Benjamin Franklin
Yabancıya
toprak satışı basit bir mülk satışı değildir; ekonomik ve politik, çok
önemli sakınca ve tehlikeleri vardır. AKP hükümeti ve Meclis’in, yasayı
çıkarırken, uygularken işin maliyet yönünü hiç hesaba katmadığı
anlaşılıyor.
I) EKONOMİK SAKINCALAR
A) Toprak
temel ekonomik kaynaktır, yerine yenisi konamayan kıt bir üretim
faktörüdür. Millî servetin bir unsurudur. Demek ki biz yabancıya toprak
satınca, ülkenin temel ekonomik kaynağını, üretim faktörünü, millî
servetini satmış oluyoruz. Öyleyse yabancıya toprak satışı bir millî servet kaybıdır.
Şöyle ki nasıl yabancıya satılan işletmelerimiz başka ülkelerin millî
servetine ekleniyorsa, toprak satışı yoluyla da bir üretim faktörü olan
topraklarımız yabancı devletlerin millî servetine eklenmiş oluyor. Buna
karşılık Türk devleti üretim faktörü açısından, millî servet açısından
aynı derecede fakirleşmiş oluyor.
B) Bir ülkeye topraklarını sattırma, sömürgeci Batı’nın, Emperyalizm’in tarihî bir aracıdır. Silahla teslim alınamayan Türkiye'nin tapusu parayla, Dolar’la, Avro’yla alınıyor. “Efendim, toprağı alıp götürmüyorlar ya”
savunmasının hiçbir geçerliliği yoktur. Tapuyu almak, toprağı alıp
götürmek demektir. Aslında emperyalistin toprağı götürmeye de ihtiyacı
yoktur, o ekonomik ve siyasal egemenliğini kurar. “Biz de oralarda
toprak alıyoruz” gerekçesi de, göründüğü kadar sağlam değildir. Bir Türk
Amerika’da ya da başka bir Batı ülkesinde yalnızca mülk sahibi olmak
için gayrimenkul alır. Oysa bir Amerikalı, bir İngiliz,.. öyle
olmayabilir. Çünkü bunlar emperyalist, sömürgeci, dünyanın çeşitli
bölgeleri hakkında politik hedefleri, gizli planları olan, tarihen
sabıkalı devletlerdir. Almanya’daki işçilerin bu ülkede mülk sahibi
olması da gerekçe olarak ileri sürülemez. Çünkü onların Alman toprakları
üzerinde hiçbir ideolojik emelleri yoktur. Almanya öyle değildir. Bu
devletin Ortadoğu’ya yönelik planları vardır. Üstelik oradaki Türkler
üzerinde sıkı bir Almanlaştırma politikası uygulamaktadır.
Yabancılara toprak satışı ile “ikiz ihanet yasaları”
da denilen İkiz Yasalar arasındaki çok yakın ilişki bu bakımdan
anlamlıdır. Günümüzdeki uygulama BOP’un da araçlarından biri olabilir.
Yahudiler
Türkiye’nin doğu bölgelerini vaat edilmiş toprak (Arzı Mev’ud) olarak
görüyorlar. İsrail'in, bir devlet olarak toprak satın alma yoluyla
kurulduğu gerçeği hatırdan çıkarılmamalıdır. GAP bölgesinde faaliyet
gösteren İsrail firmaları vardır. İsrailli firmalar, yerli ortaklar
edinme yoluna gitmektedir. Son zamanda bu çalışmalara Güneydoğumuzdaki
mayınlı bölgenin, bir İsrail firmasına kiralanması planı da eklenmiş
bulunuyor.
C)
Her hal ve şartta, toprak satışı yoksul ülkelerin, Türkiye’nin
aleyhinedir. Çünkü ülkelerin “yapısal farklılığı”, örneğin büyük gelir farklılıkları
hesaba katılmıyor. Bir Türk Batı ülkelerinde 1000 metrekare arazi satın
alana kadar, onlar benim ülkemde 100 000 metrekare arazi satın alır.
Kaldı ki bu da Türkiye’deki 20-30 bin kişinin bir ayrıcalığıdır.
Yabancılar ticarî amaçla da toprak satın almaktadır, gayrimenkul ticareti yapanlar vardır. Bu yoldan yurt dışına gelir transferi, döviz çıkışı da gerçekleşmiş oluyor.
D) Yabancılara tarım topraklarının
satılması son derecede yanlıştır. Elden çıkan alanlar Türkiye'nin en
nitelikli, en değerli topraklarıdır, yerleşim alanlarıdır. Uydu
aracılığıyla çekilen ayrıntılı haritalar sayesinde Türkiye'nin hangi
bölgesinde, hangi değerli madenin, hangi miktar ve kalitede mevcut
olduğuna dair bilgiler şüphesiz ki topraklarımızı satın alanlarda
mevcuttur. AKP hükümetinin iki uygulaması dikkat çekicidir: Bir yandan
Türk tarımı -IMF programları ve AB uyum yasaları ile- çökertiliyor,
Türk köylüsü çiftliğini çubuğunu satarak şehirlere göç etmeye
zorlanıyor; öbür yandan da yabancıların toprak satın almalarını
alabildiğine kolaylaştıran yasalar çıkartılıyor.
E)Yabancılar GAP
bölgemizden de toprak alıyor. Türkiye’nin su havzalarının yüzde 30’dan
fazlası bu bölgede... Önümüzdeki yıllarda su, petrolden daha önemli bir
konuma gelecektir. Büyük olasılıkla bir emperyal plan söz konusudur: Bir
takım odaklar tapu ellerine geçince, istediklerini yapacaklar. GAP
arazilerini kontrol altına alacak, kullanma hakkını elde etmiş
olacaklar. Bu da Türkiye’nin enerji boğazının sıkılması anlamına
geliyor.
F)Yabancılar
ticarî amaçla da toprak satın almaktadır, aralarında gayrimenkul
ticareti yapanlar vardır. Taşınmaz satıldıktan bir süre sonra, bu yoldan
yurt dışına gelir transferi, döviz çıkışı da başlamış oluyor.
II) POLİTİK SAKINCALAR
Toprağın ekonomik yönü kadar, siyasî yönü de önemlidir. Yabancıya satılması durumunda son derecede önemli maliyetler ortaya çıkar.
A) Ülke toprağının siyasî yönünün önemine Anayasa Mahkememiz şöyle parmak basmıştır: “Yabancının
Türkiye’de arazi ve emlak edinmesi salt bir mülkiyet sorunu olarak
değerlendirilemez. Toprak devletin vazgeçilmesi olanaksız temel unsuru,
egemenlik ve bağımsızlık simgesidir.” Yüce mahkeme bu hükmüyle, şunu demek istiyor: Toprak
bir millet için devlet olmanın temel şartıdır. Toprağı satmak devleti
satmaktır. Toprağından vazgeçmek, devletinden, egemenlik ve
bağımsızlığından vazgeçmek demektir.
Toprak satılarak Lozan deliniyor, ülkemizin güvenliği ve geleceği tehlikeye atılıyor.
B)Yabancı ülke şirketlerinin ve vatandaşlarının Türkiye’de toprak satın almalarının arkasında Rum ve Ermeni lobileri
de bulunmaktadır. Türkiye’den Batı ülkelerine göçmüş, o ülkelerin
vatandaşlığına girmiş Ermeni ve Rumların torunlarının Türkiye üzerinde
emelleri vardır. Bugün değişik adlarla dedelerinin bildikleri toprakları
ele geçirmeye çalışmaları olmayacak şey değildir. Bu şekilde
oluşturulacak yeni yerleşim birimlerinin, ilerde Türkiye’nin başına ne
sıkıntılar açabileceğini tahmin etmek zor değildir.
C) İki devlet, İsrail
ve Ermenistan, Türkiye’de, gizliden gizliye kendilerine en yakın
topraklara el koyma gayreti içinde görünüyor. Ermenistan Anayasası’nda
Türkiye toprakları üzerinde hak iddiaları yer almakta, Ermeni
Cumhurbaşkanlığı bayrağında Ağrı Dağı’nın resmi bulunmaktadır.
Yunanistan’ın
ise ünlü, Megalo İdea’sı var. Hepsi de Türkiye’ye yönelik olan 10
hedefinden 5’ini gerçekleştirmiştir. Geri kalan hedefler şunlardır: Batı
Anadolu’nun Yunanistan’a bağlanması, Karadeniz bölgesinde Pontus
devletinin yeniden kurulması, Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması,
Gökçeada ve Bozcaada’nın Yunanistan’a bağlanması, İstanbul’un geri
alınması ve Bizans’ın yeniden kurulması.
Şimdi
dikkat! Şu örneğe bakın: Çiftçilerimiz, özel bankalardan kredi
çekebilmek için tarla ve diğer gayrimenkullerini teminat olarak
gösteriyor. Cazip ödeme kolaylığı sunan bu bankalar, çiftçilerin
borçlarını ödeyememesi durumunda teminat gösterilen arazilere acımasızca
el koyuyorlar. Bundan daha da ilginci; Yunan sermayeli bir bankanın,
elemanlarını, Karadeniz'de özellikle köy ve yaylaları dolaştırarak çok
cazip tekliflerle kredi imkânı sunmasıdır. Yunan sermayeli bu bankalar
neden özellikle Karadeniz'i seçiyor? Pontus hedefleri ile ilgili
olabilir mi acaba?
D)Toprak satışının bir maliyeti de yeni azınlıklar yaratmasıdır. İş mülkiyet devriyle bitmiyor, etnik yığınlar zamanla ülkede yeni azınlık nüfuslar
oluşturur; belirli büyüklüklere ulaştıkça, her biri ekonomik ve siyasal
taleplerde bulunmaya başlar. Belli bir bölgede nüfus çoğunluğunu elde
eden yabancılar, yerel yönetimlerde ve ülke yönetiminde temsil edilme,
seçme ve seçilme hakkı taleplerinde bulunabilir.
AKP hükümeti bir ara “yurdun birçok yerinde yabancı kolonileri oluşturma”yı
planlamıştı. Bugün, yabancıya satılan toprakların bazı düzenlemelerle
koloniye dönüştürülmesine izin verilince, yarın o toprağın Türkiye
Cumhuriyeti topraklarıyla çevrilmiş “bir başka devlete ait toprak” yani “anklav”
halini alabileceğini unutmamak gerekir. Öte yandan, Akdeniz sahilleri
bugün kendiliğinden kolonileşme yolundadır. Kolonileşme olgusu misyonerlik faaliyetlerini de kolaylaştıracak ve artıracaktır.
E)Türkiye’nin kendine özgü kimi koşulları da yabancıya toprak satışını sakıncalı kılıyor. Ülkemizin jeopolitik konumu
ve potansiyeli dikkate alınmadan, Türkiye ile, örneğin Belçika'nın,
İspanya'nın veya İskandinav ülkelerinin jeopolitiği aynı tutularak
toprak satılması doğru değildir. Yabancıya ölçüsüzce toprak satışı
ülkemizin bölgesel veya uluslararası güç olma potansiyelini zayıflatır.
F) Yabancıya toprak satışı uluslararası sorunlara ve dış müdahaleye yol açabilir.
-Batılılar
için özel mülkiyetin “özel bir anlamı” vardır. “Özel mülkiyet” Batı’da,
bütün haklardan önde gelen, bütün haklardan önce tanınmış bir haktır.
Kutsaldır, dokunulmazdır. Yarın devletimizin herhangi bir kurumu; kamu
yararı, millî güvenlik veya iç hukuka (yani milli hukuka ki o da bu
gidişle kalırsa eğer) uygun başka bir sebeple, bir yabancının satın
aldığı taşınmazı kamulaştırmaya kalkarsa, sorun çok
büyük bir ihtimalle derhal uluslararası bir boyut kazanacak, doğrudan
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşınacaktır.
-Yurttaşları Türkiye'de toprak edinmiş devletler; bir süre sonra, yurttaşlarının mülkiyet haklarına sahip çıkma adına, Ankara'ya müdahale edip, bazı şeylerin yapılmasını veya yapılmamasını isteyebilir. Bu haklar, Türkiye’ye karşı birer iç işlerimize müdahale ve diplomasi aracına dönüştürülebilir. Söz konusu devletler, vatandaşlarını kendilerinin bölgesel politikalarında bir araç olarak kullanma yoluna gidebilir.
SONUÇ
Yabancıya
toprak satışının, ekonomik ve politik, 12 sakıncasını yukarda sıraladım
ve kısa kısa açıkladım. Daha başkaları da olabilir.
AKP
iktidarı on yıldır ülke topraklarını satarak kendine bir payanda
sağlıyor ama, bu yaptığı; ekonomiye, devletimize uzun dönemde çok büyük
zararlar verecek sonuçlar da içermektedir. Yerine başka finansman
kaynakları bularak, en kısa zamanda bu onur kırıcı uygulamadan
vazgeçmelidir. Basın, üniversiteler ve muhalefet partileri soruna
sürekli ilgi göstermeli, bilimsel araştırmaya dayalı katkılarda
bulunmalıdır.
Toprak satışlarından halkın haberi var mı? Merak ediyorum.
YanıtlaSil