Bir ulus için en
yıkıcı durum, “iktidara sahip olanlar”ın
hukuk tanımaması, anayasayı yok sayması, keyfine göre yasa yapıp, keyfine göre
değiştirme ve ülkeyi keyfine göre yönetme fırsatı bulabilmesi durumudur.
Atatürk, böyle bir
durumu, o ulusun “varlığının ve geleceğinin tek temelinin”, yani
özgürlük ve bağımsızlığının saldırıya uğraması durumu saymakta, o ulusun tüm
bireylerinin birinci ödevi’nin de bağımsızlık ve özgürlüğü
kurtarmak, yani böyle bir hukuk-tanımazlık durumuna son vermek olduğunu
belirtmektedir.
Çünkü Atatürk, özgürlük ve bağımsızlıktan yoksun bir ulusun bütün
bireylerinin şeref, haysiyet, namus ve insanlığının içerden ve dışardan her
türlü saldırıya uğrayıp çiğnenebileceğini, bunu önleyebilecek bağımsız bir
yargının, dürüst bir kamu yönetimi ve güvenlik gücünün bulunmayacağını; bu
durumu ulusa duyuracak özgür basının, özerk üniversitenin kalmayacağını; emek
harcayan insanların emeklerinin haklı karşılığını almalarını sağlayacak
sendikal haklarının tanınmayacağını uyarmaktadır.
Atatürk, böyle hukuk tanımaz bir iktidarın aymazlık, sapkınlık, hatta hainlik de yapabileceği, hatta kendi özel
çıkarları için yabancı devletlerin siyasal amaçlarına da hizmet edebileceği
uyarısında bulunmaktadır. Tüm ulusun yokluk ve sıkıntılar içinde yıkılıp, bitkin
düşebileceğini belirtmektedir.
İşte Atatürk’ün tüm uygar insanlığa yol gösterici dehâ düzeyindeki değeri,
tam da bu noktada parlamaktadır:
Cumhuriyet’i, yani özgürlük ve bağımsızlık
düzenini, yani yöneticilerin hukuka bağlı olduğu ve her işlemlerinin hesabını
bağımsız yargıya vermekle yükümlü bulunduğu yönetim düzenini, ulusal ve
bireysel varlığımızın ve geleceğimizin tek temeli, en değerli hazinemiz olarak
göstermesi, bu temeli en güç durum ve koşular altında bile savunmanın
en başta gelen ödevimiz olduğunu söylemesi!
Prof. Dr. Özer OZANKAYA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder