Turkiyede bir kömür madeni..
Almanyada bir kömür madeni..
Halkın Kurtuluşu
Partisi (HKP), Soma’da 284 madenciye mezar olan faciayla ilgili başta Başbakan
Erdoğan olmak üzere, Bakan Taner Yıldız, Faruk Çelik, madenin sahibi Alp
Gürkan, tekmeci müşavir Yusuf Yerkel ve ilgili bürokrat ve çalışanlarla ilgili
suç duyurusunda bulunuldu.
HKP’nin “kasten
öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi, görevi kötüye kullanma, neticesi
sebebiyle ağırlaşmış yaralama, genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması, kasten
yaralama, denetim görevinin ihmali” suçlamasıyla yapılan suç duyurusu;
mühendislerin, meslek odalarının, işçilerin açıklamalarına ve Soma için yapılan
habere dayandırıldı.
İşte o suç
duyurusu:
--------------------------------------------------------------------
SOMA CUMHURİYET
BAŞSAVCILIĞI’NA
Gönderilmek Üzere
ANKARA CUMHURİYET
BAŞSAVCILIĞI’NA
SUÇ DUYURUSUNDA
BULUNAN……………….:Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanlığı
V E K İ L L E R
İ………..: Av. Orhan ÖZER, Av. Metin
BAYYAR, Av. Ayhan ERKAN,
Av. Ali Serdar
ÇINGI, Av. Tacettin ÇOLAK, Av. Sait KIRAN, Av. Ayça ALPEL, Av. Halil AĞIRGÖL,
Av. Pınar AKBİNA, Av. Doğan ERKAN
Ş Ü P H E L İ L
E R....…..:
1- Recep Tayyip Erdoğan (Başbakan) ve Soma ile ilgili
Önergeyi
reddeden AKP milletvekilleri
2- Taner
YILDIZ (T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı)
3- Faruk ÇELİK (T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı)
4-
Kasım ÖZER (T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve
Güvenliği Genel Müdürü)
5- Yusuf
Yerkel (Başbakanlık Müşaviri)
6- Alp
GÜRKAN (Soma Holding A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı
7-
Soma Holding A.Ş.’nin suça karıştığı tespit edilecek yöneticileri ve
yetkilileri)
8- Suça karıştığı tespit edilecek diğer
tüm
yetkililer
S U Ç………………………:
1- TCK 83/1-2 (Kasten Öldürmenin İhmali Davranışla
İşlenmesi)
2- TCK 257 (Görevi Kötüye Kullanma)
3- TCK 87/1-2-4 (Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama)
4- TCK 170 (Genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması)
5- TCK 86/1 (Kasten Yaralama)
6- TCK 251 (Denetim Görevinin İhmali)
İHBAR VE
BEYANLARIMIZ:
13 Mayıs 2014 günü
Soma'da Dünyanın en büyük iş cinayetlerinden biri, Türkiye tarihinin ise en
büyük iş cinayeti yaşandı. Üstelik Cinayet göz göre göre işlendi ve toplu
katliama dönüştü. Bu toplu katliam sonucu Soma Holding bünyesinde faaliyet
gösteren Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. tarafından işletilen kömür işletmesinde şu
ana kadar resmi rakamlara göre 282, madende çalışan işçilerin beyanına göre ise
600’e yakın işçi yaşamını yitirdi ve hala madenden çıkartılamayan yüzlerce işçi
mevcut. O işçilerden ise ne yazık ki yaşadıklarına dair ümit kesilmiş
durumdadır. Neredeyse bir kasaba yok olmuştur bu katliam sonucunda… Şimdilik
kesin bilgi edinilemese de Elektrik Mühendisleri Odası İzmir Şubesi’nin ilk
incelemesi sonucu Soma Maden faciasının nedeni: “ Heyetin yaptığı ilk
incelemelerde; tesiste çalışan elektrik, makina ve maden mühendisleri ile maden
işçilerinden edinilen bilgilere göre ocağın yaklaşık 700. metrelerinde kömür
yangını ve yangından kaynaklı kısmi göçük oluştuğu, taze hava sağlayan fanların
etkisiyle yangının duman etkisinin yayıldığı, uzun süre sonra fanların çalışma
yönlerinin ancak değiştirildiği, bu arada çok sayıda işçinin yayılan duman ve
yangından etkilendiği (yanık ve zehirlenme) yangının kamuoyuna yansıyan ilk
açıklamalarda olduğu gibi elektrik kaynaklı olmadığı, çok sayıda işçinin
madende mahsur kaldığı bilgileri edinilmiştir.
Yapılan
incelemelerde maden içerisinde zehirleyici ve patlayıcı gazları algılayacak ve
havalandırma sistemlerini yönetecek sistemlerin yetersiz ve eski olduğu,
kömürün içten içe yanmasıyla başladığı tahmin edilen bu yangının ortaya
çıkardığı karbonmonoksit, karbondioksit ve metan gazlarının ölümcül etkisi
nedeniyle şu ana kadar ifade edilen rakamlarla 205 ölüm olayının gerçekleştiği,
bu sayının içerideki işçilerin kurtarılmasındaki zorluk göz önüne alındığında
daha da artacağı öngörülmektedir.”
“KAZA” DEĞİL TOPLU CİNAYET!
İnceleme sonucuna
göre “..Yapılan
incelemelerde maden içerisinde zehirleyici ve patlayıcı gazları algılayacak ve
havalandırma sistemlerini yönetecek sistemlerin yetersiz ve eski olduğu..” belirtilmiştir. Ancak bu cümleler
buradaki katliamın nedenlerini anlatmak için çok yetersizdir… Kelimeler
yetersiz kalmaktadır bu katliam karşısında…
Bu katliam
uygulanan özelleştirme politikalarının sonucudur, kar hırsının işçinin yaşamını
hiçe sayan taşeronlaştırma sisteminin sonucudur, iş güvencesi önlemlerinin
alınmamasının, denetlenmemesinin sonucudur, esnek çalışma yasalarının
sonucudur! SOMA ÖZELİNDE SON 4 YILDA 8 KEZ DENETLENMESİNE RAĞMEN HİÇBİR SORUN
TESPİT EDİLMEMESİNİN SONUCUDUR!
İnşaat
Mühendisleri Odası Denizli Şubesine göre:
“ Madencilik sektörü üzerine yapılan araştırmalar
Türkiye`de 1991 yılından bu yana meydana gelen kazalar sonucunda 3000`e yakın
kişinin öldüğünü, 15000`e yakın kişinin ise iş göremez duruma geldiğini
göstermektedir. Özel sektör tarafından işletilen madenlerde meydana gelen
kazalara ait ölüm oranlarının Türkiye Taş Kömürü Kurumu tarafından işletilen
maden ocaklarına göre çok daha yüksek oluşu, özel sektör kurumlarının
denetlenmesi konusunda ciddi problemler bulunduğunun işaretidir.”
“Soma`daki facianın yaşandığı maden ocağının son dört
yılda sekiz kez denetlenmiş olması, üstelik bu denetimlerden sonuncusun Mart
2014`te gerçekleştirilmesi ve denetimler sırasında hiçbir sorunun tespit
edilemeyişi, denetim sürecine olan güvenin azalmasına sebep olmaktadır. Yaşanan
facia, ya denetim mevzuatından ya da denetleyenlerden kaynaklanan bir sorun
bulunduğunu göstermektedir.
Katliamdan
sağ kurtulan işçiler maden ocağında bakanlık müfettişlerince denetim yapıldığını
ancak müfettişlerin yüzeysel araştırma yaptıklarını, tünellere inmediklerini,
sorunsuz ve havadar olan yerlere baktıklarını, 1 metre kadar tünelden içeri
girdiklerini, denetim esnasında yer altında oldukları zaman hiçbir müfettiş
görmediklerini, zaten yılda iki kez yapılan denetimlerin 15 gün önceden şirkete
haber verildiğini ve ortalığın temizlendiğini” belirtiyorlar.
TÜRKİYE ILO'NUN "MADENLERDE GÜVENLİK VE SAĞLIK
SÖZLEŞMESİ"Nİ 19 YILDIR İMZALAMIYOR!
Maden işletmesi
sahiplerine ve hükümetlere önemli sorumluluklar getiren bu sözleşmeyi
Arnavutluk, Ermenistan, Avusturya, Belçika, Bosna Hersek, Botsvana, Brezilya,
Çek Cumhuriyeti, Finlandiya, Almanya, İrlanda, Lübnan, Lüksemburg, Norveç,
Peru, Filipinler, Polonya, Portekiz, Slovakya, Güney Afrika, İspanya, İsveç,
Ukrayna, ABD, Zambiya, Zimbabve gibi ülkeler imzalamışken Türkiye
imzalamamıştır. Bu sözleşme 30 madencinin yaşamını yitirdiği Karadon faciasında
da yine gündeme gelmiş, AKP yine bu sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmiştir.
" Türkiye
Hindistan ve Rusya'dan sonra ölümlü iş kazalarında üçüncü sırada "
TMMOB Maden
Mühendisleri, 2010'da yayımladığı "Madencilikte Yaşanan İş Kazaları
Raporu" ile Soma'dan çok önce uyarmış ve yol göstermişti. Girişinde
Türkiye'de ve dünyadaki iş sağlığı ve güvenliği ile iş yaşamına ilişkin genel
bilgilerin verildiği raporda, madencilik alanında çalışan şirketlerin durumu,
maden kazalarına neden olan hatalar kazalardan somut verilerle anlatılıyor ve
acil önerilerde bulunuluyordu. Raporda Soma'daki kömür madenlerine ilişkin de
acil öneriler yer alıyor.
Rapora göre
madencilik sektöründe yaklaşık 120 bin kişi çalışıyor. 1983-2010 tarihleri
arasındaki 27 yılda aynı anda üçten fazla çalışanın öldüğü 17 maden kazasının
meydana geldiği görülen raporda, bu kazalar sonucu toplam 636 kişinin hayatını
kaybettiği görülüyor.
Raporda, ILO'nun
2003-2008 yılları arası iş kazası oranlarına göre Türkiye'nin, Hindistan ve
Rusya'dan sonra ölümlü iş kazalarında üçüncü sırada yer aldığı hatırlatıldı.
Raporda İngiltere'de iş kazaları oranının yüzde 1, Almanya'da yüzde 2.5,
Fransa'da yüzde 3.5, İspanya'da yüzde 4 civarında iken, bu oranın Türkiye'de
ise yüzde 9.5-10 arasında olduğu vurgulandı.
Raporda Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı, İş Teftiş Kurulu Başkanlığı'nın 2005 yılındaki
"Yeraltı ve Yerüstü Maden İşletmelerinde Proje Denetimi Değerlendirme
Raporu" verilerine de yer veriliyor. Buna göre;
“Bakanlıkça denetlenen 772 yer altı ve yer
üstü maden işletmesinde yapılan proje denetimi ilginç verileri ortaya koydu.
İşte bu işletmelerden 250'sini oluşturan kömür işletmelerine ilişkin sonuçlar:
- 250 adet kömür işletmesi verilerine göre, tablolar
incelendiğinde, işletmelerin 7'sinde teknik nezaretçi yok.
- Patlayıcı madde kullanılan 101 kömür işletmesinin
yüzde 77'sinde patlayıcı madde deposu var, yüzde 23'ünde ise depo yok.
- Yeraltı kömür işletmeciliği yapılan 157 işletmenin,
ancak yüzde 57'sinde gaz ölçümü yapılıyor, yüzde 43'ünde ise herhangi bir gaz
ölçümü yapılmıyor.
- Kömür üretimi yapılan 250 iş yerinde
37 bin 114 kişi çalışıyor, işletme belgesi gereken 240 iş yerinin
yüzde 83'ü olan 200 iş yeri, bu belgeye sahip değil. (maden işletmeleri için
İşletme Belgesi alma zorunluluğu kaldırıldı)
- Çalıştırılan işçi sayısına göre iş yeri hekimi
çalıştırılması gereken 86 iş yerinin yüzde 20'sinde iş yeri hekimi var,
çalıştırdığı işçi sayısına göre İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu bulunması
gereken 86 iş yerinin yüzde 18'inde kurul yok.”
Rapora göre bu alanda çalışan işçiler özelleştirme,
taşeronlaştırma ve sendikasızlaştırma politikalarıyla her türlü güvenceden
yoksun bir şekilde çalışmakta ve çocuk işçiliğin, kayıt dışı işçilik her geçen
gün artmaktadır.
"Bu amaçla şirketler bağımsız ve merkezi
kontrolün dışında çalışan daha küçük ve daha fazla birimlere parçalanma, küçük
birimlerin etkinliklerini kaynak dışında bırakma, küçük işletmeleri taşerona
verme ve esnek çalışma organizasyonuyla geliştirmeye yönelmektedir. Bu eğilimin
gelecekte daha fazla artacağı ve sendikasızlaştırma ile daha olumsuz çalışma
koşulları doğacağı, tek yanlı bilgilendirme ve daha düşük ücretlere yol açacağı
beklenmektedir."
Raporda, SSK (SGK) istatistiklerinde sadece sigortalı
çalıştırılan işçilere yönelik bilgiler yer aldığı belirtiliyor. Resmi
istatistiklere göre iş kazalarının yüzde 72'sinin 50'den az işçi çalıştıran iş
yerlerinde olduğu ifade edilen raporda, yasaya göre de bu iş yerlerinde İş
Sağlığı ve Güvenliği Kurullarının kurulmasının zorunlu olmadığına işaret
ediliyor.
"Her yıl artan
iş kazaları meslek hastalıkları ve çevre kirliliği, insan ve çevre sağlığını
tehdit eder bir noktaya ulaşmıştır"
Çalışma ortamı ve üretim süreçlerinin yetersiz ve
olumsuz koşulları nedeniyle çalışanların sağlıklı yaşam ve çalışma hakkının
tehdit altında olduğuna dikkat çekilen raporda, endüstrileşmiş ülkelerde iş
kazaları ve meslek hastalıklarının toplam maliyetinin Gayrı Safi Milli
Hasılalarının yüzde 1'i ile 3'ü oranında değiştiği bilgisi verilerek,
Türkiye'de ise bu maliyetin yılda 4 milyar dolar civarında olduğu tahmini
paylaşılıyor.
"... Acilen müzakere edilmesi gereken, dehşetli
bir tempoyla ocaklarımızı kasıp kavuran ölümlü kazalardır.”
Kömür madenciliğinin işçi sayısı başına düşen kaza ve
ölüm sıralamasında, bütün sektörlerin başında yer aldığı açıklanan raporda, bu
sektörün daha yakından izlenmesi, değerlendirilmesi ve kaza önleme
çalışmalarına daha fazla ağırlık verilmesinin gerektiği vurgulanıyor.
"Madencilik kuruluşlarımızdaki mevcut deneyim
birikiminin yok edilmesi, maden işletmeciliğinin yetersiz, donanımsız ve
deneyimsiz kişi veya kuruluşlara bırakılması, kısa sürede yüksek kar sağlamak
amacıyla yapılan üretim projeleri, hızlı ve yüksek kazanç için yapılan üretim
zorlamaları, bir yandan yetersiz, liyakatsiz kişilerin siyasal amaçlarla kilit
mevkilere atanması ve diğer yandan da kamusal denetimin iyice gevşetilmesi
kazaların kaçınılmaz hale gelmesine neden olmaktadır. On yıl önce 2000 yılında
bir meslektaşımızın söylediği gibi: "... Acilen müzakere edilmesi gereken,
dehşetli bir tempoyla ocaklarımızı kasıp kavuran ölümlü kazalardır. Tam
mekanizasyona bir türlü kavuşmayan, yeterince havalandırılmayan, bilim, teknik
ve teknolojiden uzak, eciş bücüş tozlu panolarda hala ağaç altında çalıştırılan
insanlarımız, Avrupa'daki meslektaşlarına göre, hayati tehlike açısından hala
haddinden fazla risk altındadır."
İşte kazalara
yol açan maden ocaklarındaki eksiklikler
Raporda Türkiye'deki kömür madenlerinde yaşanan
değişik kazalara ilişkin hazırlanan bilirkişi raporlarından derlenen ve
kazalara yol açan eksikliklere de yer veriliyor. Buna göre yer altı işletmeleri
için tespit edilen eksiklikler şöyle sıralanıyor:
“* Uygun ve yeterli tahkimat yapılmamaktadır.
Özellikle üretim bacalarında ve kılavuz arınlarında gereğinden de fazla açıklık
bırakılmakta, akıcı arınlarda kapak tutulmamakta, akıcı tavanlarda sürme kama
tekniği tam olarak uygulanmamaktadır. Ayaklarda "ilerleme kadar
göçertme/dolgu yapılması" kuralı uygulanmamaktadır. Göçertmeli ayaklarda
ayak göçük hattının düzgün oluşturulamaması, domuzdamlarının yük almaması gibi
sebeplerle arın patlaması, göçük, tavan ve yanlardan malzeme düşmeleri meydana
gelmektedir. Zonguldak Havzasında uygulanan "göçertmeli-arına paralel
sarmalı ağaç tahkimat" yönteminin can damarı olan sürme kama ve damların
şeş beş ötelenmesi usulleri çok farklı ve eksik biçimlerde uygulanmakta ve ayak
göçüklerine yol açmaktadır.
* Uygun ve yeterli havalandırma sisteminin
bulunmamasına bağlı olarak baca kılavuz arınlardaki metan geliri deşarj
edilememektedir. Tali Havalandırmanın yanlış uygulanmasına (çok uzun boru
hatlarında engellenemeyen kaçaklar, kısa devreye yol açan ek tali
vantilatörler, gücü çok az ya da gereğinden fazla tali vantilatörlerin
kullanılması). Bu sebeple metan yanması ve grizu patlamaları meydana
gelmektedir. Bağımsız havalandırma ilkesinden (üretim işyerlerinin, seri
havalandırılmaması, farklı paralel kollarda yer alması) verilen ödünler
özellikle çok sayıda iş yeri ve işçinin etkilendiği büyük kazalara neden
olabilmektedir.
* Üretim iş yerlerinde nefeslik ve kaçamak yolu olarak
kullanılmak üzere yer üstü bağlantılarının ikinci bir yol bulunmamaktadır. Bu
sebeple kaza durumunda kurtarma çalışmaları zorlaşmakta ve bazen
olanaksızlaşmaktadır. İşçiler ocaktan acil ve güvenli bir şekilde tahliye
edilememektedir. Ayrıca bu durum ocak havalandırmasını da olumsuz
etkilemektedir.
* Tehlikeli gazlar için bazı büyük işletmelerde
"sürekli gaz izleme sistemi" kurulu olup, erken uyarı sistemi
bulunmamaktadır. Bu sebeple, tehlikeli gazların sürekli takibi yapılamamakta,
gerekli tedbirler zamanında alınamamakta ve tehlikeli durumlarda ocağın acil
tahliyesi sağlanamamaktadır.
* Grizulu ocaklarda kullanılması zorunlu olan AlSz ve
kendiliğinden emniyetli elektrik donanımların ve devre kesici donanımların
zamanla ve tamir-bakım gördükçe bu özelliğini yitirmesi iyi denetlenmeyen bir
husustur.
* İlk yardım ve tahlisiye istasyonlarının kurulmaması,
mevcutların ise uygun nitelikte olmaması nedeniyle kaza sonucu kurtarma ve ilk
yardım işlemleri zamanında yapılamamaktadır.
* Ocakta uygun vasıfta gaz ölçüm cihazının
bulunmaması, her vardiyada muntazam aralıklarla gaz ölçümlerinin yapılmaması,
ferdi maskelerin bulunmaması ve/veya kullanılamaması, çalışanların CH4 (metan), CO
(karbonmonoksit), CO2 (karbondioksit) ve diğer tehlikeli ve zararlı gazlarda etkilenmesine neden olmaktadır.
* Patlayıcı maddelerin ocaklarda kullanılabilecek
özellikte olmaması, yetkisiz ve ehliyetsiz kişilerce ateşlenmesi, kurallara tam
uyulmaması, ateşlemelerde gerekli güvenlik tedbirlerinin alınmaması nedenleriyle
ciddi kayıplarla sonuçlanan kazalara sebep olmaktadır.
* Yangın ve patlamadan sağ olarak kurtulanlar, yeterli
eğitim ve tatbikatların yapılmaması nedeniyle oluşan panik sonucu bireysel
oksijen maskelerini kullanamamakta, güvenli çıkış yollarını bulamamakta ve bu
durum ölümleri arttırmaktadır.
* Çalışanların ocak içi eğimli yollarda malzeme
taşınan vagonlara binmeleri, vagon kaçmalarına karşı tedbirlerin alınmaması,
yollardaki aralıkların yeterli olmaması, nakliyatla ilgili ölümlü ve uzuv kayıplı
iş kazalarını meydana getirmektedir.
Yerüstü İşletmeleri içinse,
* Kademe oluşturulmaması, kademe yüksekliklerinin bom
seviyesinin ve derin lağım deliklerinin çok üstünde oluşturulması, kademelere
uygun şev verilmemesi, aynalarda gerekli hallerde kavlak ve çatlak kontrolü
yapılmaması sebepleriyle kitle ve blok kayma veya düşmesi sonucu iş kazaları
meydana gelmektedir.”
20 Gün önce CHP'nin Soma ile ilgili verdiği önerge AKP
tarafından reddedildi!
Ekim ayında,
Soma'daki kömür madenlerinde meydana gelen ölümlü kazaların ardından verdiği,
Meclis Araştırma komisyonu kurulmasına ilişkin önerge, geçen ayın sonunda TBMM
Genel Kurulu'nda görüşüldü.
29 Nisan tarihini
taşıyan görüşmelerde, CHP'nin önergesi, MHP, HDP ve BDP'nin desteğini aldı.
Ancak Genel Kurul'da reddedildi.
Genel Kurul görüşmelerinde
AK Parti adına söz alan Manisa Milletvekili Muzaffer Yurttaş, Soma'daki kömür
madeni işletmelerinin "dünyada ve Türkiye'deki pekçok madene göre daha iyi
konumda olduğunu" söyledi.
Uğur Dündar ile Halk Arenası programında konuşan bir
madencinin sözleri felaketin göz göre nasıl geldiğini açıkca ortaya koydu.
İşte o madencinin
sözleri:
“ENERJİ
BAKANLIĞI İLE EL ELE KOL KOLA
"2 yıldan beri
bu madende çalışıyorum. Emniyetçiyim, ocakta emniyet diye bir şey yok. Bütün
işçiler Allah’a emanet çalışıyor. Arkasına hükümeti almış Enerji
Bakanlığı ile kolkola gezen kişiler bu kadar insanın sorumlusudur. Bu kaza
değil katliamdır. Neden katliamdır? Kaza ani olan bir şeydir bu ani
olmadı. Ben 2 yıldan beri oradayım böyle olacağı belliydi. Çünkü metanlı ve
gazlı bölgelerde kömür almaya çalıştılar. Oraya üretim yaptılar. Yapılmaması
gereken yaptılar cihazlar ötüyordu gösteriyordu her şeyi. Bile bile yaptılar.
Kömür için para için bu kadar insanın canını aldılar."
MÜFETTİŞLER
GELMEDEN 10 GÜN ÖNCE HABER GELİYOR
Uğur Dündar’ın “Peki
daha önce müfettişler gelmiş sorusuna” ise “Müfettişler gelmeden
haber geliyor 10 gün önce denetleyeceğiz diyorlar. Orayı temizliyorlar
denetliyor o kadar” yanıtını verdi.” (Odatv.com)
Böylesine göz göre
göre ihmaller ve denetimsizlik, hatta fütursuzluk söz konus işte katliamın
gerçekleştiği madende
Katliamdan sonra Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklaması:
“BUNLAR OLAĞAN ŞEYLERDİR!”
"İngiltere’de geçmişe gidiyorum, 1862 bu madende
göçük 204 kişi ölmüş. 1866 361 kişi ölmüş İngiltere. İngiltere’de 1894 patlama
290. Fransa’ya geliyorum 1906 dünya tarihinin en ölümlü ikinci kazası
1099. Daha yakın dönemlere geleyim diyorum, Japonya 1914’de 687. Çin 1942, gaz
ve kömür karışmanın neden olduğu sayılıyor ölüm sayısı 1549.
Değerli arkadaşlar yine Çin’de 1960 metan gazı
patlaması 684. Ve Japonya’da 1963’te yine kömür tozu patlaması 458. Hindistan
375. 1975’te metan gazı alev aldı, maden çatısı çöktü ve 372.
Bu ocakların bu noktada bu tür kazaları sürekli olan
şeyler.
Bakın Amerika Teknolojisiyle her şeyiyle. 1907’de
361.
Arkadaşlar yani biz bir defa bu tür ocaklarında,
kömür ocaklarında bu olanları, lütfen buralarda bu olaylar hiç olmaz diye
yorumlamayalım. Bunlar olağan şeylerdir.
Literatürde iş kazası denilen bir olay vardır. Bunun yapısında fıtratında bunlar var. Hiç kaza olmayacak diye bir
şey yok. Tabi işin boyutunun bu kadar fazla olması bizi derinden yaralamıştır.
Bizi derinden üzmüştür. Kontrollerle de burası gerçekten gerek işçi sağlığı
gerek işçi güvenliği açısından da iyi noktada kömür ocaklarından birisi olarak
değerlendirmesi yapılmış ve Nisan-Mayıs’ta da çalışmalarına devam
etmiştir."
Evet ne yazık ki
Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı bu olayda hayatını kaybedenlerin aileleri ile
ve olaydan dolayı kahrolan tüm Türkiye halkı ile dalga geçercesine olaydan
sonra 1800’lü yıllardan örnekler vererek böyle bir açıklama yapmıştır. Soma’ya
gittiği gün halk kendisini yuhalamış ve Tayyip Erdoğan bir markete sığınmak
zorunda kalmıştır. Bu olaylar sırasında Tayyip Erdoğan’ın, basında çıkan son
görüntülerde markette bir kişiyi yumrukladığı görülmektedir. Protestolar
sırasında Başbakanlık Müşaviri Yusuf Yerkel, Soma’da
Erdoğan’ı protesto eden bir vatandaşı tekmelemiş ve daha sonra
yaptığı açıklamada o kişinin kendisi olduğu iddialarını kabul etmiştir.
Yerkel, "O gün yaşadığım bütün provokasyonlara, maruz kaldığım
hakaret ve saldırılara rağmen sükunetimi muhafaza edemediğimden dolayı
üzgünüm" açıklamasını yaparak suçunu itiraf etmiştir.
(http://www.haberturk.com)
Bu nedenle Recep
Tayyip Erdoğan ve Yusuf Yerkel’in kasten adam yaralama suçu nedeniyle
yargılanmaları gerekmektedir.
Bir yanda
cenazelerini bekleyen gözü yaşlı çocuklar, kadınlar, analar, babalar; diğer
yanda çektiği acılar yetmiyormuş gibi halka şiddet uygulayan, çocukların bile
inanmayacağı açıklamalarla acıları daha da arttıran devlet yetkilileri.
Dünyanın neresinde olursa olsun böyle bir katliam karşısında sorumlular derhal
istifa ederdi. Ancak bizde ne yazık ki sorumlular halka karşı suç işlemekte,
işledikleri suçlardan pişmanlık duymak bir yana, suçu örtmek için halen
halkımıza, üstelik de şehit işçi yakınlarına tekme-yumruk saldırmaktadırlar.
Yukarıda yaptığımız
açıklamalarda da açıkça görüldüğü gibi katliam göz göre göre yapılmıştır. Artık
bu katliamlara dur demek gerekmektedir. Bu nedenle suç duyurumuzun dikkate
alınarak katliama neden olanlar cezalandırılmalıdır ki acılar bir nebze
hafiflesin ve ülkemiz artık bu olaylarla anılmasın, işçiler iş cinayetlerine
kurban gitmesin, çocuklar anasız babasız kalmasın. Tek dileğimiz akan
gözyaşlarının bir an önce durmasıdır!
Şüphelilerin anılan
eylemleri, Görevi Kötüye Kullanma eylemi ile birlikte, “Adam Öldürmenin İhmali
Davranışla İşlenmesi”, “Ağırlaşmış Yaralama”, “Genel Güvenliğin Kasten
Tehlikeye Atılması” suçlarına altlandırılabilir durumdadır. Diğer yandan, yasal
mevzuat ve bilim inanları ile meslek kuruluşlarının açık uyarılarına ve meclis
önergesine rağmen gerekli denetimlerin yapılmamasına sebep olmaları sebebiyle
de “Denetim Görevinin İhmali” suçu da sübut bulmuş olmaktadır. Bu nedenlerle
şüphelilerin, eylemlerine uyan suçlardan yargılanmalarının yapılarak
cezalandırılmalarının sağlanması talep olunur.
SONUÇ ve İSTEM : Yukarıda açıklandığı üzere öncelikle;şüpheliler
hakkında soruşturmaya başlanılmasına, başlanılmışsa suç duyurumuzun bu dosyaya
eklenmesine, belirtilen şüpheliler ve soruşturma sırasında ortaya çıkacak
faillerin tespiti ile delil karartma ihtimali bulunan şüphelilerin
tutuklanmasına, şirket yönetici ve yetkilerinin malvarlığına el konulmasına ve
kamu davası açılarak şüphelilerin cezalandırılmasına karar verilmesi arz ve
talep olunur. Saygılarımızla. 16.05.2014
SUÇ DUYURUSUNDA
BULUNAN: “Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanlığı"
Kaynak: Odatv.com