Türkler, İsa'dan en az 2000 yıl önce Anadolu'da yaşamaktaydılar.
Türklerin
Anadolu'ya yerleşmesi 1071'deki Malazgirt Savaşı'ndan sonra hızlandı. Selçuklu
komutanı Kutalmışoğlu Süleyman Şah Anadolu'daki fetihleri batıya yayarak
1075'te İznik'i Bizans'tan aldı ve burayı başkent yaparak bağımsızlığını ilan
etti.
Böylece
Anadolu Selçuklu Devleti kuruldu. İlhanlıların son Anadolu sultanını tahttan
indirdikleri 1308'e kadar varlığını sürdürdü.
Selçuklu
döneminin iki büyük tarihçisinden biri olan Aksaraylı Kerimeddin Mahmud,
Türkler hakkında şunları yazmıştır: (10)
''HUNHAR TÜRKLER KÖPEKLER VE KURT GİBİDİRLER. ELLERİNE FIRSAT GEÇERSEN
YAĞMAYI GANİMET BİLİRLER FAKAT DÜŞMAN KUVVETLERİ GELİRSE KAÇARLAR.''
Selçuklu
döneminde en öne çıkan isimlerin başında hiç kuşkusuz Mevlana gelmektedir.
Mevlana
Celaleddin-i Rumi (1297 Beth-1273 Konya), İslam ve batı dünyasında tanınmış,
şair ve düşünce adamıdır.
Bugün
Afganistan'da bulunan Beth kentinde doğmuş, Konya'da ölmüştür.
Mevlana'nın
etnik kökeni ise tartışmalıdır. Fars, Tacik veya Türk olduğu yönünde görüşler
vardır. Mevlana, başta en ünlü yapıtı Mesnevi olmak üzere tüm kitaplarını
Farsça yazmıştır.
Selçuklu
Sultanı Alaeddin Keykubat'ın davet ettiği babasıyla Konya'ya geldiğinde
Mevlana, 21 yaşındadır.
Tebriz'li
Şems, Mevlana'nın hocasıdır.
Mevlana,
Türk düşmanıdır.
Mevlana,
Oğuz Türklerine, Türkmenlere, Ahilere ve Alevilere düşmandır.
Mevlana'da
Türk; kaba, çirkin, bayağı, bir varlıktır.
Mevlana'ya
göre Oğuz Türkleri 'KİNDAR, KAN DÖKÜCÜ, İŞKENCEYİ SEVEN' insanlardır.
İŞTE, ÜNLÜ MESNEVİ'DEN BİR ALINTI: (11)
-Kan dökücü
Oğuz Türkleri geldiler, yağma etmek için ansızın bir köye saldırdılar.
-O köyün
ileri gelenlerinden iki kişi buldular, onlardan birisini öldürmek istediler.
-Başını
kesmek için ellerini bağladılar. O zavallı adam can korkusu ile''Ey padişahlar,
ey yüce kişiler!'' diye yalvarmaya başladı.
-''Ne
yapıyorsunuz? Beni neden öldürmek istiyorsunuz? Niçin benim kanıma susadınız?
-Benim
öldürülmemde ne hikmet var? Beni öldürmekteki maksatınız nedir? Görüyorsunuz ki
ben zengin değilim, çıplak yoksul bir kişiyim.''
-Oğuzlardan
biri; ''Şu arkadaşın korksunda, varını yoğunu çıkarsın diye seni öldüreceğiz.''
dedi.
-O zavallı
adam dedi ki: ''Korkutmak istediğiniz arkdaşım benden daha yoksuldur.'' Oğuz;
''O öyle görünüyor ama onun altını vardır.''dedi.
MEVLANA'NIN MESNEVİ'SİNDEN TÜRK DÜŞMANLIĞI İŞLEYEN İKİ ALINTI DAHA YAPALIM:
-''O kıtlık
babası Oğuz oğlu Uc...''(12)
-''Ey ecel,
ey köyü yağmalayan Türk...''(13)
-Mevlana'da
Türk, güçlü kuvvetlidir ama akılsız ve kan dökücüdür.(14) Mesnevi'de
padişahların ve beylerin övüldüğüne sık sık rastlarız ama yoksullarla
ilgilenildiği hemen hiç görülmez.
-Türk
karşıtı Mevlana'yı biraz daha yakından tanıyalım:(15)
-Mesnevi, o
devrin magazin haber bülteni değerindeydi.
-Mevlana
birileri ile mücadele etmek ve zafere ulaşmak için Mesnevi'yi kaleme almıştır.
Doğrudan kendisi Mesnevi'nin yazılış amacını böyle saptamaktadır.
-MEVLANA KARŞITLARI ARASINDA ŞUNLAR BULUNMAKTADIR: Ahi Evren, Ahi Ahmed ve Ahiler,
Hacı Bektaş, Baba İlyas ve Türkmen ileri gelenleri... (Ahiler ve Alevilen öz
Türk'türler.)
-Mevlana
ağza alınmayacak küfürlü sözler kullanmaktan çekinmediği gibi bazı iftira ve
suçlamalarda bulunmuş, çirkin sözler söylemiştir.
-Mevlevi
çevreler ile Ahi ve Türkmen çevreler arasındaki mücadele ve sürtüşmeler
asırlarca devam etmiştir.
-Mevlana,
çocuğu olmayan Ahi Evren'nin bu durumuyla alay ederek onun hadım ve eşcinsel
olduğu imasında bulunan sözler söyler.
-Mevlana
ünlü kitabı Mesnevi'de anlattığı bir hikaye, eşcinsel olduğunu belirttiği
Cuha'nın bir delikanlıya Mevlana'ya göre çirkin bir ilişkide bulunma teklifini
söz konusu etmektedir.
Yine başka bir hikayede bu Cuha'nın kadın
elbisesi giyerek kadınlar meclisinde Mevlana'ya göre edep dışı bir davranışını
anlatmaktadır. Burada Mevlana böyle bir tabloyu ayrıntılarıyla anlatarak,
Türkmen çevrelerin kadın ve erkek bir arada dini sohbet meclislerinde
bulunmaları adet ve töreleri ile alay eder. Mevlana, kadınlarla erkeklerin bir
arada bulunup sohbet etmelerine, eğlenmelerine karşıdır.
-Ahi
Evren'nin karısı, Fatma Bacı'dır. Ahi Evren'nin ölümünden sonra kimsesiz kalan
Fatma Bacı, Hacı Bektaş'a sığınmış, Hacı Bektaş'ta onu kendisine bacı edinerek
himayesine almıştır. Mevlana, Hacı Bektaş'a ''BACISI KAHPE'' derken Fatma
Bacı'yı kastetmektedir.
-Yine
Mesnevi'deki bir hikayede Mevlana, Ahi Evren'in iri vücutlu köse diye tarif
etmekte ve bir delikanlıya sarkıntılık yaptığını anlatmaktadır. Delikanlı bu
iri adamdan uzaklaşmak isterken ''BENDEN KORMA EY DELİKANLI. BEN EŞCİNSEL
BİRİYİM. BU İLİŞKİDE SEN ÜSTTE KALACAKSIN BANA DEVEYE BİNER GİBİ BİNECEKSİN,
DİLEDİĞİN GİBİ SÜRECEKSİN.'' dediğini naklederek onun homoseksüel
ilişkide edilgen konumunda olduğunu yazarak, (Mevlana kendi değer ölçülerine
göre) çok onur kırıcı bir biçimde ona iftira etmektedir. Mevlana, diğer bazı
hikayelerde de Ahi Evren'i eşcinsel, iri cüsseli, ekşi suratlı çirkef gibi
sıfatlarla anmaktadır. (Ahi Evren, Oğuz Türk'üdür, yani öz Türk'tür.)
-1243 yılında, Ahiler ve Türkmenler, yağmacı ve
işgalci bir güç olan 'Moğol Emperyalizmi'ne karşı savaşırlarken Mevlana ve
çevresi Moğollarla çok iyi ilişkiler kurarlar ve Moğol iktidarının
meşrutiyetini vurgulamaya çalışırlar. Mevlana ve yandaşları, güç kimdeyse, yani
iktidar kimdeyse ondan yanadırlar.
-İslam
dünyasında çok eskiden beri akılcılar (Rasyonalistler) ile sezgiciler (İçe
Doğuşcu) birbirleriyle mücadele halindeydiler. AKILCILAR; gerçek bilgiyi elde
etmek için aklın ve mantığın ölçü olduğunu savunmuşlar hatta aklı, imana
varmanın ve Allah'ı bulmanın vasıtası olarak görmüşlerdir. Bilim adamları,
yazarlar ve filozoflar bu görüşün temsilcileridir. SEZGİCİLER İSE, gerçek
bilginin içe doğuş ile elde edilebileceğini, içe doğuş ile Allah'a
varılabileceğini, iman edilebileceğini tezini savunurlar. İşte Mevlana bu
ikinci düşünce tarzının öncülerindendir. Yani Mevlana, aklın öncülüğünü kabul
etmez.
-Mevlana'nın
Mesnevi'sinde akılcılığı yeren birçok hikaye bulunmaktadır.
-Şunu da
hatırlatmakta yarar vardır. Mevleviliğin Selçuklular zamanından beri Anadolu'da
fikir üstünlüğü sağlaması, akılcılığın büyük ölçüde zayıflamasına ve hatta
silinmesine neden olmuştur. Bu durum, Mevlana'nın Anadolu'nun fikir tarihindeki
yerinin ve etkisinin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
-Mevlana,
'kadın karşıtı' bir görüşe sahiptir. Onun bu yönü üzerinde hiç durulmamış veya
fark edilmemiştir. Bu görüş ona hocası Tebriz'li Şems'ten gelmektedir. Çünkü
Şems, çok daha aşırı bir kadın karşıtıdır. Ahmed Eflaki'nin anlattığına göre,
bir gün Şems namuslu bir hanımı övdü ve sonra şöyle dedi: ''BU İYİ MEZİYETLERİNE RAĞMEN BİR
ARŞTAN DAHA YÜKSEK MAKAM VERİLSE, O BU MAKAMDA İKEN YERDE KALKMIŞ BİR ALET
(erkeğin cinsel organı-YD) GÖRESE DELİ GİBİ O ALETİN ÜZERİNE ATLAR. ÇÜNKÜ
KADININ MEZHEBİNDE ONDAN DAHA YÜKSEK BİR MAKAM YOKTUR.''
Mevlana,
Mesnevi'de kadınları konu alan onlarca hikaye anlatmış ve bütün hikayelerde
kadınları değersiz gösterip alay etmiş, hor görüp hakaretler yağdırmıştır.
Kadının doğasında aşağı ve kötü eğilimleri şairane ve abartılı bir üslupla
anlatmaya çalışmıştır.
-Mevlana'nın
ölümünden sonra da Mevleviler Moğollarla iyi ilişkiler içinde olmuşlar, Türkmen
ve Ahi çevrelere karşı düşmanca tutumlarını sürdürmüşlerdir.
-Osmanlı
Devleti, İstanbul'un fethinden sonra çok uluslu bir devlet haline gelince
giderek Türkmenlerin denetiminden ve Türkmen topluluklarının hakimiyetinden
çıkmıştır. Türk olmayan etnik gruplardan olan kişiler devletin yüksek
kademelerinde yer almaya başlamışlardır.
-Osmanlı
Devleti çok uluslu bir devlet haline dönüşünce XV. Yüzyıl sonlarında Mevlevilik
de Osmanlı Devleti'nin yapısı içinde yer almaya başladı. II. Beyazıt zamanında
İstanbul'da ve taşrada Mevlevihaneleri açılmaya başlandı. Devletin
Mevlevihaneleri açması Türkmen ve Ahi çevrelerce hoş karşılanmamıştır.
Selçuklular zamanından beri devam eden, Mevlevilerin Ahi ve Türkmenlere karşı
savaşımı yeniden baş göstermiş ve kızışmıştır.
-MEVLANA'NIN VE DOLAYISIYLA MEVLEVİLERİN TEMEL AHLAK KURALI, DEVLETİN VE
YÖNETİMİN BAŞINDA OLANLARA KAYITSIZ ŞARTSIZ BOYUN EĞMEKTİR. Yani güçlü olana, iktidarı elinde
tutana biat kültürü, Mevlana'nın ve Mevlevilerin temel dünya görüşüdür.
Osmanlılar, Mevlevilerin bu görüş ve tutumlarının, yani güçlüye boyun eğme
duygusu, biat etme ahlakının yaralı olacağını düşünmüşlerdir. Bu yolla ''KUL
İLE HALK'' yaratmaya çalışmıştır. Şeyh Sadi bu ahlaki kural ve düşünceyi şöyle
ifade etmektedir:
-''Sen, ben
miskini gözettikten beri eserlerim güneşten daha çok ün kazanmıştır. Pek çok
kusurlarım bulunmasına rağmen sultanın beğenip kabul ettiği kusurlar sanat ve
hüner hükmündedir.''
-Şeyh
Sadi'nin 'Gülistan'ının Osmanlı tarihi boyunca en çok okutulan ve okunan eser
olması da bu görüşünü dayatmış bir eser olmasındandır.
-İşte
Mevlana'nın Mesnevi'de ve diğer eserlerinde öngördüğü ahlak anlayışı budur.
Mesnevi'de Emir Ayas'a verdiği öğütte bu ahlak kuralını uzun uzun dile
getirmekte ve Emir Ayas'ı buna uymamakla suçlamaktadır. Buna göre doğru ve
yanlış, iyi ve kötü, güzel ve çirkin siyasi otoritenin belirlemesine göredir.
Allah gücü ve kudreti kime vermişse, hakkı ve adaleti belirleme yetkisi de
onundur.
Mevlana'nın
torunu Ulu Arif Çelebi, kendisine niçin Müslümanları (Karamanoğullarını)
bırakıp Moğollara destek verdiğini soranlara: ''GÜNÜMÜZDE ALLAH GÜCÜ VE KUDRETİ
MOĞOLLARA VERMİŞTİR. BİZ MEVLEVİLER ONLARA İTAAT ETMEYİ KENDİMİZ İÇİN ZORUNLU
GÖRÜRÜZ.'' demiştir.
-XV. Yüzyıl
ortalarından itibaren Cihan Devleti kurma yoluna girmiş bulunan Osmanlı
Devleti'nin üst düzey yetkilileri bu düşüncenin, bu anlayışın Devlet'in hayrına
olacağını düşünmüşler ve bütün vilayetlerde 'Mevlevi Evleri' açarak bu görüşün
ve ahlak anlayışının yaygınlaşması çalışmışlarıdır. Yüksek devlet
memurluklarına da Mevlevi ocaklarına bu ruh ve ahlak anlayışı ile donanmış
Mevleviler tayin edilmeye başlanmıştır.
Mevlana'nın
sahip olduğu ve yaydığı, 'KİM OLURSA OLSUN İKTİDARI ELİNDE BULUNDURANA BİAT
ETME AHLAKI', üzerinde çok dikkatli düşünülmesi gereken bir kültürdür.
Türk
Milletine Suikast düzenleyenlerin içimizdeki işbirlikçilerin büyük bir
çoğunluğu bu kültürden gelmektedirler, yani sadece ve sadece 'GÜCÜ ELİNDE
TUTANA BİAT EDENLER'dir.
GÜNÜMÜZDEN BİR ÖRNEK VEREREK BUNU VURGULAMAK İSTİYORUM:
12 yılı
aşkındır Amerika Birleşik Devletleri'ne gönüllü olarak sığınmış bulunan
Fethullah Gülen, henüz Türkiye'de iken bakın ne diyordu: (16)
''Amerika şu
anda bütün konum ve gücüyle bütün dünyaya kumanda edebilir. Amerika hala bu
dünya gemisinin dümeninde oturan milletin adıdır. Bütün dünyada yapılacak işler
buradan idare edilebilir ve hatta denilebilir ki, şöyle veya böyle
Amerikalılarla dostça geçinmeden destek almak değil, dostça geçinmeden
Amerikalılar istemezlerse kimseye dünyanın değişik yerlerinde hiçbir iş
yaptırmazlar.''
Fethullah
Gülen, dünyanın en güçlüsü gördüğü Amerika'ya biat ediyor, Amerika'ya itaat
etmeyi zorunlu görüyor ve gösteriyordu.
Biliyorsunuz,
'Hoca Efendi' unvanlı Fethullah Gülen, çok sayıda dindar müslümanın
'lideri'dir.
Peki, nasıl
oluyorda dindar Müslüman Hoca Efendi, Hristiyan Amerikalılara biat ediyor?
FETHULLAH
GÜLEN, MEVLANA AHLAKINI SÜRDÜRÜYORDU: Güçlüden ve zenginden yana olma, güçlüye
ve zengine biat etme... BİAT KÜLTÜRÜNE SAHİP KİŞİLER İÇİN; GÜÇLÜNÜN DİNİ,
İNANCI, MİLLİYETİ HİÇ ÖNEMLİ DEĞİLDİR! Tek önemli olan iktidardır, güç yani
iktidar kimdeyse onun önünde eğilinir! 3 Ağustos 2014
DİPÇE:
10- Çetin
Yetkin, ''Türk Direniş ve Devrimleri'', Otopsi Yayınları, sayfa: 18-19
11- Şefik
Can, Mevlana – Konularına Göre Açıklamalı MESNEVİ Tercümesi'' Ötüken, 1997,
İstanbul, Cilt 2 sayfa: 485, Beyit No: 3045-3054
12- Mesnevi,
Cilt V, sayfa 11
13- Mesnevi,
Cilt V, sayfa 84
14- Cemil
Yener, ''Şeyh Bedrettin VARİDAT'', Milenyum Yayınları, Elif Kitabevi, 1970,
İstanbul, sayfa: 26-28
15- Prof.
Dr. Mikail Bayram, ''Sosyal ve Siyasi Boyutlarıyla Ahi Evren- Mevlana
Mücadelesi'', NKM, 3, Baskı, Konya, Mart 2012, sayfa: 103-263
16- Yılmaz
Dikbaş, ''Gönüllü Devşirmeler'', Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul, Eylül
2002, sayfa: 36-37
Türk Milletine Suikast /Yılmaz DİKBAŞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder