AKP’nin
ve o kafadakilerin meşru kabul ettiği tek hukuk İslam hukuku. Dolayısıyla laik
değiller.
Bunu
ben söylemiyorum. Kendileri her fırsatta vurguluyorlar.
Anayasa
Mahkemesinin kararı var. 2008’de Anayasa Mahkemesi “AKP’nin laiklik karşıtı
eylemlerin odağı” olduğuna karar verdi. Ceza olarak da “Hazine yardımını”
kesti!
Karar
kesindir, geçerlidir, halen yürürlüktedir. AKP adlı islamofaşist parti, Türkiye’de
laiklik karşıtı eylemlerin odağı, laikliğin düşmanı bir partidir. Bu yalnızca
siyasi bir tespit değil, Anayasa Mahkemesi kararıdır.
Sadece
bu değil. AKP, bu özelliğini hiç gizlemedi. Bu partinin milletvekili olan TBMM
Başkanı İsmail Kahraman, anayasada laiklik ilkesinin olmaması gerektiğini
savundu.
Şimdi
de eylemlerine devam ediyorlar: Evlilik yaşını islam hukukunun öngördüğü
biçimde düzenlemek istiyorlar. Dinsel nikahı, resmi nikahın yerine geçirmek
istiyorlar. Ülkemizi en köktenci, en radikal biçimde islamize etmeye
çalışıyorlar. Tarikatları, cemaatleri toplumsal yaşamın her alanında hakim
kılmak için ellerinden geleni yapıyorlar.
Bu
partinin kurucularından 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 1980 yılında kendisi 30
yaşındayken, 15 yaşında bir çocukla evlendi… Öyle ya, Türk Ceza Yasası 18
yaşını doldurmamış herkesi çocuk kabul eder. Hayrünnisa Özyurt, 30 yaşındaki
Abdullah Gül’le evlendiğinde henüz 15 yaşında bir çocuktu.
AKP’den,
AKP zihniyetinden, hukuk deyince akıllarına yalnızca islam fıkhı ve hukuku
gelen anlayıştan, laikliği ve laik düşünceyi düşman belleyenlerden “çocuk
yaştaki evlilikleri durdurmalarını” bekleyemeyiz.
Son
bir hafta içinde yaşananlara bakın… Yasa dışı, hukuk dışı, laiklik dışı,
insanlık dışı bir öğrenci yurdunda, bir tarikat yurdunda 12 kişi cayır cayır
yandı… Cin hastanesi adı altında bir şarlatanlık merkezi çıktı ortaya… Hemen
ardından çeşitli kentlerden hacamat tedavisi, sülük tedavisi, cin çıkarma adı
altında bir takım umut pazarlama merkezlerinin açıldığı haberleri geldi... Diyanet’in
kuracağı afet ve acil müdahale merkezlerinde çadır, battaniye, ısıtıcının yanı
sıra sarık, cübbe, tesbih ve ilmihal de olacağını öğrendik!
İzmir’in
hastanelerinde “Hastalık bir definedir. Hastalık bir sabun gibi günahlarınızı
temizler” diyen broşürler dağıtılıyor. Tarikatların sağlık alanındaki vahşi
talanını ve saldırısını örtmek, gizlemek için “propaganda” adı altında düpedüz
baskı yapıyorlar…
Fal
kahveleri pıtrak gibi çoğalıyor… Gazeteler, televizyonlar, internet, sosyal
medya, kitaplar, dergiler fal, muska, büyü, cinler, dualar, parapsikoloji,
ruhçuluk, medyumluk, telekinezi gibi safsataların mecrası haline getirildi…
Toplumsal
bir cinnet bu, uçsuz bucaksız bir çıldırı hali!
Böyle
bir ucubeliği yaratan, bu cinneti hazırlayan bir partiden, laiklik dilenilir
mi, aydınlanma beklenir mi, bilimsel düşünce istenir mi?
Aklın
sınırlarını zorlayan bu gelişmelerle ilgili kimi milletvekilleri “soru
önergesi” verip bakanlara soruyorlar: Bu laikliğe aykırı değil mi, şu
bilimselliğe aykırı değil mi…
Karşımızda
laikliğe düşman, bilimsel düşünceyle savaşan, kamusal insanı yok eden bir
zihniyet var zaten. Böyle bir zihniyetten laiklik, bilimsellik, kamusallık
talep edilebilir mi?
İnsan
aklının aydınlığını söndürmek isteyen AKP’den akılcılık beklenebilir mi?
“Ben
çobanım siz sürü” diyen bir anlayıştan yurttaşlık, cumhuriyet, erdem
istenebilir mi?
Anadolu’da
“Ananı belleyen kadı, kimi kime şikayet edeceksin” diye bir laf vardır…
Tarihsel olarak laikliğe, ilericiliğe, aydınlanmacılığa düşman kadrolardan
laiklik, ilericilik, aydınlanmacılık beklemek de ne ola ki!
Ve
bu karanlık dönemi, emperyalizmden ayırmak olası ve olanaklı değil.
Karanlık
dönemde, insan aklının aydınlığı söndürülmek istenir. Yapan, eyleyen, düşünen,
yaratan, değiştiren, dönüştüren insan yok edilmek istenir.
Mistifiye
edilmiş, itaat eden, boyun eğen, sorgulamayan, itiraz etmeyen, şükreden, boyun
eğen insan modeli üretilir ve yüceltilir.
İşte
bu nedenle…
Emperyalizm
ile dinsellik iç içedir. Dinsellik, emperyalizmin kolaylıkla yöneteceği insanı
yaratır; emperyalizm de yeniden ve yeniden dinselliği yaratır. Bu sarmal döngü,
birbirinden beslenerek böylece sürüp gider.
Emperyalizm,
insanı sürekli güçsüzleştirmek zorunda olduğu için dinseldir. Emperyalizm,
insanı sürekli edilgenleştirmek istediği için dinseldir. Emperyalizm, insanın
yaratıcı ve eyleyici potansiyelini yok etmek istediği için dinseldir.
Özgüvenin,
sorumluluğun, eylemselliğin, iradenin, özgür aklın olmadığı bir düzen,
kaçınılmaz olarak dinseldir.
Çünkü
emperyalizm, dinselliği, genişletilmiş ve derinleştirilmiş bir biçimde sürekli
ve yeniden üretmektedir.
İşte
“Emperyalizm özsel olarak dinseldir” derken, kastettiğimiz budur.
Emperyalizmin
olduğu yerde tarikatlar, tarikatların olduğu yerde acı, vahşet, kan ve gözyaşı
vardır.
"Ya
tarikat düzeni ya sosyalizm" diyoruz
ya hani... Tam da şunu diyoruz aslında: Ya Küba'daki gibi bebek ölümlerini
sıfırlarsın ya da Türkiye'deki gibi "Ölen bebeğiniz sizi cennete
götürecek" diye hastanelerde broşür dağıtırsın!
Dolayısıyla
AKP’den dileneceğimiz, AKP’den bekleyeceğimiz, AKP’den isteyeceğimiz bir
laiklik yok. AKP’yle ve AKP’nin temsil ettiği gerici değerlerle savaşarak,
mücadele ederek kazanacağımız bir laiklik var.
08/12/2016
Perşembe Ahmet Çınar
twitter.com/_ahmetcinar_
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder