“Generaller,
Amiraller ve Nur Tarikatı” başlıklı yazımda, ordumuzun “Beyin Takımını”
oluşturan kurmay subaylarımızın nasıl uzun ve çetin bir eğitim ve öğretimden
geçtiklerini kısaca anlatmıştım.
Birkaç istisna
dışında, general ve amirallerin tümü “Kurmay”dır.
Kurmay
subaylarımızın tanımı şöyle verilmektedir:
“Ahlâk ve
karakteri yüksek, inisiyatif ve yaratıcı güce sahip, doğru karara ulaşma ve verilen
kararı en etkili şekilde uygulama yeteneği olan, çağı okuyabilen, muhakeme ve
planlama becerisi gelişmiş, bilimsel düşünen akıllı, zeki ve Atatürk ilke ve
devrimlerine bağlı, Türkiye Cumhuriyetini iç ve dış düşmanlara karşı canı
pahasına koruma ve kollamaya hazır askerlerimize Kurmay Subay denilir.”
15 Temmuz 2016
Cuma günü, darbe girişiminde bulunan Fethullahçı Terör Örgütü üyeleri arasında
118 general ve amiralin olduğunu kahredici bir şaşkınlık ve derin bir düş
kırıklığıyla öğrenince şu soruları sormuştuk:
Nasıl olmuş da
ordumuzun toplam 358 Atatürkçü general ve amiralinden 118’i Fethullahçı
olmuştu?
Fethullahçı
demek, Nur tarikatından olmak demekti.
Nur tarikatını
eğitimsiz, Türkçeyi sonradan öğrenmiş, Arapça yazan TIMARHANELİK Kürt Said
kurmuştu.
Nasıl olmuş da
akıllı ve zeki 118 çağdaş general ve amiralimiz TIMARHANELİK Said Nursi’nin
yazdığı, Risale-i Nur adını verilen deli saçması kitapçıklara inanmıştı?
Atatürkçü
görüşü tam olarak benimsemiş olması gereken 118 general ve amiralimiz,
Atatürk’ün şu sözlerini bilmiyorlar mıydı?
“Efendiler ve
ey millet iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve
mensuplar memleketi olamaz, en doğru, en gerçek tarikat uygarlık tarikatıdır.”
Cumhuriyet
tarihimizi çok iyi okuyup öğrenerek yetişmiş olması gereken 118 general ve
amiral, 30 Kasım 1927 tarihinde çıkarılan bir yasayla; tarikatların, tekke ve
zaviyelerin kapatılmış olduğunu, birtakım dinsel unvanların kullanılmasının
yasaklanmış olduğunu öğrenmemişler miydi?
Değerli
Dostlar,
Bilimsel
düşünmeyi öğrenmiş olması gereken 118 general ve amiral, Nur tarikatına
gerçekten “dini inanç ve iman” ile mi bağlıydılar?
Eğer
aralarındaki bağ, dini inanç ve iman değilse, 118 general ve amiralin Nur
tarikatı ile arasındaki gerçek bağ neydi?
İşte bu soruları
değerli okurlarıma sormuş, onların görüş ve yorumlarını beklediğimi
bildirmiştim.
Değerli
Dostlar,
Nur
tarikatından olanlarla yani, Nurcularla yani, Nur Cemaati ile AKP iktidarının
çok uzun bir süre birlikte oldukları herkesçe bilinen bir gerçektir.
Fakat uzun
süren bir ortaklıktan sonra, Fethullahçı olarak adlandırılan Nurculara “Paralelci”,
“Devlet İçindeki Paralel Yapı” damgası vurulup dışlanmış ve daha sonra
Nurcular, Nur Cemaati, Fethullahçılar; “Fethullah Terör Örgütü” (FETO) olarak
resmen ilan edilmiştir..
15 Temmuz 2016
Cuma günü darbe girişiminde bulunanlar da işte bu örgütün üyeleri yani, Paralelciler
yani, Nur tarikatı üyeleridir.
Değerli
Dostlar,
Peki,
Türkiye’de Nur tarikatından başka tarikatlar yok mudur?
Türkiye’de
başlıca şu tarikatlar bulunmaktadır:
Nakşibendi, Kadiri, Rufai, Nurcular, Halveti, Kubrevi, Süleymancılar,
Mevlevi, Cerrahi, İskenderpaşa Cemaati, Melamiler, Işıkçılar, İhlasçılar,
Hizbul Tahrir.
Bu tarikatlar
içinde en yaygını, en ünlüsü Nakşibendî tarikatıdır.
Marmara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Eski Dekanı Prof. Dr. Zekeriya Beyaz bu konuda
şu bilgiyi veriyor:
“Nakşîlik gizlidir.
Kalp ile zikir yaparlar, zikirleri, toplantıları gizlidir.”
Bundan şunu
anlamamız gerekiyor:
Nakşilik, tıpkı
Masonluk gibi yarı gizli bir örgüttür.
Yarı gizli
Nakşibendî tarikatı müritlerinden bugüne kadar Türkiye’de cumhurbaşkanları,
başbakanlar, bakanlar, milletvekilleri, yüksek bürokratlar çıkmıştır. İşte
bunlardan bazıları:
Turgut Özal (Cumhurbaşkanı), Recep Tayyip Erdoğan
(Cumhurbaşkanı), Necmettin Erbakan (Başbakan), Ahmet Davutoğlu
(Başbakan), Binali Yıldırım (Başbakan), Korkut Özal (Bakan), Ali
Babacan (Bakan), Abdülkadir Aksu (Bakan), M. Ali Şahin
(Bakan), Beşir Atalay (Bakan), Vecdi Gönül (Bakan), Ali Coşkun
(Bakan).
Değerli
Dostlar,
Soru sorma
hakkını kullanıyorum.
Nur tarikatı
kötü, Nakşibendî tarikatı iyi midir?
Nurcular
devletin içine sızmış, daha sonra darbe girişiminde bulunan teröristler ise;
devletin en üst kademelerine çıkmış Nakşibendîler el üstünde tutulması gereken
yüce kişiler midir?
Nurcular
“Paralel” ise, Nakşibendîler “Eşkenar” mıdır?
Değerli
Dostlar,
Tarikatlar
konusunu, “GELİN YÜZLEŞELİM” adlı kitabımda belgelere dayalı ayrıntılı olarak
yazdım. Burada sadece çok önemli birkaç gerçeği dile getireceğim.
İslam dininde
tarikatlara yer yoktur.
İslam’ın kutsal
kitabı Kuran’da bölünüp parçalanma olarak nitelenen tarikatçılık reddedilir,
tarikatçıların öbür dünyada şiddetle cezalandırılacağı bildirilir.
Laiklik
temelinde kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti’nde tarikatlar kapatılmış, tarikatçılık
yasaklanmıştır.
Prof. Dr.
Zekeriya Beyaz bakın ne diyor:
“Günümüz
tarikatları holdingleşmeyi ve siyasi makamlara tırmanmayı gaye edinmiştir. Bir
tarikata girmek zengin olmanın yolu haline gelmiştir.”
Sözü daha fazla
uzatmadan sonlandırıyorum.
Yalnız
Fethullahçı Terör Örgütü yani, Nur tarikatı değil; Türkiye’deki tüm tarikatlar
ABD’nin gizli istihbarat servisi CIA’nın denetimindedir. Tüm tarikat şeyhleri
CIA ajanlarıyla “al takke ver külah” ilişkisi içindedir.
15 Temmuz 2016
günü darbe girişiminde bulunan Fethullaçılar da, darbeyi önleyenler de aynı
merkezin emrinde yani, ABD’nin buyruğu altındadır.
Bu denklem
bozulmadan Türkiye düzlüğe çıkamayacak, Türk milleti bağımsızlığına
kavuşamayacaktır.
Yılmaz Dikbaş
23 Temmuz 2016,
Cumartesi
dikbas@kalinka.com.tr
0532 233 31 52
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder