Bu ülkeyi gericiliğin
elinden almak için "silaha" ihtiyacımız vardı. Gericiliği mahkûm edecek, onun sarıldığı silahları etkisiz kılacak,
toplum nezdinde hak ettiği şekilde itibarsızlaştıracak bir saldırıyı örgütlememiz
gerekiyordu.
Bunu sol yapabilirdi.
Yüzlerce yıllık sömürüde
güçlü kökleri olan, ağaların, şeyhlerin, müftülerin, şeyhülislam ve beylerin
devrettiği örgütlere dayanan İslamcılığı, "mütedeyyin vatandaşın masum inançları" olarak yutturanlar,
örgütlü alçaklığı neredeyse bir folklorik öğe olarak sunanlar sol sosyetenin
yakın dostlarıydı.
Örgütlü sol gitmiş, sol
sosyete gelmişti.
Örgüt kaçkını gurmeler,
hedonist(bedensel hazcı) zengin çocukları "Marksizm’in medar -ı iftihar!" ilan
edildi. Murat Belge, Ömer Laçiner, Nilüfer Göle, Hilmi Yavuz, Her türden
"sol entelektüel"in temel özelliği örgüte uzak, sosyeteye yakın
olmalarıydı.
Anti-Kemalist
liberallerden ibaret de değildi bu tablo.
Emre Kongarların, Toktamış
Ateşlerin, sarı zeybek uzmanı Can Dündarların doldurduğu alanı bu parsellemeden
ayrı düşünebilir miyiz?
Sol sosyete, "sen benim sırtımı kaşı, ben senin sırtını
kaşıyayım" şiarıyla birbirini övüyor, bir övgücüler çemberi içinde
"sol düşünceye" yön veren sosyeteler oluşuyordu.
Yıllar önce Edebiyat
Dostları'nın pek güzel resmettiği gibi, bunlar sandıklarda sakladıkları eski
resimleri çıkartıp tanıdık ünlüleri göstermek ve illaki kendilerini işaretlemek
huyuna sahip bir "kitleyle" yaşayıp gidiyordu. Aralarına cezaevi
görmüş, eza çekmiş ve eza çekenlerin şiirlerini işkenceli mürekkeplerle
yazmaktan başka işi olmayanları da alınca, vicdan sorunu da çözülüyordu
Anti-Kemalist liberaller
de, batıcı millici statükocular da aynı işi gördü.
Solu silahsızlandırdılar.
Cumhuriyet gazetesinin
son 30 yılda "yetiştirdiği" isimlerin çeşitliliği ve bu gazetenin
dümenine yerleşen (bazen tek başlarına, bazen başka birilerinin dizlerinin
üstünde) isimlerdeki eğilim bolluğu da bu açıdan sembolik değer taşıyor.
Gün geldi, "sağ
soldur, sol da sağ" dediler, "Müslüman kadının modern özgürlük
kavgasıdır türban" buyurdular, "Latin Amerika'da var, bizde niye
olmasın. Devrimci teoloji! Ali Şeriatı falan," dediler,
Gün geldi, "Komünizm bir ideoloji olduğu için
çöktü, ideolojileşmeyi reddeden Atatürkçülük ise sapasağlam yerinde"
buyurdular, "zamansız ve zorlama
devrimlerin Sovyet ülkelerine acılar çektirip, yıllar kaybettirdiğini" anlattılar.
Kimi Hanya'yı gördü, kimi
Konya'yı. Kimi hatasından döndü. Kimi gözünü Brüksel'e kilitledi.
Peki şimdi?
Şimdi bize düşen hızla
donanmaktır.
Bizim boşalttığımız, bizi
çıkardıkları yerde büyük bir bataklık var şimdi.
Gün, o bataklığı
temizleme günüdür.
BOYUN EĞME Sayı:56
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder