Siyasi iktidar rant uğruna tüm doğal
güzellikleri yok ederken, ülkemizin cennet köşeleri de bundan payını
almaktadır. Orman Genel Müdürlüğü, ODTÜ Ormanı’nı Devlet Ormanı statüsüne
geçirmek için rapor hazırlayarak, harekete geçti. Böylece Ankara’da Atatürk Orman
Çiftliği’nden sonra başka bir orman alanı ile Eymir Gölü de talana uğrayacak,
doğal yeşilden hoşlanmayan siyasi iktidar ve Ankara Anakent Belediyesi yeni bir
rant kapısına kavuşacaktır.
Burdur’un Yeşilova ilçesinde bembeyaz kumsalı
ve turkuvaz renkli suyuyla ülkemizin Maldivleri olarak bilinen Salda gölü, bir
yeryüzü cenneti olarak kabul edilmektedir. Ancak bu doğa harikasını besleyen
tek kaynak olan Düden Çayı’na, Devlet Su İşleri tarafından sulama amacıyla
gölet yapımına başlandı. Dünyada Mars gezegeninin toprak yapısına benzerlik
gösteren iki noktadan biri olan Salda Gölü’nün, yapılacak gölet ile su seviyesi
azalacak, turkuvaz rengi yok olacak, kayaç ve toprak yapısı ile mavi-yeşil su
yosunlarıyla Mars özelliği taşıyan beyaz oluşumları da kararacaktır. Aynı
zamanda gölet yapımıyla su rejimi olumsuz etkileneceği için, gölde kirlilik
başlayacak ve buna bağlı olarak göldeki canlı türleri de yok olma tehlikesiyle
karşı karşıya kalacaktır.
Kırklareli’nin Demirköy ilçesinin İğneada
beldesindeki biyolojik çeşitliliğiyle tüm dünyanın ilgisini çeken Longoz (su
basar) Ormanları Milli Parkı’nın dibinde daha önce mahkeme kararıyla iptal
edilen çimento limanı projesi yeniden hayata geçirilmek isteniyor. AKP’ye
yakınlığıyla bilinen Limak Holding’e bağlı olduğu belirtilen Ada Liman
İşletmeciliği’nin, liman için hazırladığı Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED)
raporuna bakanlık olumlu görüş bildirdi. Limana giriş yapacak ağır taşıtlar
için yol ve köprü inşaatına başlanmıştır. Bu proje ile İğneada Körfezi ve
longoz ormanları günde 300 çimento kamyonunun geçeceği bir mezarlığa
dönüşecektir. Böylece plaj ve sahil alanı kapatılacak, balıkçılığa, doğa ve
deniz yaşamına da zarar verilecektir. Kısaca rant uğruna İğneada’nın ölüm
fermanı hazırlanmaktadır.
Ülkemizin tuz ihtiyacını yaklaşık %60 oranında
karşılayan, ülkemizin ikinci büyük ve en sığ gölü olan, tek benzeri ABD’de
bulunan Tuz Gölü ile çevresi için hayati önem taşıyan kaynakların yer aldığı
Konya Kapalı Havzası’ndaki yeraltı sularında, son 30 yılda ortalama 15 metre azalma
meydana gelmiştir. Göl kenarına açılan yeni tuz işletmeleri ile pek çoğu kaçak
olan yüz elli binden fazla yer altı su kuyusu, göldeki su rezervinin
azalmasındaki en büyük etkenlerdendir. Bunun sonucunda tuz üretimi azalacağı
gibi, bitki ve hayvanlar için doğal yaşam alanı da yok olacaktır.
Artvin'e yaklaşık dört kilometre uzaklıkta,
kent merkezinin yamaçlarında yer alan Cerattepe, ülkemizin ve dünyanın en
zengin bitki örtüsüne sahip orman alanlarından ve kuşların göç güzergahlarından
biridir. Bunun yanı sıra Cerattepe'nin altı Kafkasör Yaylası, sağ tarafı Hatila
Milli Parkı, sol tarafı Kent Ormanı ve arkası ise Atabarı kayak merkezidir.
Siyasi iktidarın gözde işadamlarından Mehmet
Cengiz’in sahibi olduğu Cengiz Holding şirketlerinden Eti Bakır AŞ, 2012
yılında Cerattepe'deki altın ve bakır maden işletmesini, ruhsat sahibi Özaltın
Şirketi'nden rödovans (kira geliri/maden hasılatı) anlaşması ile satın aldı.
Cerattepe’de madene karşı çıkan pek çok Artvinli, madenin olası çevresel
etkilerinden korkmaktadır. Artvin için Cerattepe’deki maden işletmesi en az
elli bin ağacın kesilmesi anlamına geldiği gibi altın işletmesinde kullanılacak
olan siyanürün, Artvin’in etrafındaki derelere ve yeraltı sularına karışma
riski de bulunmaktadır. Ayrıca burasının heyelan bölgesi olmasının madencilik
açısından ayrı bir sakınca oluşturduğu gözlerden kaçmamalıdır.
Bu maden işletmesine karşı olan Artvinlilerin
2013 yılında yaptığı yürütmeyi durdurma başvurusu nedeniyle süreç askıda kaldı.
2014 yılında burada maden işletilemeyeceğine dair karar yerel mahkemeden çıktı
ve Danıştay tarafından onaylandı. Danıştay'ın kararı üzerine şirket, ikinci bir
ÇED raporu aldı. Bu raporun olumlu olması nedeniyle şirket çalışmalara
başlamaya karar verdi. 2015 yılının ilk günlerinde Rize İdari Mahkemesi
tarafından ÇED olumlu raporunun iptal edilmesiyle firmanın Cerattepe’de altın
arama işi sona erdi. Mahkemenin iptal gerekçesinde “maden olursa Artvin biter”
kararına karşın, şirket birkaç değişiklikle 2 Haziran 2015 tarihinde yeni bir
ÇED raporu için onay alıp, buna dayanarak Cerattepe’de yer tespiti yapmaya
çalıştı.
Bunun üzerine Türkiye Barolar Birliği ve
TMMOB’nin desteklediği, 61 avukatın hazırladığı ve 760’dan fazla davacının
imzası bulunan dava dosyası, 8 Temmuz 2015 tarihinde Rize İdare Mahkemesi’ne,
“ÇED olumlu” raporunun yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle dava
açıldı. Ancak şirket mahkemenin karar vermesini beklemeden Cerattepe’ye adeta
saldırdı, ağaçları keserek, şantiye kurmaya başladı. Böylece madene karşı olan
Artvinliler Şubat 2016 tarihinden beri, 1700 metre rakımda kurulan bir kulübede
gece ve gündüz nöbet tutmaya başladılar. Bu arada güvenlik güçlerinin her türlü
baskı ve zorbalığına karşı direndiler.
Rize İdare Mahkemesi, bölgede 14 Mart 2016
tarihinde bilirkişi heyeti ile inceleme yaptı. Mahkeme, Cerattepe’deki
madencilik faaliyetleri için tarafları son kez 19 Eylül 2016 tarihinde dinledi
ve ertesi gün 20 Eylül 2016 tarihinde, Danıştay'a temyiz yolunun açık olduğunu
bildirerek, ÇED iptal davasının reddine karar verdi.
“Bu milletin a.… koyacağız” ifadesiyle gündeme
gelen AKP’nin gözde işadamı Mehmet Cengiz’e, Seydişehir Alüminyum Fabrikası’nın
Seydişehir ve Antalya limanındaki tesislerini de peşkeş çekmişlerdi. Bu peşkeş
sonucunda verdiği parayı, sadece lojmanları satarak geri almıştı. Tesislerde
üretim durduğu gibi geri kalan tonlarca satışa hazır alüminyum ve araziler
yanına kar kalmıştı. Anayasa Mahkemesi’nin satışın iptali kararı da
uygulanmadı. Şimdi de İnebolu Limanı, Hopa Termik Santralı, Mardin’de fosfat
tesisleri bulunan iki parsel arazi, İstanbul Ortaköy’de 965 metrekarelik arsa
ve Eyüp Göktürk’teki 6 dönüm arazi için gözlerini dikmiş bekliyorlar. Bunların
hepsinin 76 milyon liraya alınacağı bilinmektedir. Bu talanları yapanların ve
aracı olanların tümünü yargılayıp, gasp ettiklerini geri almak ve zindanlara
koymak gerekir. Böylece “koymak” nasıl oluyor, herkes görmelidir. Siyasi
iktidarın yaptığı bu yağma anlayışı, bu talanları ve yalanları yıkmanın tek
yolunun, halkın örgütlü direnişinden geçeceği bilinmelidir..
Suay Karaman
İlk Kurşun Gazetesi, 10 Ekim 2016.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder