Bu yazımda sizlere, tamamı Avrupa Birliği’nin (AB) resmi
belgelerine dayalı tarihi bilgiler sunacağım.
Türk dış siyasetinde çok önemli bir dönüm noktasının belgelerini
içeren bu yazımı okumakla kalmayıp dosyanızda saklamanızı öneririm.
KIBRIS’I RUMLARA RECEP TAYYİP ERDOĞAN VERDİ
Recep Tayyip Erdoğan, Kıbrıs’ı Rumlara verme yolunda ilk adımı 29
Ekim 2004 tarihinde attı.
Avrupa Birliği (AB) Anayasası 29 Ekim 2004 tarihinde Roma’da, 25
Üye devletin Kraliçe, Başkan, Cumhurbaşkanı, Hükümet Başkanı tarafından
imzalandı.
Üç aday adayı ülkenin; Türkiye, Bulgaristan ve Polonya’nın, devlet
başkanları, başbakanları da ayrı bir protokol imzalayarak AB Anayasasını kabul
ettiler.
Türkiye’yi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Başkanı
Abdullah Gül temsil ettiler.
İmza töreni Papa 10. Innocent’in heykeli altında gerçekleştirildi.
Papa 10. Innocent, Türklere ilk Haçlı Seferlerini düzenleyen
papazdır.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın imzaladığı AB Anayasasının giriş
bölümü şu sözlerle başlamaktadır:
“DRAWING INSPIRATION from the cultural, religious and humanist
inheritance of Europe…”
Türkçesi:
“Avrupa’nın kültüründen, dininden ve insanlık mirasından İLHAM
ALARAK…”
AB Anayasasının, Avrupa dininden ilham alınarak hazırlandığı
vurgulanıyordu.
Peki, Avrupa’nın dini nedir? Hiç kuşkusuz, Hıristiyan dinidir.
Hiç tartışmaya yer yok, AB Anayasası, bir Hıristiyan anayasasıdır.
Peki, nasıl oluyor da halkının yüzde 99’u Müslüman olan Türkiye,
bir Hıristiyan Anayasasının buyruğuna girmeyi kabul ediyordu?
“Minareler süngü, camiler kışla” diyerek halkın din duygularını
sömürüp iktidar yolunu açanlar, nasıl oluyor da Türkiye Cumhuriyeti’ni bir
Hıristiyan Birliği’ne teslim ediyorlar, üstelik bu anlaşmayı Türklere ilk Haçlı
Seferlerini düzenlemiş papanın huzurunda imzalıyorlardı?
Bu sorunun cevabını Recep Tayyip Erdoğan şöyle vermekteydi:
“Benim Emir-Komuta Merkezim ne emrederse onu yaparım. Papaz
elbisesi giyeceksin derse Papaz elbisesi bile giyerim, bu şekilde gider
görevimi yaparım.”
Öyleyse Recep Tayyip Erdoğan’ın Emir-Komuta Merkezi emretmiş, Recep
Tayyip Erdoğan da, gerçi papaz elbisesi giymemiş, ama Türklerin düşmanı
Papa’nın heykeli altında Hıristiyan Anayasasını imzalayıp kabul etmişti.
Recep Tayyip Erdoğan’ın 29 Ekim 2004 tarihinde Roma’da imzaladığı
AB Anayasasını imzalayan üye devletlerden biri de, Kıbrıs Cumhuriyeti idi.
Yalnız AB Anayasasında değil, tüm AB belgelerinde Kıbrıs’tan sadece
şöyle söz edilmektedir:
“The Republic of Cyprus”. Yani, “Kıbrıs Cumhuriyeti”.
Ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yönetimi Rumlardadır
Roma’da imzayı, Kıbrıs Cumhuriyeti Devlet Başkanı Nicos
Anastasisdes atmıştı.
İmza töreninden sonra Recep Tayyip Erdoğan, Nicos Anastasisdes ile
birlikte Aile Fotoğrafında yer almıştı.
29 Ekim 2004 tarihinde Roma’da AB Anayasasını imzalayan Recep
Tayyip Erdoğan, Kıbrıs’ın Rumların yönetiminde olduğunu kabul etmiş oldu.
Bu, Recep Tayyip Erdoğan’ın Kıbrıs’ı Rumlara verme yolunda attığı
ilk adımdı.
Şimdi gelelim, ikinci ve belirleyici adıma.
17 Aralık 2004 tarihinde “Council of the European Union”, yani
Avrupa Birliği Konseyi toplandı.
Bu toplantı sonucunda “Başkanlık Kararları” başlığı altında alınan
kararlar bir rapor olarak açıklandı.
Bu raporda 17 – 23. maddeler sadece Türkiye’yi ilgilendiriyor,
Türkiye’nin yerine getirmesi gereken koşullar sıralanıyordu.
Bu maddeler kabul edilirse, Türkiye’ye “Aday Üye Müzakerelerinin”
başlayabilmesi için bir tarih verilecekti.
Bu maddeler kabul edilmeden, Müzakereler başlamayacaktı.
İşte, bu maddelerin içeriği:
• Rum yönetimindeki Kıbrıs Cumhuriyeti tanınacaktır.
• Kıbrıs Cumhuriyeti de Gümrük Birliği kurallarının geçerli olduğu
ülkeler listesine eklenecektir.
• Kıbrıs Cumhuriyeti bandıralı gemilerin ve Kıbrıs’a ulaşmış
gemilerin Türk limanlarına girmesine izin verilecektir.
• Üyelik müzakereleri “ucu-açık” olup sonucu garanti
edilmeyecektir.
• Türkler AB’ye üye olduktan sonra bile AB ülkelerinde serbest
dolaşamayacak, Türklere vize kaldırılmayacaktır. Ama AB vatandaşları Türkiye’de
serbestçe dolaşabileceklerdir.
• Türkiye’de yabancı işçilerin serbest dolaşımını kısıtlayan
engeller kaldırılacaktır.
• Yabancı yatırımlara karşı konulmuş kısıtlamalar kaldırılacaktır.
• Kürtlerin haklarını ve özgürlüklerini tam kullanmalarına izin
verilecektir.
• Türkiye’de Müslüman olmayan toplulukların özgürlüklerini
kullanmada karşılaştıkları sorunlar ortadan kaldırılacaktır.
• Ordu, sivillerin kontrolüne geçecektir.
• Ermeni soykırımı tanınacaktır.
• Ermenistan ile halen kapalı olan kara sınırları açılacak,
diplomatik ilişkiler kurulacaktır.
• Dicle ve Fırat nehirlerinin üzerindeki barajların ve sulama
sistemlerinin yönetimi uluslararası bir kuruluşa verilecektir.
• İran, Türkiye’nin potansiyel bir düşmanı olarak kabul
edilecektir.
• Türkiye ile Rusya arasında yeni bir siyasi rekabetin doğabileceği
dikkate alınacaktır.
• Devlet bankalarının ve işletmelerinin özelleştirilmesi
hızlandırılacaktır.
• Canlı hayvan ve et ürünlerinin Türkiye’ye ithali serbest
bırakılacaktır.
• AB Müktesebatının tamamı kabul edilecektir.
Bu çok ağır koşullar içeren rapor, Konsey’de saatlerce tartışılır.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan çok zorlanmış, Kıbrıs’ı Rumlara
teslim edişini Türk halkına nasıl açıklayacağını bilmediğini söylemiştir.
Recep Tayyip Erdoğan’ın sıkıntısı, Kıbrıs’ı Rumlara verişinin
Türkiye’de nasıl savunmasını yapacağını bilmediğinden kaynaklanmaktadır.
Recep Tayyip Erdoğan’ın imdadına İngiltere Başbakanı Tony Blair
yetişir.
Tony ve Erdoğan bir odada yalnız başlarına uzun süre görüşürler. En
sonunda Tony Blair, Kıbrıs’ı Rumlara veren Tayyip Erdoğan’a şu taktiği verir:
“Sen halkına, imzaladığın anlaşmanın sadece bir ticari anlaşma
olduğunu ısrarla söyle!”
Bu taktiği benimseyen Recep Tayyip Erdoğan odadan çıkar, Konsey’in
toplandığı salona döner ve anlaşmayı imzalar. İlginçtir, çok ağır şartlar
içeren bu anlaşmayı Konsey’in bazı üyeleri bile şaşkınlıkla karşılar. Bunlardan
bazıları Recep Tayyip Erdoğan’a;
“Biz bu şartları kabul etmeyeceğinizi, direneceğinizi sanıyorduk!
Eğer direnseydiniz bizler de sizi destekleyecektir!” demişlerdir.
Recep Tayyip Erdoğan, 17 Aralık 2004 günü Kıbrıs’ı resmen Rumlara
vermiş olur.
18 Aralık 2004 tarihli, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yanlısı
gazeteler, haberi şu başlıklarla verirler:
Posta: “Büyüksün Türkiye!”
Hürriyet: “İstediğimizi aldık”
Sabah: “Avrupa İhtilali”
Star: “70 Milyon Coşku”
Zaman: “Yeni Türkiye”
Yeni Şafak: “Başardık”
Vakit: “Hayırlı Olsun”
Değerli Dostlar,
Recep Tayyip Erdoğan’ın Kıbrıs’ı Rumlara verişinin öyküsünü çok
ayrıntılı olarak, AB belgelerinden İngilizce alıntılar da yaparak, “AVRUPA
BİRLİĞİ TABUTA ÇAKILAN SON ÇİVİ” ve “İĞFAL” adlı kitaplarımda anlattım.
Birinci baskısı Kasım 2006’da yapılan “AVRUPA BİRLİĞİ TABUTA
ÇAKILAN SON ÇİVİ” kitabım bugüne kadar 7 baskı yaptı.
Aradan geçen 10 yılda, bu kitapta verdiğim bilgilerden tek bir
satırının bile “doğru olmadığını” söyleyen bir devlet yöneticisi, bir
siyasetçi, bir akademisyen, bir yazar, bir gazeteci çıkmadı!
Birinci baskısı Ocak 2011’de yapılan “İĞFAL”, bugüne kadar 3 baskı
yaptı.
Aradan geçen 5 yıl içinde, bu kitapta verdiğim bilgilerden tek bir
satırının bile “doğru olmadığını” söyleyen bir devlet yöneticisi, bir
siyasetçi, bir akademisyen, bir yazar, bir gazeteci çıkmadı!
Değerli Dostlar,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 29 Eylül 2016 günü Saray’da
Muhtarlara hitaben şunları söyledi:
“Bize Lozan’ı zafer diye yutturmaya çalıştılar. O masaya oturanlar
Lozan’ın hakkını vermediler.”
Lozan’la ilgili gerçekleri saygın tarihçilerimiz, uzman
aydınlarımız yazdılar, televizyonda anlattılar.
Benim bu konuda şöyle sesleniyorum:
Sayın Recep Tayyip Erdoğan,
Lozan’ı bırakın da Brüksel’de Kıbrıs’ı Rumlara nasıl verdiğinizi
anlatın!
Dönemin İngiltere Başbakanı Tony Blair’den aldığınız taktikle
Kıbrıs’ı Rumlara verdiğiniz gerçeğini nasıl sakladığınızı, Brüksel Anlaşmasını
bir “zafer” olarak halkımıza nasıl yutturmaya çalıştığınızı anlatınız!
Ancak şunu hiç unutmayınız:
“Güneş balçıkla sıvanmaz!”
Yılmaz Dikbaş
3 Ekim 2016, Pazartesi
dikbas@kalinka.com.tr
0532 233 31 52