Siyasete girdiği
ve bu sayede makam ve ün sahibi olduğu için, yurt insanının tanıdığı kimselere
önem vermem ben. Aralarından “Büyük Adam” çıkmaz, “Büyük Siyasetçi” de çıkmaz.
AKP kurucuları ve kuyrukları içinde olmak üzere, kadrolarının tamamında bilim,
sanat, düşünce, akademik ve sivil meslekler alanlarında eser vermiş, yurt ve
dünya çapında sivrilmiş tek bir Allah’ın yoktur. Tamamı siyaset esnafı, tamamı
“siyaset seyyarı”, tamamı “serbest meslek” sahibi, yani “boşta gezer”… Bir
“boşta gezer” milletvekili olsa, bakan olsa, başbakan olsa, cumhurbaşkanı olsa
ne yazar?! “Boşta gezer” in gölgesi ve omurgası yoktur.
Aklıma sadece,
Başbakancı Ahmet Davutoğlu’nun, hangi akla hizmet, kaleme aldığı Stratejik
Derinlik‘i geliyor ki, şu anda Türkiye’nin Başyüce kılavuzluğunda Suriye
çirkefinde debelenmesinin en büyük sorumlusudur.
“Boşta gezer”
in işçi sınıfından olanına Karl Marx “Lümpen proletarya” derdi, çok zararlı ve
tehlikeli bulurdu. “Lümpen” prinha gibidir. Siyasetin lümpeni masa ve kasayı
ele geçirmek için din ve imanı ökse ve yem olarak kullanır. Masa ve kasayı ele
geçirince de dünyayı ham hum şaralop eder.
Vaziyetin
durumu böyle! Şimdi gelelim şu, Can Dündar-Erdem Gül davasında Anayasa
Mahkemesi’nin verdiği karara. Anayasa Mahkemesi (AKP suçüstü yakalandığı halde)
bal gibi kapatabilecekken para cezası ile hesap kestiği zaman AYM aslan, kaplan
ve de vatansever idi. Şimdi gölgelerine bassa bile katli vacip. Üstelik
kendileri doğrudan zarara uğramıyor. AYM, mazlumları AKP tuzağından biraz
uzaklaştırdığı için. Bunlar böyledir, bunlarda hak ve adalet diye bir kabiliyet
yoktur.
Başyüce
hazretleri “Karara uymuyorum, saygı da duymuyorum!” diyor. Son
derece nihilist ve anarşik bir cümle. Bunu başka bir bağlamda tekrarlayalım:
“Trafik kurallarına saygı duymuyorum ve de uymuyorum!” Trafik kurallarına uymadan ve saygı duymadan
on kilometre içinde kaç kaza yaparsın, kaç can alırsın?! Böyle konuşma ancak
bir haneberduşa yaraşır ama şimdilik cumhurbaşkanlığıyla idare eden Başyüce’ ye
yakışır mı?
Sen ki o
anayasa sayesinde Cumhurbaşkanı oldun, görev ve yetkilerinin trafik kurallarına
uyacağına namusun ve şerefin üzerine yemin ettin! Yemin ederken ayağını
kaldırsan da hükmü yok. Anayasa ciddi bir adamdır, yemini ciddiye alır.
Anayasa, ilacı yemekten önce alacaksın diyorsa, yemekten sonra alamazsın.
Cumhurbaşkanlığı ciddi bir iştir. Cumhurbaşkanı’nın görev sorumluluğu olduğu
için (kurala bağlı) yetkileri vardır.
Yetki koşulsuz ve sınırsız değildir.
Gençliğimde TRT
Televizyonunda Öndenetim ve Redaksiyon Müdürlüğü yaparken, İsmail Cem Genel
Müdür idi. Hiç bilinmez ama yönetim anlayışı Başyüce’ninkinden farklı değildi.
Her toplantıda tartışırdık. Bir gün “Özdemiğ bey, yetkim olmadığını
söylüyogsunuz ama TRT yönetmeliğinde ‘Bu yönetmeliği Genel Müdür yürütüg’ diye
yazıyor” demişti. Ben de “Yürütmekten kasıt, yönetmeliği yok saymak değil, onun
maddelerini harfiyen uygulamak (zorundadır) anlamındadır!” diye cevap
vermiştim. “Kimse devlet işlerinde yasal temeli olmayan yetki kullanamaz”
anlamına gelir bu. Yönetmelikte bir hizmet için 1.000 lira yazıyorsa genel
müdür de olsanız 2.000 lira veremezsiniz. AKP kadrosunun anlamadığı bu işte.
İşte bu yüzden meşruiyet dışına çıkıyorlar. İktidar olmanın kuralının “Hep
bana, Rab bana” olduğunu sanıyorlar.
Gene kendimden
bir örnek vereceğim. 27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra yedek subaylığımı yaptım.
Ailemin okumuş büyükleri, disiplinsizlikten hapse gireceğim için askerliği
tamamlayamayacağımdan kaygılanıyorlardı. Önce okulda, sonra 57.Er Eğitim
Tugayı’nda bütün yönetmelikleri ezbere öğrendim ve buyrukların tamamını
eksiksiz yerine getirdim. Hapse girmek de ne demek, takdirname aldım ve örnek
subay olarak gösterildim. Tugay Komutanı tezkere bırakıp orduda kalmamı bile
önerdi.
Şiir ve hukuk
insanlığın en yüce erdemleridir. “Karara uymuyorum, saygı duymuyorum” demek
“Benim hukuka saygım yok!” anlamına gelir ki, bu cümleyi aklı başında hiçbir
şiir sever söyleyemez.
“Karara
uymuyorum, saygı duymuyorum” un anayasal sakıncalarına gelelim ve dikkatlice
okuyalım:
ANAYASA ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Yargı
Genel hükümler
Mahkemelerin bağımsızlığı
MADDE 138.–
Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak
vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler.
Hiçbir organ,
makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve
hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde
bulunamaz.
Görülmekte olan
bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili
soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.
Yasama ve yürütme
organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve
idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine
getirilmesini geciktiremez.
(Tekrar edelim:
“Yasama (TBMM) ve yürütme organları (Cumhurbaşkanlığı ve Hükümet) ile idare, mahkeme kararlarına uymak
zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle
değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.”
Demek ki
neymiş? Cumhurbaşkanı mahkeme kararlarına uymak zorundaymış. “Karara uymuyorum,
saygı duymuyorum” diyemezmiş. Derse…
Anayasa
Mahkemesi’nin Görev ve yetkileri
MADDE 148.–
Anayasa Mahkemesi, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu
denetler. Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceler ve
denetler. […..]
Anayasa
Mahkemesi Cumhurbaşkanını, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını, Bakanlar
Kurulu üyelerini, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay,
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başkan ve üyelerini, Başsavcılarını, Cumhuriyet
Başsavcı vekilini, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Sayıştay Başkan ve
üyelerini görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılar.
(“Anayasa
Mahkemesi Cumhurbaşkanını […] görevleriyle ilgili suçlarından dolayı Yüce Divan
sıfatıyla yargılar” demek, ne demek?
Anayasa
Mahkemesinin kararları
MADDE 153.–
Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir. […] Anayasa Mahkemesi kararları Resmî
Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare
makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.
Bu hüküm şu
anlama geliyor: Anayasa Mahkemesi’nin kararları kesindir. TBMM,
Cumhurbaşkanlığı, Hükümet ve bütün mahkemeler, idare makamları (vali, kaymakam,
belediye başkanı…), (Cumhurbaşkanı olsa da) gerçek ve tüzel kişiler bu
kararlara uymak zorundadır. Hiç kimse “Bu kararları beğenmedim, emirlerini yerine
getirmeyeceğim!” diye kafa tutamaz. Anayasa, kafa tutanın ağzına biber sürer.
TBMM’nin eski
başkanlarından Hüsamettin Cindoruk, Halk TV’de Anayasa Mahkemesi’nin
kararlarına (dolayısıyla Anayasa’ya) uymamanın “vatana ihanet suçu”
oluşturacağını bile söyledi.
Efendim, izin
verirseniz, Anayasa, yasa, hukuk tanımaz AKP cemaatine bir de Türk Ceza
Kanunu’ndan çok ciddi bir tehlikeyi de hatırlatalım:
TÜRK CEZA
KANUNU BEŞİNCİ BÖLÜM
Anayasal Düzene
ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar
Anayasayı ihlâl
MADDE 309. –
(1) Cebir ve
şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan
kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin
fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis
cezası ile cezalandırılırlar.
“Anayasa
Mahkemesi’nin kararına uymuyorum” demek. Anayasa düzeninin fiilen uygulanmasını
önlemeye teşebbüs etmek değil midir? Bu teşebbüsün cezası da ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezası ile değil midir?
Anayasa
Mahkemesi Cumhurbaşkanı da dâhil herkesi yargılayabilir ama cumhurbaşkanı da dâhil
hiç kimse, hiçbir kurum Anayasa Mahkemesi’ni yargılayamaz, tehdit edemez ve
onun kararlarına karşı gelemez; herkes ve her kurum bu kararı uygulamak
zorundadır. Şimdi ortaya çıkmadığına bakmayın, gün olur, bir hukuk yiğidi
çıkar, Anayasa’nın buyruklarını ve Türk Ceza Kanunu’nu uygular.
Özdemir
İnce/ozdemirince.com
4 Mart 2016
http://haberguncel.blogspot.com.tr/2016/03/anayasa-mahkemesi-herkesi-yener-ozdemir-ince.htm
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder