Ermenistan Başbakanı Ovanes Kaçaznuni’nin İtirafları (e-kitap)
Ermeni belgeleriyle soykırım yalanı:
Ovanes Kaçaznuni’nin itirafları
Satır içi resim 1
Ermeni belgeleriyle soykırım yalanı:
Ovanes Kaçaznuni’nin itirafları
Satır içi resim 1
Kaçaznuni Kimdir?
Ovanes Kaçaznuni (Hovannez
Katchaznouni), 1918 yılı Temmuz ayında kurulan Ermenistan devletinin ilk başbakanıdır. Taşnak
Hükümetinin 1919 yılı Ağustos
ayına kadar 13 ay yönetmiştir.
Taşnaksutyun
Partisi’nin kurucularındandır ve önemli lideridir. Ermenistan’ın ve Taşnak
Partisi’nin en yetkilisidir.
1867 yılında Gürcistan’a bağlı Ahıska bölgesinde doğdu.
Mimarlık eğitimi
aldıktan sonra Bakû’de mimar
olarak çalıştı. Taşnak örgütüne orada katıldı. 1917’de Ermeni Ulusal Konseyi üyesi oldu. 1918’e kadar Kafkasya
parlamentosunda (Seym) Taşnak temsilcisi olarak
bulundu. Trabzon ve Batum’da Türklerle yapılan barış görüşmelerinde
Ermeni heyeti içinde yer aldı. Kafkasya devleti parçalanınca, 1918 Temmuz’unda
bağımsız Ermenistan’ın ilk başbakanı oldu. 1919 Ağustos’una kadar bu görevde kaldı. 1920 yılında Ermenistan’da Bolşevik
iktidarının kurulmasının ardından tutuklandı. 1921 yılında Bolşevik
yönetimine karşı yapılan karşıdevrime! ayaklanmanın bastırılmasından sonra ülkeyi terk etti. Yıllar sonar Sovyet Ermenistanı’na geri döndü ve 1938 yılında ölene kadar mimar olarak çalıştı.
Kaçaznuni’nin
raporu
Ovanes Kaçaznuni’nin
1923 yılında Bükreş’te
yapılan Ermeni meselesi ile
ilgili Taşnak Partisi toplantısında sunduğu
rapor gerçekleri
bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.
Kaçaznuni’nin Osmanlı döneminde yaşananları anlattığı kendi imzasını taşıyan rapor aslında bir itirafnamedir. Kaçaznuni, hemen o yıl raporunu kitap olarak yayımlatır. Koyduğu başlık, yine intihar önerisini vurgulamaktadır: “Taşnaksutyun’un Artık Yapacağı Bir Şey Yok.”
Kaçaznuni’nin Osmanlı döneminde yaşananları anlattığı kendi imzasını taşıyan rapor aslında bir itirafnamedir. Kaçaznuni, hemen o yıl raporunu kitap olarak yayımlatır. Koyduğu başlık, yine intihar önerisini vurgulamaktadır: “Taşnaksutyun’un Artık Yapacağı Bir Şey Yok.”
Ermenice basılan
kitap, dört yıl sonra, 1927 yılında Rusçaya çevrilerek Tiflis’le “ibreti
âlem”olması amacıyla 2 bin adet basıldı. Kitabın İngilizce
basımı ise, 1955 yılında, “The Armenian Revolutionary
Federation (Dashnaksoution) Has Nothing To Do Any More” başlığıyla “Armenian Information Service” (Ermeni İstihbarat
Servisi) tarafından
New York’ta yayımlandı. Ancak bu İngilizce
yayın, kitabın bütününü içermiyor. İlk
Ermeni başbakanının bu tarihî raporu Ermenistan’da yasaklanmıştır. Yayınların Avrupa’daki kütüphanelerden Taşnaklar
tarafından toplatıldığı da biliniyor. Kitabın çeşitli
dillerden yayımlanan
basımları, Avrupa kütüphanelerinden toplatılmıştır. Rapor, sonraları İstanbul
Üniversitesi Araştırma Görevlisi Sayın Mehmet PERİNÇEK tarafından Moskova’daki Lenin Kütüphanesi’nde Rusça olarak bulundu ve Türkolog Arif ACAROĞLU
tarafından Türkçe’ye çevrildi.
Kaynak Yayınları’ndan, 2006
yılında, “Taşnak Partisi’nin Yapacağı Birşey
Yok” (1923 Parti Konferansı’na Rapor) başlığıyla yayınlanan kitapta yazılanlar Ermeni kıyımı iddiaları bağlamında bir belge durumunda…
Yıllarca sözde soykırıma uğradıklarını iddia eden ve dünya
kamuoyunu baskı altına almaya çalışan
Ermenilerin bütün tezlerini çürüten ilk başbakanları, 128 sayfalık raporunda şu çarpıcı ifadelere veriyor:
Askeri
operasyonlara katıldık
“1914 Sonbaharında,
Türkiye henüz savaşan taraflardan birine
katılmadığı dönemde, Güney Kafkasya’da büyük gürültü içinde ve enerjik biçimde Ermeni gönüllü birlikleri oluşturulmaya
başlandı… ve sadece birkaç hafta içerisinde Ermeni devrimci Taşnaksutyun
Partisi (EDDP) hem bu birliklerin oluşturulmasına hem de bunların
Türkiye’ye karşı gerçekleştirdikleri
askeri operasyonlara aktif biçimde
katıldı….”
Aklımız
dumanlanmıştı
“Biz, kayıtsız şartsız Rusya’ya yönelmiş
durumdaydık.
Herhangi bir gerekçe
yokken, zafer havasına
kapılmıştık. Sadakatimiz, çalışmalarımız ve yardımlarımız karşılığında, çar hükümetinin Ermenistan’ın bağımsızlığını bize armağan
edeceğinden
emindik…
Aklımız dumanlanmıştı. Biz kendi isteklerimizi başkalarına mal ederek, sorumsuz kişilerin
boş sözlerine büyük önem vererek ve kendimize
yaptığımız hipnozun etkisiyle,
gerçekleri anlayamadık ve hayallere kapıldık.”
Türkler
doğru yaptı
“1915 yaz ve sonbahar
döneminde Türkiye Ermenileri zorunlu bir tehcire tabi tutuldu. Türkler ne
yaptıklarını biliyorlardı ve bugün pişmanlık duymalarını gerektirecek bir husus
bulunmamaktadır .(…) bu yöntem en kesin ve en uygun yöntemdi. Kızgınlık ve
korku içinde bulunan bizler, “suçlu” arıyorduk ve bu suçluyu hemen “Rus” hükümeti
ve onun kalleşçe
politikaları
olarak belirledik.
Siyasal açıdan olgunlaşmamış ve
dengesiz insanlara özgü bir şaşkınlık içinde, bir uçtan diğerine
savrulmaktaydık.
Rus hükümetine karşı dünkü inancımızı ne denli körü körüne ve temelsiz idiyse, bugünkü suçlamalarımız da o denli körü körüne ve temelsizdi. Siyasal
bir parti (Taşnaksutyun) olarak biz, meselemizin
Rusları ilgilendirmediğini ve onların gerektiğinde
bizim cesetlerimizi çiğneyerek
geçip gidebileceklerini unutmuştuk.”
Gerçekleri
göremedik
“Askerî operasyonlara
katıldık. Kandırıldık ve Rusya’ya bağlandık. Tehcir doğruydu
ve gerekliydi. Gerçekleri göremedik, olayların sebebi biziz. Türklerin millî
mücadelesi haklıydı. Barışı
reddetmemiz ve silahlanmamız büyük bir hataydı. Türklere karşı ayaklandık ve savaştık. Sevr Antlaşması gözümüzü kör etmişti. İsyanımızın temelinde İtilaf
devletlerinin bize vadettiği büyük Ermenistan hayali vardı. Ama biz hiç bir zaman devlet olamadık. Türkiye Ermenistan’ı diye bir devletin hayalden öte olmadığı gerçeğini göremedik.”
Olayların
sebebi biziz
“Kötü kaderden şikayet
etmek ve felaketlerimizin sebeplerini kendi dışımızda aramak acıklı bir durumdur. Bu bizim
(hastalıklı) milli psikolojimizin
karakteristik bir özelliğidir
ve Taşnaksutyun
partisi de bundan kaçamamıştır. (…) sanki uzak görüşlü olmamamız bir kahramanlıktı çünkü isteyen herkes, Fransızlar,
İngilizler,
Amerikalılar, Gürcüler, Bolşevikler
tek kelimeyle bütün dünya bizi kolayca aldattı, atlattı ve ihanet etti, oysa bizler
safça bu savaşın Ermeniler için yapıldığına inandırılmıştık. “
Barış
teklifini reddettik
“1914-1918 yılında
emperyalistlere karşı
savaşlarında bozguna uğrayan
Türkler, dinlenerek iki yıl içerisinde yeniden canlandılar. Yeni genç ve yurtsever duygularla
hareket eden bir nesil ortaya çıkarak,
Anadolu’da kendi ordusunu yeniden
organize etmeye başlamıştı. Türkiye’de milli bilinç ve kendisini
savunma içgüdüsü uyanmıştı.
Onlar Küçük Asya’da
istikballerini hiç olmazsa bir şekilde temin
edebilmek için
Sevr Anlaşması’na
askeri güçle karşı koymak zorundaydılar. Bizim bu dönemde barışı reddetmemiz ve silahlanmamız büyük bir hataydı.
Çok geçmeden sınırlarımıza
askerî operasyonlar başladığında, Türkler bizimle bir araya
gelmeyi ve görüşmelere
başlamayı teklif ettiler. Biz ise
onların bu teklifini geri çevirdik. Bu büyük bir hataydı. Bu, görüşmelerin
kesinlikle başarıyla
sonuçlanacağı
anlamına gelmezdi ama bu görüşmelerde
barışçı bir sonuca ulaşma
ihtimâli vardı.”
Türkler’e
karşı ayaklandık
ve savaştık
“Türklere karşı ayaklandık. Barışı sabote etmek için savaştık bile. Artık hepimiz, Türkler’in düşmanı olan itilaf devletlerinin
kampındaydık. Türkiye’den “denizden denize Ermenistan” talep etmekteydik. İtilaf
devletlerinin ordularını Türkiye’ye göndermeleri ve hakimiyetimizi
temin etmeleri için Avrupa
ve Amerika’ya
resmi çağrılar yaptık. Nihayet şu da
var ki, var olduğumuz sürece aralıksız olarak
Türkler’le savaştık, öldük ve öldürdük. Artık, Türkler’e ne gibi bir güven telkin edebiliriz ki?”
İsyanımızın
temelinde Büyük Ermenistan vardı
“Türkiye’nin yedi ili,
Kilikya’da dört sancak ve Karadeniz’den Akdeniz’e Karabağ dağlarından
Arap çöllerine uzanan “Büyük Ermenistan” tasarlanmakta ve talep edilmekteydi.
Bu emperyalist hayal nasıl gerçekleşebilirdi?”
Hiçbir
zaman devlet olamadık
“Adil olursak;
yönetmek demek öngörmek demekse, biz kesinlikle öngörü yeteneği
olmayan, işe yaramaz Taşnak
yöneticileriydik. Başlıca zaafımız bu noktadaydı. Dahası, faaliyetlerimizin amacını belirli ve net biçimde anlamış değildik;
rehber bir ilkemiz ve sürekli
uygulanabilen tutarlı bir
sistemimiz yoktu. Sanki istemeden, tesadüfi koşulların etkisi altında tereddütle hareket ediyor, kafamızı duvara çarpıyor ve ayaklarımızın altındaki zemini körler gibi denemeye kalkıyorduk. İmkanlarımızın sınırlarını bilmiyor ve çoğu zaman
bunları abartıyorduk. Engellerin çağını anlamıyor, karşıt güçlerden nefret ediyorduk.
Devlet ile partiyi ayıramıyor ve parti ideolojisini
devlet işlerine
karıştırıyorduk. Bizler devlet
adamları değildik”
Türkiye
Ermenistanı diye bir şey yok
“Şimdi
neyimiz var? Aras ile Sevan arasında
küçücük ve sözde bağımsız, gerçekte ise
canlanmakta olan Rusya İmparatorluğu’nun özerk bir kenar bölgesi durumundayız. Türkiye Ermenistanı diye bir şey
yok; bu konu Lozan’da
defnedilmiştir. Büyük
Avrupa devletleri bizi defnettiler.”
Teröre
yöneldik
“Kişilere
karşı suikastlar planlayarak ve
gerçekleştirerek,
bir zamanlar Yıldız köşkünde yaptığımız gibi yapabilir bu kez başkalarını bombalayabiliriz. Ama niçin? Biz Türkiye’de gürültü çıkarttığımızda bu gürültü sayesinde büyük devletlerin dikkatini
Ermeni konusuna çekeceğimizi
ve onları bizim lehimize aracı olmaya zorlayacağımızı sandık. Şimdi
ise böyle bir aracılığın kaç para ettiğini
artık biliyoruz.”
Geçmişin
kalıntısı Taşnak
partisi, artık
son bulmalıdır: ben intihar öneriyorum
Parti artık yenilmiş ve
otoritesini kaybetmiştir; ülkeden kovulmuş ve
geri dönemez kolonilerin ise
yapabileceği bir iş
yok. Bir parti, “Madem
yaşıyorum öyleyse kendime nasıl olursa olsun bir iş
uydurmalıyım” diyemez. “Madem yaşıyorum”, ”öyleyse” tarzında bir yaklaşım mantıksal olarak yanlıştır. Cümleyi bunun tersi yönde
kurmamız gerekir: Madem ki yapacak bir işim
kalmamış, yaşamam
gerekmez!”
Evet ben intihar öneriyorum!
Taşnak
Partisi geçmişin
bir kalıntısıdır, gereksiz bir organdır ve vücudun bu organa artık ihtiyacı kalmamıştır, şimdilerde
bir koloni (diaspora) partisidir.
Taşnak
partisi, barışa engeldir
“Yalnız bir konuda
ısrar ediyorum. Bir gün gelir de Türkler’le anlaşmak
ihtiyacı doğarsa;
sahneye başka bir anlayışa,
başka
bir psikolojiye sahip, en önemlisi
de başka
bir mazisi olan ya da olmayan insanların çıkması gerekir. Ve bu noktada Taşnaksutyun,
değil
yardım etmek, tersine engel olur.”
“Taşnak
Partisi’nin Yapacağı Birşey
Yok” e-kitap: