19 Nisan 2016 Salı

Laikliğe çağrı Birlikteliği: ENSAR VAKFI DAĞITILSIN!



Laikliğe çağrı Birlikteliği hareketi, Ensar Vakfı'nın dağıtılması ve KAİMDER'in feshi hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu.
Laikliğe Çağrı Birlikteliği’nin başvuru sonrası yaptığı basın açıklaması metnİ ve suç duyurusu dilekçesi
“Siyasi partiler, günlük siyasi faydaları için, adeta din sömürüsünün vazgeçilmez unsurları haline gelmiştir”
“Karaman’da Ensar Vakfı ve KAİMDER’de barınmakta olan çocuklara yönelik cinsel istismar ve cinsel tacizi de içine alanı eylemlerin gerçekleştiği, kamuoyunda yer almıştır.
Söz konusu tüzel kişilere ait Karaman’da yurt olmadığı bildirilmiş ise de, çocukların bu tüzel kişilerin sorumluluğu altında olan yerlerde anılan eylemlere muhatap oldukları, bu konuda Karaman’da açılan ve ilk duruşması 20.4.2016 tarihinde yapılacak olan davanın soruşturma sürecinde ortaya çıkmıştır.
İlköğretim çağındaki çocukların, dernek ve vakıf yurtları ve evlerinde kalması ve barındırılması, ilgili mevzuat uyarınca mümkün olmadığı gibi, bu durum 4721 sayılı Yasa yönünden de, dernek ve vakıflar için yasak faaliyette bulunmak konusunu gündeme taşımaktadır.
Bu konu hakkında Laikliğe Çağrı Birlikteliği içinde yer alanlar olarak;
Yaygın olarak rastlanan bu eylem nedeniyle, yasak faaliyette bulunan Ensar Vakfı’nın dağıtılması, yöneticilerin görevden alınması ve dava süresince kayyım atanması,
Yine ayrıca yasak faaliyette bulunan KAİMDER’in feshi ve faaliyetten alıkonulması için dava açılması amacıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulmuştur.
Ayrıca, görevlerini yerine getirmeyerek, bu suçlara neden olan Karaman Valisi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na, Vakıflar Genel Müdürü ve Karaman İl Milli Eğitim Müdürü ve diğer ilgili kamu görevlileri için de, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı yoluyla Karaman Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulmuştur.
Bu arada demokrasinin vazgeçilmezi tüm siyasi partilerin, günlük siyasal yararlar için, adeta din sömürüsünün vazgeçilmez unsurları durumuna geldiği de üzülerek görülmektedir.
1989 yılına kadar Türkiye’de söz konusu olmayan, 1994 yılından itibaren de miladi takvime göre kutlanmaya başlayan ve bu yolla 23 Nisan’ın olduğu haftaya denk getirilerek, bu hafta yaşanan duyguların dinsel gölgede bırakılmasını hedefleyen, bir HURAFEDEN ibaret Kutlu Doğum Haftası’na da temelinden hiçbir partinin karşı koyamaz olması, varlığı laiklik olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ise, kuruluş amacı ile çatışır biçimde, bu hurafeyi yaşatma faaliyet ve kararlılığı içinde bulunması, son derece kaygı vericidir.
Bu durum, din karşısında, partilerin ne duruma geldiğinin, laikliğin ne durumda olduğunun da ifadesidir.
Türkiye’de 1989 yılına kadar böyle bir haftanın olmamasının anlamı, kuşkusuz Türkiye’de 1989 yılına kadar İslamiyet’in yaşanmadığı değil, o tarihe kadar böyle bir hurafenin ortaya çıkmamış olmasından kaynaklanmaktadır.
Öte yandan, tüm dinsel günler hicri takvime göre kutlanırken, işlemi etiketli bu haftanın miladi takvime göre her yıl aynı tarihte kutlanması ise, hem çarpıklığı, hem de din sömürüsü yoluyla, 23 Nisan’ın perdelendiğini ayrıca ortaya koymaktadır. Yine Atlantik ötesinde yaşayan kişinin doğum tarihinin de bu döneme denk gelmesi, ayrıca dikkat çekicidir.
Geçtiğimiz hafta Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, Diyanet Vakfı’nın, bazı belediyelerin ve Ensar Vakfı’nın da yer aldığı “2016 yılı Kutlu Doğum Haftası” etkinlikleri düzenlenmiştir. Bu belediyeler, Ensar Vakfı’nın içerinde yer aldığı etkinlikten,  Ensar Vakfı ile ilgili konuların gündemden düşmemesi karşısında, bu vakıfla yan yana görünmemek için söz konusu etkinliklerden çekildiklerini açıklamışlardır. Bunu belirtirken de bu haftanın varlığını tartışmamışlardır. Bütün belediyeler, partiler ve kurumlarda yaygın olan bu uygulama, anılan günün ilk kez kutlanmaya başlandığı tarih gözetildiğinde, 25 yıl gibi kısa sürede söz konusu haftayı tartışmadan benimseme hali söz konusudur. Bu haftanın varlığı, artık yozluk ve yobazlığın, parti, ilke ve değer gözetilmediğinin de açık ve yeni bir örneği olmuştur.
Laiklik, yaşam hakkı demektir. Bu nedenle bütün siyasi partilerin din sömürüsü karşısında sessiz kalmaması, gereken tutumu açıkça takınması, laikliğin korunması yolunda her türlü gayreti sergilemesi gerekmektedir.”
İŞTE O DİLEKÇE:
İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA İLETİLMEK ÜZERE 
ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA
DAĞITILMASI İHBARINDA BULUNAN
:
Ömer Faruk Eminağaoğlu

DAĞITILMASI İSTENİLEN

:
ENSAR VAKFI
Süleymaniye Caddesi, No:11, Süleymaniye, Fatih

KONU
:
Yasak faaliyette bulunduğu sonradan anlaşılan Vakfın dağıtılmasına karar verilmesi

TALEP

4721 sayılı Yasa’nın 116/2 nci maddesi uyarınca yasak faaliyetlerde bulunduğu sonradan anlaşılan vakfın, Cumhuriyet Savcısının başvurusu üzerine duruşma yapılarak DAĞITILMASINA karar verilmesi,

4721 sayılı Yasa’nın 112 nci ve 5737 sayılı Yasa’nın 10/1 inci maddeleri uyarınca, Vakıf yönetim organının, yürürlükteki mevzuata uymayarak neden olduğu ve süren “yasak faaliyet” karşısında, bu organın görevinin açılacak dava süresince yerine getirilmesi, Vakfın bu davada temsili ve davanın bu yolla yürütülmesi için 4721 sayılı Yasa’nın 426/3 üncü maddesi uyarınca kayyım görevlendirilmesinin istenmesi

AÇIKLAMALAR
1- Ensar Vakfı 1979 yılında kurulmuş olup, halen yurdun çeşitli yerlerindeki şubeleriyle birlikte faaliyette bulunmaktadır.
2- Ensar Vakfı hakkında, Bakanlar Kurulu'nun 16.08.2012 tarih ve 2012/3582 sayılı kararı ile kamu yararına çalışan vakıf kararı da alınmıştır.
3- Karaman’da, Ensar Vakfı’ndaki oldukça fazla sayıda çocuğun cinsel istismara uğradığı ortaya çıkmış, bu konuda adli süreç başlamıştır.
4- Bu soruşturma sürecinde, Ensar Vakfı bünyesindeki yurtlarda, ilköğretim çağındaki çocukların kaldığı gerçeği de ortaya çıkmıştır.
5- 3.1950 tarih ve 5661 sayılı Yüksek Öğrenim Öğrenci Yurtları ve Aşevleri Hakkındaki Yasa’ya Ek Yasa’nın 1 inci maddesi, yükseköğretim ile ilgili olarak gerçek ve tüzel kişiler tarafından, yemekli ve yemeksiz olarak, milli eğitim Bakanlığı’nın izniyle yurt açılabileceği belirtilmiştir.
6- 8.2011 tarih ve 652 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin (KHK), 11.10.2011 tarih ve 662 sayılı KHK 78 inci maddesiyle değişik 13/1-b maddesinde, Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü’nün görevleri arasında, “Her kademedeki öğrencilere yönelik dernek ve vakıflar ile gerçek ve diğer tüzel kişilerce açılacak veya işletilecek yurt, pansiyon ve benzeri kurumların açılması, devri, nakli ve kapatılmasıyla ilgili esasları belirlemek ve denetlemek” konusu da sayılmıştır.
7- 11.2004 tarihli Özel Öğrenci Yurtları Yönetmeliği’nin 1 inci maddesinde, bu Yönetmeliği’nin ortaöğretim ve yükseköğretim kurumlarında öğretim gören öğrencilere hizmet veren özel öğrenci yurtlarına yönelik olduğu vurgulanmıştır.
8- Bu düzenlemeler uyarınca, özel hukuk tüzel kişiliği olan vakıfların, ilköğretim kapsamındaki öğrencileri yurtlarında barındırmaları söz konusu olamaz. Bunun aksi, vakıflar için yasak faaliyet kapsamında kalmaktadır.
9- 3.1986 tarihli Vakıflar Genel Müdürlüğü Öğrenci Yurtları Yönetmeliği, 13.11.1995 tarihli Yetiştirme Yurtlarının Kuruluş ve İşleyişine İlişkin Yönetmelik, 07.4.2012 tarihli Diyanet İşleri Başkanlığı Kuran Eğitim ve Öğretimine İlişkin Yurtlar ile Öğrenci Yurt ve Pansiyonları Yönetmeliği’ne dayanılarak ta, yine özel hukuk tüzel kişileri olan vakıfların, ilköğretim çağındaki öğrencileri, bu yurtlarda barındırmaları söz konusu olamaz.
10- Ensar Vakfı, vakıf senedinden hareketle faaliyetlerde bulunurken, ilköğretim kapsamındaki öğrencilere yurt hizmeti vermesi olanaklı değilken ve bu durum yasak faaliyet kapsamında kalmasına rağmen, bu nitelikte faaliyetlerde bulunmuştur.
11- Ensar Vakfı konusunda, denetim ve yönetim organları, yasak faaliyet niteliğindeki eylemlerin önlenmesi için görevlerini yerine getirmemişlerdir. Bu durum, anılan faaliyetlerin sürmesine neden olmuştur.
