9 Kasım 2015 Pazartesi

Yeni CHP...



 (12 Eylül'den sonra yurtdışına gitmek zorunda kalan siyaset bilimi uzmanı bir profesörden siyasi analizler)

Siyasette iki kez yapılan hataya artık hata denilmez
Ne yazık ki biz siyasette iki değil on iki kez hata yapanı, iki değil on iki kez seçim kaybedeni bile başarılı görüyoruz.
Bakın şu seçim sonuçlarına...
İki milliyetçi parti neredeyse baraj altı kaldı.
İktidara aday olduğunu söyleyen ya da iktidarın en büyük ortağı olmayı planlayan parti de oyunu sadece binde üç arttırdı.
Ama on üç yıldır tek başına iktidar olan, ülkeyi karanlığa gömen partiyse neredeyse oyunu on puan arttırarak tek başına iktidar oldu.
Yoktur bunun dünyada bir örneği...
On üç yıl aralıksız iktidarda kal, girdiğin her seçimi kazan ve dört yıllığına tekrar iktidar ol.
Yoktur bunun dünyada örneği,...
On üç yıldır yıpranan bir partiye rağmen her seçimde oy kaybet ama hala ben başarılıyım de.
Hani çoğumuzun örnek aldığı Batı medeniyetleri  var ya, Batı'da  bu kadar seçim kaybetmiş parti liderlerini koltuklarda oturtmazlar. Zaten onlar o kadar erdemli siyasetçilerdir ki, kendileri onurlu bir şekilde istifa ederler.
Ya bizde?..
İstifa etmek yoktur, seçimin kaybedilmesinin sebeplerinin faturası liderler tarafından hep halka kesilir ve hep hatalarımızdan ders alacağız derler ama o dersin ne olduğunu hiç kimse bilmez ve o ders de hiç alınmaz. 
Sizin oyunuzu bilmem ama benim bir oyum çok kıymetli. Ve ben o bir  oyumun hesabını sorarım.
Bugün Kılıçdaroğlu'ndan sorarım,haftaya da Bahçeli'den
Geçenlerde sizlerle paylaştığım bir yazımda Erdoğan ailesi ile Cemaat'in barıştığını iddia etmiş buna da dayanak olarak Bilal Erdoğan'nın ABD derin devleti ve Gülen Cemaati'nin himayesinde olan Johns Hopkins Üniversitesinde eğitimine tekrar başlamasını göstermiştim.
İşte bu Cemaat ve ABD derin devleti kontrolündeki Johns Hopkins Üniversitesine  bağlı Amerikan-İsveç merkezli Silkroad Enstitüsü tarafından 2008 yılında bir rapor hazırlandı.
75 sayfalık raporun altında Svante E.Cornell ve Halil Magnus Karavelli imzaları var
Türk okurları, Halil Magnus Karavelli'yi, Cumhuriyet Gazetesi'nin 2. sayfasında yayınlanan yazılarından hatırlayabilirler. Karavelli, İsveç'te bir gazetenin de başyazarı. Enstitü'nün İsveç'teki Türkiye çalışmalarını o yönetiyor. Svante E. Cornell ismine ise, İsrail'de yayınlanan sağ eğilimli The Jerusalem Post Gazetesi'nde sıkça rastlamak mümkün. Cornell, bu gazetede makaleler yazıyor. İlginçtir, zaman zaman The Jerusalem Post'ta Halil Magnus Karavelli'nin de yazıları yayınlanıyor. Cornell ve Karaveli ikilisinin ortak özellikleri, İsrail'le yakın ilişkileri.
Bunları niye mi yazdım? Çünkü raporda yer alanlar, bu isimlerin kişilikleri, kimlikleri ve üniversitenin yapısı ile birleşince önem kazanıyor!
Şimdi gelelim rapora
Ekim 2008'de yayınlanan raporda yer alan Türkiye senaryoları son derece önemli.
Raporun içinde Türkiye'yi sarsacak öngörüler yer alıyor. Raporun 72. sayfasındaki ifadeler, aynen şöyle:
"CHP'den istifa etmeye ikna edilecek Deniz Baykal'la, yolsuzluklar konusunda kamuoyunun dikkatini çeken Kemal Kılıçdaroğlu yer değiştirecek. CHP, yeniden Avrupa tarzı bir sosyal demokrat parti olarak ortaya çıkacak."
O tarihte Kemal Kılıçdaroğlu, henüz çiçeği burnunda bir Grup Başkan Vekili.
Seçimler yapılmış ve ardından CHP'ye Grup Başkan Vekili seçilmiş. Ayrıca, uzun bir CHP geçmişi yok. Örgütler üzerinde de herhangi bir etkisi bulunmuyor.
Deniz Baykal ise, CHP'nin tartışmasız ve yıkılması düşünülemeyen Genel Başkanı.
Örgütler üzerinde son derece hakim bir isim olan Genel Sekreter Önder Sav'ı çağırıp, "Yaşlandın Önder, artık ayrılman lazım" diyebilecek kadar kendine güveniyor.
O günlerde "Baykal istifa edecek ve yerine Kılıçdaroğlu gelecek" şeklindeki bir düşüncenin akla gelmesi bile mümkün değil.
Biri çıkıp böyle bir tez ortaya atsa, o günün şartlarında siyaseti bilen herkes tarafından verilecek cevap belli:
- Hadi oradan, Kılıçdaroğlu da kim ki Baykal'ı devirip yerine oturacak!
Silkroad Enstitüsü ise, Türkiye ile ilgili senaryosunda, "Baykal istifaya ikna edilecek, yerine Kılıçdaroğlu gelecek" diyor
Bu öngörü de aynen gerçekleşiyor!
Birileri, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın uygunsuz kasetlerini internet sitelerine servis ediyor. Yaşanan çalkantının ardından Baykal istifaya ikna ediliyor!
Ardından da "olmaz" denilen oluyor.
Kemal Kılıçdaroğlu, CHP'nin başına geçiyor.
Son derece ilginç değil mi? ABD'nin 2008 yılındaki Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili öngörüsü, 2010 yılında aynıyla vaki oluyor!
Şimdi soruyorum:
- Bu kadar ilginç bir öngörü ve bu denli büyük bir tesadüf olur mu?
Devam edelim...
Tesadüfler bu kadarla sınırlı değil. Silkroad Enstitüsü'nün 2008 yılında hazırladığı raporda, 2010 yılında gerçekleşen ve bugün CHP'de ciddi tartışmalara yol açan bir başka kehanet daha var
Raporda, "Yeni CHP'den" söz ediliyor!
Enstitü, Kılıçdaroğlu'nun "Yeni CHP" dediği, CHP içindeki pek çok milletvekillinin ise, "CHP, CHP olmaktan uzaklaştırılıyor" ifadeleriyle özetlediği, partinin bugünkü yapısını da o günden görmüş!
Aynen şöyle deniliyor:
"CHP, yeniden Avrupa tarzı ve merkezli bir sosyal demokrat parti olarak ortaya çıkacak."
Rapor ortada. 2008'de CHP ile ilgili olarak yapılan öngörüler son derece net!
Amerikan-İsveç Merkezli Enstitü, "Baykal gidecek, Kılıçdaroğlu gelecek" diyor; Kılıçdaroğlu geliyor."Partinin yeniden düzenleneceğini" bildiriyor; "Yeni CHP" ortaya çıkıyor. r edilen Kemal Kılıçdaroğlu ile ABD derin devleti ve Gülen Cemaati ile birlikte dizayn ediyor ve yavaş yavaş Gülen Cemaati'nin eline geçiyor.
Bu sayede AKP zihniyeti her seçimde oyunu arttırarak tek başına iktidara geliyor.
Sizce bütün bu yaşananlar tesadüf olabilir mi?
Buyurun, cevabı siz verin!

Prof.Dr.Güler Korutürk


*Bazı haber sitelerinden ve gazetecilerden alıntı yapılmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder