14 Ocak 2017 Cumartesi

Aydınlanma Hareketi'nden Diyanet'in işlediği anayasal suça karşı hukuki girişim “DİYANET YASA DIŞI TARİKATLARA MEŞRUİYET SAĞLIYOR”



Gericiliğe Karşı Aydınlanma Hareketi, yasalara göre varlığı ve faaliyeti suç olan tarikat ve cemaatleri bir araya getirmeye hazırlanan Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bu girişimine karşı hukuki müdahalede bulunacak.
Aydınlanma Hareketi tarafından yapılan açıklamada, "Bir anayasal kurumun yasa dışı cemaat ve tarikatlarla bu şekilde bağlantı kurmak istemesi öncelikle varlığını borçlu olduğu anayasanın laiklik ilkesi ile bağdaşmaz" denildi. 

İŞTE O AÇIKLAMA:
DİYANET YASA DIŞI TARİKATLARA MEŞRUİYET SAĞLIYOR
"Diyanet İşleri Başkanlığı, politik ve yönetimsel alanlara müdahil olmanın peşindedir. Diyanet yöneticilerinin 26 cemaat ve tarikat lideriyle ön görüşme yaptığı haberlerde yer aldı. Fethullah Gülen cemaatinin darbe girişiminden sonra, aslında 30 Kasım 1925 tarihli ve 677 Sayılı Tekke ve Zaviyeler İle Türbelerin Kapatılmasına ve Türbedarlar İle Bazı Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanun ile fiziksel mekanlarını kaybeden, ancak toplumsal yaşam içinde varlık ve etkilerini sürdüren tarikat ve cemaatlerin neler yapabileceğini gören AKP, bu kez gardını yüksek tutmak ama aynı zamanda Fethullah Gülen cemaatinden boşalan alanları nasıl ve kiminle dolduracağını belirlemek adına, anılan yasa dolayısıyla hukuksal kimliği olmayan, yasa dışı kimi gruplarla Diyanet İşleri Başkanlığı aracılığı ile bağlantıya geçmenin peşindedir. Amaçlanan, haberde geçen tarikat ve cemaatlerin biatlerini sağlamak, kontrol altında tutmak, gerektiğinde de nereye kadar kullanabileceklerini saptamaktır.
Bir anayasal kurumun yasa dışılığı yukarıda açıklanan cemaat ve tarikatlarla bu şekilde bağlantı kurmak istemesi öncelikle varlığını borçlu olduğu anayasanın laiklik ilkesi ile bağdaşmaz. Yine, belirtilen ilkeler çerçevesinde bir toplantı yapmak üzere böylesine bir ön görüşme yapılmasının gereği, anlamı ve amacı yoktur. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bu toplantının yapılması konusunda bağlı olduğu üst kurumdan bir telkin, öneri ya da talimat alması büyük olasılıktır. Böylelikle hükümet hem varlıklarına göz yumduğu yasa dışı oluşumlara meşruiyet sağlamış, hem kendisine bağlamış, hem de gözdağı vermiş olmaktadır.
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın anılan eylem ve amaçlarına ilişkin Gericiliğe Karşı Aydınlanma Hareketi çağrıcılarından Av. Özlem Şen Abay, Diyanet İşleri Başkanlığı'na gerekli soruları yöneltmiştir. Gericiliğe Karşı Aydınlanma Hareketi hukuk komisyonu gelişmeleri takip etmekte olup, Diyanet'ten gelecek yanıtlara göre gerekli hukuki girişimlerde bulunulacaktır."
Kaynak:http://haber.sol.org.tr/toplum/aydinlanma-hareketinden-diyanetin-isledigi-anayasal-suca-karsi-hukuki-girisim-182225

Kâra, ranta, paraya tapanlar derneği: TÜSİAD'ın talanla geçen 45 yılı...





Yeni başkanı kamuoyunun pek tanımadığı bir isim olan TÜSİAD, yine gündemde... Patron sınıfının ve sermaye gruplarının asli unsurlarınca 1971'de kurulup bugünlere gelen, geldiği yolda tüm patron partilerinin yanında duran düzenin bekçisi TÜSİAD'ı bir kez daha anımsayalım...
Türkiye’nin patronlar kulübü TÜSİAD’ın kuruluş tarihi, bize çok şey anlatır.
2 Nisan 1971’de Türkiye burjuvazisinin asli unsurlarınca kurulmuş bir sermayedarlar derneğidir TÜSİAD.
15-16 Haziran 1970 büyük işçi direnişinden yaklaşık bir yıl sonra… 12 Mart muhtırasından 20 gün sonra… Solun, toplumsal muhalefetin, işçilerin ayağa kalktığı 1960’ların hemen ardından…
Eşitlik ve özgürlük taleplerinin yükseldiği, kamuculuk anlayışının yayıldığı, işçilerin sendikalar kurarak patronlara ve sermaye diktatörlüğüne karşı bilinçlenmeye başladıkları yılların hemen ardından...
Bilinen bir ifadedir, “ağaçların bile sola doğru eğildiği” yılların tam ortasında…
Evet 2 Nisan 1971’de patronlar, para babaları, sermaye sahipleri tarafından, “önemli” bir işlev görmek üzere, “sınıfsal” bir bilinçle kuruldu TÜSİAD. Örgütlenen, direnen, itiraz eden işçilere karşı, patronlar da TÜSİAD çatısı altında örgütlendiler.
PARTİLER ÜSTÜ PATRONLAR PARTİSİ: KÂR, RANT, TALAN...
Bir dernek formunda kurulmasına karşın, aslında fiili olarak Türkiye’nin parlamentoya en çok milletvekili gönderen “partisi” oldu TÜSİAD. Öyle bir parti ki, tüm burjuva partilerin içinde etkin, o tarihten sonra kurulan tüm hükümetleri belirleyen, siyasi partilere, başbakanlara, bakanlara yön veren partiler üstü bir “parti.”
Ana akım medyanın her toplumsal olayda ağzına baktığı, “TÜSİAD ne diyecek” diye beklenen bir patronlar kulübü.
Öyle ki, 1979’da Ecevit hükümetine karşı tam sayfa gazete ilanları veren, kamuoyu oluşturan ve hükümet düşüren bir “dernek.”
Hemen ardından Demirel başkanlığındaki milliyetçi cephe hükümetini destekleyen, bu hükümete Dünya Bankası ve IMF tarafından dikte ettirilen 24 Ocak neoliberal vahşi ekonomi politikalarına gaz veren ve ardından bu politikaların siyasi ve askeri alandaki ayağı olan 12 Eylül faşist darbesinin arkasında duran bir “dernek.”
12 EYLÜL DESTEKÇİSİ
TÜSİAD’ın önemli isimlerinden Vitali Hakko, yazdığı anılarında, kendi sınıfının 12 Eylül darbesini nasıl hasretle beklediklerini şöyle anlatıyordu: “Cuma akşamı yorgunluktan erken yattım, sabaha doğru bir telefon. Münasebetsizin biridir diye açmıyoruz. Ama telefon ısrarlı. Eşim Katy uykulu uykulu kalkıp telefona bakıyor, sonra bana geliyor. ‘Vitali ihtilal oldu’ diyor. Doğrusu askeri bir hükümet darbesini beklemeyen yoktu. Yataktan derin bir nefes alarak kalktım.”
TÜSİAD, burjuvazi, sermaye sınıfı, sermayenin medyası 12 Eylül faşist cuntasını ayakta alkışlıyordu.
Ve ne ilginçtir, kanarya sevenler derneğinin bile kaptıldığı 12 Eylül faşist darbesinde kapanmayan çok az sayıdaki birkaç dernekten biridir TÜSİAD.
12 Eylül’den sonra TÜSİAD’ın istediği bir memleketi adım adım inşa ettiler. Vahşi neoliberalizm, işçi düşmanlığı, sınıf uzlaşmacılığı, kamu düşüncesinin ve kamusal insanın yok edilişi, özelleştirmeler, rant ve talan politikaları ve tüm bunların olmazsa olmazı dinselleşme!
Özal, Demirel, Çiller, Yılmaz, Ecevit, Gül ve Erdoğan hükümetlerine tam boy destek veren bir dernek: TÜSİAD!
TÜSİAD’ın zaman zaman patron partilerinin eğilimlerine, yönelimlerine, tercihlerine çeşitli dozlarda itiraz etmeleri, bu partilerin liderlerini eleştirmeleri ya da eleştiriyor gibi yapmaları, TÜSİAD’ın tarihsel anlamını ve misyonunu asla değiştirmez.
TÜSİAD İLE AKP KAVGALI MI? 
Bu eşyanın tabiatına aykırı... TÜSİAD üyesi holdingler AKP döneminde kârlarına katladı, rantlarına rant kattı... Bu sermaye grupları tarihlerinin en büyük kârlarını AKP düzeninde ve Erdoğan rejiminde elde etti. Emekçilerin haklarının gasp edilmesi, kamusal kaynakların sermaye tarafından yağmalanması, peş peşe gelen özelleştirmeler, hep AKP'nin düzenlemeleriyle kolaylaştı. 1923'te kurulan Türkiye Cumhuriyeti, onun egemen sınıfı olan TÜSİAD'çılar tarafından, artık kendi çıkarlarına hizmet etmediği için tasfiye edildi. Bu tasfiyeyi siyasi planda gerçekleştiren AKP'ye TÜSİAD'çılar he düzeyde destek verdi. 
Laikliğin ortadan kaldırılması, kamusal alanların ve kamusal kültürün yok edilmesi AKP öncesinde başlayan ve sürekliliği olan politikalar. Dolayısıyla TÜSİAD'çılar, cumhuriyeti kendilerine ayak bağı bütün unsurlardan arındırmak istediler. Bunu da AKP iktidarının icraatlarıyla başardılar. TÜSİAD ile AKP arasında böyle sıkı bir bağ var. Bugün Erdoğan'ın ve AKP'nin, TÜSİAD'ın kimi eleştirilerine maruz kalması, birbirlerine düşman olmalarından kaynaklanmıyor. Türkiye burjuvazisi, çıkarlarına eskisi gibi denk düşmediği için Erdoğan ve AKP'ye yönelik kimi eleştirilerde bulunuyor olabilir. Yoksa Erdoğan ve ekibi her fırsatta emekçi halka ve işçilerin tarihsel çıkarlarına, tıpkı TÜSİAD gibi saldırmaya devam ediyor. 
NERDEN ÇIKTI EROL BİLECİK?
Nihayetinde paraya, kâra, ranta tapanların derneği TÜSİAD… Kuruluşundan bu yana yüksek istişare kurulu ve yönetim kurulu başkanlarının soyadı hep Sabancı, Koç, Boyner, Eczacıbaşı, Özilhan, Komili, Doğan olan TÜSİAD’ın başına bugün çok bilinmedik bir isim getirildi: Erol Bilecik.
Bilecik’in ilk konuşmasında “cumhuriyet değerleri” vurgusunda bulunması, kimi çevrelere bir “umut”, bir “sevinç” vermiş görünüyor. Cumhuriyetin en temel değerleri olan “kamuculuk”, “laiklik”, “eşitlik” gibi değerleri, desteklediği hükümetlerle birlikte tasfiye eden TÜSİAD’ın bu çıkışına “sevinmek”, “TÜSİAD’ı tanımamak”la eş anlamlı.
Memleketin taşını, toprağını, denizini, ırmağını kendilerine kâr edenlerin, vahşi sömürü çarkını yıllardır saat gibi işletenlerin, iş işten geçtikten, ülke elden gittikten sonra kendilerini “laik” ve “cumhuriyetçi” olarak sunmaları timsah gözyaşından başka bir şey değil.
TÜSİAD bir patron örgütüdür. Patron da işçi düşmanı. Zaman, koşullar, politik iklim, siyasi atmosfer değişse de TÜSİAD değişmez. Patron patrondur! 

Kaynak: http://haber.sol.org.tr/emek-sermaye/kara-ranta-paraya-tapanlar-dernegi-tusiadin-talanla-gecen-45-yili-182125