“Atatürkçü Düşünce Derneği 25
Yaşında” başlıklı yazımız 13
Mayıs 2014’te yani “ADD 25.YI ŞÖLENİ”NİNDEN 12 gün önce kaleme alınmıştı. Yazıda;
(….)“Bugün hangi eylem ve etkinliğin doğru
ve yanlış olduğu ayırımını belirleyen emperyalizm olgusunu kavrayıp kavrayamama
noktasında düğümlenir. Siyasal duruş ve tavır alışı, emperyalizm kavramına
gerekli önemi verip vermeme belirlemektedir. “(….) demiş ve eklemiştik.
(…)”İşte
bu koşullar altında Atatürkçü Düşünce Derneğinden beklenen, Tüzüğünde yazanları
gerçekleştirerek, yaşamsal önem ve değerde olan “emperyalizmin ülkemiz ve
ulusumuz üzerindeki stratejik hedeflerini, bu doğrultudaki çalışma yöntemlerini
ve taktiklerini günü gününe izleyip kamuoyuna bildirmektir” Bu bilgilendirme doğru
bir mücadele yöntemi geliştirmenin de ön koşuludur.” (…)
Yanılmamışız. ADD Genel Merkezi ,”Emperyalizm
olgusunu” kavrayamayan, ya da bilinçli olarak kavrayıp/kavratmama
duruşu sergileyen bir zihniyetin kontrol ve denetimi altındadır. Bu gerçek
“25.Yıl Şöleni”nin de bir kez daha sergilenmiştir.
Nedenini açıklayalım..
Önce; TBMM’DE 04.06.2003 tarihinde
AKP-CHP-MHP'nin oylarıyla kabul edilen 4867 no'lu “Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar
Uluslararası Sözleşmesi”nin ilk iki maddesini bir kez daha anımsatalım.
“Madde:1– Bütün halklar
kendi kaderlerini tayin hakkına sahiptir. Bu hak vasıtasıyla halklar kendi
siyasal statülerini serbestçe tayin edebilir ve ekonomik, sosyal ve siyasal
gelişmelerini serbestçe sürdürebilirler.
Madde: 2– Bütün halklar
uluslararası hukuka ve karşılıklı menfaat ilkesine dayanan uluslararası
ekonomik işbirliği yükümlülüklerine zarar vermemek koşuluyla, doğal kaynakları
ve zenginlikleri üzerinde kendi yararına serbestçe tasarrufta bulunabilir. Bir
halk sahip olduğu maddi kaynaklardan hiç bir koşulda yoksun bırakılamaz.(…)”
HDP/BDP/PKK “kendi siyasal statülerini”
yani “Özerk
Kürdistan” taleplerini serbestçe tayin ediyorlar mı?
Ediyorlar.
Uluslararası sözleşmeler,
Anayasanın üzerinde olduğuna göre, önlerinde yasal bir engel var mı?
Yok..
Diyarbakır Belediye Başkanı Gülten
KIŞANAK, Güney Doğudaki doğal kaynakları ve zenginlikler üzerinde “HAK” talebinde bulundu mu?
Bulundu..
Bu istem “ikiz ihanet sözleşmelerinin”2.
Maddesine uygun mu?
Uygun..
İkiz İhanet Sözleşmeleriyle,
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş belgesi olan Lozan Antlaşması’nın ve Misak-ı
Milli’nin çöpe atılarak, ulusal birlik ve bütünlüğün tehlikeye sokulup,
Türkiye’nin bölünmesinin önü açılmış mıdır?
Açılmıştır..
Peki, bu “ikiz ihanet yasalarını”
ATATÜRKÇÜ veya yurtsever birinin onaylaması düşünülebilir mi?
Elbette ki hayır…
Başka bir deyişle, Misak-ı
Milliyi, Lozan Antlaşmasını tanımayan, Sevr Antlaşmasının yürürlüğe girmesini
onaylayanlara “ATATÜRKÇÜ” denilmesi
olanaklımıdır?
Kesinlikle olanaksızdır.
Bu durumda bir soru daha soralım. Misak-ı
Milliyi ret, Lozan Antlaşmasını inkâr eden birisinin “Atatürkçü Düşünce Derneği
25 yıl Şöleni” ne “ONUR KONUĞU” olarak davet edilmesi ve onur konuğu olarak
ağırlanmasına karar verip uygulayanlar ne kadar ATATÜRKÇÜDÜRLER?
Türk kamuoyunun “İkiz İhanet
Yasaları” olarak adlandırdığı, yeni Sevr olarak bilinen “Ekonomik, Sosyal ve
Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi”nin altında, dönemin Cumhurbaşkanı
A.Necdet SEZER’İN “onay”ı vardır.
Kemalist-yurtsever yüz binlerin tüm karşı çıkışlarını görmezden, duymazdan
gelen Cumhurbaşkanı A.Necdet SEZER bu “ihanet” yasalarını ONAYLAMAKTA bir
sakınca görmemiştir.
Emperyalizmin kurnaz mimarlarınca
“güncelleştirilmiş Sevr” olarak tasarlanan, Devrimci Cumhuriyetin bütün
değerlerini yok edecek olan “ikiz ihanet
Yasaları”nı onaylayanlarla, Sevr antlaşmasını onaylayanların, emperyalizmi
algılamaları arasında hiç bir fark yoktur.
Kemalist, halkçı devrimci bir
örgütlenme olarak tasarlanıp kurulan, kazanımlarının bedelini kurucularının
canlarıyla ödedikleri Atatürkçü Düşünce Derneği’ni bu duruma düşürenlerden
mutlak hesap sorulacaktır.. 27.05.2014 Isparta
Mahmut ÖZYÜREK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder