ABD
büyükelçiliğinin129 bin dolarlık bağış yaptığı Ensar Vakfının kurucu üyesi, Amerikan ajanı Nakşibendi
tarikatı-Erenköy Cemaati şeyhlerinden İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB)
Başkanı Kadir Topbaş, Referandumun önemini anlatırken, gelmesi planlanan
başkanlık sistemi ile işlerin daha hızlı ilerleyeceğini söyledi.
Topbaş, “Rejim
değişikliğini 1923 yılında yaptık, o geride kaldı. Ama rahat hareket edebilen
bir devlet yapısının oluşması gerekiyor. Biz bile İstanbul Büyükşehir
Belediyesi olarak yetkilerimizin artırılmasını istiyoruz. HATTA İSTANBUL’A
ÖZEL BİR YASA TALEBİMİZ OLDU. Niye daha çok işlem yapalım diye.
Topbaş devamla “Belediye başkanı olarak tecrübe edindim ki üç dönemden
beri bir farklı yasa olsa bu şehirde çok daha farklı iş yapabiliriz. Ne
demektir bu, ne istiyorum? Diyorum ki İstanbul kendi kendini yönetsin, başka
müdahaleler olmasın, kendi kararını kendi versin. Bu yanlış mı? Doğru. Böyle
tek elden yürüsün” dedi.
Yağmacı
batının, Anadolu’nun kıskaca alınıp boğazlanması için başlattıkları Çanakkale
saldırısının püskürtüldüğü, Çanakkale Zaferinin 102. Yılında Kadir
Topbaş’ın “İstanbul kendi kendini
yönetsin” önerisi İngiliz arşivlerinden çıkartılmış ve yerli malı bir
“İngiliz’ tarafından yeniden gündeme getirilmesidir.
İngiliz
arşivlerinde CAB/23/35 numarayla kayıtlı ve 11 Ocak 1920 tarihli
bir belgeye göre, Paris'te İngiliz Başbakanı Lloyd George'un otel
odasında, İngiltere Dışişleri Bakanı Earl Curzon, Bonar Law, Lord Birkenhead ve
Hindistan’daki İngiliz yönetiminin Dışişleri Bakanı E. S. Montagu'nun da
katıldığı bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantıda, Osmanlı Devleti'nin Avrupa
topraklarından çıkarılması ihtimaline karşı bir proje üretilerek İstanbul'un
ayrı bir devlet olması tartışıldı.
Bu projeye göre
kurulacak İstanbul Devleti'nin sınırları, Avrupa yakasında Marmara
Denizi ve Enos-Midis (veya Çatalca) hattı arasında olacaktı. Anadolu yakasında
ise Boğaziçi'nin Şile-İzmit hattının batısı, bu devletin sınırları içinde
kalacaktı. Çanakkale Boğazı'nın da İstanbul Boğazı gibi bu yeni devlete dâhil
olması öngörülmüştü.
Amerikalı ve
İngilizlerin sınırları neredeyse birbiri ile çakışan bağımsız bir İstanbul
bölgesi üzerinde çalıştıkları hatta projelendirdikleri anlaşılmaktadır. (Özoğlu,2015)
O Dönemin
Gazetecilerinden Ahmet Emin Yalman da ABD'nin bağımsız ‘İstanbul Devleti'
projesini Hatıralarında şöyle anlatır:
İngiltere bir
aralık şöyle garip bir teklif atmıştı: İstanbul'da ayrı bir devlet kurmak ve
devlet başkanlığına Birinci Cihan Harbi yıllarında büyük başarılar gösteren
Herbert Hoover'i getirmek. Hoover bu teklifi alınca bilmediği bir şey için evet
ya da hayır diyemeyeceğini söylemiş, ilk adım olarak bazı uzmanların konuyu
incelemesini istemişti. İşte Kurtuluş Savaşı yıllarımızda Anadolu'ya gelen
‘General Harbold Heyeti' bu amaçla Türkiye'ye gelmişti.(Yalman,1997:277)
Üzerinde bir
süre çalışılan bu projeden; ABD'nin İstanbul'da bir devlet kurmak istediği ve
başına da devlet başkanı olarak o sıralarda bir misyoner yardım
teşkilatının başkanlığını yapan Herbert Hoover'i getirmek istediği
anlaşılmaktadır.
Kuşkusuz bu
projenin amacı, Çanakkale ve İstanbul Boğazlarının kontrol altında
kalmasıydı. Karadeniz ile Akdeniz arasındaki bütün adalar (cümlenin
İngilizcedeki kuruluşuna göre buna Ege Denizi’ndeki adaları katmak mümkün ama
yazının mantığına göre sanıyorum Marmara Denizi’ndeki adalar kastedilmiş)
İstanbul Devleti’nin toprakları olacaktı. Sonuç olarak bu projenin
uygulanabilirliğinin güçlüğü göz önüne alınarak, ayrı bir İstanbul Devleti
kurulmasından vazgeçildi.”
Dayatılan
anayasa değişikliğinin 16. Maddesi’nde “yeni kamu tüzel kişiliği kurma
yetkisini Cumhurbaşkanı’na (Başkana) da veriliyor”. Eğer evet çıkar da bu yetki cumhurbaşkanına
verilir ise: yeni yetkilerle donatılan ve hesap da sorulamayan cumhurbaşkanı
bir kararname yayımlayarak Türkiye’nin yönetimine eyalet sistemini dâhil
edebilir. Böylece İngiltere Başbakanı Lloyd George'un projesinin “uygulanabilirliğinin
güçlüğü” de ortadan kalkmış, İstanbul Anadolu’dan kopartılmış olacaktır.
Türk Ulusu; CİA
ajanlarının, ABD’nin özel görevlilerinin, AB cambazı misyonerlerin,
Emperyalistlerce önlerine atılan sofra artıklarıyla “tür” değiştirerek
soysuzlaşmasını, varlığını ve makamını satmasını ilk kez yaşıyor değildir. “Yunan
ordusunun başarısı için dua ediniz!” Diyen Adliye Nazırı (Medrese
çıkışlı) Ali Rüştü’leri, "Anadolu direnişi bir blöftür” diyen
Nazır Rıza Tevfik’leri, “İngiliz mandası istediğinizi bütün itilaf
temsilcilerine, hükümete ve gazetelere bildiriniz. “diyen İngiliz Muhipler
Derneği Başkanı, Adliye Nezareti Müsteşarı ve yazar Sait Molla’ları, “Bu
ülkedeki yabancı askerler, Teşkilat-i Milliye'den bin kere daha iyidir."
diyen Yazar ve Nazır Ali Kemal’leri bilir ve tanır.
Dilerim ve umarım’
ki “İstanbul kendi kendini yönetsin”
önerisinde bulunanların sonları, 1920’li yıllardaki ihanet erbabının sonlarına
benzemez! 19 Mart 2017 Isparta
Mahmut ÖZYÜREK