23 Temmuz 2016 Cumartesi

TARİKATIN İYİSİ, KÖTÜSÜ OLUR MU?





 “Generaller, Amiraller ve Nur Tarikatı” başlıklı yazımda, ordumuzun “Beyin Takımını” oluşturan kurmay subaylarımızın nasıl uzun ve çetin bir eğitim ve öğretimden geçtiklerini kısaca anlatmıştım.

Birkaç istisna dışında, general ve amirallerin tümü “Kurmay”dır.
Kurmay subaylarımızın tanımı şöyle verilmektedir:
“Ahlâk ve karakteri yüksek, inisiyatif ve yaratıcı güce sahip, doğru karara ulaşma ve verilen kararı en etkili şekilde uygulama yeteneği olan, çağı okuyabilen, muhakeme ve planlama becerisi gelişmiş, bilimsel düşünen akıllı, zeki ve Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı, Türkiye Cumhuriyetini iç ve dış düşmanlara karşı canı pahasına koruma ve kollamaya hazır askerlerimize Kurmay Subay denilir.”

15 Temmuz 2016 Cuma günü, darbe girişiminde bulunan Fethullahçı Terör Örgütü üyeleri arasında 118 general ve amiralin olduğunu kahredici bir şaşkınlık ve derin bir düş kırıklığıyla öğrenince şu soruları sormuştuk:
Nasıl olmuş da ordumuzun toplam 358 Atatürkçü general ve amiralinden 118’i Fethullahçı olmuştu?
Fethullahçı demek, Nur tarikatından olmak demekti.
Nur tarikatını eğitimsiz, Türkçeyi sonradan öğrenmiş, Arapça yazan TIMARHANELİK Kürt Said kurmuştu.
Nasıl olmuş da akıllı ve zeki 118 çağdaş general ve amiralimiz TIMARHANELİK Said Nursi’nin yazdığı, Risale-i Nur adını verilen deli saçması kitapçıklara inanmıştı?
Atatürkçü görüşü tam olarak benimsemiş olması gereken 118 general ve amiralimiz, Atatürk’ün şu sözlerini bilmiyorlar mıydı?
“Efendiler ve ey millet iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve mensuplar memleketi olamaz, en doğru, en gerçek tarikat uygarlık tarikatıdır.”
Cumhuriyet tarihimizi çok iyi okuyup öğrenerek yetişmiş olması gereken 118 general ve amiral, 30 Kasım 1927 tarihinde çıkarılan bir yasayla; tarikatların, tekke ve zaviyelerin kapatılmış olduğunu, birtakım dinsel unvanların kullanılmasının yasaklanmış olduğunu öğrenmemişler miydi?

Değerli Dostlar,

Bilimsel düşünmeyi öğrenmiş olması gereken 118 general ve amiral, Nur tarikatına gerçekten “dini inanç ve iman” ile mi bağlıydılar?
Eğer aralarındaki bağ, dini inanç ve iman değilse, 118 general ve amiralin Nur tarikatı ile arasındaki gerçek bağ neydi?

İşte bu soruları değerli okurlarıma sormuş, onların görüş ve yorumlarını beklediğimi bildirmiştim.

Değerli Dostlar,

Nur tarikatından olanlarla yani, Nurcularla yani, Nur Cemaati ile AKP iktidarının çok uzun bir süre birlikte oldukları herkesçe bilinen bir gerçektir.
Fakat uzun süren bir ortaklıktan sonra, Fethullahçı olarak adlandırılan Nurculara “Paralelci”, “Devlet İçindeki Paralel Yapı” damgası vurulup dışlanmış ve daha sonra Nurcular, Nur Cemaati, Fethullahçılar; “Fethullah Terör Örgütü” (FETO) olarak resmen ilan edilmiştir..
15 Temmuz 2016 Cuma günü darbe girişiminde bulunanlar da işte bu örgütün üyeleri yani, Paralelciler yani, Nur tarikatı üyeleridir.

Değerli Dostlar,

Peki, Türkiye’de Nur tarikatından başka tarikatlar yok mudur?
Türkiye’de başlıca şu tarikatlar bulunmaktadır:
Nakşibendi, Kadiri, Rufai, Nurcular, Halveti, Kubrevi, Süleymancılar, Mevlevi, Cerrahi, İskenderpaşa Cemaati, Melamiler, Işıkçılar, İhlasçılar, Hizbul Tahrir.
Bu tarikatlar içinde en yaygını, en ünlüsü Nakşibendî tarikatıdır.
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Eski Dekanı Prof. Dr. Zekeriya Beyaz bu konuda şu bilgiyi veriyor:
“Nakşîlik gizlidir. Kalp ile zikir yaparlar, zikirleri, toplantıları gizlidir.”
Bundan şunu anlamamız gerekiyor:
Nakşilik, tıpkı Masonluk gibi yarı gizli bir örgüttür.

Yarı gizli Nakşibendî tarikatı müritlerinden bugüne kadar Türkiye’de cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar, milletvekilleri, yüksek bürokratlar çıkmıştır. İşte bunlardan bazıları:

Turgut Özal (Cumhurbaşkanı), Recep Tayyip Erdoğan (Cumhurbaşkanı), Necmettin Erbakan (Başbakan), Ahmet Davutoğlu (Başbakan), Binali Yıldırım (Başbakan), Korkut Özal (Bakan), Ali Babacan (Bakan), Abdülkadir Aksu (Bakan), M. Ali Şahin (Bakan), Beşir Atalay (Bakan), Vecdi Gönül (Bakan), Ali Coşkun (Bakan).

Değerli Dostlar,

Soru sorma hakkını kullanıyorum.
Nur tarikatı kötü, Nakşibendî tarikatı iyi midir?
Nurcular devletin içine sızmış, daha sonra darbe girişiminde bulunan teröristler ise; devletin en üst kademelerine çıkmış Nakşibendîler el üstünde tutulması gereken yüce kişiler midir?
Nurcular “Paralel” ise, Nakşibendîler “Eşkenar” mıdır?

Değerli Dostlar,

Tarikatlar konusunu, “GELİN YÜZLEŞELİM” adlı kitabımda belgelere dayalı ayrıntılı olarak yazdım. Burada sadece çok önemli birkaç gerçeği dile getireceğim.

İslam dininde tarikatlara yer yoktur.
İslam’ın kutsal kitabı Kuran’da bölünüp parçalanma olarak nitelenen tarikatçılık reddedilir, tarikatçıların öbür dünyada şiddetle cezalandırılacağı bildirilir.

Laiklik temelinde kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti’nde tarikatlar kapatılmış, tarikatçılık yasaklanmıştır.

Prof. Dr. Zekeriya Beyaz bakın ne diyor:
“Günümüz tarikatları holdingleşmeyi ve siyasi makamlara tırmanmayı gaye edinmiştir. Bir tarikata girmek zengin olmanın yolu haline gelmiştir.”

Sözü daha fazla uzatmadan sonlandırıyorum.
Yalnız Fethullahçı Terör Örgütü yani, Nur tarikatı değil; Türkiye’deki tüm tarikatlar ABD’nin gizli istihbarat servisi CIA’nın denetimindedir. Tüm tarikat şeyhleri CIA ajanlarıyla “al takke ver külah” ilişkisi içindedir.

15 Temmuz 2016 günü darbe girişiminde bulunan Fethullaçılar da, darbeyi önleyenler de aynı merkezin emrinde yani, ABD’nin buyruğu altındadır.

Bu denklem bozulmadan Türkiye düzlüğe çıkamayacak, Türk milleti bağımsızlığına kavuşamayacaktır.

Yılmaz Dikbaş
23 Temmuz 2016, Cumartesi
dikbas@kalinka.com.tr
0532 233 31 52

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder