OKULLARIMIZ
NEREYE AÇILIYOR?
Okulöncesi, ilk
ve ortaöğretim kurumlarında eğitim görecek 19 milyon öğrencimiz için okullar 19
Eylül günü açılıyor. Yükseköğretimin çeşitli kademelerinde eğitim gören
öğrencileri de hesaba katınca ülke nüfusunun ¼’ünü aşan çocuk ve gencimiz
2016-2017 öğretim yılına giriş yapacak.
Darbelerden
teröre, işsizlikten siyasal bunalımlara dek yığınla sorun içinde şaşkına dönmüş
toplumumuzun gündeminde eğitim konusu zaman zaman daha alt sıralarda konuşulup
tartışılsa da, aslında hepimizin en temel kaygısının eğitimde odaklaştığını
söylemek yanlış olmaz: Hangi okul, hangi öğretmen, nasıl bir eğitim
izlencesi, hangi amaç, hangi iş?... En önemlisi, nasıl bir insan?
Veriler,
öğrenci başına düşen eğitim harcamalarının, genel bütçeden eğitime ayrılan
payın giderek yükseldiğini gösteriyor. Devlet de veli de eğitimi önemsediğine
ilişkin tutum sergiliyor. OECD (Ekonomik İşbirliği ve Gelişme Örgütü)
ortalamasının gerilerinde kalsak da eğitime kaynak ayırmada bir kıpırdama
olduğu görülüyor.
Durum bir
boyutuyla böyle olmakla birlikte, yine gerek ulusal gerek uluslararası veriler,
harcamalardaki bu ilerlemenin aynı oranda başarıya yansımadığını, ya yerimizde
saydığımızı ya da gerilediğimizi gösteriyor. Başta iktidar ve Milli Eğitim
Bakanlığı olmak üzere bütün paydaşların dikkatini çekmesi gereken asıl sorunun
da bu olması gerektiği açıktır. Ne yazık ki testi çeşmeye boş gidip boş
geliyor. Diploma sayısı artadursun, meslek sahibi yaptığımız gençler ya
işsizlikle ya da yetiştiği alanda iş bulamamakla karşı karşıyadır. Bunun da
gerek öğrencide gerek ailede yarattığı kaygı ve moral çöküntüsü, eğitimizin en
temel açmazıdır.
Eğitimin temel
amaçları yasa ve yönetmeliklerde açıktır. Mevcut iktidarın yasa ve
yönetmeliklerde kendi ideolojik amaçları doğrultusundaki sayısız değişiklik
oyunlarına karşın eğitimle hangi niteliklere sahip insana ulaşmak istediğimiz
konusunda fazla bir çelişki yoktur. Ancak, iktidarın eğitimin içeriğinden
yönetimine, altyapısından denetimine dek yürüttüğü ve sağlıklı planlamadan,
bilimden ve ülke gerçeklerinden kopuk çağdışı politikaları nedeniyle niceliğin
niteliğe dönüşmediği somut bir gerçekliktir.
Cumhuriyete,
Atatürk ilkelerine, bilim ve sanata düşmanlık temelinde yürütülen politikaların
açtığı yaranın boyutları azımsanacak gibi değildir.
15 Temmuz
ihaneti sonrası yurtdışına kaçan (geçen dönem milletvekilliği payesiyle de
ödüllendirilen) ünlü futbolcunun vekilliği sırasında, ciddi bir ülke sorunu
konusundaki soruya “Büyüklerimiz bilir!” gibi, kişilikten, nitelikten uzak,
eleştirel düzlemde varlık göstermesi istenmeyen insan tipi… İktidarın imamhatipçiliğinin,
eğitimi yazboz tahtasına çevirip kafaları sersemletmesinin başka ne anlamı
olabilir?
Dileğimiz,
okullarımızın 2016-2017 öğretim yılına, bu temel sorunu aşmak üzere
açılmasıdır. İktidara yamanıp halkıyla iletişimi olmayan “gazeteci”ye,
bütün kuralları çiğnenirken sesini çıkarmayan “hukukçu”ya, kafası
yalnızca borsa-döviz işlerine takılmış “ekonomist”e, önüne
konulanın dışında öğrencisi için kılını kıpırdatmayan “öğretmen”e,
gözünü bir an önce yurtdışına çıkmaya diken “akademisyen”e,
hastasını para biçiminde gören “hekim”e… yeterince doyduk.
Alanı, mesleği,
ilgisi ne olursa olsun, artık “nitelikli insan” yetişsin okullarımızda.
Yeni öğretim
yılında okullarımızın buna açılması dileğiyle, öğrenci ve öğretmenlerimize
başarılar.
Ankara, 18.09.2016
Nazım Mutlu
Ulusal Eğitim
Derneği Genel Başkanı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder