SOSYAL
DEMOKRASİ ATATÜRKÇÜLÜK DEĞİLDİR / Dr. Hasan İleri
Atatürkçülük
(Kemalizm) ve Sosyal Demokrasi tartışması konuya ilgi duyanların zihinlerinde
genellikle sessiz olarak yaptıkları, zaman zaman da sesli hatta yüksek sesle
yaptıkları, güncelliğini kaybetmemiş bir tartışmadır. CHP Kurultayı nedeniyle
yeniden yüksek sesle yapılmaktadır.
Geniş ve çok
önemli olan bu konunun sağlıklı olarak irdelenmesi için tarafsız kalınması ve
bazı somut gerçeklerin görmezden gelinmemesi ve konunun bugünkü dünya ve
Türkiye gerçeklerinde incelenmesi ve irdelenmesi gerekmektedir. Konunun
anahtarı Kemalizmin iyi incelenip irdelenmesidir. Çünkü bize göre Kemalizm,
maalesef bizim açımızdan yeterli olarak bilinmemektedir.
KEMALİZM NEDİR?
Kemalizm,
Atatürk’ün hayatı boyunca Türkiye ve dünya için ürettiği fikirler ve bu
fikirlere dayanan proje ve eylemlerdir. Bunların sonuçlarıdır. Kemalizm
sadece Altı Ok’ tan ibaret değildir. Altı Ok, Türkiye içindir.
Bazı çevrelerde
Kemalizm ve sosyal demokrasi tartışılırken Türkiye’deki sosyal demokrasinin
kökleri Kemalizm’de aranmaktadır. Bu yanlıştır, böyle bir şey yoktur.
Sosyal
demokratlar, partilerini 23 Aralık 1918’de bugünkü İstiklal Caddesi’nde
kurmuşlardır. Kurucuları ve liderleri Dr. Hasan Rıza’dır. Hasan Rıza
liderliğindeki sosyal demokratlar, Mustafa Kemal ile bazı temaslarda
bulunmuşlardır. Sosyal demokratlar Kurtuluş Savaşı’na soğuk bakmışlar,
Wilson Prensipleri’ni benimsemişlerdir. Savaştan sonra Cumhuriyet
Hükümeti’nden parti izni istemişler, ama 13 Mayıs 1925 tarihinde Bakanlar
Kurulu kararı ile yasaklanmışlardır.
SOSYAL
DEMOKRASİ VE KEMALİZM BİRBİRİNE ZITTIR
Sosyal
demokrasinin benimsediği yaklaşımlar ile Kemalizm’in yaklaşımları birbiriyle
uyuşmamaktadır. Çok kısa olarak bu konuda bazı hususları belirtmeyi uygun
buluyorum:
Sosyal
demokrasi ulusal egemenliğin aşılmasını ister.
Kemalizm’de ise
ulusal egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ve ulusal egemenliğin aşılarak
oluşturulmak istenen küreselleşmeyi bir RÜYA olarak görür.
Sosyal
demokraside Cumhuriyetçilik şartı yoktur. Birçok
sosyal demokrat ülkede KRAL vardır. Örneğin İsveç, Norveç, Danimarka, Belçika
gibi ülkelerde demokrasi ile beraber krallıklar vardır. Kemalizm’de böyle bir
durum olamaz. Kemalizm’in birinci ilkesi Cumhuriyetçiliktir.
Sosyal
demokraside milliyetçilik yoktur. Uluslaşma,
sosyal demokraside yoktur. Sosyal demokrasi yöresellikle, evrenselliğin uyumlu
olarak bütünleşmesini savunur. (YENİ SOL, İsmail Cem - Deniz Baykal)
Sosyal
demokratlar Türkiye’nin Misak-ı Milli’sini tanımak zorunda değildir.
Sosyal
demokrasi, Atatürk devrimlerini kabullenmek ve onlara uymak zorunda değildir.
Sosyal demokrat
ülkelerde, bizde olduğu gibi Diyanet İşleri Başkanlığı veya muadili bir kurum
yoktur. Kilise, sosyal demokraside dini tebliğde özgürdür, tarikatlar
serbesttir.
Çok kısa olarak
değindiğimiz bu hususlardan da anlaşılacağı gibi CHP’deki bugünkü kavga
ULUSALCI-YENİLİKÇİ kavgası değil Kemalizm-sosyal demokrasi kavgasıdır.
Kılıçdaroğlu ve
ekibi sosyal demokrasiyi savunmaktadır.
CHP'nin
kurumsal yönetimine buradan sesleniyorum:
Kendinizi
yenilikçi, ulusalcı gibi kılıflara sokmadan Atatürkçü (Kemalist) ya da sosyal
demokrat olarak açıklayınız.
Böyle bir
açıklamaya CHP’ nin de Türkiye’nin de ihtiyacı vardır.
Ayrıntılı bilgi
için: https://youtu.be/nABXk6vYcSk
***
Hem Atatürkçü
(Kemalist) hem Sosyal Demokrat olunmaz. İkisi ayrı ideolojilerdir. Bir kurum
ele geçirilip başka noktalara çekilebilir. Partizanca müritlik yapan yobazların
koyun diye aşağıladıkları başka bir partinin müritlerinden özde hiçbir farkları
yoktur.
"Atatürkçü"
olmak ile "Atatürksever" olmak aynı şey değildir.
CHP KURUMSAL
OLARAK Sosyal Demokrasi ideolojisine saptırılmışken MHP de yine KURUMSAL OLARAK
Türk-İslam Sentezciliği ideolojisine saptırılmıştır. Bu partilerde BİREYSEL
olarak Atatürkçülerin bulunması, vatansever insanların yer alması başka şeydir
bu partilerin kurumsal çizgilerinin saptırılmış olması başka şeydir.
Çeşitli
gerekçelerle çeşitli partilere oy veren Atatürkçüler ve de özellikle
Atatürkseverler sayıca halen belirleyici güç olmakla birlikte bir dağınıklık
söz konusudur.
Atatürkçüler,
Atatürkseverleri de bilinçlendirerek ya bulundukları dernek, sendika, vakıf ve
siyasi partilerden oluşan Sivil Toplum Örgütleri'nde yönetici güç olup
kurumlarını Atatürkçü çizgiye çekmeli ya da yapay sağ-sol ayrımlarını ve
günübirlik mülahazalara dayalı partizanca davranışları bir kenara bırakarak
aynı yapıda birleşmelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder