Sayı
:2014/7
Konu: “Laiklik ilkesinin Anayasaya girişinin 77. yılı” 05.02.2014
Kod: 32.011.159
BASIN AÇIKLAMASI
5 Şubat 1937 günü Anayasa'nın başına, devletin temel nitelikleri olarak "Türkiye Devleti, Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkçı, Devletçi, Laik ve Devrimcidir" ifadesi yazıldı. 'Laiklik' de ilk defa bu tarihte Anayasa'ya resmen girmiş oldu.
Laiklik ilkesinin ilk adımı 10 Nisan 1928 tarihinde 1924 Anayasa'sında
yapılan değişiklikle atıldı. 5 Şubat 1937'de Anayasamızın değiştirilemez
maddeleri arasında yer aldı
Temelini Kurtuluş Savaşı’mızın anti-emperyalist bilincinden alan “Kemalist laiklik”; antiemperyalist, halkçı,
devrimci bir bilinçle eylemli olarak savunulabilir.
Bugün, dünya gericiliğinin de Türkiye gericiliğinin de beslendiği kaynak
emperyalizmdir. Daha açık bir söylemle, bağımsızlık hareketlerini boğmak
isteyen küresel çete ülkemizde ve hemen her mazlum ülkede dinci gericiliği
palazlandırmış, dinci gericiliği, düzenin vurucu ve kurucu gücü haline
getirmiştir.
Laikliğin; antiemperyalist ve eylemli halkçı devrimci savunusunu
yapamayan, gericilikten kurtulmak için gericiliğin kaynağını oluşturan
ABD-AB’nin kanatları altına sığınan, cemaat ve tarikatların iç çatışmalarından
medet uman sözde “laik” siyasal örgütlenmelerin varacağı yer dinci gericiliğin
yol arkadaşlığıdır.
Sosyal adaletsizliğin büyümesi ve sosyal devletin tasfiyesi, ABD-AB tarafından
projelendirilen yağma düzeninin geniş halk yığınlarını iliklerine kadar
sömürmesi, sistemin karşısında ve var
olan sistemle Her türlü bağını koparmış devasa bir kitleyi yaratmıştır. Bu alan cemaat ve tarikat örgütlenmelerinin,
her tür gerici düşüncenin hayat bulduğu bataklıklara dönüşmüş/dönüştürülmüştür.
Cemaatler ve
tarikatlar eliyle yaygınlaşan boyun eğme kültürüne karşı onların iç
çelişkilerden yararlanarak ve teslimiyetçi demokrasi yandaşlarından medet
umarak kurtulmak mümkün değildir.
Sömürü düzenini, karşı devrimi yaratan, besleyen kaynak olan
emperyalizme, sömürüye, NATO’culuğa, AB’ciliğe karşı mücadele vermeden, emeğin,
emekçinin, üreten köylünün haklarını savunmadan laikliğin devrimci savunusunu
yaptığını, gericilikle mücadele verdiğini söylemek, karşıdevrime dönüşmüş
sistemin varlığını ve sürekliliğini savunmaktan başka bir anlam taşımaz.
AKP ile birlikte Hizmet Hareketi denilen emperyalist
tetikçisi illegal karanlık örgütün kaynakları kurutulmadan, gericiliğe,
emperyalizme, sömürüye, faşizme karşı halk yığınlarını örgütleyip eylemli
mücadele verilmeden, laikliğin savunusu yapılamaz.
Karşı devrimin içini boşalttığı demokrasi sözcüğüne sığınarak, AKP faşizmini meşru göstererek yapılacak bir
“laiklik” savunması karşı devrim cephesini zayıflatmak bir yana daha da
güçlendirir. AKP'yi devirmek için, onu taklit etmek, onun geçmişte kurduğu
ittifakları kendi çevresinde kurmaya çalışmak isteyenler büyük yanılgı
içindedirler.
Laiklik ancak, AKP diktatörlüğünden, gerici yaşam
tarzından ve sömürü düzeninden kurtulmayı hedefine koyan, örgütlü, devrimci bir
“halk cephesi” ile korunup savunulabilir.
Ülkemizin Seçimler sürecine girdiği bu günde düşünmek ve karar vermek
zorundayız. Yerimizde oturup gericiler arasında hangisinin kazanacağını mı
hesaplayacağız, yoksa 29 Ekimlerde, 10 Kasımlarda, Haziran direnişinde
başladığımız mücadeleye devam edip, insanca yaşama hakkımıza, aydınlık, bağımsız
bir ülke istencimize, onurumuza sahip mi çıkacağız? Unutulmamalı ki bu vereceğimiz karar aynı
zamanda ileride vereceğimiz bir hesaptır da.
Bizce bu seçimlerin kazananı, her türlü
sömürüye gerici dayatmaya karşı aklını, yüreğini, onurunu koruyanlar, omuz
omuza gericiliğe karşı aydınlanmayı, emperyalizme karşı yurtseverliği, sömürüye
karşı eşitliği, AKP faşizmine karşı özgürlüğü savunanlar olacaktır.
YÖNETİM KURULU ADINA: Mahmut ÖZYÜREK
ULUSAL
EĞİTİM DERNEĞİ
ISPARTA ŞUBE BAŞKANI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder