27 Mayıs 2014 Salı

ADD 25.YIL ŞÖLENİ VE İKİZ İHANET

“Atatürkçü Düşünce Derneği 25 Yaşında”  başlıklı yazımız 13 Mayıs 2014’te yani “ADD 25.YI ŞÖLENİ”NİNDEN 12 gün önce kaleme alınmıştı.  Yazıda;
 (….)“Bugün hangi eylem ve etkinliğin doğru ve yanlış olduğu ayırımını belirleyen emperyalizm olgusunu kavrayıp kavrayamama noktasında düğümlenir. Siyasal duruş ve tavır alışı, emperyalizm kavramına gerekli önemi verip vermeme belirlemektedir. “(….) demiş ve eklemiştik. (…)”İşte bu koşullar altında Atatürkçü Düşünce Derneğinden beklenen, Tüzüğünde yazanları gerçekleştirerek, yaşamsal önem ve değerde olan “emperyalizmin ülkemiz ve ulusumuz üzerindeki stratejik hedeflerini, bu doğrultudaki çalışma yöntemlerini ve taktiklerini günü gününe izleyip kamuoyuna bildirmektir” Bu bilgilendirme doğru bir mücadele yöntemi geliştirmenin de ön koşuludur.” (…)
Yanılmamışız. ADD Genel Merkezi ,”Emperyalizm olgusunu” kavrayamayan, ya da bilinçli olarak kavrayıp/kavratmama duruşu sergileyen bir zihniyetin kontrol ve denetimi altındadır. Bu gerçek “25.Yıl Şöleni”nin de bir kez daha sergilenmiştir.
Nedenini açıklayalım..
Önce; TBMM’DE 04.06.2003 tarihinde AKP-CHP-MHP'nin oylarıyla kabul edilen 4867 no'lu  “Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi”nin ilk iki maddesini bir kez daha anımsatalım.
“Madde:1– Bütün halklar kendi kaderlerini tayin hakkına sahiptir. Bu hak vasıtasıyla halklar kendi siyasal statülerini serbestçe tayin edebilir ve ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmelerini serbestçe sürdürebilirler.
Madde: 2– Bütün halklar uluslararası hukuka ve karşılıklı menfaat ilkesine dayanan uluslararası ekonomik işbirliği yükümlülüklerine zarar vermemek koşuluyla, doğal kaynakları ve zenginlikleri üzerinde kendi yararına serbestçe tasarrufta bulunabilir. Bir halk sahip olduğu maddi kaynaklardan hiç bir koşulda yoksun bırakılamaz.(…)”
HDP/BDP/PKK “kendi siyasal statülerini” yani “Özerk Kürdistan” taleplerini serbestçe tayin ediyorlar mı? 
Ediyorlar.
Uluslararası sözleşmeler, Anayasanın üzerinde olduğuna göre, önlerinde yasal bir engel var mı?
Yok..
Diyarbakır Belediye Başkanı Gülten KIŞANAK, Güney Doğudaki doğal kaynakları ve zenginlikler üzerinde “HAK” talebinde bulundu mu?
Bulundu..
Bu istem “ikiz ihanet sözleşmelerinin”2. Maddesine uygun mu? 
Uygun..
İkiz İhanet Sözleşmeleriyle, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş belgesi olan Lozan Antlaşması’nın ve Misak-ı Milli’nin çöpe atılarak, ulusal birlik ve bütünlüğün tehlikeye sokulup, Türkiye’nin bölünmesinin önü açılmış mıdır?
Açılmıştır..
Peki, bu “ikiz ihanet yasalarını” ATATÜRKÇÜ veya yurtsever birinin onaylaması düşünülebilir mi?
Elbette ki hayır…
Başka bir deyişle, Misak-ı Milliyi, Lozan Antlaşmasını tanımayan, Sevr Antlaşmasının yürürlüğe girmesini onaylayanlara “ATATÜRKÇÜ”  denilmesi olanaklımıdır?
Kesinlikle olanaksızdır.
 Bu durumda bir soru daha soralım. Misak-ı Milliyi ret, Lozan Antlaşmasını inkâr eden birisinin “Atatürkçü Düşünce Derneği 25 yıl Şöleni” ne  “ONUR KONUĞU” olarak davet edilmesi ve onur konuğu olarak ağırlanmasına karar verip uygulayanlar ne kadar ATATÜRKÇÜDÜRLER?
Türk kamuoyunun “İkiz İhanet Yasaları” olarak adlandırdığı, yeni Sevr olarak bilinen “Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi”nin altında, dönemin Cumhurbaşkanı A.Necdet SEZER’İN  “onay”ı vardır. Kemalist-yurtsever yüz binlerin tüm karşı çıkışlarını görmezden, duymazdan gelen Cumhurbaşkanı A.Necdet SEZER bu “ihanet” yasalarını ONAYLAMAKTA bir sakınca görmemiştir.
Emperyalizmin kurnaz mimarlarınca “güncelleştirilmiş Sevr” olarak tasarlanan, Devrimci Cumhuriyetin bütün değerlerini yok edecek olan  “ikiz ihanet Yasaları”nı onaylayanlarla, Sevr antlaşmasını onaylayanların, emperyalizmi algılamaları arasında hiç bir fark yoktur.
Kemalist, halkçı devrimci bir örgütlenme olarak tasarlanıp kurulan, kazanımlarının bedelini kurucularının canlarıyla ödedikleri Atatürkçü Düşünce Derneği’ni bu duruma düşürenlerden mutlak hesap sorulacaktır.. 27.05.2014 Isparta

Mahmut ÖZYÜREK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder