20 Kasım 2014 Perşembe

GAFLET ve DELALETİN DE ÖTESİNDE ! Figen ÖZEN



Sn Figen ÖZEN' "Bu yasalar, Bağımsızlık Savaşı’ndaki yenilgilerini unutmayan ve Türkleri asla affetmeyen emperyalizmin, Türkiye Cumh ni tüm çıplaklığı ile gözler önüne serdiği bu yazılar (4 bölüm halinde) 2011 yılı sonları ve 2012 yılı başlarında kimi "internet gazeteleri"nde yayınlandı.  
Bu gün içinde yaşanılan durumu anlamak, yarınlar için çözüm üretmek  amacında olan herkesin bu yazıyı mutlaka okuyup değerlendirmesi dileğimdir. Bu amaçla "KEMALİST ÇİZGİ" de bir kez daha gündeme  aldık. 
 Mahmut ÖZYÜREK


GAFLET ve DELALETİN DE ÖTESİNDE !  Figen ÖZEN

 Belki inanmayacaksınız ama İKİZ YASALARIN ne olduğunu bilmeyenler var,  yalnız
Ve güzel ülkemde…
Bunların nüfusumuzdaki yüzdesini kesin ve net olarak bilemem ama çok fazla
Olduklarını genel seçimlerde göreceksiniz…
MAALESEF…   HÂLÂ…
Son günlerde, PKK’nın Meclis’teki siyasal temsilcileri ve İmralı’daki bölücü başının ağzı ile konuşan KCK ve DTK’nin söylemlerinde, artık ayrılıkçı haykırışlar ve “Özerk Kürdistan” ve “Ana Dil” çığırtkanlığı ayyuka çıkmıştır.
”Beni özgür iradenizle zindanlardan çıkarıp, milletvekili yaptınız.” diyen PKK militanı zanlısı Sebahat Tuncel’den tutun, Emine Ayna’sına, Aysel Tuğluk’a, Ahmet T. ye kadar hepsi, Kandil’in karayılanı bile aynı şeyleri, daha doğrusu kendilerine ezberletilenleri söylemektedir.
” Misak-ı Milli sınırları içerisinde özerk Kürdistan…
” Yani eyaletlere bölünmüş Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden her an kopmaya hazır, bağımsızlığını isteme hakkına sahip , kendi dilinde eğitim yapabilen, resmi işlemleri yürütebilen, kendi bölgesel meclisleri olan bir yerel hükümet..
Bu isteklerini yerine getirmediğimiz takdirde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni BM’lere ve BM Adalet Komisyonu’na şikâyet edebilirler mi?
Evet, ederler, yazarken utanıyor ve yerin dibine geçiyorum ama ”bal gibi” de şikâyet ederler…Atma Recep, din kardeşiyiz demeyin.
Hem de 4-Haziran-2003 te TBMM de yasalaşan ve 18-Haziran-2003 te Resmi Gazete’ de 4867 ve 4868 numaraları ile yayınlanan şu meşhur ”İkiz Yasalar” dayanak göstererek şikâyet hakkını kullanırlar...
”Ekonomik-Sosyal ve Kültürel Haklar” ve ”Kişisel ve Siyasal Haklar” sözleşmeleri adı altında kanunlaşan ”İkiz Yasalar”, ulus devletlerin bütünlüğüne yönelik en önemli tehdit unsurlarıdır.
İkiz Yasalar’ın Türkiye Cumhuriyeti tarafından kabulü iki ayrı dönemde gerçekleşmiştir.
Yıllarca tozlu raflarda bekletilen, 57. Hükümet zamanında uluslararası bir antlaşma olarak imzalanan, TBMM de görüşülmeyen sözleşmelerin, 58. Hükümet’in Başbakanı Abdullah Gül tarafından Meclis’e sevk ediliş zamanı son derece ilginçtir.
Tarih 23-Aralık-2002….
Abdullah Gül adı geçen sözleşmeleri ABD’nin , emperyalizm tarafından senelerce kullandıktan sonra, buruşuk bir kâğıt mendil gibi fırlatıp atmaya niyetlendiği, hatta yok etmek istediği Saddam’ın ülkesi Irak’a özgürlük ve demokrasi getirmek amacıyla (!) yaptığı saldırı hazırlıklarının yoğunluk kazandığı bu günde 1. Sözleşmeyi Meclise sunmuştur.
2. Sözleşme ise ABD’nin Irak işgalini tamamlamasından hemen sonra, 25-Haziran-2003 te 59. Hükümet’in Başbakanı R. T. Erdoğan tarafından T.B.M.M’ne gönderilmiş ve 4-Haziran-2003 tarihinde tam 35 dakikada ”İkiz Yasalar” adıyla yasalaşmıştır.
Emperyalizm dünyada var olan 200 civarındaki devlet sayısını, parçalara bölerek, kolayca yönetmeyi düşünmektedir. AB-D emperyal güçlerinin ve İkiz Sözleşmeler’ in amacı, ulus devletleri bölmek, parçalamak ve sınırlarını değiştirmektir.
BM tarafından önerilmiş ve ABD’nin dayatma ve baskısıyla AB Uyum Yasaları çerçevesinde yürürlüğe girmiş olan İkiz Yasalar Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne yapılan en büyük yanlıştır.
Ayrıca Yasa’nın yürürlüğe giriş tarihi de son derece dikkat çekicidir. AB psikolojik savaşının yazılı ve görsel basında her gün işlendiği o dönemde, Türk Milleti bu bölücü yasaların ülkeye getirmek istediği kaosun ve önemlisi bölünme tehlikesinin farkına varamamıştır. Bu yasa, doğrudan doğruya Batı demokrasilerinde son derece moda olan bir söylemle, self-determinasyon, kısacası ülkelerin kendi, kendini bölme ve yok etme yasasıdır. İkiz Yasalar’ la devletin temel kuralları yıkılmaktadır.
Anayasa’mızın değiştirilemez ve değiştirilmesi bile teklif edilemez 3. Maddesi’nde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ülkesi ve milleti ile bölünmez bir bütün olduğu açıkça belirtilmiştir.
İkiz Yasalar, iki  uluslararası sözleşmeyi Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sının üzerinde bir güç olarak göstermektedir. Bu yasalar, Devlet’imizin temel esaslarına, kurucu felsefesine, Devlet’in ve milletin bütünlüğüne aykırı bir düzen önermektedir.
”Gaflet ve Dalalet’ in De Ötesinde (2) ” başlıklı yazıda inceleyeceğimiz, ”İkiz Yasaların maddelerinin bölücü terörü, yasal bir himaye altına aldığını kolayca görmekteyiz.
Atlantik ötesi emperyalist rüzgârların ve AB‘nin hedefindeki Türkiye, tıpkı 1. Paylaşım Savaşı’nda olduğu gibi, paylaşılması gereken bir ülke olarak görülmekte ve gösterilmektedir.
10 Kasım 1938′de Mustafa Kemal’in Hakk’a yürümesi ile birlikte sınırlarımızda bekleyen emperyalizmin, işgal süreci bazen ara vererek devam etmektedir.
Ama günümüzde işgal etmek için silahlar yerine yasalar kullanılmaktadır. İkiz Yasaların ektiği zehirli, ayrılıkçı tohumlar bugün, ”Misak-ı Milli sınırları içerisinde özerk Kürdistan” söylemiyle anavatan topraklarında kök salmak iddiasındadır..
Kısacası bu yasanın karanlığının ardına gizlenen tek gerçek şudur. “Vatanın bütünlüğü ve milletin istiklali tehlikededir.”
Bu tehlike birlikte inceleyeceğimiz “İkiz Yasalar”ın maddelerinde siyasal, kültürel ve ekonomik alanlarda açıkça ifade edilmektedir.
Ama bu Yasa’nın altına imza atanların gözleri vardır görmezler, kulakları vardır duymazlar…
Beyinleri kefenlenmiştir. Yürekleri ise çoktan emperyalizme teslim olmuş, diz çökmüş bedenleri ise kimliksizleştirilmenin hatta köleleştirilmenin prangasına sevdalanmıştır.

Bağımsızlık Savaşı’nın büyük bir utku ile sonlandığı, Türk Milleti’nin zamanın emperyalist devlerine diz çöktürdüğü Büyük Taarruz’ un yapıldığı o kutsal toprakları , Kocatepe’deki şehitlikleri hiç ziyaret ettiniz mi?
Toprağa çekinerek basarsınız, yurdun kurtuluşu ve bağımsız Türk Devleti’nin kuruluşu uğruna vatana katılan, kefensiz bir yiğidi incitmekten korkarsınız .Yüreğiniz bu yiğitlerin huzurunda saygı, minnet ve hayranlıkla dolup taşar. Okuduğunuz her dua gökyüzünde onlarla buluşur. Link: http://www.hukuki.net/haber/index.php?p=11176-gaflet-ve-delaletinde-otesinde%e2%80%a6-2
Yüzbaşı Agâh Bey Şehitliği’nde babamın yüzünü hiç görmediği dayısı, Ankara-Elmadağ- Yakup abdal köyünden 18 yaşındaki Yakup’la Dersim’li (Tunceli) 38 yaşındaki Hüseyin yan yana yatmakta, biraz ötede ise İzmirli Arif’le, Dıyarbakır’lı İsmail vatana katıldıkları, Kocatepe’de bu toprakların nöbetini birlikte tutmaktadır.
Tarihi yazan ve tarihe yön veren bir millet, Türk Milleti Çanakkale Savaşı’nda yeniden dirilmiş, Osmanlı tabası olmaktan sıyrılıp, ulus olabilmenin ilk adımını atıp, Bağımsızlık İhtilali’ni başlatmıştır.

Tüm Türk Milleti, Türk’ü, Arap’ı, Kürt’ü, Çerkez’i, Zaza’sı, Tatar’ı ,Sünni’si, Alevi’si birbirleriyle kan kardeşi, can kardeşi olmuşlardır. Diriliş ve ulusal direnişi birlikte yaşayan bu büyük ulusu Mustafa Kemal en doğru şekilde tanımlamıştır.
”Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir.”

Mustafa Kemal’in millet tanımında halklar yoktur, sadece Türk Milleti vardır. Misak-ı Milli sınırları içerisinde halklar değil, Türk Milleti yaşamaktadır. Ancak emperyalistlerin hedefindeki Türkiye’de çeşitli halkların yaşadığı özellikle öne çıkarılarak vurgulanmalı ve ulus devletin toprakları mutlaka parçalanmalıdır.
İşte bu nedenle dün silahla başaramadıklarını, bugün işgalci ve bölücü yasalarla gerçekleştirmek istemektedirler. Tüm baskılara rağmen, tozlu raflarda duran ve hiç bir hükümet tarafından TBMM’ne gönderilmeyen, 58. Hükümet’in Başbakanı Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki 59. Hükümet tarafından Meclis’e gönderilen, 4-Haziran-2003 te AKP’li ve CHP’li milletvekillerin oyuyla yasalaşan ve 18-Haziran-2003 de Resmi Gazete’ de yayınlanarak yürürlüğe giren ”İkiz Yasalar”ın tek amacı, sivil bir işgaldir.
Emperyal güçler her zamanki gibi ellerindeki en güçlü kartı, kısacası etnik farklılıkları kullanarak bu işgali gerçekleştirmek istemektedir. Bu işgalin en belirgin ve yakın örneği Yugoslavya’dır.
Yugoslavya “İkiz Yasalar”ı yasalaştırdıktan sonra hızlı bir bölünme yaşamış, bağımsız Yugoslavya’nın topraklarında küçük devletçikler kurulmuştur.

Bu bölünme sürecinde Yugoslavya oldukça kanlı bir dönem yaşamış, yüzyıllardır birlikte yaşayanlar birbirlerini vahşice katletmiştir.
Kosova Devleti bu bölünmenin son noktasıdır. Kosova AB’nin ve ABD’nin desteğini arkasına alarak bu başkaldırıyı sürdürmüştür.
Kosova artık Meclis’inde duvara monte edilmiş ABD bayrağına, halkının secde ettiği yarı sömürge bir ülkedir.
Şimdi ”Ekonomik -Sosyal ve Kültürel Haklar ” ve ”Kişisel ve Siyasal Haklar” sözleşmelerinin tamamen aynı olan ve Batı demokrasilerinde bu maddelerin içeriğine ”Self-determinasyon” dendiğini de hatırlayarak 1.Madde 1.Bend’ini yüksek sesle bir kez daha okuyalım.
1.Madde1.Bent-Bütün halklar kendi statülerini serbestçe tayin edebilir ve ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmelerini serbestçe sürdürebilirler….
Bölücülüğü ve ayrışmayı destekleyen bu maddeye Türkiye Cumhuriyeti çekince koymamış, üstelik 1.Madde’yi AKP Hükümeti Türk Milleti (!) adına BEYAN ifade ederek imzalamıştır.
”Türkiye Cumhuriyeti bu sözleşmeden doğan yükümlülüklerini, BM Yasası (Charter) çerçevesinde yükümlüklerine uygun olarak yerine getireceğini beyan eder.”
Şimdi hep birlikte Kandil Dağı’ndaki terör örgütünün lider kadrosundaki Karayılan’ın İngiliz The Times gazetesi muhabiri Anthony Loyd’a verdiği röportajda öne çıkan ana istek ile bu maddeyi, birlikte inceleyelim.
”Türkiye kendi yerel parlamentomuzu kurmamıza izin versin.”
Karayılan’ın hatta İmralı’daki terörist başının Misak-ı Milli sınırlarını dillerinden düşürmemesinin tek nedeni, İkiz Yasaların 1.Madde 1. Bendi’ini yasal dayanak olarak kabul etmeleri ve başta ABD, AB olmak üzere tüm emperyal güçleri yanlarında hissetmeleridir.
İkiz Sözleşmeleri yasalaştıran tüm ülkeler, bu yasaların oluşturduğu tuzağa düşmüşlerdir.
Daha önce de vurguladığım gibi, İkiz Yasalar ABD destekli bir AB projesidir.
İkiz bölünmenin ilk uygulaması İspanya’da görülmüştür. İspanya Başbakanı Zapatero ile Erdoğan, ABD-BM Birliği’nin Medeniyetler İttifakı Projesi’nin eş başkanları ve ABD’nin stratejik ortaklarıdır.
Bu ortaklık (!) bile İspanya’yı bölünmeye doğru giden bir adımdan kurtaramamıştır. Bu yasalara dayanarak on yedi özerk bölgeden biri olan Katalanya etnik haklar elde ederek bağımsızlığa doğru yönünü çevirmiştir. Bunun yanı sıra Endülüs ve Bask bölgeleri ise ”genişletilmiş özerklik” taleplerini resmen açıklamışlardır.
İkiz bölünmenin en taze örneği ise emperyalizmin uygulayıcısı ABD’nin kirli elleri ile böldüğü Yugoslavya’dır.
ABD ve AB’nin manevralarıyla karşı karşıya kalan Yugoslavya’nın beş parçaya bölünmüş yeni haritası Türkiye için çok ciddi bir uyarıdır. Slovenya, Hırvatistan, Bosna-Hersek, Makedonya ve Kosova ”Self-determinasyon” ilkesiyle Yugoslavya’dan koparılan, sözde bağımsızlıklarını ilan eden bu ülkeler ABD ve AB’nin yarı sömürgeleridir. AB; Türkiye için Yugoslavya modelini öngörmektedir.
Ancak emperyalistlerin Türkiye üzerindeki niyetleri İspanya ve Yugoslavya kadar basit değildir. Çünkü emperyal güçler ülkemizin en az 22 bölgeye bölünmesini istemektedirler.
Leyla Zana ve hempaları 10 Aralık 2004′te İnternaysonal Herald Tribun’e verdikleri tam sayfa ilan ile ”Otonomi” yani özerklik talep etmişlerdir. Yıllardır meydanlarda atılan ve işbirlikçi yazarların ağızlarında sakız gibi çiğnedikleri ”Halklara Özgürlük ” sloganlarıyla, ülkemizi kan gölüne çevirenler, “İkiz Sözleşmeler” sayesinde ne yazık ki yasal dayanak kazanmışlardır.
Bu yasalar, ülkemizde yaşayan etnik gruplara, mezheplere, farklı kökenli cemaatlere ve yerel gruplara kendi statülerini özgürce tayin etme hakkını vermektedir. İkiz Yasalar bölücülük faaliyetlerine uluslararası hukuk açısından, her alanda destek veren yasal bir zemin hazırlamaktadır.
Üniter devlet yapısını öngören Anayasa adeta geçersiz kılınmaktadır.
Ancak bu sözleşmelerle bölgede güçlü bir Türk ulus devletini istemediğini açıkça ortaya koyan emperyalistlere ve işbirlikçilerine tanınan haklar 1. Madde ile sınırlı değildir. Ulus dilimiz, topraklarımız, sularımız, madenlerimiz kısacası neyimiz varsa, bu sözleşmelerle abluka altına alınmıştır.
”Gaflet ve Delaletin De ötesinde (3) başlıklı yazıda tehlike kokan diğer maddeleri de inceleyeceğiz.
Elbette Türkiye Cumhuriyeti Devleti ülkesi ve milleti ile bölünmez bir bütündür.
”Milli sınırlar içinde bulunan yurt parçaları bir bütündür, birbirinden ayrılamaz. “Mustafa Kemal her zamanki gibi güçlü öngörüsü ile ”gaflet ve delalet” içinde olanlara gereken cevabı vermiştir.
Ama önemli olan bizlerin gerçek tehlikenin ne olduğunu fark edip, bu konuda bilinçlenmemizdir.
10 Nisan 1919′da Boğazlıyan Kaymakamı M. Kemal Bey’in boğazına Bayezid Meydanı’nda geçirilen emperyalizmin yağlı urganı, şimdi Türk milletinin gırtlağını bu yasalar sayesinde sıkmak için, düğümünü sıkılaştırmaktadır.

864 rakımlı tepeden esen ”açılım rüzgârları”ndan aldıkları güçle olsa gerek, KCK ve DTK’nin densizlikleri ayyuka çıkmıştır.
Haline bakmadan Hasan Dağı’na oduna gitmeye kalkışanlar bakın neler, neler istemektedir Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden…
1-Türk Milleti değil, Türkiye kavramı olmalı…
2-Türk değil, Türkiyelilik kavramı olmalı..
3-Türkiye’de yaşayan çok kimlikliler anayasal güvence altına alınmalı. Link: http://www.hukuki.net/haber/index.php?p=11407-gaflet-ve-delaletin-de-otesinde-3
Şimdi birçoğumuz, ayağa fırlayıp, bu aymazlar hangi cesaretle ve neye dayanarak, Devlet’e kafa tutuyor diye haklı olarak isyan etmekteyiz
Ama ne yazık ki KCK ve DTP, bu kadarla yetinmeyip, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne kafa tutmaya devam eder hatta ”Kürt halkının hakları verilmiyor, Karayılan’ın isteğini yerine getirmiyorlar, yerel meclisimizi kuramıyoruz, üstelik ana dilimizle eğitim yapamıyoruz.” diye, Devlet’i BM’lere veya BM Adalet Komisyonu’na şikâyet edip, cezalandırılmasına neden olabilirler..
Bunları yazdığım için, bana ”deli” diyebilirsiniz, ama ben deli değilim. Üstelik şaka da yapmıyorum.. Yazdıklarımın hepsi doğru..
KCK, DTP ve tüm işbirlikçiler, bu densizliklerinin gücünü ”İKİZ YASALAR”dan almaktadırlar. Gaflet ve Delaletin De Ötesinde (2) başlıklı yazıda, Sevr’in yeni yüzü olan ”Ekonomik-Sosyal ve Kültürel Haklar”, ”Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmeleri”nin 1.Madde-1. Bend’ini incelemiştik. Diğer maddelerini de inceleyecek olursak, yazdıklarımın bir aldatmaca olmadığını görürüz.
Madde-2: Bent-1:Bu sözleşmeye taraf olan her devlet, tanınan hakları giderek artan bir şekilde tam olarak gerçekleştirmek için HER TÜRLÜ TEDBİRİ ALMAYI TAAHHÜT EDER.
Ayrıca 2.Madde’nin 2. Bendinde ırk, mezhep, tarikat, cemaat, aşiret vs. gibi toplumsal ve dinsel gruplara kendi statülerini belirme özgürlüğü tanıyan maddeler de mevcuttur. İktidardaki AKP hükümeti, bu maddelerin de altına çekince koymamıştır.
2.Madde’nin 2.Bendi‘nde ”Bu sözleşmeye taraf olan her devlet bu sözleşmelerde tanınan ..”Kendi toprakları bulunan ve egemenlik yetkisine tabi olan bütün bireyler için güvence altına almayı ve saygı göstermeyi taahhüt eder” denilmektedir.
Görüldüğü üzere bu maddenin amacı, sadece ve sadece bölücülüktür. Bu maddeyle, her hangi bir kişi, her hangi bir etnik grubun, cemaatin, mezhebin veya tarikatın üyesi ve mensubu olduğunu ileri sürebilecektir. Bu gruba özgü siyasi, kültürel, siyasal ve ekonomik özgürlük hususlarında kendisine ayrıcalık isteyebilecektir.
İkiz Yasalara göre kendilerine yardımcı olacağını taahhüt eden Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bu uygulamaları gerçekleştirmediğini görürse, konuyu uluslararası zeminlere, BM’ye, AB’ye götürerek, yani Devlet’i şikâyet ederek, yardım alabileceklerdir.
Çünkü bu yasa dış odaklara müdahil olma hakkını tanımaktadır. Gördüğünüz gibi ben, ”deli” değilmişim ve yazdığım her şey doğru imiş. Üstelik bu madde ile cemaat ve tarikatların da” Her cemaat kendi hukukunu yaşasın” şeklindeki talepleri geçerlilik kazanacaktır. Böylelikle Türk Hukuk Sistemi yerine etnik grupların ve cemaatlerin hukuk sistemleri üstün kılınacaktır.
Şimdi anladınız mı iki dili hayata geçirenlerin, Yüksekova’yı Öcalan’ın emriyle pilot bölge ilan edenlerin, densizliğinin nedenini ?…
”Barışın iki tarafı olur, muhatap PKK ile Öcalan’dır” diyebilenlerin cesaretlerinin ana kaynağını?
Şimdi anlayabildiniz mi TSK’ne neden böylesine alçakça saldırdıklarını?
Neden İmralı’daki bebek katilinin üzerinden yeni bir Mandela yaratmak çabalarını ?
AKP milletvekili İhsan Aslan’ın dağlara ve yüreklere çakılmış olan ” Ne Mutlu Türk’üm Diyene” sözüne böylesine karşı çıktığını ve silinmesini istediğini ?
Bir takım aklı evvellerin televizyonlara çıkıp ta, Anayasa’nın değiştirilemez ve değiştirilmesi dahi teklif edilemez ilk üç maddesinin, “baskıcı ve otoriter rejimi işaret ettiğini” ve bu nedenle değiştirilmesi gerektiğini söylemelerinin nedenini anladınız değil mi?
Anayasa’da geçen ” Türk” kavramının, “ırkçı ve şovenist” bir söylem olduğunu söyleyenlerin, sırtlarını, “İkiz Yasalar”a yasladıklarını gördünüz değil mi?

Gördüğünüz gibi her taşın altında İkiz Yasalar var..
Ama bu yasaların Türkiye ve Türk Milleti aleyhine işleyen maddeleri bu kadar da değildir…Doğal kaynaklar, ana dil.. Amaç için tüm araçlar kullanılmış ve adına da demokrasi, insan hakları denmiştir.. Kan yerine ulus devletleri parçalayarak beslenen bir vampir yaratılmış, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, ulus devletleri bölerek, yutan bu vampirin iştahına acımasızca terk edilmiştir
“Gaflet ve Delaletin de Ötesinde” (4) de bu yasanın ekonomik ve kültürel saldırılarını paylaşacağız.
Ve bu yasalarda yer alan maddelerin sonuçlarını…
******
Sizinle birlikte çıktığımız” İkiz Sözleşmeler” in ülkemizin geleceğini karartan yolculuğuna devam ediyoruz. Ancak sözleşmelerin ilgili maddelerini incelemeden önce, Güneydoğu’nun maden haritasına üstünkörü de olsa, bir göz atmanın yerinde olacağını düşündüm.
Bakalım hangi madenler varmış bu Güneydoğu’muzda…
Bingöl ve çevresinde geniş jeotermal alanlar..
Kulp, Siirt ve Bitlis’te zengin altın yatakları..

Adıyaman, Bingöl’de zengin demir ve uçsuz, bucaksız fosfat yatakları..
Siirt- Madenköy’de bakırlı pirit..
Pötürge- Çelikhan’da bakır, Hakkâri de krom, Bitlis’te ise Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tüm geleceğini değiştirecek zenginlikte madenlerin var olduğunu görmekteyiz.
Şimdi sıkı durun, size uydudan alınan verilere göre Ortadoğu’daki petrol kaynağının nerede olduğunu söyleyeceğim.
Hani Sn. Başbakan’ın ‘‘İzak gelecek, Ahmet ,Mehmet, Ayşe, Fatma çalışacak ” dediği Suriye sınırındaki mayınlı arazi var ya, işte tam orada uydu verilerine göre bir petrol denizi varmış.
Şimdi size bu bilgileri aktarmamın ana nedeni olan ”İkiz Yasalar”a gelelim ve1.Madde’nin 2.Bendi’ni birlikte okuyalım.
2.Bent-” Bütün halklar, kendi doğal zenginlik ve doğal kaynaklarından özgürce yararlanabilirler. Bir halk sahip olduğu maddi kaynaklardan hiçbir şekilde yoksun bırakılamaz.”
2. Madde’ ye geçmeden önce-ki bu madde yaşamsal bir önem taşımaktadır.-Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’in Batman petrollerinin kullanım hakkının ”kendilerinde olduğunu” söylediğini hatırlamamız gerekmektedir.
Baydemir, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne kafa tutmanın gücünü, altına AKP Hükümeti’nin ”ŞERH” koymadığı aşağıdaki maddeden almaktadır.’

‘Madde1-Bent/2-Bu sözleşmeye taraf olan her devlet, münferiden (ayrı olarak, kendi başına) ve ekonomik ve teknik plan başta olmak üzere yardım ve işbirliği yoluyla, mevcut kaynakların azamisini kullanarak, bilhassa yasal düzenleme suretiyle alınacak tedbirleri de içerecek şekilde her türlü uygun yöntem vasıtasıyla, bu Sözleşme’ de tanınan hakların tam olarak kullanılmasını aşamalı olarak sağlamak amacıyla tedbirler almayı taahhüt eder.”

Ayrıca Sözleşme’nin 25.Maddesi’nde ise aynen şöyle denilmektedir.
Madde/25’de”Halkların kendi zenginliklerini ve doğal kaynaklarını tam olarak ve serbestçe kullanım hakkı zayıflatılamaz,”
Türk ulusundan emperyal tuzaklar ve çok uluslu şirketlerle yapılan anlaşmalar gereği çıkaramadığı ve işletemediği tüm doğal kaynaklarını, küresel işgalin kuklalarına teslim etmeleri istenmektedir.
Bu maddelerle ulusal ekonomide olması gereken ama 1939’da ABD, Fransa ve İngiltere ile yapılan Ticari Antlaşmaların ardından ve devam eden hükümetlerin elinde delik, deşik edilen milli ekonominin bütünlüğünün, musalla taşına taşınması hedeflenmiştir.
Ne yazık ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu maddelerin altına da ”çekince” koymamıştır. Sınırları Misak-ı Milli ile çizilmiş Türk yurdu, yeraltı ve yerüstü zenginlikleri ile Türk Milleti’nindir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1938 de ifade ettiği düşünce aslında tüm dünya devletlerinin değişmez mantığı olmalıdır.
”Milletler yerleştikleri toprakların gerçek sahibidirler. Ancak o topraklarda insanlığın da temsilcisi olarak bulunurlar. Oradaki kaynaklardan faydalanırken, bütün insanlığı da faydalandırmakla yükümlüdürler.”
Yukarıda saydığımız ,sözleşmelerin tüm maddeleri, Türk ulusunun öz malı olan değerlerin bölgelere göre parçalara bölünmesini amaçlamaktadır. Böylelikle yerel ve etnik çıkarlar öne çıkarılacak, Türk milletinin ekonomik kazanımları yok edilecektir.
Osman Baydemir denilen kişinin yaptığı tüm densizliklerin temeli İkiz Yasaların ilgili maddeleri üzerine oturtulmuştur. Bunun yanı sıra Baydemir’in daveti üzerine bölgeye gelen iki AB memurunun, ayrılıkçıların lehine rapor verdiği de unutulmamalıdır.
Şimdi de ‘‘Kültürel ve Siyasi Haklar Sözleşmesi”nin 27.Maddesi’ni birlikte okumadan önce Anayasa’mızın ”değiştirilemez ve değiştirilmesi bile teklif edilemez” 3. Maddesi’ni, hatırlayalım.
Ne diyor bu madde?..
“Türkiye Devleti ülkesi ve milleti ile bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.”
Peki, ilgili madde -ki AKP İktidarı bu maddeyi altına çekince koymadan imzalamıştır.-Anayasa’mızın 3. Maddesi’ni YOK sayılmıyor mu?.. Okuyun, kararı siz verin…

” Etnik ,dinsel ya da dil azınlıklarının bulunduğu devletlerde, bu azınlıklara mensup olan kişiler, kendi guruplarının diğer üyeleri ile birlikte, kendi kültürlerinden yararlanma, kendi dinlerine inanma ve bu dine göre ibadet etme, ya da kendi dillerini kullanma hakkından yoksun bırakılmayacaktır.”

Aslında yorumlamaya bile gerek duyulmayacak bir şekilde bir bölücü yolculuğun yol haritası çizilmiştir bu maddeyle…Sadece Anayasa değil, Lozan Antlaşması da bir kenara fırlatılıp atılmış, AB dayatmaları sonucunda Kürtler, Çerkezler, Lazlar, Aleviler, Süryaniler de azınlık olarak kabul edilmiştir.
Bir bütün olarak Mustafa Kemal tarafından tanımlanan Türk Milleti içindeki yurttaşlarımız, içimizdeki işbirlikçilerin de gayreti ile farklı isteklerde bulunmaya başlamışlardır.
Aslında son yıllarda ülkemizde olup, bitenleri daha iyi anlamak adına 4-Haziran-2003 tarihini başlangıç noktalarından biri olarak, olarak kabul etmemiz yeterlidir.
Ecnebi Yatırımcılara Türkiye’nin yedide birinde Maden arama ve İşletme Yasası..Kalkınma Ajansları ve Kamu Yönetimi Temel Kanunu ve daha niceleri. TRT ŞEŞ. Lazca ve Çerkezce TV istekleri. İkiz Yasalar’ la başlayan bölücü sürecin anahtarı işte bu yasadır.

Bu yazının altına kocaman harflerle ”SON” yazmak isterdim. Ama ne yazık ki bu sözleşmelerin bölücü iştahı ve emperyalistlerin silahsız işgali devam edecektir.
Ama kabahat onlarda değil. Biz onların yağlı urganına boynumuzu kendi ellerimizle ”Koparın, parçalayın” diye teslim etmişiz. Şimdi o yağlı urganı koparacak güçlü bir bileğe ihtiyacımız var…
Bu ihanet yasaları ile ilgili bazı gerçekleri ve Türkiye’yi tuzağa düşüren, Lozan’ı yok sayan maddelerini incelemeye devam etmemiz gerekmektedir.
İkiz Sözleşmeler, Meclis’ten içeriği gizlenerek, gece yarısı sinsice geçirilmiştir.
Meclis görüşmelerini tutanaklardan okuduğumuz zaman, İkiz Sözleşmeler’ in ortak 1.Bent/1. Maddelerinin üzerlerinin örtüldüğü, okunmadan geçildiği görülmektedir.
Yasanın gündeme geldiği ve görüşüldüğü Haziran ayı başında TBMM internet sitesi açıldığı zaman, yasanın ekinde bulunan sözleşme metinleri bulunamamış, “Sözleşme metni filme alındığı için ekte yer almamaktadır’ ibaresine rastlanmıştır.(!)
Yasanın asıl içeriğini oluşturan sözleşmeler, kamuoyundan, basından ve hatta milletvekillerinden bile gizlenmiştir ve hâlâ gizlenmektedir.
Çok sayıda milletvekili, bu İkiz İhanet Yasası’yla onaylanan uluslararası sözleşmelerin içeriğini bilmemektedir. Bakanlar bilmeden imzalamış, milletvekilleri bilmeden oy vermişlerdir.
Tayyip Erdoğan, 10 Aralık 2003 günü sorulan soru üzerine yalan söylemiş, Sözleşmelerin 1. maddelerinin içeriğini inkâr etmiştir. (Ulusal Kanal’ın 10 Aralık 2003 günlü görüntülü haberi ve Yeniçağ gazetesi 11 Aralık 2003)
Bilindiği üzere her iki sözleşmenin ilk maddesinde, “Bütün halklara kendi kaderlerini tayin hakkı’ tanınmaktadır.
Birkaçı dışında ve televizyonlar da, sözleşmelerin içeriğini kamuoyundan gizlemişler, kamuoyunun dikkatlerini çeşitli yöntemlerle başka yerlere çekmiştir, İhanet Yasası’nın üzeri yapay gündemlerle örneğin türbanla örtülmüştür.
Bu yasa, Türkiye’yi, etnik bölünme yasasıdır (I. ve II. Sözleşmeler, Madde 1).
Bu yasa, Türkiye’yi, ekonomik parçalara ayırma yasasıdır. (I. ve II. Sözleşmeler, Madde 1/2, I. Sözleşme, Madde 25)
Bu yasa, Türkiye’yi toplumsal parçalama yasasıdır (I. Sözleşme, Madde 2/2, II. Sözleşme Madde 2/1)
Bu yasa, Türkiye’nin devlet ve millet bütünlüğünü ayakaltına alma yasasıdır. (I. Sözleşme, Madde 1, 2, 25; II. Sözleşme, Madde 1, 2)
Bu yasa, Türkiye’nin devlet ve millet egemenliğini yok etme yasasıdır. (I. Sözleşme, Madde 5 ve 25)
Bu yasa, yabancı devletlere, “müdahale hakkı’ tanımaktadır (II. Sözleşme, Madde 40, 41)
Bu yasa, Lozan Antlaşması’nı delik deşik etmiştir (I. Sözleşme, Madde 1, 27)
Bu yasa, Anayasa’da özel himaye gören Devrim Kanunlarına son öldürücü darbeleri indirmektedir.
Bu yasa, Anayasa’yı ortadan kaldırma yasasıdır (I. Sözleşme, Madde 1, 2, 5, 13/3, II. Sözleşme, Madde 18/4, 27)
Bu yasa ABD’li Wilson’un Büyük Kürdistan ve Ermenistan hayalinin inşasının tuğlasıdır.
Bu yasa, Lozan Antlaşması’nı imzalamayan Evangelist Protestan Amerika’nın “Barbar ve Müslüman Türklerden” intikam alma isteğinin açık belgesidir.

Bu yasa, Bağımsızlık Savaşı’ndaki yenilgilerini unutmayan ve Türkleri asla affetmeyen emperyalizmin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne kurduğu en büyük tuzaktır.
Bu yasa, Büyük Orta Doğu Projesi’nin eş başkanlarının çirkin yüzüdür.
Bu yasa, TBMM eliyle, ulus devletin şah damarlarının kesilişinin ve başının giyotine götürülüşünün belgesidir.
Bu yasa, gaflet ve delaletin de ötesinde bir ihanet yasasıdır.
Ve TBMM’si ihanetin belgesini yasalaştırmıştır.
FİGEN ÖZEN


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder