AKP, HSYK ve mahkemelerden
sonra yüksek yargıyı da siyasal iktidara bağlı bir ‘parti organı’na
dönüştürme önerilerini içeren paketi Anayasa Uzlaşma
Komisyonu’na sundu. Başkanlık sistemi tasarısına paralel biçimde oluşturulan
öneriler, yargıyı “tek liderin” güdümüne sokmayı amaçlıyor. Öneri AKP’nin
istediği gibi Anayasa’ya girerse, Yargıtay, Danıştay ve askeri yargı
kaldırılıyor. Kaldırılan Yüksek Mahkemelerin yerine, üyelerinin sekizini “devlet
başkanı”nın seçeceği “Temyiz Mahkemeleri” adı altında, siyasetin denetiminde
tek yargı sistemi oluşturuluyor.
Böylece Hukuk içindeki
denetim, hukukun evrensel ilkelerinden kurtarılarak siyasetin eline teslim
ediliyor. Halkın olup biteni anlamaması için “süslü ambalajlarla” sahneye
sürülen bu teklif, iktidarın hem yargıdan, hem de yargılanmaktan kurtulma
operasyonudur.
Anayasa
Uzlaşma Komisyonu’na sunulan öneride,
“1-Anayasa mahkemesinin anayasa değişikliklerini inceleme hakkı
kaldırılacak, anayasa değişiklikleri kayıtsız şartsız kabul edilecek.
2-Anamuhalefet partisinin anayasa mahkemesine başvurma hakkı
kaldırılacak
3-Yüce divan kaldırılacak, başkanı kendi seçtiği anayasa mahkemesi
başkanı yargılayabilecek
4-Anayasa mahkemesi üyelerinin yarısını doğrudan başkan seçecek”
R.T. Erdoğan’ı başkan ilan eden bu düzenleme
ile Türkiye Cumhuriyetinin laik Demokratik rejimi, başkanlığa değil
diktatörlüğe dönüştürülüyor. Padişahlıkla yönetilen ülkelerde bile padişahların
bu denli sınırsız yetkileri yoktu.
Ulusal Egemenliği, ulus adına kullanan Yasama
ve yürütmeyi, yani Meclisi ve Hükümeti ele geçiren Başbakan, bağımsız
olması gereken yargıyı, tümüyle işlevsiz bir devlet dairesine dönüştürmeyi
amaçlıyor. Böylece halkın sahibi olduğu ve özgürlüklerinin
güvencesi olarak gördüğü yargı sistemi de lağvedilmiş olacaktır.
Bu anayasa önerisi,
toplumsal denetim aracı olması gereken yargıyı, tümüyle egemen siyasetin
denetim aracı haline getirecektir. Yargı, artık toplumsal adaletin değil, egemen
siyasetin istediği adalet anlayışının koruyucusu haline gelecektir
Başbakandan duymaya
alıştığımız, Benim Meclisim, Benim Meclis
Başkanım, Benim Milletim, Benim bakanım, Benim başkanım, Benim Müdürüm
kavramlarına; Benim Mahkemem, Benim Hâkimim, Benim savcım kavramları da
eklenecektir.
Diğer yandan bu Anayasa
önerisi ile olası bir iktidar değişikliğinde, kaçınılmaz sonlarının “YÜCE DİVAN” olduğunu gören İktidarın
ve özellikle Başbakanın kendilerini güvenceye alma, bir yasal kalkan
oluşturarak, benzer diktatörlerin akıbetinden kurtulma kaygı ve korkusunu
enselerinde hissetmeye başladıklarının da göstergesidir.
Ülkeye gelmek üzere olan
yeni rejimin, yani faşist diktatörlüğün son yapı taşları yerlerine
konuyor. Zorbalık yaşam alanlarımızı
kuşatmanın ötesinde işgal ediyor. Tek farkla ki, bu işgal silahlarla değil,
zihinlerin iğfali ile gerçekleşiyor. Ya bu zorbalığa, faşizme boyun eğeceğiz,
ya da bireysel ve toplumsal özgürlüğümüze sahip çıkmak adına, tribünlerden
seyretmek yerine sahaya inip mücadeleye katılacağız. Bu gidişe geçit vermekte, dur! Demekte
ellerimizde. Yarın çok geç olacaktır.
Yönetim Kurulu Adına
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder