“Sivil anayasa” diye
bir anayasa türü yoktur.
Sivil,
yurttaşların yaşayışı ile ilgili konular anlamına gelir. Anayasa denen en üst
yasanın kendisi doğrudan doğruya bu anlama geldiği için, anayasacılığın
anavatanı ve bu “civil” sözcüğünün de kaynak yeri olan Batı ülkelerinde
“sivil anayasa” (civil constitution) diye bir şeyden söz etmek,
saçmalamak anlamına gelir.
Saçmalamanın
derecesini, bu sözcüğün karşıtının bizde olduğu gibi “askeri” değil de, devlete
ait olan konuları anlatan “siyasal” olduğunu anımsatarak da gösterebiliriz. Anayasa
hukukunda “siyasal anayasa” diye bir türden söz etmek ne kadar anlamsız ise,
“sivil anayasa” gibi bir şeyden söz etmek de o kadar anlamsızdır.
*
Madem öyle, bizde bu
laf nereden çıktı?
Kim ortaya çıkardı? Ne anlamda kullandı? Nasıl Yeni Anayasacılık etiketi haline nasıl geldi? Bir deli kuyuya taş atmış örneğinde olduğu gibi, bu sorularla uğraşmak zorundayız.
Saptayabildiklerim şunlardır:
Kim ortaya çıkardı? Ne anlamda kullandı? Nasıl Yeni Anayasacılık etiketi haline nasıl geldi? Bir deli kuyuya taş atmış örneğinde olduğu gibi, bu sorularla uğraşmak zorundayız.
Saptayabildiklerim şunlardır:
1999 yılında bir “Sivil
Anayasa Girişimi” platformu kurulmuştu; bunlar “kendi anayasamızı
kendimiz yapalım” diyorlardı. Platform, bir yeni anayasa yapma girişimi
idi; şu ya da bu partinin resmi temsilcilerinden değil, bağımsız
entelektüellerden oluşuyordu. Dolayısıyla adlarındaki “sivil” sözü anayasayı
değil, kendi pozisyonlarını anlatıyordu. Yaptıkları çağrı metninde bir kez bile
“sivil anayasa” deyişinin olmaması, sözcüğün anayasayı değil kendilerini
tanımladığını gösteren bir kanıttır. Burada yer alanlar, izleyen yıllarda
AKP’ye destek veren ve “yetmez ama evet”çi diye şöhret kazanan Murat
Belge, Etyan Mahçupyan gibi kimselerle daha sonraları bir ara CHP’de
genel başkan yardımcısı da olan Burhan Şenatalar gibi kimselerdi.
Girişim zaman içinde etkisizleşti.
Sivil anayasa lafının
AKP’ye ait anayasa taslağının adı haline gelişi ise 2007 yılında olmuş
görünüyor. O tarihte AKP için anayasa yükünü sırtlanmak üzere partiye davet
edilen Zafer Üskül, yapacakları anayasanın “sivil ve
demokratik” olacağını söylüyordu. Sivilleşmiş anayasa, “izmlerden kurtulmuş
anayasa” idi; bu çerçevede yeni anayasaları ideolojilerden arındırılacak, Kemalizm’den
kurtarılacak, renksiz olacaktı. Bu cin fikir, zamanında
Zafer Üskül’ün AKP destekçileri olan Mehmet Altan ve Eser Karakaş ile yaptığı bir TV programında heyecanla yükseklere savrulmuştu.
Zafer Üskül’ün AKP destekçileri olan Mehmet Altan ve Eser Karakaş ile yaptığı bir TV programında heyecanla yükseklere savrulmuştu.
2011 yılında devreye Soros
tarafından desteklendiği bilinen TESEV girdi; 2012 yılı boyunca bir “sivil
toplum komiseri” olarak, Anayasa Uzlaşma Komisyonunu İzleme Raporcusu oldu.
Aynı tarihlerde,
2012’de Anayasa Bizsiz Olmaz kampanyası belirdi. Bunun ardında Avrupa
Birliği’nin TACSO adlı Sivil Toplum Kuruluşları İçin Teknik Destek Projesinin
yarattığı dernekler boy gösteriyordu. AB ve ABD merkezlerince desteklenen bu
odaklar da
sivil anayasacılık serüveninde büyük düş kırıklıklarıyla geriye çekilmek zorunda kaldılar.
2016 yılında bunların hangi versiyonları belirecek, dikkatle izleyeceğiz.
sivil anayasacılık serüveninde büyük düş kırıklıklarıyla geriye çekilmek zorunda kaldılar.
2016 yılında bunların hangi versiyonları belirecek, dikkatle izleyeceğiz.
*
Bir kez daha söylemekte
yarar var:
Sivil anayasa lafı,
laflardan bir laftır. Anayasal ve hukuksal hiçbir değeri yoktur.
Anlamı ve değeri, dış destekli AKP anayasacılığının etiketi olmaktan ibarettir.
Propaganda amacı dışında ağırlık taşımaz. Tarihsel, düşünsel, hukuksal olarak içi boştur.
Türkçe’ ye, ait olduğu Latin köklü dillerden anlamından kopuk bir biçimde taşınmış olan
“sivil” sözcüğüyle icat edilmiş olan “sivil anayasa” lafını kendi niyetince doldurmaya kalkışanlar elbette pek çoktur.
Örneğin Zaman Gazetesi yazarı Ali Bulaç ve benzerleri için “sivil anayasa teolojik –
helal anayasa” demektir.
Örneğin akil adam ve AKP milletvekili Mehmet Uçum’a göre “sivil anayasa,
yüzyılın intikamını alacak anayasa” demektir.
Örneğin İmralı misafiri Öcalan’a göre “sivil anayasa yeni millet tanımı olan anayasa” demektir.
Anlamı ve değeri, dış destekli AKP anayasacılığının etiketi olmaktan ibarettir.
Propaganda amacı dışında ağırlık taşımaz. Tarihsel, düşünsel, hukuksal olarak içi boştur.
Türkçe’ ye, ait olduğu Latin köklü dillerden anlamından kopuk bir biçimde taşınmış olan
“sivil” sözcüğüyle icat edilmiş olan “sivil anayasa” lafını kendi niyetince doldurmaya kalkışanlar elbette pek çoktur.
Örneğin Zaman Gazetesi yazarı Ali Bulaç ve benzerleri için “sivil anayasa teolojik –
helal anayasa” demektir.
Örneğin akil adam ve AKP milletvekili Mehmet Uçum’a göre “sivil anayasa,
yüzyılın intikamını alacak anayasa” demektir.
Örneğin İmralı misafiri Öcalan’a göre “sivil anayasa yeni millet tanımı olan anayasa” demektir.
Demek ki nedir? Bizim
böyle “sivil” anayasalara ihtiyacımız yoktur.
Prof. Dr. Birgül Ayman
GÜLER
** İlgili önceki
yazı-2:
http://baguler.blogspot.com.tr/2015/12/sivil-anayasa-bir-propaganda-etiketidir.html
http://baguler.blogspot.com.tr/2015/12/sivil-anayasa-bir-propaganda-etiketidir.html
[BAG, Egeekspress
Gazetesi, 14 Aralık 2015]
=================================
Bilindiği gibi Sayın Prof. B. Ayman Güler, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden siyaset için erken emekli olmuş parlak ve üretken bir akademisyendir. Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi alanında uzmandır. Dolayısıyla CHP İzmir Milletvekili iken de sonrasında da şimdilerde de yazıp – çizdikleri, söyledikleri hep bilimseldi, hep doğruydu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder