16 Aralık 2015 Çarşamba

BU ŞARKI DEVRİM YİĞİTLERİNE ADANDI



Kiralık tabancalar ateşlendi ansızın
Daha dün gibiydi, gencecik döküldüler
Aralı dudaklarında bir mutlu gülümseyiş vardı
Çizgi çizgi özgürlüktü parıldayan yüzlerinde.

Gel bir bak, ta yakından
Daha dün gibiydi, ansızın vuruldular
Belki yirmi tetikti belki daha çok
Namlular utanmıştı insanlar değil
Namlular şaşkındı, bitkindi çaresiz.


Düştüler toprağa özgürce, korkusuz
Kurşun sesi değildi bir sevdalı gülüştü
Düştüler dimdik, özgürce, yalın
Öldüler ama çoğaldılar ölümsüz.

Gel bir bak yakından şu yiğitlere
Daha dün gibiydi acımasız devrildiler
Kan bir kara görüntüydü göğüslerinde
Ölüm çirkindi onlar güzelleştirdiler.

Yeniden yaratmak sesini orduların
Ufuklardan çizgi çizgi büyüyen
Savaşları çoğaltmak yüce düzen adına
Uykular bir daha kaçmasın diye
Sömürülmesin diye şu çocuk eller.

Gözyaşları yaraşmaz o ölülere
Onlar için en soylu örtüler gerek
Gerelim hıncımızı alev alev yeniden
Devrim şarkılarından haykıralım onlara.

Ölmediler onlar, ölmezler ki
Bu yadsınmaz gerçeği bilmedi satılmışlar
Onlar bir atardamardı halkların yüreğinde
Gecelerde yıldız yıldız tutuşan.

Unutma söz etmek yok gözyaşlarından
Yaylar şimdi daha güçle gerildi
Yarın adına göğüs göğüs kuşandık gecede
Gecede en yenilmez güç bizde gönendi
Ölüler koştular ordu ordu dağlardan
Ölüler ansızın içimizde dirildi.
Luis NIETO

15 Aralık 2015 Salı

Bir Haber "CHP’li Nazlıaka ATATÜRK’ü sildi!" - Bir yorum "İki Kemal""



ÖNCE TURKTIME WEB SİTESİNDE TALAT ATİLLA’NIN HABERİNİ OKUYALIM.
Anamuhalefet partisi CHP’de sular bir türlü durulmuyor.  Kongre telaşınıatlatmaya çalışan partide yaşanan son gelişme ise tam anlamıyla parmakıssırtacak türden.Başrolünde CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın olduğu akıl almaz olayşöyle gelişti;Kısa bir süre önce 10’a yakın CHP Milletvekilinin koyu sohbetine dışarıdankatılan CHP’li Nazlıaka, kısa bir selamlaşmadan sonra, “Arkadaşlar bugünilginç bir olay yaşadım”  sözleri ile CHP’li milletvekiliarkadaşlarının dikkatini çekmeyi başardı.Meraklı gözlerle Aylin Nazlıaka’ya yüzlerini çeviren vekiller, Nazlıaka’nın şusözleri ile şoka girdiler;“Atatürk’ün resmini duvardan indirdim!”Şaşkınlıkla birbirlerinin suratlarına bakan vekillerden birisi, “Nasılyani?” diye sorunca, CHP’li Nazlıaka şöyle devam etti;“Bir CHP milletvekili arkadaşımın TBMM’deki odasını ziyaret ettim. Çayiçerken gözüme Atatürk’ün büyük bir fotoğrafı çarptı. Bardağı masaya koydum.Yavaşça fotoğrafın olduğu yere giderek indirdim.”İlk şaşkınlığı üzerinden atan Marmara bölgesinden bir CHP MilletvekiliNazlıaka’ya, “Neden yaptın?”  diye sorunca, CHP’liNazlıaka’nın yanıtı CHP’li Milletvekillerinin şaşkınlıklarını doruğa çıkarır;“Yeni şeyler söylemek lazım!”CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka, bu sözlerinin CHP’li vekillerderahatsızlık uyandırdığını hissedince, “Ben indirdim ama daha sonrakendisi (CHP’li vekili kastediyor) yeniden astı!” diye yanıtlar.NOT: Aylin Nazlıaka’nın 10 civarında milletvekili huzurundagerçekleşen olayı yalanlaması durumunda bu olaya şahit olan CHP’limilletvekilleri olayı doğrulayacaktır. CHP Milletvekilleri sessiz kalırsa, buolayın görgü tanığı CHP Milletvekillerini biz açıklayacağız.TALAT ATİLLA/TURKTIME

VE YORUM

14 Aralık 2015 Pazartesi

MEB, TÜRGEV'e peşkeş çekiliyor



17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmasında sıkça adı geçen TÜRGEV'în bir skandala daha imza attığı ortaya çıktı.
HABERDAR / ÖZEL / Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İtalya'ya yerleşen oğlu Bilal Erdoğan'ın başında olduğu TÜRGEV'in Kasım ayında Milli Eğitim Bakanlığı ile bir anlaşmaya imza attığı ortaya çıktı.

Anlaşmaya göre, TÜRGEV MEB'in bütün kurum ve kuruluşlarını istediği gibi kullanacak ve masraflar da Milli Eğitim Bakanlığı tarafından karşılanacak.

PARA MİLLİ EĞİTİM'DEN ÇIKACAK

İmzalanan protokol MEB-TÜRGEV işbirliğinde öğrencilere sosyal, kültürel, sportif, mesleki ve teknik kurslar düzenlenmelerini kapsıyor. Ancak protokolde dikkat çeken maddeler var.

Protokolün 7. maddesi ile açılacak kurslarla ilgili her türlü planlama, uygulama ve organizasyon ile eğitimcileri görevlendirme ve ücretlerini ödeme sorumluluğunun Milli Eğitime ait olduğu ifade ediliyor.

TÜRGEV'İN MEB'İN BÜTÜN MEKANLARINI KULLANABİLECEK

Protokolün 12. maddesi ile de söz konusu faaliyetlerin Milli Eğitime ait mekânlarda yapılabileceği söyleniyor. Bu imtiyaz başka hiçbir dernek, vakıf ya da benzer bir kurum ya da kuruluşa bugüne kadar tanınmamıştır.

TÜRGEV'E DÜŞEN TEK İŞ ÖĞRENCİ BULMAK

Tüm bu anlaşma maddeleri göz önüne alındığında TÜRGEV’e sadece öğrenci bulma sorumluluğunun kaldığı anlaşılıyor.

KAMU PARASIYLA TÜRGEV'E AYRICALIK

 Bu imtiyazların yanı sıra sertifikaların Milli Eğitimce düzenleneceği ve MEB logosunun kullanılacağı ifade ediliyor. Yani kamu parasıyla Bilal Erdoğan'ın başında olduğu TÜRGEV'e yardım edilmesinin önü açılarak haksız rekabete zemin hazırlanıyor.

Diğer yandan TÜRGEV’in kursiyerleri hangi kriterlere göre seçeceği de belirlenmemiş olduğundan suistimale açık keyfi bir alan oluşturulmuştur.    

Ayrıca protokolün  11. Maddesi ile “bu protokol dışında da eğitim alanında ortak projeler uygulanabileceği” belirtilerek zaten kapsamı oldukça geniş olan protokol, MEB Bütçesine olası etkisi dahi hesaplanmadan, neredeyse sınırsız bir alana taşınmıştır.
14 Aralık 2015 Pazartesi
http://www.haberdar.com/egitim/meb-turgev-e-peskes-cekiliyor-h9588.html?mnst=2525
İŞTE TÜRGEV İLE MEB'İN İMZALADIĞI O PROTOKOL





“SİVİL ANAYASA” LAFININ TARİHÇESİ



“Sivil anayasa” diye bir anayasa türü yoktur.
Sivil, yurttaşların yaşayışı ile ilgili konular anlamına gelir. Anayasa denen en üst yasanın kendisi doğrudan doğruya bu anlama geldiği için, anayasacılığın anavatanı ve bu “civil” sözcüğünün de kaynak yeri olan Batı ülkelerinde “sivil anayasa” (civil constitution) diye bir şeyden söz etmek, saçmalamak anlamına gelir.
Saçmalamanın derecesini, bu sözcüğün karşıtının bizde olduğu gibi “askeri” değil de, devlete ait olan konuları anlatan “siyasal” olduğunu anımsatarak da gösterebiliriz. Anayasa hukukunda “siyasal anayasa” diye bir türden söz etmek ne kadar anlamsız ise, “sivil anayasa” gibi bir şeyden söz etmek de o kadar anlamsızdır.
*
Madem öyle, bizde bu laf nereden çıktı?
Kim ortaya çıkardı? Ne anlamda kullandı? Nasıl Yeni Anayasacılık etiketi haline nasıl geldi? Bir deli kuyuya taş atmış örneğinde olduğu gibi, bu sorularla uğraşmak zorundayız.
Saptayabildiklerim şunlardır:
1999 yılında bir “Sivil Anayasa Girişimi” platformu kurulmuştu; bunlar “kendi anayasamızı kendimiz yapalım” diyorlardı. Platform, bir yeni anayasa yapma girişimi idi; şu ya da bu partinin resmi temsilcilerinden değil, bağımsız entelektüellerden oluşuyordu. Dolayısıyla adlarındaki “sivil” sözü anayasayı değil, kendi pozisyonlarını anlatıyordu. Yaptıkları çağrı metninde bir kez bile “sivil anayasa” deyişinin olmaması, sözcüğün anayasayı değil kendilerini tanımladığını gösteren bir kanıttır. Burada yer alanlar, izleyen yıllarda AKP’ye destek veren ve “yetmez ama evet”çi diye şöhret kazanan Murat Belge, Etyan Mahçupyan gibi kimselerle daha sonraları bir ara CHP’de genel başkan yardımcısı da olan Burhan Şenatalar gibi kimselerdi. Girişim zaman içinde etkisizleşti.
Sivil anayasa lafının AKP’ye ait anayasa taslağının adı haline gelişi ise 2007 yılında olmuş görünüyor. O tarihte AKP için anayasa yükünü sırtlanmak üzere partiye davet edilen Zafer Üskül, yapacakları anayasanın “sivil ve demokratik” olacağını söylüyordu. Sivilleşmiş anayasa, “izmlerden kurtulmuş anayasa” idi; bu çerçevede yeni anayasaları ideolojilerden arındırılacak, Kemalizm’den kurtarılacak, renksiz olacaktı. Bu cin fikir, zamanında
Zafer Üskül’ün AKP destekçileri olan Mehmet Altan ve Eser Karakaş ile yaptığı bir TV programında heyecanla yükseklere savrulmuştu.
2011 yılında devreye Soros tarafından desteklendiği bilinen TESEV girdi; 2012 yılı boyunca bir “sivil toplum komiseri” olarak, Anayasa Uzlaşma Komisyonunu İzleme Raporcusu oldu.
Aynı tarihlerde, 2012’de Anayasa Bizsiz Olmaz kampanyası belirdi. Bunun ardında Avrupa Birliği’nin TACSO adlı Sivil Toplum Kuruluşları İçin Teknik Destek Projesinin yarattığı dernekler boy gösteriyordu. AB ve ABD merkezlerince desteklenen bu odaklar da
sivil anayasacılık serüveninde büyük düş kırıklıklarıyla geriye çekilmek zorunda kaldılar.
2016 yılında bunların hangi versiyonları belirecek, dikkatle izleyeceğiz.
*
Bir kez daha söylemekte yarar var:
Sivil anayasa lafı, laflardan bir laftır. Anayasal ve hukuksal hiçbir değeri yoktur.
Anlamı ve değeri, dış destekli AKP anayasacılığının etiketi olmaktan ibarettir.
Propaganda amacı dışında ağırlık taşımaz. Tarihsel, düşünsel, hukuksal olarak içi boştur.
Türkçe’ ye, ait olduğu Latin köklü dillerden anlamından kopuk bir biçimde taşınmış olan
“sivil” sözcüğüyle icat edilmiş olan “sivil anayasa” lafını kendi niyetince doldurmaya kalkışanlar elbette pek çoktur.
Örneğin Zaman Gazetesi yazarı Ali Bulaç ve benzerleri için “sivil anayasa teolojik –
helal anayasa” demektir.
Örneğin akil adam ve AKP milletvekili Mehmet Uçum’a göre “sivil anayasa,
yüzyılın intikamını alacak anayasa” demektir.
Örneğin İmralı misafiri Öcalan’a göre “sivil anayasa yeni millet tanımı olan anayasa” demektir.
Demek ki nedir? Bizim böyle “sivil” anayasalara ihtiyacımız yoktur.
Prof. Dr. Birgül Ayman GÜLER
[BAG, Egeekspress Gazetesi, 14 Aralık 2015]
=================================