETİCİLERİ


Mahmut ÖZYÜREK            O.Mümtaz ÇAPÇI            Feray SELEK         Abdullah GÖKTAŞ


Niyazi ÇAMURCU                               Muhittin PEKER                Leman ÇAÇUR                  Vedat HALICIOĞLU

1- Emin Çölaşan 26 Ocak 2012 günlü Sözcü Gazetesi “Mason Locasında Kavga Var” http://www.ilk-kursun.com/haber/93969)

https://mail.google.com/mail/u/0/images/cleardot.gif

15 Mart 2012 Perşembe

Unutmak ihanettir!)


Sayı:2012/31
Kod: 32–116488
Konu: (Unutmak ihanettir!)                                                                                                          15.03 .2012                                                                                                                                                                                                                                                                                        
BASIN AÇIKLAMASI
(CIA BAŞKANI David Howell Petraeus’un Türkiye’de İşi Ne?)
Kuzey Irak'ta 2003'te Türk askerinin başına çuval geçirilmesinin arkasındaki isim olarak bilinen Orgeneral David Howell Petraeus CIA başkanı sıfatıyla Başbakan Erdoğan, MİT Başkanı Hakan Fidan ve Üst düzey Askeri yetkililerle görüştü.
4 Temmuz 2003’te Irak’ta işgalci ABD askerlerine komutanlık yapan Orgeneral David Petraeus, Süleymaniye kentinde konuşlanan 11 Türk askerini tutuklatarak başlarına çuval geçirtmişti. O dönemin Genel Kurmay Başkanı Hilmi Özkök ise; onurlu bir davranış sergileyeceği ve bu yapılanların Amerika’dan hesabını soracağı yerde Amerika’yı korumak için “Bu münferit bir olaydır” diyerek konuyu geçiştirmiş, ABD’nin çıkarlarını ülkemiz çıkarlarından üstün tuttuğunu göstermiştir. Türk halkı tarafından ÖFKEYLE karşılanan olay için “ABD’ye nota verilsin” diyenlere BOP Eşbaşkanı Erdoğan, “Müzik notası mı” karşılığını vermiş, dönemin Dışişleri Bakanı Gül de, “Büyük devletler özür dilemez” ifadesini kullanmıştı.
 David Howell Petraeus, bu olaydan sonra ödüllendirilmiş ve önce Afganistan’daki NATO güçlerinin komutasına getirilmiş ardından da CIA Başkanı yapılmıştı.
David Howell Petraeus hem Irak’ta, hem de Afganistan’da adıyla sanıyla bilinen pek çok katliamlara imza atan bir katildir. Doğal olarak emperyalist ABD’nin çıkarlarına bunca suça bulaşmış bir insanın yeri sıradan bir generalin yerinden öte olması gerekiyordu o da öyle oldu ve CIA’nin başına getirildi.
CIA’nin başına getirilmesi ile birlikte ayağının tozuyla geçen yıl 14 Temmuz'da Türkiye’ye damladı.  Geliş tarihi ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un ziyaretinin hemen ardından, tam da AKP iktidarının Libya’da Amerika adına üstlendiği görevlerden birisi olan sözde Libya muhaliflerini İstanbul’a topladığı tarihe denk geldi. Bu toplantı sonucu Libya muhaliflerinin tanınması kararı alındığı gibi bu işbirlikçi çetelere yardım sözü verilmesi de unutulmadı.
Ankara'ya geldiği zaman CIA Başkanlığı görevi ilan edilmiş olan Petraeus'un o tarihte Ankara'da, Davutoğlu'nun sağladığı koordinasyon sayesinde Suriyeli muhalif askerler ve Genel Kurmay Başkanı Işık KOŞANER ile de görüşmüştü. Işık Koşaner ve kuvvet komutanlarının bu görüşmeden yaklaşık 15 gün sonra istifa etmeleri bir tesadüf müdür?
Dört orgeneralin beklenmedik istifalarının arkasında AKP iktidarı ile anlaşmazlık, Balyoz, Ergenekon gibi konular değil de CIA’nin Suriye operasyonumu vardır?
Bilindiği gibi, Türkiye benzer bir olayı 1990'da yaşamıştı. Özal'ın ABD ile birlikte TSK’nin Irak'a operasyon yapmasını istemesi üzerine bu operasyona karşı çıkan Orgeneral Necip Torumtay istifasını vermişti.
CIA Başkanı David Howell Petraeus  -AKP görüşmesinin ardından yapılan açıklamaya göre “bu katilden, bölgemizde yaşanan olaylarla ilgili olarak yardım istenmiş. PKK ile ilgili olarak geniş bir yardım sözü alınmışmış.”
AKP iktidarını ülkemizin başına bela edenler, onu “deliğe süpürmeden kullanmak için” AKP ye destek veriyorlar.  Ancak biz biliyoruz ki; dünyanın her yerinde yaşanan terör olaylarının sorumlusu baş terörist ülke konumunda olan ABD emperyalizmidir. Şimdi birileri kalkmış bu gerçekleri tersyüz ederek teröre karşı işbirliği yapılacağını söylüyor. Toplumsal belleği uyuşmuş muhalefet ise tümüyle bu gerekçeleri görmezden gelerek susuyor.
Kapalı kapılar arkasında ülkemiz ve bölge halklarının yazgısını bu kanlı katille konuşma gafletine düşenleri ve bu gerçeği görmezden gelenleri gerçekten de iyi tanımalıyız. Bunlar bugüne dek ölümü gösterip bizleri sıtmaya razı edenlerdir. PKK’yı bahane ederek bu kanlı katille hem Türkiye, hem Suriye, hem İran, hem Libya hem de füze kalkanı sorunlarını görüşen bir AKP iktidarı ile karşı karşıyayız. İşte bu yüzden bu kanlı katilin ülkemize gelişi bilinmelidir ki, ülkemizin başına yeni çoraplar örecektir.
ABD emperyalizminin dayatmalarını sessizce kabul edenler; bu hareketlerinden dolayı ödüllendirilebilirler. Ne var ki, böylesi bir oluşuma geçit vermek demek Türkiye’nin başına çıkarılamaz çorapların örülmesi, çuvalların geçirilmesi demektir.
Bu nedenle ülkemizin bütün Kemalistleri,  yurtseverleri, devrimcileri, sosyalistleri BOP Eşbaşkanı ve iktidarına karşı birlikte tutum almalı, bu tür oluşumlara geçit vermemek için yenilmez bir güç oluşturmalıdırlar. Başka çıkış yolu yoktur.
CIA Başkanı David Howell Petraeus’un ülkemize gelişi demek; İran’ın,  Suriye’nin, Libya’nın, Lübnan’ın ve de Türkiye’nin geleceğinin karartılması demektir. Bu görevin ortağı ise hiç kuşku yok ki, Türkiye halkının emperyalizme karşı duyarlılığının iğdiş eden BOP Eşbaşkanı Erdoğan ve partisi AKP’dir
 Emperyalizme diz çöktürmek ve katil David Hovell Petraeus gibileri yeryüzünden silmek için “Biz bu hakkımızı saklı tutmak, bağımsızlığımızı emin bulundurmak için genel kurulumuzca, ulusal kurulumuzca bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı kavga vermeyi uygun gören bir yolu izleyen” tüm yurtseverleri birleşmeye çağırıyoruz.
YÖNETİM KURULU ADINA :                                                                                                                                      MAHMUT ÖZYÜREK
ADD ISPARTA ŞUBE BAŞKANI