Hedefteki kişilerin adreslerini bulmak için bir
postanede telefon rehberine bakmak yeterliydi. Muammer Aksoy’un rehberde hem ev
adresi hem de büro adresi vardı.
Muammer Aksoy’un eve geliş-gidiş saatlerini belirleyen
Ferhan Özmen, 31 Ocak, Çarşamba akşamı 2. Cadde’ye arabasıyla geldi. Kendi
anlatımına göre sol kaldırımdan evine doğru yürüyen Muammer Aksoy’u geçerek
apartmana girdi ve içerde beklemeye başladı. Bir süre sonra ana kapıdan giren
Muammer Aksoy’a telaşsızca bakan Özmen, susturucu takılmış Baretta tabancasını
kaldırdı ve arka arkaya üç el ateş etti. İki mermi Muammer Aksoy’un yüzüne, bir
mermi de göğsüne…
73 yaşındaki Prof. Dr. Muammer Aksoy kanlar içinde
yavaşça oturmak ister gibi yere yığıldı; dayanamadı ve sırtüstü uzanıp kaldı.
Ferhan Özmen caddeye çıktı, aşağılara bıraktığı arabasıyla oradan uzaklaştı.
Bir görev daha tamamlanmıştı. Görgü tanıkları da yalnızca sessiz, sakin caddeye
bırakılmış olan o aracı anımsama çalışacaklardı.[1]
Cinayetin ardından alışıla gelmiş açıklamalar
birbirini izledi. Yakın tarihlerdeki, özellikle Ankara’daki, terörist
saldırılar ve “devrim ihracı” ile güçlenenlerin açık tehditlerine de dikkat
edilmedi. Muammer Aksoy’un son sözlerine de aldırmayanlar, daha sonraları Turan
Dursun’un asıl katilleri işaret eden açıklamlarına da aldırmadan, suikasti
yıllarca suikastı ABD’ye bağlayarak işin kolayına kaçtılar ve Hizbullahilerle
onları yöneten Kum Ayetullahlarını gölgelediler.
Sonraki seri cinayetlerde de görüleceği gibi bu tutum
değişmedi. Hatta suikastçılar yakalanıp, İran’daki eğitimlerini, İranlı
ameliyatçıları, Nasır Tagipur’u, Mehdi Haşemi’yi, Tahran’da ilişki kurdukları
Selahattin Eş aracılığıyla Sepah yöneticileriyle girdikleri ilişkilerini,
silahlı eğitim ayrıntılarını açıklamalarına karşın bu gölgeleyici tutum
değişmeyeceklerdi. Daha da ilginci, Muammer Aksoy, İslam darbecilerine karşı
savaşım için ADD’yi kurmuştu. Suikast yıl dönümlerinde önce İslam darbecilerini
öne çıkaran ADD’nin yöneticileri yıllar geçtikçe aynı gölgeleyici tavrı
takınacaklardı.
Aksoy’un kurduğu ADD, cinayetten ve ortaya çıkan
gerçeklerden habersizmişçesine, 23 yıl sonra bile tavrını değiştirmedi.
Aydınlık gazetesinin arka sayfasında manşetten ADD Genel Sekreteri Öner Tanık
imzasıyla yayınlanan yazıda “Prof. Dr. Muammer Aksoy’u 24 yıl önce bugün
yitirdik. Onunki eceliyle bir ölüm değildi, faili meçhul bir katliamda yitirdik”
denilecek ve İran bir yana bırakılarak al Kudüs Kuvvetleri’nin, İslami hareket
Örgütü’nün öteki suikastleriyle birlikte Aksoy’un öldürülüşü de
“Kontrgerilla-CIA” odaklarıyla ABD’ye bağlanacak ve İran ayetullahları
aklanacaktı.[2]
ABD yayılmacılığına karşı çıkacağız derken Türkiye'ye
saldırmaktan geri kalmayan Kum'un ayetullahlarıyla kol kola girmek isteyenler
bilmelidirler ki toplumu yanlış bilgiyle yönlendirmekte CIA-MOSSAD ile yarışmaktadırlar!
[1] Emin Çölaşan, Muammer Aksoy ile görüşen son
gazeteciydi. Görüşmeyle ilgili ayrıntıları suikast gecesi kaleme alarak bir gün
sonraki Hürriyet’te yayınladı. Emin Çölaşan, “Dava Adamı Muammer Hoca”,
Hürriyet, 1.2.1990 Aynı yayın için ayrıca bkz. Muammer Aksoy,
Atatürk’ün Laik Hukuk Devleti, s.180 - 182
[2] ADD nGenel Sekreter Yardımcısı
Öner Tanık, “Öncesi ve sonrasıyla Muammer Aksoy cinayeti”, Aydınlık, 31 Ocak
2014, s.20
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder