Asker olmak
isteyen bir Türk çocuğu, ortaokulu bitirdikten sonra, giriş sınavında başarılı
olursa askeri liselerden birine, Bursa’da Işık Lisesi, İstanbul/Çengelköy’de
Kuleli Askeri Lisesi’ne girer.
Askeri
liselerde eğitim süresi beş yıldır.
Askeri
liselerde, askerlikle ilgili derslerin dışında şu dersler öğretilir: Türkçe,
Türk Edebiyatı, Tarih, Coğrafya, Matematik, Fizik, Kimya, Felsefe, Din ve
Ahlâk, İnsan Hakları, Türkiye Cumhuriyeti İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük.
Askeri liseden
başarıyla mezun olan Türk genci; Kara, Deniz ve Hava Harp Okullarından birine
girer.
Askeri Harp
Okulları üniversite düzeyinde olup öğretim süresi dört yıldır.
Harp
okullarında, askeri bilimlerin yanı sıra şu dersler okutulur: Türkçe,
Matematik, Fizik, Kimya, Sosyoloji, Psikoloji, Atatürk İlke ve İnkılâp Tarihi,
Siyasi Tarih, Türk İdare Tarihi, Siyaset Bilim, Anayasa Hukuku, Hukukun Temel
İlkeleri, Yabancı Dil.
Harp
Okullarından birinden başarıyla mezun olan Türk genci, subay olarak kıtada
göreve başlar.
Lise ve Harp
Okulunda çok başarılı olmuş akıllı, zeki ve çalışkan Türk subayı, yüksek lisans
düzeyinde eğitim veren Harp Akademilerine başvurabilir.
Harp
Akademilerinde öğretim süresi iki yıldır.
Harp
Akademilerinde eğitim ve öğretimin amacı şöyle tanımlanmıştır:
“ATATÜRKÇÜ
görüşü tam olarak benimseyen, ahlâk ve karakteri yüksek, inisiyatif ve yaratıcı
güce sahip özellikle askerî faaliyet alanlarında uygun hareket tarzını bulma,
doğru karara ulaşma ve verilen kararı en etkin şekilde uygulama yeteneği olan,
komutanlık ve karargâh subaylığı tekniklerine sahip, çağı okuyabilen, muhakeme
ve planlama becerisi gelişmiş olarak lisans üstü eğitim ve öğretimle
yetiştirmek.”
Harp
Akademilerine giriş sınavı çok çetin geçer. Başvuruda bulunan genç Türk
subayının akıllı, zeki olması, Harp Okulundan üstün başarıyla mezun olması
yetmez. Bu yeteneklerinin yanında ahlâklı ve sağlam karakterli olması gibi
başka üstün niteliklere sahip bulunması istenir.
Harp
Akademilerinde, askeri bilimlerin yanı sıra, şu dersler öğretilir:
Matematik,
Lineer Cebir, Fizik, Kimya, Bilgisayar, Dinamik, Termodinamik, Aerodinamik,
Hukuk, Siyasi Tarih, Uzay Bilimleri, Yabancı Dil.
Değerli
Dostlar,
Harp
Akademilerinden mezun olan Türk subayı, “KURMAY” unvanını alır.
Kurmay
Subaylar, Türk ordusunun “BEYİN TAKIMINI” oluşturur.
Az sayıda
istisnalar olmakla beraber, Generalliğe-Amiralliğe yükselmek için Kurmay olmak
şarttır.
İşte bu
nedenle, Türk ordusundaki generallerin ve amirallerin tümü, yüksek lisans
eğitimi görmüş, en az bir yabancı dil bilen çağdaş, akıllı ve zeki kurmay
subaylardır.
Kurmay
subaylarımız daha sonra Amerika’da ve NATO üyesi Avrupa ülkelerindeki çeşitli
okullarda okur, araştırmalara katılır, tezler, raporlar hazırlar ve geniş bir
deneyim sahibi olurlar.
Değerli
Dostlar,
Bu temel
bilgileri sizinle durup dururken niçin paylaştım?
Sizlere sormak
istediğim birkaç çok önemli sorum var.
Öyleyse hemen
konuya girelim.
15 Temmuz 2016
Cuma akşamı ordu içindeki bir grubun darbe girişiminde bulunduğunu televizyon
kanallarından öğrendik.
Bugün medya şu
bilgiyi duyurdu:
“Fethullahçı
Terör Örgütü’nün (FETO) darbe girişimiyle ilgili yurt genelinde 118 general ve
amiral gözaltına alındı.”
Bu habere göre,
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin toplam 358 general ve amiralinden 118’i darbe
girişiminde bulunmuş.
Bu ne demektir
biliyor musunuz?
Ordumuzdaki HER
ÜÇ GENERAL VE AMİRALDEN BİRİ, FETHULLAHÇIYMIŞ!
Peki, Fethullah
kim?
Yandaşları
tarafından “Mehdi” olarak görülen Fethullah Gülen, Nur tarikatının başıdır.
Nur tarikatının
kurucusu Said Nursi’dir.
Nur tarikatının
müritlerine, yani öğrencilerine Nurcu denilmektedir.
Tekrar
Generallerimize-Amirallerimize dönelim.
Ordumuzdaki HER
ÜÇ GENERAL VE AMİRALDEN BİRİ, NURCUYMUŞ!
Peki, Nurculuk
nedir?
Bu konuyu,
belgeleriyle ve ayrıntılı olarak “GELİN YÜZLEŞELİM” adlı kitabımda yazdım. Bu
nedenle, burada sadece çok kısa bir özet sunacağım.
Kürt Said
Nursi’nin (1878–1960) ana dili Kürtçedir. Türkçeyi sonradan öğrenmiş, aksanlı
ve bozuk bir dille konuşmuştur. Said Nursi, Risale-i Nur denilen kitapçıklarını
Arapça yazmıştır. Bunlar sonradan Türkçeye çevrilmiştir.
Ben, Risale-i
Nur kitapçıklarının tümünü okudum.
Bu
kitapçıklarda Said Nursi, özetle şunları yazıyor:
İslam’ın kutsal
Kitabı Kuran’da toplam 114 sure bulunmaktadır.
Said Nursi,
bunlardan 25’indeki ayetlerde kendisinden söz edildiğini iddia etmektedir!
Yani, Kuran’ın
yüzde yirmisinden fazlası, Said Nursi’den söz ediyormuş!
Peki, akıllı,
mantıklı bir kişi bu deli saçmasına inanabilir mi?
Osmanlı
padişahı Abdülhamit inanmaz ve Said Nursi’yi TIMARHANEYE KAPATIR!
Bir yıla yakın
İstanbul’da Toptaşı Akıl Hastanesi’nde yatan Said Nursi, tımarhaneden çıktıktan
sonra bir süre de hapse atılır!
Tımarhanelik
Said Nursi, Risale-i Nur adını verdiği kitapçıkları Kuran ile eşdeğer görür,
Kuran ayetlerini açıkladığını iddia eder, Hz. Muhammed’in Gayba dair haberler
verdiğini uydurur, Hz. Muhammed’in Kuran’la çelişen mucizeler yarattığına dair
hikâyeler anlatır, kendisinin de mucizeler gösterdiği palavraları sıralar.
Değerli
Dostlar,
İşte, şimdi
geldik sizlere sormak istediğim sorulara.
Ordumuzun
“Beyin Takımı”nı oluşturan kurmay subaylarımız, 118 General ve Albayımız nasıl
olmuş da TIMARHANELİK Said Nursi’nin deli saçmalarına inanmıştır?
Nurcu olduğu
söylenen Generallerimiz ve Amirallerimiz, TIMARHANELİK Said Nursi’nin Risale-i
Nur adını verdiği kitapçıkları okumamış olabilirler mi?
Peki, okuyup da
bu kitapçıklardaki deli saçmalarına nasıl inanmış, iman etmişler?
Değerli
Dostlar,
Yazımın
başında, kurmay subaylarımızın aldığı eğitimden söz ettim, Harp Okullarında ve
Harp Akademilerinde okudukları dersleri sıraladım.
Bilimsel eğitim
almış, dünyayı tanımış Generallerimiz ve Amirallerimiz nasıl olmuş da bir
TIMARHANELİK kişinin yazdığı deli saçmalarına inanmıştır?
Aklımıza şöyle
bir olasılık geliyor, soruyorum.
Acaba, adları
Nurcuya çıkarılan Generallerimizin ve Amirallerimiz, aslında Said Nursi
öğretisine yani, Nur Cemaati’ne gerçekten “Dini inanç ve imanla” bağlı değiller
miydi?
Peki, onları
Nurcu yapan, dini inanç ve iman değilse neydi?
Generallerimiz
ve Amirallerimizle Nur Cemaati arasındaki gerçek bağ neydi?
Değerli
Dostlar,
Çok önemli
gördüğüm bu konuyu irdelemeyi sürdüreceğim.
Ancak yazım
fazla uzamasın diye şimdilik burada kesiyorum.
Yorum
yapmadığım, sadece sorular sorduğum bu yazım hakkında sizlerin değerli görüş ve
yorumlarınızı bekleyeceğim.
Yılmaz Dikbaş
21 Temmuz 2016,
Perşembe
dikbas@kalinka.com.tr
0532 233 31 52
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder