Sn Figen ÖZEN' "Bu yasalar, Bağımsızlık Savaşı’ndaki yenilgilerini unutmayan ve Türkleri
asla affetmeyen emperyalizmin, Türkiye Cumh ni tüm çıplaklığı ile gözler önüne serdiği bu yazılar (4 bölüm halinde) 2011 yılı sonları ve 2012 yılı başlarında kimi "internet gazeteleri"nde yayınlandı.
Bu gün içinde yaşanılan durumu anlamak, yarınlar için çözüm üretmek amacında olan herkesin bu yazıyı mutlaka okuyup değerlendirmesi dileğimdir. Bu amaçla "KEMALİST ÇİZGİ" de bir kez daha gündeme aldık.
Mahmut ÖZYÜREK
GAFLET ve DELALETİN DE ÖTESİNDE ! Figen ÖZEN
Belki
inanmayacaksınız ama İKİZ YASALARIN ne olduğunu bilmeyenler var, yalnız
Ve
güzel ülkemde…
Bunların
nüfusumuzdaki yüzdesini kesin ve net olarak bilemem ama çok fazla
Olduklarını
genel seçimlerde göreceksiniz…
MAALESEF… HÂLÂ…
Son
günlerde, PKK’nın Meclis’teki siyasal temsilcileri ve İmralı’daki bölücü
başının ağzı ile konuşan KCK ve DTK’nin söylemlerinde, artık ayrılıkçı
haykırışlar ve “Özerk Kürdistan” ve “Ana Dil” çığırtkanlığı ayyuka çıkmıştır.
”Beni özgür
iradenizle zindanlardan çıkarıp, milletvekili yaptınız.” diyen PKK militanı
zanlısı Sebahat Tuncel’den tutun, Emine Ayna’sına, Aysel Tuğluk’a, Ahmet T. ye
kadar hepsi, Kandil’in karayılanı bile aynı şeyleri, daha doğrusu kendilerine
ezberletilenleri söylemektedir.
” Misak-ı
Milli sınırları içerisinde özerk Kürdistan…
” Yani
eyaletlere bölünmüş Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden her an kopmaya hazır,
bağımsızlığını isteme hakkına sahip , kendi dilinde eğitim yapabilen, resmi
işlemleri yürütebilen, kendi bölgesel meclisleri olan bir yerel hükümet..
Bu
isteklerini yerine getirmediğimiz takdirde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni
BM’lere ve BM Adalet Komisyonu’na şikâyet edebilirler mi?
Evet,
ederler, yazarken utanıyor ve yerin dibine geçiyorum ama ”bal gibi” de şikâyet
ederler…Atma Recep, din kardeşiyiz demeyin.
Hem de
4-Haziran-2003 te TBMM de yasalaşan ve 18-Haziran-2003 te Resmi Gazete’ de 4867
ve 4868 numaraları ile yayınlanan şu meşhur ”İkiz Yasalar” dayanak
göstererek şikâyet hakkını kullanırlar...
”Ekonomik-Sosyal
ve Kültürel Haklar” ve ”Kişisel ve Siyasal Haklar” sözleşmeleri adı altında
kanunlaşan ”İkiz Yasalar”, ulus devletlerin bütünlüğüne yönelik en önemli
tehdit unsurlarıdır.
İkiz
Yasalar’ın Türkiye Cumhuriyeti tarafından kabulü iki ayrı dönemde
gerçekleşmiştir.
Yıllarca
tozlu raflarda bekletilen, 57. Hükümet zamanında uluslararası bir antlaşma
olarak imzalanan, TBMM de görüşülmeyen sözleşmelerin, 58. Hükümet’in Başbakanı
Abdullah Gül tarafından Meclis’e sevk ediliş zamanı son derece ilginçtir.
Tarih
23-Aralık-2002….
Abdullah
Gül adı geçen sözleşmeleri ABD’nin , emperyalizm tarafından senelerce
kullandıktan sonra, buruşuk bir kâğıt mendil gibi fırlatıp atmaya niyetlendiği,
hatta yok etmek istediği Saddam’ın ülkesi Irak’a özgürlük ve demokrasi getirmek
amacıyla (!) yaptığı saldırı hazırlıklarının yoğunluk kazandığı bu günde 1. Sözleşmeyi
Meclise sunmuştur.
2.
Sözleşme ise ABD’nin Irak işgalini tamamlamasından hemen sonra, 25-Haziran-2003
te 59. Hükümet’in Başbakanı R. T. Erdoğan tarafından T.B.M.M’ne gönderilmiş ve
4-Haziran-2003 tarihinde tam 35 dakikada ”İkiz Yasalar” adıyla yasalaşmıştır.
Emperyalizm
dünyada var olan 200 civarındaki devlet sayısını, parçalara bölerek, kolayca
yönetmeyi düşünmektedir. AB-D emperyal güçlerinin ve İkiz Sözleşmeler’ in
amacı, ulus devletleri bölmek, parçalamak ve sınırlarını değiştirmektir.
BM
tarafından önerilmiş ve ABD’nin dayatma ve baskısıyla AB Uyum Yasaları
çerçevesinde yürürlüğe girmiş olan İkiz Yasalar Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne
yapılan en büyük yanlıştır.
Ayrıca Yasa’nın
yürürlüğe giriş tarihi de son derece dikkat çekicidir. AB psikolojik savaşının
yazılı ve görsel basında her gün işlendiği o dönemde, Türk Milleti bu bölücü
yasaların ülkeye getirmek istediği kaosun ve önemlisi bölünme tehlikesinin
farkına varamamıştır. Bu yasa, doğrudan doğruya Batı demokrasilerinde son
derece moda olan bir söylemle, self-determinasyon, kısacası ülkelerin
kendi, kendini bölme ve yok etme yasasıdır. İkiz Yasalar’ la devletin
temel kuralları yıkılmaktadır.
Anayasa’mızın
değiştirilemez ve değiştirilmesi bile teklif edilemez 3. Maddesi’nde Türkiye
Cumhuriyeti Devleti’nin ülkesi ve milleti ile bölünmez bir bütün olduğu açıkça
belirtilmiştir.
İkiz Yasalar,
iki uluslararası sözleşmeyi Türkiye
Cumhuriyeti Anayasa’sının üzerinde bir güç olarak göstermektedir. Bu yasalar, Devlet’imizin
temel esaslarına, kurucu felsefesine, Devlet’in ve milletin bütünlüğüne aykırı
bir düzen önermektedir.
”Gaflet
ve Dalalet’ in De Ötesinde (2) ” başlıklı yazıda inceleyeceğimiz, ”İkiz Yasaların
maddelerinin bölücü terörü, yasal bir himaye altına aldığını kolayca
görmekteyiz.
Atlantik ötesi
emperyalist rüzgârların ve AB‘nin hedefindeki Türkiye, tıpkı 1. Paylaşım
Savaşı’nda olduğu gibi, paylaşılması gereken bir ülke olarak görülmekte ve
gösterilmektedir.
10 Kasım
1938′de Mustafa Kemal’in Hakk’a yürümesi ile birlikte sınırlarımızda bekleyen
emperyalizmin, işgal süreci bazen ara vererek devam etmektedir.
Ama
günümüzde işgal etmek için silahlar yerine yasalar kullanılmaktadır. İkiz Yasaların
ektiği zehirli, ayrılıkçı tohumlar bugün, ”Misak-ı Milli sınırları içerisinde
özerk Kürdistan” söylemiyle anavatan topraklarında kök salmak iddiasındadır..
Kısacası bu
yasanın karanlığının ardına gizlenen tek gerçek şudur. “Vatanın
bütünlüğü ve milletin istiklali tehlikededir.”
Bu
tehlike birlikte inceleyeceğimiz “İkiz Yasalar”ın maddelerinde siyasal,
kültürel ve ekonomik alanlarda açıkça ifade edilmektedir.
Ama bu
Yasa’nın altına imza atanların gözleri vardır görmezler, kulakları vardır
duymazlar…
Beyinleri
kefenlenmiştir. Yürekleri ise çoktan emperyalizme teslim olmuş, diz çökmüş
bedenleri ise kimliksizleştirilmenin hatta köleleştirilmenin prangasına
sevdalanmıştır.
Bağımsızlık
Savaşı’nın büyük bir utku ile sonlandığı, Türk Milleti’nin zamanın emperyalist
devlerine diz çöktürdüğü Büyük Taarruz’ un yapıldığı o kutsal toprakları ,
Kocatepe’deki şehitlikleri hiç ziyaret ettiniz mi?
Toprağa
çekinerek basarsınız, yurdun kurtuluşu ve bağımsız Türk Devleti’nin kuruluşu
uğruna vatana katılan, kefensiz bir yiğidi incitmekten korkarsınız .Yüreğiniz
bu yiğitlerin huzurunda saygı, minnet ve hayranlıkla dolup taşar. Okuduğunuz
her dua gökyüzünde onlarla buluşur. Link:
http://www.hukuki.net/haber/index.php?p=11176-gaflet-ve-delaletinde-otesinde%e2%80%a6-2
Yüzbaşı Agâh Bey
Şehitliği’nde babamın yüzünü hiç görmediği dayısı, Ankara-Elmadağ- Yakup
abdal köyünden 18 yaşındaki Yakup’la Dersim’li (Tunceli) 38 yaşındaki Hüseyin yan
yana yatmakta, biraz ötede ise İzmirli Arif’le, Dıyarbakır’lı İsmail vatana
katıldıkları, Kocatepe’de bu toprakların nöbetini birlikte tutmaktadır.
Tarihi
yazan ve tarihe yön veren bir millet, Türk Milleti Çanakkale Savaşı’nda yeniden
dirilmiş, Osmanlı tabası olmaktan sıyrılıp, ulus olabilmenin ilk adımını atıp,
Bağımsızlık İhtilali’ni başlatmıştır.
Tüm Türk Milleti, Türk’ü, Arap’ı, Kürt’ü, Çerkez’i, Zaza’sı, Tatar’ı ,Sünni’si, Alevi’si birbirleriyle kan kardeşi, can kardeşi olmuşlardır. Diriliş ve ulusal direnişi birlikte yaşayan bu büyük ulusu Mustafa Kemal en doğru şekilde tanımlamıştır.
Tüm Türk Milleti, Türk’ü, Arap’ı, Kürt’ü, Çerkez’i, Zaza’sı, Tatar’ı ,Sünni’si, Alevi’si birbirleriyle kan kardeşi, can kardeşi olmuşlardır. Diriliş ve ulusal direnişi birlikte yaşayan bu büyük ulusu Mustafa Kemal en doğru şekilde tanımlamıştır.
”Türkiye
Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir.”
Mustafa Kemal’in millet tanımında halklar yoktur, sadece Türk Milleti vardır. Misak-ı Milli sınırları içerisinde halklar değil, Türk Milleti yaşamaktadır. Ancak emperyalistlerin hedefindeki Türkiye’de çeşitli halkların yaşadığı özellikle öne çıkarılarak vurgulanmalı ve ulus devletin toprakları mutlaka parçalanmalıdır.
Mustafa Kemal’in millet tanımında halklar yoktur, sadece Türk Milleti vardır. Misak-ı Milli sınırları içerisinde halklar değil, Türk Milleti yaşamaktadır. Ancak emperyalistlerin hedefindeki Türkiye’de çeşitli halkların yaşadığı özellikle öne çıkarılarak vurgulanmalı ve ulus devletin toprakları mutlaka parçalanmalıdır.
İşte bu nedenle
dün silahla başaramadıklarını, bugün işgalci ve bölücü yasalarla
gerçekleştirmek istemektedirler. Tüm baskılara rağmen, tozlu raflarda duran ve
hiç bir hükümet tarafından TBMM’ne gönderilmeyen, 58. Hükümet’in Başbakanı
Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki 59. Hükümet tarafından
Meclis’e gönderilen, 4-Haziran-2003 te AKP’li ve CHP’li milletvekillerin oyuyla
yasalaşan ve 18-Haziran-2003 de Resmi Gazete’ de yayınlanarak yürürlüğe giren ”İkiz
Yasalar”ın tek amacı, sivil bir işgaldir.
Emperyal
güçler her zamanki gibi ellerindeki en güçlü kartı, kısacası etnik
farklılıkları kullanarak bu işgali gerçekleştirmek istemektedir. Bu işgalin en
belirgin ve yakın örneği Yugoslavya’dır.
Yugoslavya
“İkiz Yasalar”ı yasalaştırdıktan sonra hızlı bir bölünme yaşamış, bağımsız
Yugoslavya’nın topraklarında küçük devletçikler kurulmuştur.
Bu bölünme sürecinde Yugoslavya oldukça kanlı bir dönem yaşamış, yüzyıllardır birlikte yaşayanlar birbirlerini vahşice katletmiştir.
Bu bölünme sürecinde Yugoslavya oldukça kanlı bir dönem yaşamış, yüzyıllardır birlikte yaşayanlar birbirlerini vahşice katletmiştir.
Kosova
Devleti bu bölünmenin son noktasıdır. Kosova AB’nin ve ABD’nin desteğini
arkasına alarak bu başkaldırıyı sürdürmüştür.
Kosova
artık Meclis’inde duvara monte edilmiş ABD bayrağına, halkının secde ettiği
yarı sömürge bir ülkedir.
Şimdi ”Ekonomik
-Sosyal ve Kültürel Haklar ” ve ”Kişisel ve Siyasal Haklar” sözleşmelerinin
tamamen aynı olan ve Batı demokrasilerinde bu maddelerin içeriğine
”Self-determinasyon” dendiğini de hatırlayarak 1.Madde 1.Bend’ini yüksek sesle
bir kez daha okuyalım.
1.Madde1.Bent-Bütün
halklar kendi statülerini serbestçe tayin edebilir ve ekonomik, sosyal ve
siyasal gelişmelerini serbestçe sürdürebilirler….
Bölücülüğü
ve ayrışmayı destekleyen bu maddeye Türkiye Cumhuriyeti çekince koymamış,
üstelik 1.Madde’yi AKP Hükümeti Türk Milleti (!) adına BEYAN ifade ederek
imzalamıştır.
”Türkiye
Cumhuriyeti bu sözleşmeden doğan yükümlülüklerini, BM Yasası (Charter)
çerçevesinde yükümlüklerine uygun olarak yerine getireceğini beyan eder.”
Şimdi hep
birlikte Kandil Dağı’ndaki terör örgütünün lider kadrosundaki Karayılan’ın
İngiliz The Times gazetesi muhabiri Anthony Loyd’a verdiği röportajda öne çıkan
ana istek ile bu maddeyi, birlikte inceleyelim.
”Türkiye
kendi yerel parlamentomuzu kurmamıza izin versin.”
Karayılan’ın
hatta İmralı’daki terörist başının Misak-ı Milli sınırlarını dillerinden
düşürmemesinin tek nedeni, İkiz Yasaların 1.Madde 1. Bendi’ini yasal dayanak
olarak kabul etmeleri ve başta ABD, AB olmak üzere tüm emperyal güçleri
yanlarında hissetmeleridir.
İkiz Sözleşmeleri
yasalaştıran tüm ülkeler, bu yasaların oluşturduğu tuzağa düşmüşlerdir.
Daha önce
de vurguladığım gibi, İkiz Yasalar ABD destekli bir AB projesidir.
İkiz
bölünmenin ilk uygulaması İspanya’da görülmüştür. İspanya Başbakanı Zapatero
ile Erdoğan, ABD-BM Birliği’nin Medeniyetler İttifakı Projesi’nin eş başkanları
ve ABD’nin stratejik ortaklarıdır.
Bu
ortaklık (!) bile İspanya’yı bölünmeye doğru giden bir adımdan kurtaramamıştır.
Bu yasalara dayanarak on yedi özerk bölgeden biri olan Katalanya etnik haklar
elde ederek bağımsızlığa doğru yönünü çevirmiştir. Bunun yanı sıra Endülüs ve
Bask bölgeleri ise ”genişletilmiş özerklik” taleplerini resmen açıklamışlardır.
İkiz
bölünmenin en taze örneği ise emperyalizmin uygulayıcısı ABD’nin kirli elleri
ile böldüğü Yugoslavya’dır.
ABD ve
AB’nin manevralarıyla karşı karşıya kalan Yugoslavya’nın beş parçaya bölünmüş
yeni haritası Türkiye için çok ciddi bir uyarıdır. Slovenya, Hırvatistan,
Bosna-Hersek, Makedonya ve Kosova ”Self-determinasyon” ilkesiyle Yugoslavya’dan
koparılan, sözde bağımsızlıklarını ilan eden bu ülkeler ABD ve AB’nin yarı
sömürgeleridir. AB; Türkiye için Yugoslavya modelini öngörmektedir.
Ancak
emperyalistlerin Türkiye üzerindeki niyetleri İspanya ve Yugoslavya kadar basit
değildir. Çünkü emperyal güçler ülkemizin en az 22 bölgeye bölünmesini
istemektedirler.
Leyla
Zana ve hempaları 10 Aralık 2004′te İnternaysonal Herald Tribun’e verdikleri
tam sayfa ilan ile ”Otonomi” yani özerklik talep etmişlerdir. Yıllardır
meydanlarda atılan ve işbirlikçi yazarların ağızlarında sakız gibi çiğnedikleri
”Halklara Özgürlük ” sloganlarıyla, ülkemizi kan gölüne çevirenler, “İkiz
Sözleşmeler” sayesinde ne yazık ki yasal dayanak kazanmışlardır.
Bu yasalar,
ülkemizde yaşayan etnik gruplara, mezheplere, farklı kökenli cemaatlere ve
yerel gruplara kendi statülerini özgürce tayin etme hakkını vermektedir. İkiz
Yasalar bölücülük faaliyetlerine uluslararası hukuk açısından, her alanda
destek veren yasal bir zemin hazırlamaktadır.
Üniter devlet
yapısını öngören Anayasa adeta geçersiz kılınmaktadır.
Ancak bu
sözleşmelerle bölgede güçlü bir Türk ulus devletini istemediğini açıkça ortaya
koyan emperyalistlere ve işbirlikçilerine tanınan haklar 1. Madde ile sınırlı
değildir. Ulus dilimiz, topraklarımız, sularımız, madenlerimiz kısacası neyimiz
varsa, bu sözleşmelerle abluka altına alınmıştır.
”Gaflet
ve Delaletin De ötesinde (3) başlıklı yazıda tehlike kokan diğer maddeleri de
inceleyeceğiz.
Elbette
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ülkesi ve milleti ile bölünmez bir bütündür.
”Milli
sınırlar içinde bulunan yurt parçaları bir bütündür, birbirinden ayrılamaz.
“Mustafa Kemal her zamanki gibi güçlü öngörüsü ile ”gaflet ve delalet” içinde
olanlara gereken cevabı vermiştir.
Ama önemli
olan bizlerin gerçek tehlikenin ne olduğunu fark edip, bu konuda
bilinçlenmemizdir.
10 Nisan
1919′da Boğazlıyan Kaymakamı M. Kemal Bey’in boğazına Bayezid Meydanı’nda
geçirilen emperyalizmin yağlı urganı, şimdi Türk milletinin gırtlağını bu
yasalar sayesinde sıkmak için, düğümünü sıkılaştırmaktadır.
864
rakımlı tepeden esen ”açılım rüzgârları”ndan aldıkları güçle olsa gerek, KCK ve
DTK’nin densizlikleri ayyuka çıkmıştır.
Haline
bakmadan Hasan Dağı’na oduna gitmeye kalkışanlar bakın neler, neler
istemektedir Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden…
1-Türk Milleti
değil, Türkiye kavramı olmalı…
2-Türk değil,
Türkiyelilik kavramı olmalı..
3-Türkiye’de
yaşayan çok kimlikliler anayasal güvence altına alınmalı. Link:
http://www.hukuki.net/haber/index.php?p=11407-gaflet-ve-delaletin-de-otesinde-3
Şimdi birçoğumuz,
ayağa fırlayıp, bu aymazlar hangi cesaretle ve neye dayanarak, Devlet’e kafa
tutuyor diye haklı olarak isyan etmekteyiz
Ama ne
yazık ki KCK ve DTP, bu kadarla yetinmeyip, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne kafa
tutmaya devam eder hatta ”Kürt halkının hakları verilmiyor, Karayılan’ın
isteğini yerine getirmiyorlar, yerel meclisimizi kuramıyoruz, üstelik ana
dilimizle eğitim yapamıyoruz.” diye, Devlet’i BM’lere veya BM Adalet
Komisyonu’na şikâyet edip, cezalandırılmasına neden olabilirler..
Bunları yazdığım
için, bana ”deli” diyebilirsiniz, ama ben deli değilim. Üstelik şaka da
yapmıyorum.. Yazdıklarımın hepsi doğru..
KCK, DTP
ve tüm işbirlikçiler, bu densizliklerinin gücünü ”İKİZ YASALAR”dan almaktadırlar.
Gaflet ve Delaletin De Ötesinde (2) başlıklı yazıda, Sevr’in yeni yüzü olan
”Ekonomik-Sosyal ve Kültürel Haklar”, ”Kişisel ve Siyasal Haklar
Sözleşmeleri”nin 1.Madde-1. Bend’ini incelemiştik. Diğer maddelerini de
inceleyecek olursak, yazdıklarımın bir aldatmaca olmadığını görürüz.
Madde-2:
Bent-1:Bu sözleşmeye taraf olan her devlet, tanınan hakları giderek artan bir
şekilde tam olarak gerçekleştirmek için HER TÜRLÜ TEDBİRİ ALMAYI TAAHHÜT EDER.
Ayrıca
2.Madde’nin 2. Bendinde ırk, mezhep, tarikat, cemaat, aşiret vs. gibi toplumsal
ve dinsel gruplara kendi statülerini belirme özgürlüğü tanıyan maddeler de
mevcuttur. İktidardaki AKP hükümeti, bu maddelerin de altına çekince
koymamıştır.
2.Madde’nin
2.Bendi‘nde ”Bu sözleşmeye taraf olan her devlet bu sözleşmelerde tanınan
..”Kendi toprakları bulunan ve egemenlik yetkisine tabi olan bütün bireyler
için güvence altına almayı ve saygı göstermeyi taahhüt eder” denilmektedir.
Görüldüğü
üzere bu maddenin amacı, sadece ve sadece bölücülüktür. Bu maddeyle,
her hangi bir kişi, her hangi bir etnik grubun, cemaatin, mezhebin veya
tarikatın üyesi ve mensubu olduğunu ileri sürebilecektir. Bu gruba özgü siyasi,
kültürel, siyasal ve ekonomik özgürlük hususlarında kendisine ayrıcalık
isteyebilecektir.
İkiz Yasalara
göre kendilerine yardımcı olacağını taahhüt eden Türkiye Cumhuriyeti
Devleti’nin bu uygulamaları gerçekleştirmediğini görürse, konuyu uluslararası
zeminlere, BM’ye, AB’ye götürerek, yani Devlet’i şikâyet ederek, yardım
alabileceklerdir.
Çünkü bu yasa dış
odaklara müdahil olma hakkını tanımaktadır. Gördüğünüz gibi ben, ”deli”
değilmişim ve yazdığım her şey doğru imiş. Üstelik bu madde ile cemaat ve
tarikatların da” Her cemaat kendi hukukunu yaşasın” şeklindeki talepleri
geçerlilik kazanacaktır. Böylelikle Türk Hukuk Sistemi yerine etnik grupların
ve cemaatlerin hukuk sistemleri üstün kılınacaktır.
Şimdi
anladınız mı iki dili hayata geçirenlerin, Yüksekova’yı Öcalan’ın emriyle pilot
bölge ilan edenlerin, densizliğinin nedenini ?…
”Barışın iki
tarafı olur, muhatap PKK ile Öcalan’dır” diyebilenlerin cesaretlerinin ana
kaynağını?
Şimdi
anlayabildiniz mi TSK’ne neden böylesine alçakça saldırdıklarını?
Neden
İmralı’daki bebek katilinin üzerinden yeni bir Mandela yaratmak çabalarını ?
AKP
milletvekili İhsan Aslan’ın dağlara ve yüreklere çakılmış olan ” Ne Mutlu
Türk’üm Diyene” sözüne böylesine karşı çıktığını ve silinmesini istediğini ?
Bir takım
aklı evvellerin televizyonlara çıkıp ta, Anayasa’nın değiştirilemez ve
değiştirilmesi dahi teklif edilemez ilk üç maddesinin, “baskıcı ve otoriter
rejimi işaret ettiğini” ve bu nedenle değiştirilmesi gerektiğini söylemelerinin
nedenini anladınız değil mi?
Anayasa’da geçen
” Türk” kavramının, “ırkçı ve şovenist” bir söylem olduğunu söyleyenlerin,
sırtlarını, “İkiz Yasalar”a yasladıklarını gördünüz değil mi?
Gördüğünüz gibi her taşın altında İkiz Yasalar var..
Gördüğünüz gibi her taşın altında İkiz Yasalar var..
Ama bu
yasaların Türkiye ve Türk Milleti aleyhine işleyen maddeleri bu kadar da
değildir…Doğal kaynaklar, ana dil.. Amaç için tüm araçlar kullanılmış ve adına
da demokrasi, insan hakları denmiştir.. Kan yerine ulus devletleri parçalayarak
beslenen bir vampir yaratılmış, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, ulus devletleri bölerek,
yutan bu vampirin iştahına acımasızca terk edilmiştir
“Gaflet ve
Delaletin de Ötesinde” (4) de bu yasanın ekonomik ve kültürel saldırılarını
paylaşacağız.
Ve bu
yasalarda yer alan maddelerin sonuçlarını…
******
Sizinle
birlikte çıktığımız” İkiz Sözleşmeler” in ülkemizin geleceğini karartan
yolculuğuna devam ediyoruz. Ancak sözleşmelerin ilgili maddelerini incelemeden önce,
Güneydoğu’nun maden haritasına üstünkörü de olsa, bir göz atmanın yerinde
olacağını düşündüm.
Bakalım hangi
madenler varmış bu Güneydoğu’muzda…
Bingöl ve
çevresinde geniş jeotermal alanlar..
Kulp,
Siirt ve Bitlis’te zengin altın yatakları..
Adıyaman, Bingöl’de zengin demir ve uçsuz, bucaksız fosfat yatakları..
Adıyaman, Bingöl’de zengin demir ve uçsuz, bucaksız fosfat yatakları..
Siirt-
Madenköy’de bakırlı pirit..
Pötürge-
Çelikhan’da bakır, Hakkâri de krom, Bitlis’te ise Türkiye Cumhuriyeti
Devleti’nin tüm geleceğini değiştirecek zenginlikte madenlerin var olduğunu
görmekteyiz.
Şimdi sıkı durun,
size uydudan alınan verilere göre Ortadoğu’daki petrol kaynağının nerede
olduğunu söyleyeceğim.
Hani Sn.
Başbakan’ın ‘‘İzak gelecek, Ahmet ,Mehmet, Ayşe, Fatma çalışacak ”
dediği Suriye sınırındaki mayınlı arazi var ya, işte tam orada uydu verilerine
göre bir petrol denizi varmış.
Şimdi
size bu bilgileri aktarmamın ana nedeni olan ”İkiz Yasalar”a gelelim
ve1.Madde’nin 2.Bendi’ni birlikte okuyalım.
2.Bent-” Bütün
halklar, kendi doğal zenginlik ve doğal kaynaklarından özgürce yararlanabilirler.
Bir halk sahip olduğu maddi kaynaklardan hiçbir şekilde yoksun bırakılamaz.”
2. Madde’
ye geçmeden önce-ki bu madde yaşamsal bir önem taşımaktadır.-Diyarbakır
Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’in Batman petrollerinin kullanım
hakkının ”kendilerinde olduğunu” söylediğini hatırlamamız gerekmektedir.
Baydemir, Türkiye
Cumhuriyeti Devleti’ne kafa tutmanın gücünü, altına AKP Hükümeti’nin ”ŞERH”
koymadığı aşağıdaki maddeden almaktadır.’
‘Madde1-Bent/2-Bu sözleşmeye taraf olan her devlet, münferiden (ayrı olarak, kendi başına) ve ekonomik ve teknik plan başta olmak üzere yardım ve işbirliği yoluyla, mevcut kaynakların azamisini kullanarak, bilhassa yasal düzenleme suretiyle alınacak tedbirleri de içerecek şekilde her türlü uygun yöntem vasıtasıyla, bu Sözleşme’ de tanınan hakların tam olarak kullanılmasını aşamalı olarak sağlamak amacıyla tedbirler almayı taahhüt eder.”
Ayrıca Sözleşme’nin 25.Maddesi’nde ise aynen şöyle denilmektedir.
‘Madde1-Bent/2-Bu sözleşmeye taraf olan her devlet, münferiden (ayrı olarak, kendi başına) ve ekonomik ve teknik plan başta olmak üzere yardım ve işbirliği yoluyla, mevcut kaynakların azamisini kullanarak, bilhassa yasal düzenleme suretiyle alınacak tedbirleri de içerecek şekilde her türlü uygun yöntem vasıtasıyla, bu Sözleşme’ de tanınan hakların tam olarak kullanılmasını aşamalı olarak sağlamak amacıyla tedbirler almayı taahhüt eder.”
Ayrıca Sözleşme’nin 25.Maddesi’nde ise aynen şöyle denilmektedir.
Madde/25’de”Halkların
kendi zenginliklerini ve doğal kaynaklarını tam olarak ve serbestçe kullanım
hakkı zayıflatılamaz,”
Türk
ulusundan emperyal tuzaklar ve çok uluslu şirketlerle yapılan anlaşmalar gereği
çıkaramadığı ve işletemediği tüm doğal kaynaklarını, küresel işgalin
kuklalarına teslim etmeleri istenmektedir.
Bu maddelerle
ulusal ekonomide olması gereken ama 1939’da ABD, Fransa ve İngiltere ile
yapılan Ticari Antlaşmaların ardından ve devam eden hükümetlerin elinde delik,
deşik edilen milli ekonominin bütünlüğünün, musalla taşına taşınması
hedeflenmiştir.
Ne yazık ki
Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu maddelerin altına da ”çekince” koymamıştır.
Sınırları Misak-ı Milli ile çizilmiş Türk yurdu, yeraltı ve yerüstü
zenginlikleri ile Türk Milleti’nindir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1938 de
ifade ettiği düşünce aslında tüm dünya devletlerinin değişmez mantığı
olmalıdır.
”Milletler
yerleştikleri toprakların gerçek sahibidirler. Ancak o topraklarda insanlığın
da temsilcisi olarak bulunurlar. Oradaki kaynaklardan faydalanırken, bütün
insanlığı da faydalandırmakla yükümlüdürler.”
Yukarıda
saydığımız ,sözleşmelerin tüm maddeleri, Türk ulusunun öz malı olan değerlerin
bölgelere göre parçalara bölünmesini amaçlamaktadır. Böylelikle yerel ve etnik çıkarlar
öne çıkarılacak, Türk milletinin ekonomik kazanımları yok edilecektir.
Osman Baydemir
denilen kişinin yaptığı tüm densizliklerin temeli İkiz Yasaların ilgili
maddeleri üzerine oturtulmuştur. Bunun yanı sıra Baydemir’in daveti üzerine
bölgeye gelen iki AB memurunun, ayrılıkçıların lehine rapor verdiği de
unutulmamalıdır.
Şimdi de ‘‘Kültürel
ve Siyasi Haklar Sözleşmesi”nin 27.Maddesi’ni birlikte okumadan önce
Anayasa’mızın ”değiştirilemez ve değiştirilmesi bile teklif edilemez” 3.
Maddesi’ni, hatırlayalım.
Ne diyor bu
madde?..
“Türkiye
Devleti ülkesi ve milleti ile bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.”
Peki, ilgili
madde -ki AKP İktidarı bu maddeyi altına çekince koymadan
imzalamıştır.-Anayasa’mızın 3. Maddesi’ni YOK sayılmıyor mu?.. Okuyun, kararı
siz verin…
” Etnik ,dinsel ya da dil azınlıklarının bulunduğu devletlerde, bu azınlıklara mensup olan kişiler, kendi guruplarının diğer üyeleri ile birlikte, kendi kültürlerinden yararlanma, kendi dinlerine inanma ve bu dine göre ibadet etme, ya da kendi dillerini kullanma hakkından yoksun bırakılmayacaktır.”
Aslında yorumlamaya bile gerek duyulmayacak bir şekilde bir bölücü yolculuğun yol haritası çizilmiştir bu maddeyle…Sadece Anayasa değil, Lozan Antlaşması da bir kenara fırlatılıp atılmış, AB dayatmaları sonucunda Kürtler, Çerkezler, Lazlar, Aleviler, Süryaniler de azınlık olarak kabul edilmiştir.
” Etnik ,dinsel ya da dil azınlıklarının bulunduğu devletlerde, bu azınlıklara mensup olan kişiler, kendi guruplarının diğer üyeleri ile birlikte, kendi kültürlerinden yararlanma, kendi dinlerine inanma ve bu dine göre ibadet etme, ya da kendi dillerini kullanma hakkından yoksun bırakılmayacaktır.”
Aslında yorumlamaya bile gerek duyulmayacak bir şekilde bir bölücü yolculuğun yol haritası çizilmiştir bu maddeyle…Sadece Anayasa değil, Lozan Antlaşması da bir kenara fırlatılıp atılmış, AB dayatmaları sonucunda Kürtler, Çerkezler, Lazlar, Aleviler, Süryaniler de azınlık olarak kabul edilmiştir.
Bir bütün
olarak Mustafa Kemal tarafından tanımlanan Türk Milleti içindeki yurttaşlarımız,
içimizdeki işbirlikçilerin de gayreti ile farklı isteklerde bulunmaya
başlamışlardır.
Aslında son
yıllarda ülkemizde olup, bitenleri daha iyi anlamak adına 4-Haziran-2003
tarihini başlangıç noktalarından biri olarak, olarak kabul etmemiz yeterlidir.
Ecnebi
Yatırımcılara Türkiye’nin yedide birinde Maden arama ve İşletme
Yasası..Kalkınma Ajansları ve Kamu Yönetimi Temel Kanunu ve daha niceleri. TRT ŞEŞ.
Lazca ve Çerkezce TV istekleri. İkiz Yasalar’ la başlayan bölücü sürecin
anahtarı işte bu yasadır.
Bu yazının altına kocaman harflerle ”SON” yazmak isterdim. Ama ne yazık ki bu sözleşmelerin bölücü iştahı ve emperyalistlerin silahsız işgali devam edecektir.
Bu yazının altına kocaman harflerle ”SON” yazmak isterdim. Ama ne yazık ki bu sözleşmelerin bölücü iştahı ve emperyalistlerin silahsız işgali devam edecektir.
Ama kabahat
onlarda değil. Biz onların yağlı urganına boynumuzu kendi ellerimizle ”Koparın,
parçalayın” diye teslim etmişiz. Şimdi o yağlı urganı koparacak güçlü
bir bileğe ihtiyacımız var…
Bu ihanet
yasaları ile ilgili bazı gerçekleri ve Türkiye’yi tuzağa düşüren, Lozan’ı yok
sayan maddelerini incelemeye devam etmemiz gerekmektedir.
İkiz Sözleşmeler,
Meclis’ten içeriği gizlenerek, gece yarısı sinsice geçirilmiştir.
Meclis
görüşmelerini tutanaklardan okuduğumuz zaman, İkiz Sözleşmeler’ in ortak
1.Bent/1. Maddelerinin üzerlerinin örtüldüğü, okunmadan geçildiği
görülmektedir.
Yasanın gündeme
geldiği ve görüşüldüğü Haziran ayı başında TBMM internet sitesi açıldığı zaman,
yasanın ekinde bulunan sözleşme metinleri bulunamamış, “Sözleşme metni
filme alındığı için ekte yer almamaktadır’ ibaresine rastlanmıştır.(!)
Yasanın asıl
içeriğini oluşturan sözleşmeler, kamuoyundan, basından ve hatta
milletvekillerinden bile gizlenmiştir ve hâlâ gizlenmektedir.
Çok sayıda
milletvekili, bu İkiz İhanet Yasası’yla onaylanan uluslararası sözleşmelerin
içeriğini bilmemektedir. Bakanlar bilmeden imzalamış, milletvekilleri bilmeden
oy vermişlerdir.
Tayyip Erdoğan,
10 Aralık 2003 günü sorulan soru üzerine yalan söylemiş, Sözleşmelerin 1.
maddelerinin içeriğini inkâr etmiştir. (Ulusal Kanal’ın 10 Aralık 2003 günlü
görüntülü haberi ve Yeniçağ gazetesi 11 Aralık 2003)
Bilindiği üzere
her iki sözleşmenin ilk maddesinde, “Bütün halklara kendi kaderlerini tayin
hakkı’ tanınmaktadır.
Birkaçı dışında
ve televizyonlar da, sözleşmelerin içeriğini kamuoyundan gizlemişler,
kamuoyunun dikkatlerini çeşitli yöntemlerle başka yerlere çekmiştir, İhanet
Yasası’nın üzeri yapay gündemlerle örneğin türbanla örtülmüştür.
Bu yasa,
Türkiye’yi, etnik bölünme yasasıdır (I. ve II. Sözleşmeler, Madde 1).
Bu yasa,
Türkiye’yi, ekonomik parçalara ayırma yasasıdır. (I. ve II. Sözleşmeler, Madde
1/2, I. Sözleşme, Madde 25)
Bu yasa,
Türkiye’yi toplumsal parçalama yasasıdır (I. Sözleşme, Madde 2/2, II. Sözleşme
Madde 2/1)
Bu yasa,
Türkiye’nin devlet ve millet bütünlüğünü ayakaltına alma yasasıdır. (I.
Sözleşme, Madde 1, 2, 25; II. Sözleşme, Madde 1, 2)
Bu yasa,
Türkiye’nin devlet ve millet egemenliğini yok etme yasasıdır. (I. Sözleşme,
Madde 5 ve 25)
Bu yasa,
yabancı devletlere, “müdahale hakkı’ tanımaktadır (II. Sözleşme, Madde 40, 41)
Bu yasa, Lozan
Antlaşması’nı delik deşik etmiştir (I. Sözleşme, Madde 1, 27)
Bu yasa, Anayasa’da
özel himaye gören Devrim Kanunlarına son öldürücü darbeleri indirmektedir.
Bu yasa, Anayasa’yı ortadan kaldırma yasasıdır (I. Sözleşme, Madde 1, 2, 5, 13/3, II. Sözleşme, Madde 18/4, 27)
Bu yasa, Anayasa’yı ortadan kaldırma yasasıdır (I. Sözleşme, Madde 1, 2, 5, 13/3, II. Sözleşme, Madde 18/4, 27)
Bu yasa ABD’li
Wilson’un Büyük Kürdistan ve Ermenistan hayalinin inşasının tuğlasıdır.
Bu yasa,
Lozan Antlaşması’nı imzalamayan Evangelist Protestan Amerika’nın “Barbar ve
Müslüman Türklerden” intikam alma isteğinin açık belgesidir.
Bu yasa, Bağımsızlık Savaşı’ndaki yenilgilerini unutmayan ve Türkleri asla affetmeyen emperyalizmin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne kurduğu en büyük tuzaktır.
Bu yasa, Bağımsızlık Savaşı’ndaki yenilgilerini unutmayan ve Türkleri asla affetmeyen emperyalizmin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne kurduğu en büyük tuzaktır.
Bu yasa, Büyük
Orta Doğu Projesi’nin eş başkanlarının çirkin yüzüdür.
Bu yasa, TBMM
eliyle, ulus devletin şah damarlarının kesilişinin ve başının giyotine
götürülüşünün belgesidir.
Bu yasa,
gaflet ve delaletin de ötesinde bir ihanet yasasıdır.
Ve TBMM’si
ihanetin belgesini yasalaştırmıştır.
FİGEN
ÖZEN