Bu
yazıyı 8 Mayıs 2014 de yazıp yayınlamşız.. HAKLI ÇIKMAYI İSTEMEZDİM AMA
ÜZÜLEREK HAKLI ÇIKTIK... BİR KEZ DAHA YİNELEYELİM.. “Tarihte tek bir
diktatör yoktur ki seçimle gitsin. Evet, seçimle gelirler ama asla ve
asla seçimle gitmezler.”
“ATATÜRK SEVİCİSİ” MASKELİ ATATÜRKÇÜLER
“Vaziyeti muhakeme ederken ve tedbir
düşünürken; acı olsa da, gerçeği görmekten bir an geri kalmamak lazımdır.
Kendimizi ve birbirimizi aldatmak için lüzum ve mecburiyet yoktur.” K. Atatürk
Atatürkçü Düşünce Derneğinin “ Kuruluş nedeni” Tüzükte şöyle bir girişle başlıyor. “ ..Atatürk; Sadece "bağımsızlığı tümüyle tehlikeye düşmüş Türk Ulusunu ve yurdunu emperyalist güçlerin işgalinden kurtaran bir büyük asker "değildir. O, bunun çok daha ötesinde, örneğin siyasal, kültürel ve ekonomik alanlar başta olmak üzere, her alanda bağımsızlığımızı yok edici ya da kısıtlayıcı olumsuz bağları koparan; Ulusal egemenliği gerçekleştirerek Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran,…”
Atatürkçü Düşünce Derneğinin “ Kuruluş nedeni” Tüzükte şöyle bir girişle başlıyor. “ ..Atatürk; Sadece "bağımsızlığı tümüyle tehlikeye düşmüş Türk Ulusunu ve yurdunu emperyalist güçlerin işgalinden kurtaran bir büyük asker "değildir. O, bunun çok daha ötesinde, örneğin siyasal, kültürel ve ekonomik alanlar başta olmak üzere, her alanda bağımsızlığımızı yok edici ya da kısıtlayıcı olumsuz bağları koparan; Ulusal egemenliği gerçekleştirerek Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran,…”
Buradan da
anlaşıldığına göre; Kemalizm, ilk önce ve her şeyden önce Emperyalizme
karşı ve onunla savaşarak doğmuş, tam bağımsızlıkçı bir dünya görüşünün
adıdır.
Eğer bu tanımla devam edersek, Atatürkçü Düşünce Derneği, Antiemperyalist bilinçle donatılmış, tam bağımsızlıkçı bir örgütlenmenin adıdır.
Eğer bu tanımla devam edersek, Atatürkçü Düşünce Derneği, Antiemperyalist bilinçle donatılmış, tam bağımsızlıkçı bir örgütlenmenin adıdır.
Araştırmacı
yazarlarımızdan Sn. Metin Aydoğan Kemalizm’in Antiemperyalist bilincini şöyle
açıklıyor. “Kemalizm’deki anti-emperyalist bilinç, sosyal içeriklidir ve
yüksek düzeylidir. Irkçılıkla bezenmiş yabancı düşmanlığından uzaktır. Ülke
savunmasıyla sınırlı değildir. Ulusçu ve toplumcu temeller üzerinde yükselir.
Evrensel boyutludur. Anti-emperyalist eyleme ve bilimsel araştırmaya dayanır.”(s.717)
1990 lı
yılların başında Sosyalist sistemin çöküşü, Kapitalist sistemin öncü gücü ABD ve Batılı
Emperyalistlerin, dünya egemenliği önündeki en büyük engelin ortadan kalkması
anlamına geliyordu. Bu nedenle, bu tarihten sonradır ki mazlum milletlerin
bağımsızlıkçı mücadelelerine ve ideolojilerine karşı amansız bir saldırı
başlatıldı. Emperyalizmin ideologlarına göre "Yeni Dünya Düzeni” ve
“küreselleşme” olgusu “tarihin sonu” dur. Artık liberalizm, yani
kapitalizm, evrensel bir sistem olarak sonsuza dek dünyanın kaderini
belirleyecektir.
Bu yayılmacı
propagandanın ülkemiz üzerindeki yıkıcı etkisi, dünyanın diğer mazlum milletlerden
daha fazla oldu. Çünkü “tarihin sonu” gelmişse özünde antiemperyalizm
demek olan, Kemalizm’in de sonu geldi demektir.
Bu
propagandanın etkisi altında, Kemalizm’in içini boşaltmaya kalkışanlar yalnız
numaralı cumhuriyetçiler olsaydı sorun belki daha kısa sürede çözümlenebilirdi.
ABD ya da AB
ülkesi pasaportu taşıyan devşirme sömürge aydınları ve Türkiye Cumhuriyeti
kimlikli yabancı ajanlar, deşifre edilmemiş masonlar, Maaşını “Büyük
Locadan”, ya da Pensilvanya’dan alan, medyanın köşe başlarını tutmuş keskin
kalemler, kendilerini Kemalist mücadeleye değil de, birtakım makamlar ya da
etiketler elde etme hayaline kapılanlar, milyon dolarlarla gazetecilik
yapanlar, Atatürkçülüğünü, arada bir anımsayan, emekli olduktan yapılacak bir
“hobi” olarak görenler, “Atatürksüz bir Kemalizm” yaratarak Atatürkçü
Düşünce Derneğinin içine çöreklendiler.
Bu işgüzar
ekip, Antiemperyalizmden, devrimci, halkçı, devletçi özünden kopartılmış,
Batıcı bir laikliği önceliğine koyan, 10 Kasımlarda, 29 Ekimlerde Anıtkabir’e
koşan, Balolar, şenlikler, konserler düzenleyen, Anadolu’yu, sokakları,
meydanları, değil, lüks salonları kendilerine çalışma alanı olarak belirleyen,
Batı ile bütünleşmiş iktidarların keyfini kaçırmayacak eylemlerle yüz binlerin
gazını alan bir örgüte dönüştürüldü Atatürkçülük ve Atatürkçü Düşünce Derneği.
Senaryo
yazarları tarafından ciddiyetle kurgulanan, Sistemin, sınırları içerisine
hapsedilmiş, sistem tarafından denetim altına alınmış, “yeni Kemalizm”
adı verilen Atatürkçülük anlayışı Kemalizm’e son darbeyi vurma operasyonudur.
Eğer kitlesel bir körlük ve akıl tutulmasına uğratılmış değilsek, operasyonun
aktörlerini tanımak hiç de zor değildir.
Onlar; asla bir
şeyler kaybetmeyi göze alamayan, çünkü kaybedecek şeylerinin çok olduğunu
bilenlerdir. Oysa mücadele bir şeyleri kaybetmeyi göze almadan yapılamaz!
Onlar; Atatürkçülüğü, kermeslere ve Tatlısu mitinglerine,
salonlarda balo ve kokteyllere hapsedenlerdir.
Onlar, Aşırı dinci olmayan herkesin
kendisini ‘laik’ olarak tanımladığı bir ortamda, yalnızca “laikliğe sahip
çıkıyor” diyerek, Türk düşmanı masonları, misyonerleri ve hatta bölücüleri
bile “Atatürkçü” olarak kabul edenlerdir.
Onlar; Davayı bugün için sahiplenmiş
görünerek, Kemalist felsefeyi hobi malzemesi olarak gören ve edilgenleştirenlerdir.
Atatürkçü
Düşünce Derneğinden beklenen, Davaya inanmış ‘Kemalist’ militan
yetiştiren bir okul olmasıdır. Atatürkçü Düşünce Derneği “ne olursan ol gel”
diyen bir Mevlana dergâhı değildir ve olmamalıdır.
Kemalizm, meşruiyetinin kaynağını
Sistemin sınırları içinden değil, antiemperyalist, tam bağımsızlıkçı, halkçı,
devrimci mücadelesinin haklılığından ve bu temelde kazanılan kitle desteğinden
alır.
Kemalist
mücadeleyi, ABD, AB nin dayatmaları sonucu ortaya çıkan, işbirlikçi
iktidarların insafına, hoş görüsüne dayanarak sürdürmek , başlangıçta kimi
sözde Atatürkçülerin ve elbette iktidar yandaşlarının övgüsünü alıyor olabilir.
Bu övgülerin ardına gizlenilerek , mücadele verdiklerini sananların söz ve yazı
düzeyinde, iddiaları her ne olursa olsun sonuçta karşı devrimin değirmenine su
taşımaktan öteye bir işlevi olamaz.
Bu nedenle böylesi siyasal yaklaşımların parlatılmış elamanları,
milyonların büyük özveriler göstererek elde ettikleri siyasal kazanımların heba
edilmesine aracılık yapmak için üretilmişler ve sahneye sürülmüşlerdir.
Kemalizm,
salt ülkeyi ve bağlı olarak dünyayı yorumlamakla yetinen bir dünya görüşü
değil, bununla birlikte ve aynı zamanda ülkenin ve ulusun ters giden yazgısını
değiştirmek üzere bilinçli, kararlı tutarlı, antiemperyalist, halkçı, devrimci
bir mücadelenin yol haritasıdır.
Yalnızca
kısır yorumlar üreterek, 29 Ekimlerde, 10 Kasımlarda Anıtkabir’e
şikâyette bulunarak vatan kurtardığını sananlarla, “Atatürk seviciliği”
dışında hiçbir “meziyeti” olmayanlarla, ne Kemalist mücadele verilir, ne
de var olan mevziler korunabilir. Kavgaya girmekten, şeytan görmüş gibi
kaçarak, kendileri sütre gerisinde kalmak koşuluyla birilerinin, kendileri
adına “vatan savunması” yapmasını bekleyenler şimdi yeni bir tezgâhın
peşindeler.
Geldiğimiz süreçte,
toplumsal muhalefetin yükseldiği, Kemalist düşünceyi temel alan örgütlenmelerin
etrafında kümelenmelerin arttığı gözlemlenebilir bir gerçekliktir. Toplumsal
muhalefetin bu yükselişini ABD ve AB’nin kurnaz mimarları ve onların
içimizdeki mason maskesi takmış organizatörlerinin dikkatlerini çekmediğini
söylemek safdilliktir. Bu nedenle “muhalefet” adı altında, AKP
karşıtlığı üzerinden, kökü dışarıda bir “Atatürkçü Parti” senaryosu
uygulamaya konuldu.
AKP’yi
alaşağı etmek için bazı platformlar oluşturulmakta, kapalı kapılar ardında “derin”
pazarlıklar yapılmakta, sonuçları önceden programlanmış anketler
yaptırılmaktadır. Bu pazarlıklı anketlere göre Türk halkının %65’i yeni bir
parti kurulmasını istiyormuş. Hatta AKP’ye Oy verenlerin %30 dan fazlası bu
yeni kurulacak partiye oy verecekmiş! Sözün özü Türk halkı bir kez daha
“Atatürk le aldatılıyor.”
Biz bu filmi
bir değil birkaç kez seyrettik. Atatürkçü Düşünceye gönül vermiş Toplumsal
muhalefet, ne zamanki yükselişe geçti, önce birileri “Türk Halkı yeni bir
partiden yana” söylemini dillendirmeye başlar. Arkası çorap söküğü gibi
gelir. Atatürkçülerin en aktif, en militan unsurları yeni kurulan partiye
kaydırılır. Bu parti ile birlikte orada görev alan unsurlarda eritilir, yok
edilir.
Yeni “Merkez
Parti” düşüncesi bir kez daha “temelsiz çatı” inşa etme meraklısı,
AB-D imalatı “yeni Kemalizm” ideologları ve onların dümen suyundan giden
bilcümle akademisyenler, entelektüeller, sol liberaller tarafından tedavüle
sürülmüştür. Ve bir kez daha kitlesel düzeyde bir körlük ve akıl tutulması dönemi
yaratılmak istenmektedir.
Sisteme
muhalifmiş gibi görünenlerce yükseltilen, kafa karıştırıcı, ortamı
bulanıklaştıran bu senaryo , Kemalist mevzide mücadele veren geniş katmanların,
AKP nin iktidardan uzaklaştırılmasına “fit” olup, Kemalizm’in temel
değerlerinin ve toplumsal muhalefetin bir kez daha güç ve enerji yitimine,
yenilgisine neden olacaktır.
Günümüz
koşullarında stratejilerini yalnızca AKP’nin alaşağı edilmesi ile
sınırlandıranlar tarihsel bir yanılgı ile karşı karşıyadırlar.
AKP
Emperyalizmin Türkiye üzerindeki emellerinin eksiksiz gerçekleşmesi yolunda
önemli bir araçtır. AKP nin yedeği ve yedekleri yıllar öncesinden hazırlandı.
Değişikliğin ne zaman ve nasıl olacağına karar verenlerin elleri “düğmenin”
üzerinde hazır bekliyorlar.
Ülkenin ve
ulusun parmak hesabıyla kurtarılabileceğini, demokratik yöntemler kullanılarak bir şeylerin geri
çevirebileceğini, düzelebileceğini sananlar ya gerçekten saf, ya da birileri
tarafından aldatılıyorlar. İktidara
seçimle(sandıkla) gelen diktatörler çok görülmüştür. Bazen darbe ile gelenlerde
olmuştur. Ama yeryüzünde hiçbir diktatör seçimle iktidardan gitmemiştir.
Diktatörler, ya devrimle ya ihtilalla ya
suikastla devrilmişler, ya da ülkeyi yabancı düşmana teslim ederek apar topar ülkesini
pazarladığı bir ülkeye sığınırlar.
Diğer
yandan, günümüzde iktidar yâda muhalefette olan sistemin sınırları içinde
varlığını sürdüren siyasal partilerin programları arasındaki farklıklar azalmış
hatta kalmamıştır. Hangisine neden sağ ya da hangisine neden sol parti vb.
dendiğinin de giderek hiçbir kıymeti harbiyesi kalmamıştır. Bu nedenle var olan
siyasal partilerin hükümet etmede yer değiştirmeleri, sonuçta hiçbir köklü
değişime yol açmayacaktır.
Mustafa
Kemal Atatürk’ün yolundan
giderek, en geniş “antiemperyalist cepheyi “ inşa etmek yerine, kendi
siyasal kimliklerini sürdürecek, güvenli bir şemsiye arayanlar, ulusal
bağımsızlık mücadelesine hep kendi çıkarları açısından yaklaşanlar, bizleri bir
kez daha “Atatürk le aldatmanın” hesabı içindedirler.
Bu nedenle
bu küresel çetenin tezgâhlayarak sahneye sürdüğü bu oyunu bozmak, gerçek
olguları, akıl ve bilimin, Kemalist felsefenin yol göstericiliğinde
çözümleyerek, bağımsızlığa giden yolu ışıklı kılmak tarihsel görev ve
sorumluluğumuzdur.
Bu sorumluluğun
yerine getirilmesi sırasında kimi bedellerde ödenecektir. Bedel ödemeyi göze
alamayanların, sahibine tapınanların davaya yarar değil, zarar getireceklerinin
de bilincinde olmalıyız. Çünkü “Sahibi olanlar, bu DAVA’ ya hizmet
edemezler...” Güncelleme: 08.05.2014 - Isparta
Mahmut ÖZYÜREK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder