12 Nisan 2016 Salı

Isparta Valiliğinden Ensar Vakfına ödül

Isparta'nın tarihi miraslarından, Mülkiyeti İl Özel İdaresine ait olan Çelebiler Mahallesi Damgacı Sokak bulunan ve daha önce Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü'ne tahsisli tarihi bina AKP'lilerin İl Genel Meclisinde oy çokluğu elde etmesiyle 10 yıllığına 45 çocuğun istismara uğradığı skandalın merkezinden duran Ensar Vakfı'na tahsis edilmiştir.
1.  Bir Vakfa 4962 sayılı kanın gereğince “vergi muafiyeti” sağlanmış olması, bu vakfı “kamu kurum ve kuruluşu” statüsüne dönüştürmez.
İl genel Meclisinin “kamu kurum ve kuruluşları” dışında bir vakfa  “bedelsiz taşınmaz tahsisi” yapma yetkisi yoktur. 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanununun 64 üncü maddesinin (d) bendi “Kendilerine ait taşınmaz malları, asli görev ve hizmetlerinde kullanılmak ve süresi yirmi beş yılı geçmemek üzere diğer kamu kurum ve kuruluşlarına tahsis edebilir” demektedir. Ensar Vakfı bir “kamu kurum ve kuruluşu” değildir.
 Bu nedenle Isparta İl Genel Meclisinin aldığı  “Isparta Çelebiler Mahallesi - Damgacı Sokak’ta bulunan ve daha önce Kültür ve Turizm İl Müdürlüğüne tahsisli, tarihi bir binanın bedelsiz olarak Ensar Vakfı'na tahsis kararı hukuken yok hükmündedir.
2.  Öğrenci Yurtlarının açılması ile ilgili 3.11.2004- Tarihli 2004/8106 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile çıkartılan ÖZEL ÖĞRENCİ YURTLARI Yönetmeliği’nin 5. Maddesi  Türkiye Cumhuriyeti uyruklu gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişileri, bu Yönetmelikte belirtilen esaslara uygun olmak kaydıyla ortaöğrenim veya yükseköğrenim öğrencileri için yurt açabilir.”  Yani Vakıflar İlköğretim öğrencileri için yurt açamazlar.
Ancak uygulamada Ensar Vakfı yasa ve yönetmelikleri uygulamakla görevli olanların katkı ve desteğini de alarak İlköğretim öğrencileri için YURT açmışlar açmayı sürdürmektedirler.
3.  Günlerdir tüm kamuoyunun Karaman’da KAİMDER, Ensar Vakfı evlerinde/yurtlarında yaşanan; çocukların cinsel istismarı olayı ile çalkalandığı bu günlerde Isparta’da Yasalar, Yönetmelikler ihlal edilerek tarihi bir binanın bedelsiz olarak Ensar Vakfı'na tahsis kararı, Karaman’da yaşanan insanlık dışı ağır “cinsel istismar” suçunun desteklenmesi, adı geçen vakfın bu suç nedeniyle ödüllendirilmesi anlamını taşımaktadır.
4.  Kaldı’ ki Karamandaki olay Bakanının söylediği gibi “bir kere rastlanmış” bir olay değildir.
Bilindiği gibi dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan kürsülerde sık sık “dindar nesil yetiştireceğiz” şeklinde açıklamalar yapmıştır. Bu kapsamda İmam Hatip Okulları ve eğitim ile ilgili projeleri olduğundan bahsetmiştir. İşte bu politikanın sonucu olarak 2013 yılında Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), ortaöğretim kurumları yönetmeliğinde değişiklik yapıldı. Resmi Gazete ’de yer alan düzenlemeye göre, imam hatiplerde eğitim ve öğretim yılı süresince “imamlık, hatiplik, vaizlik, müezzinlik, Kuran kursu öğreticiliği ve benzeri mesleki uygulamalara” yönelik eğitimlerle ilgili “çeşitli kurumlardan destek alınabilecek.”
Bu yönetmelikle MEB’e bağlı devlet okullarında TÜRGEV, Ensar Vakfı, Furkan Vakfı, Hizmet Vakfı, Hayrat Vakfı gibi kurumlara ders verebilme, kitap dağıtabilme ve öğrencileri kendi camilerinde, mescitlerinde veya Kuran kurslarında stajyer olarak eğitebilme hakkı verildi.
Yönetmelikte kimi Vakıflara ve derneklere “Özel” yapılan yönetmelik değişikliği sonucu, bu vakıf ve derneklerin ulusal ve insani değerlerden yoksun, Türk Devrimi ve Cumhuriyet karşıtlığı tescilli kimi görevlileri kendi yasadışı vakıfları dışında resmi okul ve yurtlarda cirit atmaya başlamışlardır.  
5.  Suça konu olaylar mağdur çocukların ifadelerine göre Ensar Vakfı evlerinde işlenmiştir. Nitekim Karaman Cumhuriyet Başsavcılığı yayın yasağı ile ilgili basına yaptığı açıklamada “iki farklı yurtta görev yapan kişi” denilmektedir. Savcılığın ön soruşturmasında ise mağdur çocuklar “Ensar evinde kaldıkları” ifadesini vermişti. Savcılık açıklamasına göre de 2014 yılından bu yana Ensar vakfı evinde çocuklar uzun süre istismar edilmiş. Yani bu süre zarfında bu suçun işlenmesine göz yumulmuştur ve Ensar Vakfı bundan dolayı sorumludur/sorunludur.
6.       Çorum’da faaliyet gösteren Ensar Vakfı’na ait yaz Kuran kurslarında 2008 yılında 15 yaşındaki iki kız çocuğu hocaları tarafından tecavüze uğramıştı.
Olayı öğrenen ailelerin polise gitmesinden sonra bir lisede Din Kültürü öğretmenliği yapan Ensar Vakfı Çorum Şube Başkanı Z. İ.’nin kızlara tecavüz ettiği tecavüze uğrayan kızlardan birinin 3,5 aylık hamile olduğu ortaya çıkmıştı.
Polis tarafından gözaltına alınan evli ve 2 çocuk babası Z. İ. sevk edildiği mahkemece tutuklanarak Çorum L Tipi cezaevine gönderilmişti. Ensar Vakfı’nda kızlara tecavüz eden hocanın, Çorum’daki yerel gazetelere din ve ahlaki konular hakkında yazılar yazdığı öğrenilmişti. 16.03.2016” (http://www.yeniyon.tv/tecavuz-olayi-ensar-vakfinda-ilk-degilmis)
Bu haberlerden de görülmektedir ki Ensar Vakfına ait yurtlarda ve evlerde bu suç bir kez işlenmemiştir. Önceki yıllarda aynı suçtan yargılanarak tutuklanan öğretmen bile mevcuttur. Nitekim Karaman Cumhuriyet Başsavcılığı bu konu ile ilgili Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna Yayın Yasağı getirilmesi için yazdığı 2016/1010 CBS Soruşturma sayılı yazısında “Cumhuriyet Başsavcılığımızca 2014 ve devam eden yılları içerisinde meydana gelmiş olabileceği düşünülen, çocuğun cinsel istismarı ve çocuğu müstehcen yayınları okumaya ve seyretmeye Teşvik suçlarından yürütülmekte olan soruşturma kapsamında…” denilerek bu suçun daha önce de işlendiğini ortaya koymaktadır.
7.       Ensar Vakfının eğitim(!)  alanındaki bu çalışmalarının AKP hükümeti tarafından destek görmesi ise, Eğitime verilen bir destek değil, 2002 den 2013 yılına kadar birlikte yürüdükleri Fetullah Gülen Cemaati ile yollarını ayırdıktan sonra Ensar Vakfını bunun yerine ikame etme çabasıdır. Bu anlamda bir hayli yol aldıkları da bilinen ve yaşanan bir gerçektir.  
8.  Tüm bu nedenlerle Isparta Valisi Sn. Vahdettin Özkan’ın İl genel Meclisinin aldığı hukuk dışı tahsis kararını yasal yollarla iptal ettirmelidir.
9.  Bu yapılmadığı durumda Ulusal Eğitim Derneği Isparta Şubesi olarak yasal yollara başvuracağımızı tüm kamuoyuna duyururuz. 12.04.2016
YÖNETİM KURULU ADINA:                                                  Mahmut ÖZYÜREK
ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ
ISPARTA ŞUBE BAŞKANI


11 Nisan 2016 Pazartesi

“TÜRK TARİHİNİN HAKKINDAN NASIL GELECEĞİZ, TATLIM?”



Avrupa Birliği (AB) hükümeti, 1998 – 2002 sürecinde, Ankara’daki AB Delegasyonunun başında “Büyükelçi” unvanıyla kadın diplomat Karen Fogg’u görevlendirmişti.
Karen Fogg, AB’nin Türkiye’deki baş casusuydu.
Karen Fogg’a verilen görev, Türk tarihini altüst etmekti.
Özellikle de Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Devrimleri tarihi, tüm gerçekler yok sayılarak yeniden yazılmalı, Türk çocuklarına okullarda öğretilen tarih saptırılmış yeni kavramlarla anlatılmalıydı.

Peki, neydi bu yeni saptırılmış kavramlar?
·        Çanakkale Savaşı’nda Mustafa Kemal yoktu!
·        Kurtuluş Savaşı diye bir savaş olmamıştı! Yunanlıların İzmir’i, İtalyanların Antalya ve civarını, Fransızların Adana, Mersin ve çevresini işgal etmiş oldukları doğru değildi!
·        İstanbul; İngiliz, Fransız ve İtalyan askeri güçleri tarafından işgal edilmemişti!
·        Çanakkale Savaşları ve Kurtuluş Savaşı sırasında binlerce Türk askerinin şehit olduğu bilgisi doğru değildi!
·        İngiliz Kralı’na “sığınma” talebinde bulunup bir İngiliz savaş gemisiyle İstanbul’dan kaçan son Osmanlı padişahı Vahdettin hain değil, tam tersine vatansever büyük bir liderdi!
·        Mustafa Kemal Atatürk’ün devrimler yapmış olduğu bir uydurmaydı!
·        Atatürk, “yazı devrimi” adı altında Arap alfabesini kaldırıp Latin alfabesini alarak Türk toplumunu köklerinden koparmış, kültürünü yok etmişti!
·        Türkiye’de gerekli devrimleri Osmanlı Padişahları yapmıştı!..

Peki, AB casusu Karen Fogg Türk tarihini nasıl ve kimlerin yardımıyla böylesine altüst edecekti?
Karen Fogg, para karşılığı bazı gazetecileri iğfal etti, onları bu amaç doğrultusunda ajan olarak kullandı.
İşte, Karen Fogg’un emrinde çalışmış ajan gazetecilerin bazıları:
Mehmet Ali Birand, Şahin Alpay, Prof. Dr. Mehmet Altan, Cengiz Çandar, Prof. Dr. Eser Karakaş, Metin Münir, Murat Yetkin, Cüneyt Ülsever, Oral Çalışlar, Ahmet Sever, Lale Sarıibrahimoğlu, Ferai Tınç, Sami Kohen, Semih İdiz, Zeynep Göğüş, Mithat Melen, Mim Kemal, Emine Uşaklıgil, Özgen Acar.

Karen Fogg, “tatlım, canım, sevgilim” diye hitap ettiği bu yerli casusların lideri Mehmet Ali Birand’a açık banka çeki yolluyor, istediğin miktarı çeke yazabilirsin diyor ve soruyordu:
“Türk tarihinin hakkından nasıl geleceğiz, tatlım?”

AB casusu Karen Fogg’un yönetiminde yerli ajanlar hemen işbaşı yaptılar, yoğun bir çalışmanın içine daldılar.
Peki, sonuçta Karen Fogg amacına ulaştı mı?
Yerli casusların yardımıyla Türk tarihinin hakkından gelebildiler mi?
Bu sorunun yanıtını sizlere, aşağıdaki haberle sunuyorum.

Eğitim-İş Genel Başkanı Veli demir açıklıyor:
“Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu, 2016-2017 ders yılından başlamak üzere ortaöğretimde okutulacak ‘Tarih Dersi Öğretim Programı’nı taslak olarak yayınladı.
Programda Atatürk’ten Kurtuluş Savaşı’ndan, Cumhuriyet Devrimlerinden söz edilmediği gibi, Osmanlı devletinin öne çıkarıldığı yapay bir tarih anlayışının dayatıldığı gösterilmektedir.
Hazırlanan program göstermektedir ki, lisede tarih öğretimi tarihsiz bir öğretim olarak düşünülmektedir.
Birkaç gün önce yandaş sendikanın ifade ettiği biçimde öğretim programı Kemalizm’den yani Atatürkçü düşünceden soyutlanmaya çalışılmış, çocuklarımızı Atatürk ve onun devrimlerinden arındırmak isteyen bir anlayış programa yerleştirilmiştir. Türkiye’de tarih dersi Atatürksüz, Cumhuriyetsiz ve devrimsiz olamaz.
Taslak program, tarih dersi niteliğinden çok inanç öğretisi, ekonomi, sosyoloji ve bazen de İslam felsefesi özellikleri taşımaktadır.
Yapılmak istenilen asıl şeyin, tarih dersinin mevcut içeriğiyle ilgili bir hesaplaşma olduğu gözlemleniyor.
Programın genelinde ilk göze çarpan ‘Yeni Osmanlıcı’ düşüncenin ağırlık kazanmış olması, ulus devlet modelinin göz ardı edildiği, kronolojik değil tematik olması gerektiği savıyla hazırlanmış, öğretim programında Türkçe kullanmamaya özel bir önem gösterilmiştir.
Atatürk’ün dediği gibi, “Tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir. Yazan yapana sadık kalmazsa, değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir durum alır.’”

Değerli Dostlar,

Her gün medyada dinlemekten, izlemekten bıktığımız siyasi didişmeler asıl gerçeğin üzerini örtmektedir.
Hedefte Türk Milleti vardır!
İç ve dış düşmanlar Türk’e karşı birleştiler!
Diliyle, tarihiyle Türk’ü bu topraklardan silmek istiyorlar!

Bu yalın gerçeğin karşısında hâlâ “Yenilmedik dimdik ayaktayız!” diyen sözde Atatürkçülere ne demeli?
Onlara, siz “Türk’ten yana mısınız yoksa Türk’e karşı mısınız?” diye sorup çok kısa ve net yanıt istemeliyiz…

Yılmaz Dikbaş
10 Nisan 2016, Pazar
dikbas@kalinka.com.tr
0532 233 31 52