Türk milletinin kayıtsız
şartsız egemenliği, yapılan gizli anlaşmalar, Oslo görüşmeleri ile
ABD-AB-Öcalan şeytan üçgenine devredilmiş ve dar bir alana adeta
hapsedilmiştir.
Bu dar alanda
cemaat-iktidar işbirliği öne çıkmış ve sabırla, sessizce devletin bir çok kurumunda kadrolaşmayı başarmıştır.
O devirde cemaat-iktidar
işbirliğinin amacı birdir. Her ikisi de “Büyük Abi”nin emirlerine baş kesmekte
rant ve devleti ele geçirmek için riya dolu temennalarla, küresel çetelerin
himayesinde ceplerine yemyeşil dolarları doldurmaktadırlar.
Onlar küresel çetelere
hizmet ettikçe yolları açıktır. Aynı merayı kullanan sürünün iştihası ile ulus
devleti paylaşmakta bir sakınca görmemektedirler.
Akıl ve mantığın kabul
edemeyeceği bir süreç başlamış, tüm kadroları denetim altında tutan küresel
çeteler, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bölünmez bütünlüğüne göz dikmiştir.
Ancak, Türkiye’yi didik, didik etmek için yaptıkları, tüm
planları, engelleyecek bir güç vardır önlerinde. Tüm tırpanlamalara,
dönüştürme çabalarına rağmen,
Cumhuriyet’i korumanın, devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü savunmanın görevleri
olduğu bilincinde olan Türk ordusu… Milliyetçi ve Kemalist subayların oluşturduğu kadro…
5/Kasım/2007’de
İllüminati’nin sadık memuru BUSH’un Oval Ofis’inde, Erdoğan’la yapılan o çok
özel görüşmede, Ergenekon planı, iktidarın eline tutuşturulmuştur.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin
küresel çetelere biat etmeyen, ettikleri yemine sadık kalan Kemalist ve
milliyetçi kadrosu, sabahın alaca karanlığında, çok tuhaftır ve acıdır, Türk(!) polisi tarafından der-dest edilerek,
göz altına alınmıştır.
Ve “çok ama çok kahraman bir savcının” yazdığı iddianame ile bu göz altına alınma
süresi tutuklanmaya dönüştürülmüştür.
Adı geçen savcı
Cumhuriyet’in iddiacısı olduğunu tamamen unutmuş, hukuku üsttekilerin emrine
amade kılmıştır. Bu nedenle kendisine zırhlı araba ve koruma tahsis edilmiştir.
O artık “kayıtsız, şartsız”
iktidarın savcısıdır.
“ Kendi ülkesinin milli ordusuna, milli
istihbaratına, milli bankasına, milletin gönlünde yer edinen sivil iktidarına
kumpas kuranların bu ülkenin hayrına bir iş yapmış olmayacağını çok iyi bilir.
Amaca ulaşmak için her yolu mubah görenlerin nasıl hastalıklı anlayışlar
ürettiğini iyi bilir.”
Yalçın Akdoğan’ın bu
itirafı doğru, fakat eksiktir. Küresel çeteler, cemaat ve iktidar milli orduya
kurulan kumpasın baş aktörleridir. Sırıtkan şeytanların bir araya gelmesiyle, Türk ordusu kafeslenmiş, esir edilerek,
zulümhanelere kapatılmıştır.
Sahte deliller üretilmiş,
PKK’lılar gizli tanık olarak dinlenmiş, telefonlarına veriler yüklenmiş aslan yürekli yargıçlar, Adalet Hanım’ı da bir başka hücreye
hapsederek, kendilerine verilen emiri uygulamışlardır.
Verilen cezalar, Kürt Nemrut Mustafa Divanı’nda, Boğazlıyan Kaymakamı M. Kemal Bey için
verilen idam hükmünden farksızdır. Kiminin boynu kırılmış ve/veya kırdırılmış,
kimi kanserden ölene kadar tutuklu kalmıştır. En önemlisi askerin şeref ve
haysiyetiyle oynanmış ve intihar vakaları, istifalar olağan kabul edilmiştir.
Bu süreçte Erdoğan için
yargı bağımsızdır, Hukuk Devleti gereğini yapmaktadır. Savcılar aslan, yargıçlar kahramandır.
Dershanelerle ilgili
kayıkçı kavgası başladığı zaman, zülfiyare dokunulmuş ve yolsuzluk, rüşvet,
kara para operasyonu Erdoğan’ın kimyasını bozmuştur. 17-25 Aralık’taki YOLSUZLUK operasyonun kendisine uzanması üzerine, paçayı
kurtarmak adına atağa geçmiştir.
Maalesef
devletin içinde yapılaşmaya giden bir örgüt, bir çete var. Bunlar mahremiyet
diye bir şey tanımıyor" diyen Erdoğan, "Çok ciddi bir iftira kampanyası
var. Devletin içinde yapılaşmaya giden bir örgüt bir çete de var. Bunlar
mahremiyet diye bir şey tanımıyor. İzlemekse izlemek, dinlemekse, dinlemek. Yargıda dürüst adım atan bütün yargı
mensuplarını tenzih ediyorum ama maalesef belli bir örgüt anlayışı içerisinde
görev alanının dışına çıkarak bazı medya gruplarına da içine alarak masum
insanları karalamak isteyen yargı mensupları var. Oradan da bu tür servisler
yapılıyor. Hiçbir savcı medyayla işbirliği yapamaz.”
Aynı şekilde yürütme mensupları da
var, bu da polisin içinde var. Ben polisin de ahir ekseriyetini tenzih ederim
ama maalesef orada da var, oradan da bu tür servisler yapılıyor."
Hatta
Erdoğan, bu söylemle de yetinmemiş sanal çetelerin kurulduğunu(!) ve bu
çetelerin en tepesine de “Recep Tayyip
Erdoğan”ın yerleştirildiğini de söylemiştir.
Kimdir bu operasyonu
düzenleyenler? Ama daha önce malum kayıkçı kavgasında gözden kaçan ve/veya
görmezden gelinen ana tehlikeyi de işaret etmemiz gerekmektedir.
CFR memorandumunu
tüzükleştiren iktidar eğitim konusunda, yerelleştirme
sözü vermiştir. Kayıkçı kavgasının arkasındaki ana gerçek, yerel seçim öncesi
bebek katiline ve bölücü örgüte verilen sözlerdir. Büyük Abi böyle olmasını
emretmiştir.
AK
KİTAP: Sayfa 12:
Partimiz, eğitim hizmetlerinin yerelleştirilmesinden özelleştirilmesinden yanadır.
Sayfa 35:
Çağımız bir yönüyle küreselleşme çağı, diğer yönüyle yerelleşme ve yerel yönetimlerin, devlet sistemleri içindeki ağırlıklarının arttığı çağdır.
Sayfa 41′de ise eğitimin küreselleşme odaklarının şehir devletleri planı gereği zamana yayılarak yerelleştirileceği ifade edilmiştir.
Temel eğitim hizmetlerinin verilmesi pilot uygulamalarla, merkezi idarenin taşra birimlerine ve yerel yönetimlere aktarılacaktır.
Partimiz, eğitim hizmetlerinin yerelleştirilmesinden özelleştirilmesinden yanadır.
Sayfa 35:
Çağımız bir yönüyle küreselleşme çağı, diğer yönüyle yerelleşme ve yerel yönetimlerin, devlet sistemleri içindeki ağırlıklarının arttığı çağdır.
Sayfa 41′de ise eğitimin küreselleşme odaklarının şehir devletleri planı gereği zamana yayılarak yerelleştirileceği ifade edilmiştir.
Temel eğitim hizmetlerinin verilmesi pilot uygulamalarla, merkezi idarenin taşra birimlerine ve yerel yönetimlere aktarılacaktır.
Kimdi bu operasyonu
düzenleyenler? Erdoğan’ın kahraman polisleri, aslan yürekli savcıları… Dün
iktidarın emrindeydiler, ortaklık bozulunca kirli çamaşırları ortaya döktüler.
Erdoğan’ın, operasyon
sonucu bozulan kimyası, ok kendini işaret edince müthiş bir öfkeye dönüşerek,
dün baş tacı ettiği kurum ve kişileri suçlamaya başlamıştır.
Yavuz
hırsız ev sahibini bastırmıştır. Bu bastırışın adı da ne
yazık ki “sağlam idare” olarak ambalajlanarak millete yutturulmuştur.
Erdoğan ve onun “Adalet Bakanı”, “İç İşleri Bakanı” işbirliği yapmış, “paralel devlet”i tasfiye
perdesi adı altında bir başka operasyona imza atmıştır.
“Bilal’e
uzanan eller kırılsın.” Operasyonda görev alan tüm kadrolar
görevden alınmış, dünün kahramanları suçlanmış, rüşvet iddiaları ortalıkta
dolaşmış, “sağlam irade” ve “itaatse itaat, biatse biat, ölümüne
arkasındayız” diyen zihniyet, devlet
kurumlarını kıyıma uğratmıştır.
Ve dün gece muhterem
halkımız Bülent Ersoy’un tesettürü ile uğraşırken, Ana Muhalefet
Partisi’nin anlı, şanlı lideri yerel
yönetim adaylarını açıklarken TBMM’den HSYK
ilgili değişiklikler el çabukluğu ile geçirilmiştir.
Ancak bir zamanlar
adı “GAZİ MECLİS” olan TBMM’de,
ithal malı ampullerle aydınlatılan Adalet (!) Komisyonu’nun toplantı yaptığı
salon yüz kızartıcı bir olaya sahne olmuştur.
Erdoğan’ın “militan” diye
adlandırdığı,Eminağaoğlu’nun Komisyon Başkanı’ndan söz istemesi üzerine, AKP’li milletvekilleri
Eminağaoğlu’nun üzerine yürümüşlerdir. Adalet Bakanı olaylar vuku
bulduğu dakikada salondadır. Milletin
vekilleri, milletin yargıcını
tekme,tokat hırpalamıştır. AKP Tokat milletvekili Zeyid Aslan,
Eminağaoğlu’na attığı tekme, Türk yargısına atılan bir tekmedir. Elbette bu
tekmeden Türk milleti de nasibini alacaktır. ‘tekme, tokat, zorbalık,
gereğini yapın.’ Sağlam (!) iradenin dikta anlayışının ifadesidir.
“TBMM Adalet Komisyonu'nda,
HSYK ile ilgili yasa teklifinin 7., 8., 9., 10. maddesi kabul edildi. TBMM
Adalet Komisyonu'nda, HSYK Kanun Tasarısı maddeleri üzerindeki görüşmelere
devam ediliyor. Yasa teklifinde yer alan, 7. 8. 9. maddeler kabul edildi. Tasarıda
yer alan maddeler şöyle:
MADDE 7- 23/7/2003 tarihli ve 4954 sayılı Türkiye Adalet Akademisi Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi yürürlükten kaldırılmıştır.
MADDE 8- 4954 sayılı Kanunun 8 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
MADDE 9- Başkanlık, Başkan ile üç başkan yardımcısından oluşur. Başkan yardımcılarının sorumlu olduğu birimler Başkan tarafından belirlenir."
MADDE 10- 4954 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, ikinci fıkrasında yer alan "Yönetim Kurulunca" ibaresi "Başkan tarafından" şeklinde değiştirilmiştir.
"Başkan, Bakan tarafından Yargıtay ve Danıştay üyeleri, birinci sınıf adli ve idari yargı hakim ve savcıları ile bu sınıftan sayılanlar, hukuk profesörleri, en az yirmi yıl fiilen mesleği icra etmiş avukatlar veya en az yirmi yıl fiilen mesleği icra etmiş birinci sınıf noterlerden muvafakatleri alınarak gösterilen üç aday arasından Bakanlar Kurulunca dört yıl süre ile seçilip görevlendirilir veya atanır. Başkan yardımcıları, yukarıda sayılanlar arasından Bakan tarafından görevlendirilir veya atanırlar. Süresi biten Başkan bir dönem daha AYM usulle yeniden seçilip görevlendirilebilir veya atanabilir."
Hukuk, sadece üsttekiler, PKK’lılar için değil, bu kez de deveyi havuduyla götürenler için değiştirilmektedir.
MADDE 7- 23/7/2003 tarihli ve 4954 sayılı Türkiye Adalet Akademisi Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi yürürlükten kaldırılmıştır.
MADDE 8- 4954 sayılı Kanunun 8 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
MADDE 9- Başkanlık, Başkan ile üç başkan yardımcısından oluşur. Başkan yardımcılarının sorumlu olduğu birimler Başkan tarafından belirlenir."
MADDE 10- 4954 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, ikinci fıkrasında yer alan "Yönetim Kurulunca" ibaresi "Başkan tarafından" şeklinde değiştirilmiştir.
"Başkan, Bakan tarafından Yargıtay ve Danıştay üyeleri, birinci sınıf adli ve idari yargı hakim ve savcıları ile bu sınıftan sayılanlar, hukuk profesörleri, en az yirmi yıl fiilen mesleği icra etmiş avukatlar veya en az yirmi yıl fiilen mesleği icra etmiş birinci sınıf noterlerden muvafakatleri alınarak gösterilen üç aday arasından Bakanlar Kurulunca dört yıl süre ile seçilip görevlendirilir veya atanır. Başkan yardımcıları, yukarıda sayılanlar arasından Bakan tarafından görevlendirilir veya atanırlar. Süresi biten Başkan bir dönem daha AYM usulle yeniden seçilip görevlendirilebilir veya atanabilir."
Hukuk, sadece üsttekiler, PKK’lılar için değil, bu kez de deveyi havuduyla götürenler için değiştirilmektedir.
“Halkın ekmeğidir adalet” B.Breht
Türk milleti ekmeğine, emeğine sahip
çıkmalıdır. Hukuk bu milletin her ferdi için geçerli olmalıdır ve kişilere göre
yasa değişikliği yapılıp, hukuk ve yargı zedelenmemelidir.
13.Ocak.2014
Figen ÖZEN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder