16 Kasım 2014 Pazar

Ali Kemal’in Ailesinden de Özür Dilenecek mi?!



Geçmişte Cumhuriyet'le başı derde giren ve kovuşturmaya uğrayan ne kadar şeyh, derviş, aşiret ve cemaat lideri varsa, onlardan bir şekilde devlet adına özür dilenmekte ve güya ellerinden alınan hak ve itibarları bir bir geri verilmektedir. Bu adamlardan özür dilenirken bir anlamda, bu adamların hemşerilerinden ve yöre halkından da özür dilenmektedir.

Geçmişte Cumhuriyet Hükûmetleri tarafından takibata ve tevkifata uğradıkları için, taraftarları tarafından zulme uğradıkları, yani mazlum oldukları kabul edilen bazı din adamlarının ve cemaat liderlerinin itibarlarının geri verildiği, bu kişilerin fikir ardıllarının, uzunca bir süredir devlet idaresine egemen olmalarından anlaşılmaktadır. Zira bu kişilerin takipçileri, şu veya bu şekilde uzunca bir zamandır devleti idare etmektedirler. Bize göre bu durum, adı geçen şahsiyetler adına fiilî, yani defakto bir özür dilemedir.

Ancak Sayın Başbakan sayesinde bu üstü kapalı özür, başka bir boyut kazanmış bulunmaktadır. Çünkü Başbakan, 23 Kasım günü yapmış olduğu bir konuşmada, Seyit Rıza başta olmak üzere; "Dersim Olayları"nın faillerinden ve Dersim halkından da devlet adına resmen özür dilemiştir. Korkumuz, devlet adına dilenen bu resmî özrün, arkasının geleceği şeklindedir. Maazallah, devleti yönetenler, önümüzdeki günlerde "Menemen Olayı"nın faili Derviş Mehmet ile "Genç Ayaklanması"nın faili Şeyh Sait’in yakınlarından da özür dilemeye kalkarsa şahsen hiç şaşırmam! Zira ismi geçen bu eşhasın ortak yanları, kimileri tarafından “Sultân’üş-Şüera” yani “Şairler Sultanı” olarak kabul edilen Necip Fazıl Kısakürek tarafından “Din Mazlumu” olarak ilan edilmeleridir. Sayın Başbakan'ın düşünce dünyasının ise, büyük oranda Necip Fazıl ve benzeri şair ve ediplerin fikirlerinden hareketle oluştuğu anlaşılmaktadır.

Başbakan’ın ötede beride, kitleleri coşturmak için Necip Fazıl’ın şiirlerini okuduğunu zaten biliyorduk. Ancak hayretle bir kere daha öğrendik ki; Sayın Başbakan’ın tarih bilgisi de büyük oranda Şair Necip Fazıl’ın yazdıklarından oluşmaktadır. Başbakan bu durumu, “Dersim olaylarıyla Necip Fazıl‘ın Son Devrin Din Mazlumları isimli kitabıyla tanıştığı, kitabın Dersim’de yaşananlara sadece insan gözlüğüyle baktığı” (1) şeklinde açıklamıştır.

Buradan hareketle diyoruz ki; Maazallah, devleti yönetenler, önümüzdeki günlerde Menemen Olayı’nın faili Derviş Mehmet ile Genç Ayaklanması’nın faili Şeyh Sait’in yakınlarından da özür dilemeye kalkarsa şahsen ben hiç şaşırmam! Bunu nereden çıkarıyorum?
Elbette Necip Fazıl’ın yazdıklarından.
Çünkü Necip Fazıl Kısakürek,“Son Devrin Din Mazlumları” isimli kitabında, Şeyh Esat’tan tutun da Şeyh Sait, Derviş Mehmet, Seyit Rıza, Said-i Nursî ve Süleyman Hilmi Tunahan’a varıncaya kadar Cumhuriyet'le başı derde giren hemen herkesi “Din Mazlumu” ilan etmiştir. Sayın Başbakan ise, “Dersim Olaylarıyla ilk defa Necip Fazıl’ın ismi geçen kitabıyla tanıştığını ve kitapta yazılanların, at gözlüğüyle değil, insan gözlüğüyle bakılarak yazıldığını” söylüyor. Yani kitapta yazılanları son derece objektif olarak kabul ediyor. İşte bu sebeple, Sayın Başbakan, yarın öbürgün, Şeyh Sait ve Derviş Mehmet’in ailelerinden de özür diler diye korkmaya başladım ben.
Korkmak da ne kelime, dinim titriyor korkudan!

İşte bu noktada devleti yönetenlere benim bir teklifim olacak: Madem Dersim olayları için olayların elebaşı Seyit Rıza ve Dersim halkından özür dilediniz. Madem Millî Mücadele karşıtı Alemdar Gazetesi’nin yazarı ve yine Millî Mücadele Karşıtı Teali İslam Cemiyeti’nin kurucu genel başkanı İskilipli Atıf Hoca’nın idam kararını veren Ali Çetinkaya’ya “Kel Aliço” diyerek hakaret ettiniz. O zaman gelin isterseniz şu Ali Kemal’in ailesinden de özür dileyiniz!
Yani birilerinin yakıştırmasıyla; “Artin Kemal”in ailesinden demek istiyorum!

Öyle ya; onun suçu da İskilipli Atıf Hoca’nın suçundan çok ağır değildir!
Çankırılı Ali Kemal, Millî Mücadele karşıtı yayınların bayraktarlığını yapan Peyami Sabah’ta yazı yazdıysa, İskilipli Atıf Hoca da yine aynı doğrultuda yayın yapan Alemdar’da yazmıştır. Ali Kemal, Millî Mücadele karşıtı olan ve İslamcı bir politika izleyen “Hürriyet ve İtilaf Fırkası”nda siyaset yaptıysa, İskilipli Mehmet Atıf da yine aynı amaçlarla kurulan ve eski adı “Cemiyeti Müderrisin” olan “Teali İslam Cemiyeti”nde siyaset yapmıştır. Çankırılı Ali Kemal, Dâhiliye Nazırı sıfatıyla Millî Mücadele yanlılarını takibata uğrattıysa, İskilipli Atıf Hoca’da, Yunan uçaklarıyla Eskişehir cephesinde havadan atılan Millî Mücadele karşıtı bildirilere imza atmıştır (bazıları bunu ısrarla reddediyor ve hocanın isminin söz konusu bildirilere bilgisi dışında eklendiğini iddia ediyorlar). (2)

Yani özetle; İskilipli Atıf Hoca’nın suçu, Ali Kemal’den hiç de aşağı değildir. Üstelik beğenirsiniz, beğenmezsiniz, Atıf Hoca, şu veya bu şekilde yargıç karşısına çıkıp yargılanma imkânı bulmuş ve şahsiyetli bir şekilde asılarak idam edilmiştir. Ali Kemal’e o imkân bile tanınmamıştır. Sakallı Nurettin Paşa’nın işgüzarlığı yüzünden ve bir grup başıbozuk tarafından başı çekiçlerle ezilerek, bıçaklanarak, tüfek dipçikleriyle ve sopalarla dövülerek katledilmiştir. Öte yandan “Hain” ilan edilen Ali Kemal’in çocuklarından Zeki Kuneralp, hariciyeci olarak devlette uzun süre görev yapmış, torunu Selim Kuneralp ise Büyükelçi sıfatıyla hâlen görevinin başındadır. Üstelik Ali Kemal, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından “Basın Şehidi” olarak ilan edilmiş bir kişiliktir.
Maksat eğer tarihle hesaplaşmak ise, hesaplaşmak ancak böyle olur efendim.
Ayrıca Ali Kemal, kendisinden ve yakınlarından özür dilediğiniz Seyit Rıza gibi, bağımsız bir Kürt devleti kurmaya kalkışmadığı gibi, karakol basıp asker de öldürmemiştir. (3)

Yanlış anlaşılmasın; maksadımız Ali Kemal’den veya ailesinden özür diletmek filan değildir. Maksadımız, birilerine şirin görünmek, siyasi hesaplar ve politik menfaatler için devlet adına öyle kolayca özür dilenemeyeceğini anlatabilmektir. Çünkü bu şekildeki bir davranışın ardı arkası gelmez. Eğer özür dilemeye bir başlarsanız, yarın öbürgün “Bizim başımız kel mi? Devlet bizden de özür dilesin” diyen çıkar ortaya. Öyle ya; dram ve trajedi, adı her neyse, bu şekilde adlandırılacak olaylar, sadece Dersim’de mi yaşandı sanıyorsunuz siz? Devletin kuruluş ve geçiş dönemlerinde birçok yerde birçok benzer dramlar ve trajediler yaşanmıştır bu ülkede. Ermeni olaylarına gelince “bu konuda hüküm vermek politikacıların işi değil, tarihçilerin işidir” diyeceksiniz, konu Dersim, daha doğrusu potansiyel siyasi rakibiniz CHP’ye yüklenmek olunca, tarihçilerin vereceği hükmü anında unutuvereceksiniz. Yarın Ermenilerin veya diğer yabancı güç odaklarının, bu ikircikli ve takiyyeci tavrınızı kullanmayacaklarını mı sanıyorsunuz yoksa?

Ayrıca, bugün siz kalkar, siyasi menfaat elde etmek için geçmişte yaşanan olaylar için özür dilersiniz, yarın da birisi kalkar, sizin sebep olduğunuz ya da sizin ihmaliniz sebebiyle yaşanan üzücü olaylar için özür dilemeye zorlanabilir. 2003 yılında yaşanan Çuval Olayı’ndan tutun da, Mavi Marmara, Aktütün, Dağlıca olaylarına, hatta Kuddusi Okkır ve Kâşif Kozinoğlu örneğinde olduğu gibi, hapiste tutuklu iken ölenlere ve PKK ile yapılan görüşmelere varıncaya kadar, sorumluluğunuzun olmadığını mı düşünüyorsunuz yoksa? Peki, gelecekte bunların özrünü kim kimden dileyecek acaba?
Dersim olayları için özür dilenirken, bunlar hiç düşünüldü mü acaba?

Üstelik bu ülkede TTK başkanlığı yapmış bir bilim adamı olan Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu gibi bir bilim adamı, “…sürgün edilenler içinde hem Türkler hem Kürtler hem de Alevilerden insanlar bulunmaktadır. Bu da harekâtın, belli bir gruba yapılmadığı, buradaki asayişsizliğe karşı olduğu ve feodal yapının ortadan kaldırılmasının hedeflendiğini göstermektedir. Ayrıca Seyit Rıza'nın İngiltere'ye yazdığı mektup da isyanın kimlere güvenilerek yapıldığı konusunda bize belli bir fikir verir. (4) Bu ülkede TBMM Başkanlığı’na kadar yükselmiş bir politikacı olan H.Cindoruk, “Evet, belki CHP egemen partiydi ama o sırada sadece İnönü ve Bayar mı var? Menderes, Köprülü milletvekili. Demokrat Partili bir sürü vekil var. Eğer orada bir siyasi mesuliyet varsa, herkesindir…” (5) diyerek ortada bir Millî İrade bulunduğunu açıkça ortaya koymuşlarken. Yarın öbür gün birileri çıkar da “öldürülen ve öldürülmeye devam eden 25.000-30.000 dolayındaki PKK militanları için de özür dileyeceksiniz” derse ne yapacaksınız, doğrusu merak ediyorum.

“Çuval Hadisesi için ABD’ye nota verin” denildiğinde “Nota vermeyi müzik notası mı sandınız” diye dikleneceksiniz, sıra “Özür Dileme” ye gelince; bol keseden özür dağıtacaksınız öyle mi?
Nasıl olsa dilin kemiği yok ya, özür üstüne özür dileyin.
Hiç düşündünüz mü acaba; Fransız devrimi sırasında ölenler için, örneğin Bastil Hapishanesi'nde ölenler için Fransız Devleti kendi halkından özür diledi mi?
ABD, öldürmüş olduğu Kızılderililer için kendi halkından özür diledi mi?
Stalin döneminde öldürülen onlarca milyon muhalif için Rus Devleti, vatandaşlarından özür diledi mi?
Örneğin Kırım ve Mesket Türklerinden özür diledi mi Rusya?
Ya da Çin, senelerdir soykırım uyguladığı Doğu Türkistanlılardan özür diliyor mu?


Ömer Sağlam
____________
1-24.11.2011 tarihli Zaman Gazetesi, “Dersim Özrü” başlıklı manşet haber ve devamı, s.16.
2- Ali Kemal ve İskilipli Atıf Hoca hakkında daha önce yazdıklarımızı okumak için lütfen aşağıdaki linklere tıklayınız:
http://www.haberakademi.net/default.asp?inc=makaleoku&hid=3105 &http://www.haberakademi.net/default.asp?inc=makaleoku&hid=6974
3-Tarih Profesörü Yusuf Halaçoğlu, kendi facebook sayfasında Dersim olaylarını değerlendirirken şöyle diyor; “Burada meydana gelen olaylar zinciri içinde asıl hedef oradaki Aleviler değildir. Şeyh Sait isyanı kalıntılarıyla İngiltere’ye yamananlardı. Ayrıca burada Anadolu'nun çeşitli yerlerinden gelmiş asker kaçakları, eşkıya ve katil grupları da vardı. Yine feodal yapı içinde bulunan aile ve aşiretler de devletin buralara girmesini istememekteydi. Nitekim Singeç Köprüsünün açılışının yapılması sırasında köprü yakınındaki karakola saldıran isyancılar 33 askeri şehid ederler Ardından diğer Türk birlikleri ile bağlantı kurulmaması için bölgenin telefon hatları kesilir. Jandarma birliklerine pusu kurulur. Pax bucağı karakoluna baskın düzenlenir. Seyit Rıza, bizzat Sin Karakolu’nun basılması için asi milislere emir verir. 56 asker şehid olur”(bkz. http://www.facebook.com/yusufhalacoglu/posts/10150472076006285#!/yusufhalacoglu)
4- Aynı kaynak.
5- http://www.haberakademi.net/default.asp?inc=haberoku&hid=14705.

15 Kasım 2014 Cumartesi

ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ ISPARTA ŞUBESİ CUMARTESİ SÖYLEŞİLERİ


ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ ISPARTA ŞUBESİ HER 15 GÜNDE BİR CUMARTESİ GÜNLERİ "CUMARTESİ SÖYLEŞİLERİ" ADI ALTINDA ETKİNLİK BAŞLATIYOR.
 İlki 06 Aralık 2014 Cumartesi günü yapılacak olan etkinlik, halka açıktır. Söyleşilerde, ülkemizin  güncel, yakıcı sorunlarını alanında uzman kişilerle tartışılacak.

12 Kasım 2014 Çarşamba

“İddia sahipleri bu iddialarını kanıtlamakla yükümlüdür”



2012 Yılı başlarında ADD Isparta Şube Başkanı Mahmut Özyürek’e karşı başlatılan gerçek dışı iddialar, suçlamalar, iftiralar, çamur atmalar ve  kumpaslarla toplumda bir itibarsızlaştırma algısı oluşturma operasyonu yargı kararları ile  birer birer çökertiliyor
Bilindiği üzere;  ADD içine sızmış, "Atatürkçü (!) geçinen", deşifre edilmemiş utangaç AB'cileri ve masonları belgeleri ile deşifre etmemiz, Maskelerini indirmemiz kimi odakların, şiddetli tepkilerine neden olmuş, karalama, iftira, "çamur at izi kalsın" gibi bilindik yöntemlerle ADD Isparta Şube yöneticilerine saldırmalarına neden olmuştur.
ADD'yi devrimci, halkçı, tam bağımsızlıkçı, antiemperyalist, özünden arındırarak "Uysal-uyumlu" duruma getirmekle görevli "icazetli Atatürkçüler", Isparta da kimliği ve kişiliği kullanılmaya elverişli, kimi şaibeli isimlerin ürettiği dedikodu, karalama, iftiraları kendilerine dayanak yaparak, önce Şube başkanı Mahmut Özyürek i, ardından da   ADD Isparta Şube yöneticilerini görevden almışlardı
Gerek Türk Medeni Kanununda, gerekse Türk Ceza Kanununda  “İddia sahipleri bu iddialarını kanıtlamakla yükümlüdür” , “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür”
Peki ya gerçek dışı iddialarını, suçlamalarını, iftiralarını ispat edemeyenler”?  TCK’nın 125 ve devamı maddelerde yazılan cezalara çarptırılıyorlar.  
Ancak, üzerine iftira atılanların üzerlerinde o iftira karalama çamurunun izleri kalıyor. İşin kötüsü, hakkımızda bu dedikoduyu üretenlerin, “yaşadıkları iddia edilen ve deşifre olmuş gayrimeşru ilişkilerinin” üzerini örtme amacıyla, kiminle konuşmuş, sohbet etmişlerse, hakkımızda kendi ürettikleri dedikoduları ortaya koyarak, kendilerini gündemden düşürme çabasına girmeleridir.  
Halkımızın söylemi ile "Dedikodu; nefret edenler tarafından çıkarılır, aptallar tarafından yayılır, geri zekâlılar tarafından inanılır".
Çevrenize bir bakın. Ne kadar çok “aptal” ve “geri zekâlı” olduğunu göreceksiniz.
  İşte bu Kumpasın Isparta ayağını oluşturan, Hacer ÇİMENLİ Mahmut Özyürek ‘e  bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden ya da yakıştırmalarda bulunmak" suçu nedeniyle, Isparta 3. Sulh Ceza Mahkemesi'nin, 09.04.2013 tarih ve 2013/137 sayılı kararı ile "TCK'nin 125/4 maddesi uyarınca" cezalandırılmıştır.
Yine bu dedikodu üreticisi ve yayma görevini yapan H.Ç “Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden ya da yakıştırmalarda bulunmak veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldırmak” suçunu işlediği sabit görülerek 4 000TL manevi tazminat ödemeye mahkûm edilmiştir.
BU KUMPASA “İNANAN”LARIN, BU KUMPASI “YAYAN”LARIN, “ÜRETEN”LERİN BİLGİLENMESİ DİLEĞİ İLE ISPARTA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNİN Konu ile ilgili 2013/185 Esas, 2014/302 No’lu GEREKÇELİ KARARI AŞAĞIDA SUNULMUŞTUR.

*****


T.C. ISPARTA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO:            2013/185
KARAR NO:                   2014/302
HAKİM                          : ............................. 30732

KATİP:                           ............................153497
DAVACI :            MAHMUT ÖZYÜREK - TC Kimlik No: 40045495034
Pirimehmet Mh.Mimar Sinan Cad.Uslu Ünpasajı Kat:2 No:16-17 ISPARTA
VEKİLİ:        Av.              
DAVALI:              HACER ÇİMENLİ –
DAVA:                           MANEVİ TAZMİNAT
DAVA TARİHİ:             16/04/2013
KARAR TARİHİ:           29/05/2014
GEREKÇELİ KARAR TARİHİ  : 16/07/2014 Mahkememizde görülmekte bulunan manevi tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
TALEP :  Davacı vekili tarafından mahkememize verilen dava dilekçesi ile;
Müvekkilinin olay tarihi itibariyle Atatürkçü Düşünce Derneği Isparta Şube Başkanı olduğunu, olay günü dernek adına ve derneği temsilen Kaymakkapı Meydanında Lozan Antlaşmasının yıl dönümü nedeniyle basın açıklaması yaptığı sırada davalının kendisine " şerefsiz adi sapık başkan, yalakalarını da toplamış gelmiş ahlaksız " demek suretiyle hakaret ettiğini, söz konusu hakaretin yaklaşık 100-150 kişilik bir vatandaş topluluğu ile bir kısım basın mensuplarının ve dernek üyelerinin önünde gerçekleştiğini, bu konuya ilişkin Isparta 3 Sulh Ceza Mahkemesinde dava açıldığını davalı hakkında mahkumiyet kararı verildiğini, davalın duruşma sırsında müvekkiline " asıl ahlaksız orada ben görevimi yaptım, yalakalarını toplamış dedim" diyerek bayanını kabul ettiğini, müvekkilinin olay nedeniyle duyduğu derin elem ve ıstırabın etkisiyle demekle olan ilişiği de biten davacı yaşadığı manevi zararın bir nebze olsun karşılanabilmesi için bu manevi tazminat davasını açmak zorunluluğu içerisine girdiğini ileri sürerek 10.000,00 TL manevi tazminatın haksız fiilin gerçekleştiği tarih olan 24/07/2012 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :Davalı adına usulüne uygun olarak dava dilekçesi tebliğ edilmiş olup davalı hiçbir cevap dilekçesi vermemiştir.
KANITLAR : Bu dosyada kanıt olarak tarafların karşılıklı beyanları tanık anlatımı, mali durum araştırması, Isparta 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 2013/137esas sayılı dava dosyası mevcuttur. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan manevi tazminat davasından ibarettir. Uyuşmazlık; Davalının davacıya hakaret edip etmediği hakaret etmiş ise davalı hakkında tazminata hükmedilmesinin gerekip gerekmediği hususlarında toplanmaktadır.
Davacı tarafından delil olarak gösterilen Isparta 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 2013/137 esas sayılı dosyası İncelendiğinde katılanın Mahmut Özyürek, sanığın Hacer Çimenli olduğu, sanık hakkında hakaret suçundan TCK'nun 125/1, 125/4, 62/1, 52. maddeleri uyarınca 1.740,00 TL para cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği anlaşıldı.
Yemin ile dinlenilen davacı tanıkları
........................" Atatürkçü Düşünce Dernegi Şube Başkanı olan davacı Mahmut Özyürek basın açıklaması yapıyordu. Bende yönetim kurulu üyesi olarak yanında bulunuyordum.Basın açıklaması sırasında davalı bize dönerek " Mahmut'un yalakaları hepinizi rezil edeceğim" Mahmut Özyürek'e ise " seni rezil edeceğim yalakalarını toplamış gelmişsin " şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tanık .................." 24/07/2012 tarihinde Lozan Antlaşmasının yıl dönümü sebebiyle Kaymakkapı Meydanında toplanmıştık. Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı olan davacı Mahmut Özyürek basın açıklaması yapıyordu. Bende aynı derneğin başkan yardımcısı olarak orda bulunuyordum. Davalı Mahmut Özyürek ve bize hitaben "Yalakalar, hepinizi mahvedeceğim Mahmut Beyin yalakaları" dedi. Olay yeri kalabalıktı." Şeklinde beyanda bulunmuş,
Tanık ...................ise " Olay tarihinde Atatürkçü Düşünce Derneğinde Yönetim Kurulu Üyesiydim. Davacı Mahmut Özyürek dernek başkanı idi. 2012 yılı 24 Temmuz Lozan Antlaşmasının yıl dönümü nedeniyle etkinlik yapılıyordu. Atatürk anıtına çelenk sunma törenimiz vardı. Diğer sevil toplum örgütleri de katılmıştı. Valiliğin önündeki Atatürk Anıtı önünde çelenk sunma töreni öncesinde davalı Mahmut Özyüreke hitaben " Göreceksin gününü, ahlaksız, sapık başkan" dedi. Bunları söylediğinde davacı konuşma yapıyordu. Olay yerinde yaklaşık 150 kişi ve basın mensupları vardı. Ben davalıyı uyardım burası yerinde değil burada bu şekilde konuşma dememe rağmen hakaretlerine devam etti " şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davacının talebi davalının Isparta 3. Sulh Ceza Mahkemesinin2013/137esas sayılı dosyasına konu olan haksız eylemlerinden dolayı manevi tazminat talebinden ibaret olup; TMK.nun 25. maddesinde belirtildiği üzere kişilik haklarına hukuka aykırı olarak saldırılan kimse maddi ve manevi tazminat isteminde bulunabilir.
Davacının dernek başkanı sıfatıyla 2012 yılı 24 Temmuz tarihinde Lozan Antlaşmasının Yıl Dönümü olması sebebiyle toplanan kalabalığın içinde Atatürkçü Düşünce Derneği başkanı olan davacıya hitaben " Ahlaksız", " Sapık Başkan, Yalakalar Hepinizi Mahvedeceğim, Rezil Edeceğim.", " Yalakalarını toplamış gelmişsin" ifadelerinde bulunduğu görülmüştür.
Davalının davacıya yönelik eylemlerinin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu yargı kararı ile kesinleşmiştir.
Olayda manevi tazminatın istenilebilme koşulları da mevcuttur. MK nun 25. maddesine göre hakimin özel halleri göz önüne tutarak manevi zarar adı ile hak sahiplerine verilmesine karar vereceği bir para tutarı olup adalete uygun olmalıdır.
 Hükmedilecek bu para zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır bir ceza olmadığı gibi mamalek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir.
Takdir edilecek miktar mevcut halde elde edinmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/06/1966 tarih ve 7/7 esas sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterildiği gibi bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir denilmekte olup, davalının eyleminin işleniş şekli, davalının davacıya karşı hakareti sebebiyle vatandaşlar ve bir kısım medya yanında küçük düşürüldüğü ve aşağılayıcı kelimelerinde bulunduğu, tarafların sosyal ve ekonomik durumları göz önüne alınarak 4.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ait talebin reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; 4.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 24/07/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte Hacer Çimenli'den alınarak davacıya verilmesine.
2-Davacının fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin REDDİNE.
3-Toplam harç 273,00 TL olup, dava açarken 170,80 TL alındığından bakiye 102,20 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına.
4-Davacı tarafından yapılan toplam yargılama gideri tutarı dava açarken yapılan 198,85 TL harç, 7 davetiye gideri 56,00 TL olmak üzere toplam 254,85 TL olup, davanın red ve kabul durumuna göre 102,00 TL sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine. Kalan bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına.  5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T ne göre 1.500,00 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine.
6-Davacı tarafından yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine. Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde Yargıtay a temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 29/05/2014
Katip 153497                                                                         Hakim 30732