12- Yönetim organı, davada Vakfı temsil edecek olup, aynı zamanda kusurlu hareket etmekle, bu durumun sürmesine neden olmakla, bu durumun sürmemesi için, anılan organın görevlerini yerine getirmek ve dava da vakfı temsil etmek üzere 4721 sayılı Yasa’nın 426/3 üncü maddesi uyarınca kayyım tayini yoluna gidilmesi gerekmektedir.
13 - Ayrıca Ensar Vakfı hakkında kamu yararı kararı bulunması gözetildiğinde, bu Vakıf evlerinde hapis cezasını gerektiren suçların işlenmesi ve yasak faaliyetlerin gerçekleşmesi, bu durumun yöneticilerin görevlerini yerine getirmek bir yana, aksine hareket etmelerinden de kaynaklaması gözetildiğinde, yöneticilerin görevlerinden uzaklaştırılması ve dava süresince de, sadece dava ile sınırlı olmamak üzere, 5253 sayılı Yasa’nın  27/3-4 madde hükümlerinden hareketle kayyım atanması ve bu maddedeki sürecin işletilmesi için ilgili kurumların resen harekete geçirilmesi de gerekmektedir.
14- Ensar Vakfı’nın yurt geneline yaygın yurtlarında, bu yurtlarda barınma çağında olmayan çocukların kaldığı saptanmış, bu konudaki haberler, kamuoyunda da yer almıştır.[1]
15- Ensar Vakfı’nda gerçekleşen taciz olayları hakkında Karaman’da yürütülmekte olan soruşturmaya konu olayda, tacize uğrayan bu çağdaki çocukların, anılan yurtlarda barındırıldığı, dosya içeriği ile sabittir. Söz konusu olay hakkında açılan ve ilk duruşması 20.4.2016 tarihinde yapılacak dava dosyası içeriği incelendiğinde, ayrıca dava dosyası kapsamındaki kişilerin bu yönden beyanlarının alınması yoluna gidildiğinde, yasak faaliyet net bir biçimde görülecektir.[2]
16- Bu durum yurt genelinde yaygın olup, yaygın olan bu duruma gerek Vakfın organları yarattıkları denetimsizlik ile, gerekse görevlerini yerine getirmemekle neden olmakta, bu yasak faaliyetleri ortadan kaldırmamakta, ayrıca kamu birimlerinin denetimlerini yapmaması, Vakfın yasak faaliyetleri kararlılıkla ve süreklilik taşıyarak sürdürmesine neden olmaktadır.[3] Gerek vakıf organlarının, gerek kamu birimlerinin görevlerini yerine getirmesi, yasak faaliyeti ortadan kaldıracakken, özellikle vakıf organlarının olmak üzere, yasak faaliyetlerin üzerine gidilmemesi, bu faaliyetlerin sürdürülmesi amacını da yansıtmaktadır.
17- Bir dönem Milli Eğitim bakanlığı yapmış olan Ömer Dinçer bile, beyanında söz konusu yurtlarda küçük çocukların kaldığını ifade etmiş, bu yasak faaliyeti ortaya koymuştur.[4]
18 - Aynı nitelikteki eylemler, ayrıca KAİMDER’de de meydana gelmiştir ki, anılan yaştaki çocukların KAİMDER evlerinde barınmaları da yasak faaliyet niteliğindedir.[5]
19 - Davanın eylem yeri dışında, genel hükümler gereği Vakıf merkezinin olduğu yerde de açılması olanaklıdır.
SONUÇ VE İSTEK
20 - Yukarıda açıklanan nedenlerle;
21 - 4721 sayılı Yasa’nın 116/2 nci maddesi uyarınca yasak faaliyetlerde bulunduğu sonradan anlaşılan Ensar Vakfı’nın, Cumhuriyet Savcısının başvurusu üzerine duruşma yapılarak DAĞITILMASINA karar verilmesi,
22 - 4721 sayılı Yasa’nın 112 nci ve 5737 sayılı Yasa’nın 10/1 inci maddeleri uyarınca, Vakıf yönetim organının, yürürlükteki mevzuata uymayarak neden olduğu ve süren “yasak faaliyet” karşısında, bu organın görevinin açılacak dava süresince yerine getirilmesi, Vakfın bu davada temsili ve davanın bu yolla yürütülmesi için 4721 sayılı Yasa’nın 426/3 üncü maddesi uyarınca kayyım görevlendirilmesinin istenmesi,
23 - Talep edilmektedir.
24 - Saygılarımla. 18.4.2016 - Ömer Faruk Eminağaoğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder