Amerika’nın
ünlü istihbarat memurları bağıra bağıra durumu açıklıyor:
CIA Türkiye
‘uzmanı’ Henri Barkey, Amerika’nın Sesi’ne verdiği röportajda, Türkiye’deki
seçim sonuçlarını ilan etti bile: “30
Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde AKP’nin oylarının yüzde 42 civarına
düşmesinin, Türkiye’de daha aktif bir muhalefet oluşmasına neden olabileceğini”
söyledi. Ayrıca böyle bir sonucun “CHP ve MHP’yi cesaretlendireceğini ve
muhalefetin güçleneceğini” de ekledi.
CFR’nin Türkiye
‘masasında’ görevli bir başka ‘uzman’, Steven Cook da 29 Ocak’ta yaptığı
değerlendirmede şunları söyledi: “Erdoğan son 10 yıl için iyiydi ama acaba
artık vakti geçti mi? Çünkü artık aşırı güçlenmesi, kibri, endişeleri nedeniyle
kendi yanlışlarını yaratıyor.”
11 yıldır
sıcak parayla beslenen iktidar ve ‘şımaran atanmışlar’ bir ay önce duvara
tosladılar ve muktedirler arası kavga yüzeye çıktı ve son günlerde CIA’nin
Gülen’inin ‘muhalif’ partilere desteği de belirginleşmeye başladı.
Maceranın
başından beri AKP’ye yol haritaları çizen, Erdoğan’ı ‘Kemalizmi çökerten adam’
olarak alkışlayan, ‘orduyu hizaya getiren adam’ olarak göklere çıkaran
Amerikalı uzmanlar çoktan makas değiştirdi.
Türk milletinin ‘raydan
çıkabileceği, sistemi reddebileceği’ korkusu duyduklarını sık dile
getiriyorlar. Sıkı sıkı denetledikleri, ‘çok partili demokrasi’ martavalının
cilasının dökülmesi en büyük korkuları.
Onlara göre
“SİSTEM” tehlikeye girmesin diye ‘Muhalefet’ partilerinin AKP karşısında ÇIKIŞ
yapmasına ihtiyaç var. Barkey ve içerdeki farklı guruplara bağlı anket
şirketleri bu durumu rakamlara yansıtmaya başladı bile. CHP ve MHP’nin yüzde
30’lar ve 20’lere dayanması gibi tahminleri telaffuz etmekle kalmıyorlar, bazı
küçük partilerin de ‘denge sağlayıcı’ olarak ortalığa çıkmalarının
‘faydası’ndan da sözediyorlar.
Medya
‘Amerika’nın sesi’ olarak elinden geleni yapıyor. Piyasa’nın çalıştırdığı
‘Demokrasi’ adlı sokak kadınları yeniden makyaj odasına alındı, kimisine ‘sol’
kimisine ‘sağ’ makyaj yapıldı. Kimisi ‘müslüman isyankar’ makyajlı kimisi
‘Atatürk’e sığındı. Hedef belli. Millet kendi yolunu bulamamalı! Ne olursa
olsun BATININ ÇİZDİĞİ SİSTEMİN İÇİNDE kalmalı.
Henri Barkey
Türkiye’nin ‘sandık imtihanı’ sürecinde ‘Yeni anayasa’ ve dondurulmuş gibi
görünen ‘Kürdistan’ eyaleti meselesinin ön alması için elden gelenin yapılması
gereği üzerinde duruyor.
Gülen
Cemaati “Hükümetin bir sonraki adımı, uluslararası darbe planlarının parçası
olarak gördüğü muhalefeti suç kapsamına sokmak olabilir!” Bundan kaçınmak için
tahterevallide ‘muhalefet’in yukarı, Erdoğan’ın aşağı inmesi’ zorunluluğu var!”
diyor.
Washington
Institute’un ünlü ismi Alan Makovsky, “Başkanlık sistemi ve Cumhurbaşkanlığı
seçimlerinin çok önemli olduğunu ve ‘Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı
seçiminde öne çıkması gereğini’ yazıyor.
Küresel
çetenin önemli uzmanları Türkiye’nin ‘artık istikrarlı müttefik’ olarak
nitelenemeyeceğini, ‘laik-İslamcı’ çelişkisinin de artık temel çelişki
olmadığını yazıp çiziyorlar. “Türkiye’nin kendisi sorun oldu” başlığı ile
özetlenebilecek bu yorumlar, Türkiye’nin büyük bir ekonomik krizin eşiğinde
durduğu ve bundan nasıl ‘faydalanılabileceği’ (!) konusunda tartışmalarla
sürmekte.
Tüm bu iç
kargaşa sürerken, küresel sırtlanlar Cenevre 2 Konferansı’ndan elleri boş
döndü, Amerika, Rusya’nın bir yıl önceki önerisini kabul etti, ‘beşli çözüm
masası’ kuruldu ki içinde Türkiye İran ve Suudiler Rusya ve ABD var.
Türkiye’nin
kuzeyinde Ukrayna’da Batı ile Doğu arasındaki savaş Soros şeması çerçevesinde
sürerken, Türkiye’nin güneyinde kana boğulan Suriye var. Esad’a yenik düşen
batı 2011’de öne sürdüğü ‘tampon bölge’ projesine geri dönüş yapıyor.
Denetiminden kaçan terör örgütlerinin dizginlenmesi için yol arıyor. Erdoğan ve
Davutoğlu tamamen ‘out’ oluyor.
Türkiye’nin
doğusunda İran ile ABD ilişkileri yumuşarken, Irak’da Maliki dizginleri ele
alıyor ve bu Erdoğan’ı zora sokuyor..
‘Uluslararası
camia’ denen küresel şirket temsilcileri, dört bir yandan kuşatılmış Türkiye’de
ve hesapların dikiş tutmadığı bu bölgede, yeni derin stratejiler oluşturma
peşinde.
Bu derin
stratejiler de derin çukurlarda boğulacak gibi. Çünkü Türkiye ve bölge şartları
ve TARİHİN EMRİ artık bir sıçramayı kaçınılmaz hale getirdi.
Bu balon
patlayacak. Kim denetimi elde tutar soru bu. Bu coğrafyanın insanları mı,
küresel çete robotları mı? Buna karar verecek olan milletin azmi ve
kararlılığı!
Banu AVAR
6 Şubat 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder