Laikliğe çağrı Birlikteliği
hareketi, Ensar Vakfı'nın dağıtılması ve KAİMDER'in feshi hakkında savcılığa
suç duyurusunda bulundu.
Laikliğe Çağrı
Birlikteliği’nin başvuru sonrası yaptığı basın açıklaması metnİ ve suç duyurusu
dilekçesi
“Siyasi partiler, günlük siyasi
faydaları için, adeta din sömürüsünün vazgeçilmez unsurları haline gelmiştir”
“Karaman’da Ensar Vakfı ve
KAİMDER’de barınmakta olan çocuklara yönelik cinsel istismar ve cinsel tacizi
de içine alanı eylemlerin gerçekleştiği, kamuoyunda yer almıştır.
Söz konusu tüzel kişilere ait
Karaman’da yurt olmadığı bildirilmiş ise de, çocukların bu tüzel kişilerin
sorumluluğu altında olan yerlerde anılan eylemlere muhatap oldukları, bu konuda
Karaman’da açılan ve ilk duruşması 20.4.2016 tarihinde yapılacak olan davanın
soruşturma sürecinde ortaya çıkmıştır.
İlköğretim çağındaki çocukların,
dernek ve vakıf yurtları ve evlerinde kalması ve barındırılması, ilgili mevzuat
uyarınca mümkün olmadığı gibi, bu durum 4721 sayılı Yasa yönünden de, dernek ve
vakıflar için yasak faaliyette bulunmak konusunu gündeme taşımaktadır.
Bu konu hakkında Laikliğe Çağrı
Birlikteliği içinde yer alanlar olarak;
Yaygın olarak rastlanan bu eylem
nedeniyle, yasak faaliyette bulunan Ensar Vakfı’nın dağıtılması, yöneticilerin
görevden alınması ve dava süresince kayyım atanması,
Yine ayrıca yasak faaliyette bulunan
KAİMDER’in feshi ve faaliyetten alıkonulması için dava açılması amacıyla Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulmuştur.
Ayrıca, görevlerini yerine
getirmeyerek, bu suçlara neden olan Karaman Valisi için Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı’na, Vakıflar Genel Müdürü ve Karaman İl Milli Eğitim Müdürü ve
diğer ilgili kamu görevlileri için de, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı yoluyla
Karaman Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulmuştur.
Bu arada demokrasinin vazgeçilmezi
tüm siyasi partilerin, günlük siyasal yararlar için, adeta din sömürüsünün
vazgeçilmez unsurları durumuna geldiği de üzülerek görülmektedir.
1989 yılına kadar Türkiye’de söz
konusu olmayan, 1994 yılından itibaren de miladi takvime göre kutlanmaya
başlayan ve bu yolla 23 Nisan’ın olduğu haftaya denk getirilerek, bu hafta
yaşanan duyguların dinsel gölgede bırakılmasını hedefleyen, bir HURAFEDEN
ibaret Kutlu Doğum Haftası’na da temelinden hiçbir partinin karşı koyamaz
olması, varlığı laiklik olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ise, kuruluş amacı
ile çatışır biçimde, bu hurafeyi yaşatma faaliyet ve kararlılığı içinde
bulunması, son derece kaygı vericidir.
Bu durum, din karşısında, partilerin
ne duruma geldiğinin, laikliğin ne durumda olduğunun da ifadesidir.
Türkiye’de 1989 yılına kadar böyle
bir haftanın olmamasının anlamı, kuşkusuz Türkiye’de 1989 yılına kadar
İslamiyet’in yaşanmadığı değil, o tarihe kadar böyle bir hurafenin ortaya
çıkmamış olmasından kaynaklanmaktadır.
Öte yandan, tüm dinsel günler hicri
takvime göre kutlanırken, işlemi etiketli bu haftanın miladi takvime göre her
yıl aynı tarihte kutlanması ise, hem çarpıklığı, hem de din sömürüsü yoluyla,
23 Nisan’ın perdelendiğini ayrıca ortaya koymaktadır. Yine Atlantik ötesinde
yaşayan kişinin doğum tarihinin de bu döneme denk gelmesi, ayrıca dikkat
çekicidir.
Geçtiğimiz hafta Diyanet İşleri
Başkanlığı’nın, Diyanet Vakfı’nın, bazı belediyelerin ve Ensar Vakfı’nın da yer
aldığı “2016 yılı Kutlu Doğum Haftası” etkinlikleri düzenlenmiştir. Bu
belediyeler, Ensar Vakfı’nın içerinde yer aldığı etkinlikten, Ensar Vakfı
ile ilgili konuların gündemden düşmemesi karşısında, bu vakıfla yan yana
görünmemek için söz konusu etkinliklerden çekildiklerini açıklamışlardır. Bunu
belirtirken de bu haftanın varlığını tartışmamışlardır. Bütün belediyeler,
partiler ve kurumlarda yaygın olan bu uygulama, anılan günün ilk kez kutlanmaya
başlandığı tarih gözetildiğinde, 25 yıl gibi kısa sürede söz konusu haftayı tartışmadan
benimseme hali söz konusudur. Bu haftanın varlığı, artık yozluk ve yobazlığın,
parti, ilke ve değer gözetilmediğinin de açık ve yeni bir örneği olmuştur.
Laiklik, yaşam hakkı demektir. Bu
nedenle bütün siyasi partilerin din sömürüsü karşısında sessiz kalmaması,
gereken tutumu açıkça takınması, laikliğin korunması yolunda her türlü gayreti
sergilemesi gerekmektedir.”
İŞTE O DİLEKÇE:
İSTANBUL
CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA İLETİLMEK ÜZERE
ANKARA
CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA
DAĞITILMASI İHBARINDA
BULUNAN
|
:
|
Ömer Faruk
Eminağaoğlu
|
DAĞITILMASI İSTENİLEN
|
:
|
ENSAR VAKFI
Süleymaniye Caddesi,
No:11, Süleymaniye, Fatih
|
KONU
|
:
|
Yasak faaliyette
bulunduğu sonradan anlaşılan Vakfın dağıtılmasına karar verilmesi
|
TALEP
|
|
4721 sayılı Yasa’nın
116/2 nci maddesi uyarınca yasak faaliyetlerde bulunduğu sonradan anlaşılan
vakfın, Cumhuriyet Savcısının başvurusu üzerine duruşma yapılarak
DAĞITILMASINA karar verilmesi,
4721 sayılı Yasa’nın
112 nci ve 5737 sayılı Yasa’nın 10/1 inci maddeleri uyarınca, Vakıf yönetim
organının, yürürlükteki mevzuata uymayarak neden olduğu ve süren “yasak
faaliyet” karşısında, bu organın görevinin açılacak dava süresince yerine
getirilmesi, Vakfın bu davada temsili ve davanın bu yolla yürütülmesi için
4721 sayılı Yasa’nın 426/3 üncü maddesi uyarınca kayyım görevlendirilmesinin
istenmesi
|
AÇIKLAMALAR
1- Ensar Vakfı 1979 yılında kurulmuş olup, halen yurdun
çeşitli yerlerindeki şubeleriyle birlikte faaliyette bulunmaktadır.
2- Ensar Vakfı hakkında, Bakanlar Kurulu'nun 16.08.2012
tarih ve 2012/3582 sayılı kararı ile kamu yararına çalışan vakıf kararı da alınmıştır.
3- Karaman’da, Ensar Vakfı’ndaki oldukça fazla sayıda
çocuğun cinsel istismara uğradığı ortaya çıkmış, bu konuda adli süreç
başlamıştır.
4- Bu soruşturma sürecinde, Ensar Vakfı bünyesindeki
yurtlarda, ilköğretim çağındaki çocukların kaldığı gerçeği de ortaya çıkmıştır.
5- 3.1950 tarih ve 5661 sayılı Yüksek Öğrenim Öğrenci
Yurtları ve Aşevleri Hakkındaki Yasa’ya Ek Yasa’nın 1 inci maddesi,
yükseköğretim ile ilgili olarak gerçek ve tüzel kişiler tarafından, yemekli ve
yemeksiz olarak, milli eğitim Bakanlığı’nın izniyle yurt açılabileceği
belirtilmiştir.
6- 8.2011 tarih ve 652 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı’nın
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin (KHK), 11.10.2011
tarih ve 662 sayılı KHK 78 inci maddesiyle değişik 13/1-b maddesinde, Özel
Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü’nün görevleri arasında, “Her kademedeki
öğrencilere yönelik dernek ve vakıflar ile gerçek ve diğer tüzel kişilerce
açılacak veya işletilecek yurt, pansiyon ve benzeri kurumların açılması, devri,
nakli ve kapatılmasıyla ilgili esasları belirlemek ve denetlemek” konusu da
sayılmıştır.
7- 11.2004 tarihli Özel Öğrenci Yurtları Yönetmeliği’nin
1 inci maddesinde, bu Yönetmeliği’nin ortaöğretim ve yükseköğretim kurumlarında
öğretim gören öğrencilere hizmet veren özel öğrenci yurtlarına yönelik olduğu
vurgulanmıştır.
8- Bu düzenlemeler uyarınca, özel hukuk tüzel kişiliği
olan vakıfların, ilköğretim kapsamındaki öğrencileri yurtlarında barındırmaları
söz konusu olamaz. Bunun aksi, vakıflar için yasak faaliyet kapsamında kalmaktadır.
9- 3.1986 tarihli Vakıflar Genel Müdürlüğü Öğrenci
Yurtları Yönetmeliği, 13.11.1995 tarihli Yetiştirme Yurtlarının Kuruluş ve
İşleyişine İlişkin Yönetmelik, 07.4.2012 tarihli Diyanet İşleri Başkanlığı
Kuran Eğitim ve Öğretimine İlişkin Yurtlar ile Öğrenci Yurt ve Pansiyonları
Yönetmeliği’ne dayanılarak ta, yine özel hukuk tüzel kişileri olan vakıfların,
ilköğretim çağındaki öğrencileri, bu yurtlarda barındırmaları söz konusu
olamaz.
10- Ensar Vakfı, vakıf senedinden hareketle
faaliyetlerde bulunurken, ilköğretim kapsamındaki öğrencilere yurt hizmeti
vermesi olanaklı değilken ve bu durum yasak faaliyet kapsamında kalmasına
rağmen, bu nitelikte faaliyetlerde bulunmuştur.
11- Ensar Vakfı konusunda, denetim ve yönetim organları,
yasak faaliyet niteliğindeki eylemlerin önlenmesi için görevlerini yerine
getirmemişlerdir. Bu durum, anılan faaliyetlerin sürmesine neden olmuştur.
12- Yönetim organı, davada Vakfı temsil edecek olup,
aynı zamanda kusurlu hareket etmekle, bu durumun sürmesine neden olmakla, bu durumun
sürmemesi için, anılan organın görevlerini yerine getirmek ve dava da vakfı
temsil etmek üzere 4721 sayılı Yasa’nın 426/3 üncü maddesi uyarınca kayyım
tayini yoluna gidilmesi gerekmektedir.
13 - Ayrıca Ensar Vakfı hakkında kamu yararı kararı
bulunması gözetildiğinde, bu Vakıf evlerinde hapis cezasını gerektiren suçların
işlenmesi ve yasak faaliyetlerin gerçekleşmesi, bu durumun yöneticilerin
görevlerini yerine getirmek bir yana, aksine hareket etmelerinden de
kaynaklaması gözetildiğinde, yöneticilerin görevlerinden uzaklaştırılması ve
dava süresince de, sadece dava ile sınırlı olmamak üzere, 5253 sayılı Yasa’nın
27/3-4 madde hükümlerinden hareketle kayyım atanması ve bu maddedeki sürecin
işletilmesi için ilgili kurumların resen harekete geçirilmesi de gerekmektedir.
14- Ensar Vakfı’nın yurt geneline yaygın yurtlarında, bu
yurtlarda barınma çağında olmayan çocukların kaldığı saptanmış, bu konudaki
haberler, kamuoyunda da yer almıştır.[1]
15- Ensar Vakfı’nda gerçekleşen taciz olayları hakkında
Karaman’da yürütülmekte olan soruşturmaya konu olayda, tacize uğrayan bu
çağdaki çocukların, anılan yurtlarda barındırıldığı, dosya içeriği ile
sabittir. Söz konusu olay hakkında açılan ve ilk duruşması 20.4.2016 tarihinde
yapılacak dava dosyası içeriği incelendiğinde, ayrıca dava dosyası kapsamındaki
kişilerin bu yönden beyanlarının alınması yoluna gidildiğinde, yasak faaliyet
net bir biçimde görülecektir.[2]
16- Bu durum yurt genelinde yaygın olup, yaygın olan bu
duruma gerek Vakfın organları yarattıkları denetimsizlik ile, gerekse
görevlerini yerine getirmemekle neden olmakta, bu yasak faaliyetleri ortadan
kaldırmamakta, ayrıca kamu birimlerinin denetimlerini yapmaması, Vakfın yasak
faaliyetleri kararlılıkla ve süreklilik taşıyarak sürdürmesine neden
olmaktadır.[3]
Gerek vakıf organlarının, gerek kamu birimlerinin görevlerini yerine getirmesi,
yasak faaliyeti ortadan kaldıracakken, özellikle vakıf organlarının olmak
üzere, yasak faaliyetlerin üzerine gidilmemesi, bu faaliyetlerin sürdürülmesi
amacını da yansıtmaktadır.
17- Bir dönem Milli Eğitim bakanlığı yapmış olan Ömer
Dinçer bile, beyanında söz konusu yurtlarda küçük çocukların kaldığını ifade
etmiş, bu yasak faaliyeti ortaya koymuştur.[4]
18 - Aynı nitelikteki eylemler, ayrıca KAİMDER’de de
meydana gelmiştir ki, anılan yaştaki çocukların KAİMDER evlerinde barınmaları
da yasak faaliyet niteliğindedir.[5]
19 - Davanın eylem yeri dışında, genel hükümler gereği
Vakıf merkezinin olduğu yerde de açılması olanaklıdır.
SONUÇ VE
İSTEK
20 - Yukarıda açıklanan nedenlerle;
21 - 4721 sayılı Yasa’nın 116/2 nci maddesi uyarınca yasak
faaliyetlerde bulunduğu sonradan anlaşılan Ensar Vakfı’nın, Cumhuriyet
Savcısının başvurusu üzerine duruşma yapılarak DAĞITILMASINA karar verilmesi,
22 - 4721 sayılı Yasa’nın 112 nci ve 5737 sayılı Yasa’nın
10/1 inci maddeleri uyarınca, Vakıf yönetim organının, yürürlükteki mevzuata
uymayarak neden olduğu ve süren “yasak faaliyet” karşısında, bu organın
görevinin açılacak dava süresince yerine getirilmesi, Vakfın bu davada temsili
ve davanın bu yolla yürütülmesi için 4721 sayılı Yasa’nın 426/3 üncü maddesi
uyarınca kayyım görevlendirilmesinin istenmesi,
23 - Talep edilmektedir.
24 - Saygılarımla. 18.4.2016 - Ömer Faruk Eminağaoğlu
[3]http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/504824/Tecavuz_skandalinin_gerceklestigi_ilin_Valisi__Haberim_yoktu.html
[4] http://sendika10.org/2016/04/bir-suclu-refleksi-ensar-akp-kurucusu-omer-dincerden-ensar-akp-elestirisi/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder