16 Ocak 2014 Perşembe

TÜRK HUKUK KURUMU KAMUOYUNA DUYURU



TÜRK HUKUK KURUMU
KAMUOYUNA DUYURU
Eğer, bir ülkede
Yasama’nın denetim yolları tıkanmış, etkisiz ve güçsüz kılınmışsa;
Yürütme’de saydamlığa yer verilmemişse;
Yargı’nın bağımsızlığı ve yansızlığı yok edilmiş ve medya, sahiplerinin ekonomik çıkarlarının sözcüsü haline getirilmiş, siyasi iktidarın yandaşı olarak işlevinden uzaklaştırılmışsa; eş, dost, akraba, yandaş ve partili kayırarak zengin etme yolu olan nepotizm iktidar politikası yapılmışsa bu uygun ortamda yolsuzluklar kaçınılmaz olur.
Eğer, o ülkede, erkler ayrılığına uyulmaz, güç tek adamın elinde toplanır özellikle Yargı Yürütme’nin etkisine terk edilir, Sayıştay ve teftiş kurullarının yetkileri kısıtlanır ve toplumun bilgilenme ve tepki gösterme hakkı zedelenirse, yolsuzluklarla mücadele etme olanağı da yoktur.
Ülkemiz, 17 Aralık’tan bu yana büyük yolsuzluk iddiaları ve Yargının soruşturma çabalarına iktidarın direnmesi örnekleriyle karşı karşıyadır. Siyaset, ticaret ve bürokrasi üçgeninin yolsuzluklar konusunda ulaştığı zirvenin, Cumhuriyet tarihinde bir benzeri yoktur. Rüşvet ve rüşvete aracı olmak, ihaleye fesat karıştırma ve karapara aklama suçlarının şüphelileri, bir kısım Bakanlar, yakınları, bürokratlar ve ticaret adamlarıdır.
Soruşturmanın sağlıklı yapılması halinde nereye ve kimlere değineceği belirsizdir. Siyasi iktidarın soruşturmanın başlangıcından itibaren sergilediği tutum ve davranış ise hayal ve umut kırıcı olduğu gibi, son dönemlerdeki soruşturma ve kovuşturmaların şaibeli haline haklılık kazandırmaktadır.
Özellikle,
I Soruşturma evresindeki usul işlemlerinin gizliliği ve masumiyet ilkeleri ihlal edilmiştir.
II Oğlu rüşvete aracı olmakla suçlanan İçişleri Bakanı’nın aldığı talimatla soruşturmaya yardımcı olan adli kolluk görevlilerinin yerlerinin değiştirilmesi yargıya açık bir müdahaledir.
III Soruşturmanın başlamasından sonra Adli Kolluk Yönetmeliği’nin değiştirilmesi, Anayasanın 2 nci, 9 ncu ve 138 nci maddeleri bir yana CMK nun 157 nci, 160 ncı, 161 nci, 164 ncü ve 167 nci maddelerine kesinlikle aykırıdır.
IV Başka bir yolsuzluk soruşturmasına, kendisine verilen yetkiyle başlayan Cumhuriyet Savcısının talimatlarının ve talep ederek aldığı hakim kararlarının, Başsavcılıkla ilişkileri bahane edilerek kolluk tarafından yerine getirilmemesi olayın vahametini daha da arttırmaktadır.
Kolluk, bu gücünü ve yargının üstüne çıkma cüretini siyasi iktidardan almaktadır. Anayasanın ve CMK nun 157 nci, 161 nci, 164 ncü maddeleri ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunu’nun 12 nci maddesinin üzerine çıkan bu sonuçla artık Türkiye “Hukuk Devleti” bir yana; “Kanun Devleti” de değil sadece bir “Polis Devleti” dir.
Yargıya olması gereken ve sarsılan güven ve inancın yeniden sağlanması için yargının herhangi bir hesaplaşmaya konu ve araç edilmemesi önkoşuldur.
Türk milleti, yolsuzluklarla birlikte yaşamaya layık ve mahkûm değildir. Devletin çatırdayan temelini kurtaracak, yeniden hukuk devletini ve yargının bağımsızlığını
sağlayacak olan, milletimizin vereceği karardır.
Kamuoyunun bilgisine saygıyla sunarız. 28.12.2013

Türk Hukuk Kurumu Yönetim Kurulu adına
Başkan
Sabih Kanadoğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder