1 Mayıs 2013 Çarşamba
1 MAYIS FAŞİZME KARŞI MÜCADELE GÜNÜ
BUGÜN FAŞİZMİN AĞIR BASKISI ALTINDA KUTLAMAYA ÇALIŞTIĞIMIZ EMEK BAYRAMI AYNI ZAMANDA EMPERYALİZME, BÖLÜCÜLÜĞE, TAŞERONLUĞA VE HALEN SÜRDÜRÜLEN GAYRİ AHLAKİ VE GAYRİ MİLLİ POLİTİKALARA KARŞI MÜCADELE GÜNÜDÜR.
ADD ISPARTA ŞUBESİNİN 03 MAYIS 2013 CUMA GÜNÜ YAPILACAK "OLAĞANÜSTÜ GENEL KURULU"NA MAHKEMECE "İHTİYATİ TEDBİR" KONULDU.
NÖBETÇİ SULH HUKUK MAHKEMESİ
SAYIN HAKİMLİĞİNE
ISPARTA
İHTİYATİ
TEDBİR KARARI İSTEMLİDİR
DAVACILAR : 1-O.Mümtaz
ÇAPÇI
Pirimehmet
Mh.Mimar Sinan Cad.Uslu Ün Psj. Kat:2 No: 17 ISPARTA
2-Abdullah Göktaş
Pirimehmet
Mh.Mimar Sinan Cad.Uslu Ün Psj. Kat:2 No: 17 ISPARTA
3-Niyazi Çamurcu
Pirimehmet
Mh.Mimar Sinan Cad.Uslu Ün Psj. Kat:2 No: 17 ISPARTA
DAVALI :Atatürkçü
Düşünce Derneği Isparta Şubesi
Piri Mehmet Mahallesi, Akile Hatun Sitesi
Kat: 4
( Hasan Gürbüz Parkı karşısı - Donas Yanı)
ISPARTA
ISPARTA
KONU
:03Mayıs 2013 te yapılacak olan, ADD Isparta
Şubesi Olağanüstü Genel Kurulunun; a- Hazirun Listesinde,
b- “Gündemin
9. Maddesinde” usulsüzlüğün tespiti
ve “İhtiyati
Tedbir Kararı “verilmesi istemlidir.
AÇIKLAMALAR :
1.
Mart 2012 de yapılan Olağan
Genel Kurul sonucu seçilen, Atatürkçü Düşünce Derneği Isparta Şubesi Yönetim Kurulu asil üyeleri; Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Yönetim Kurulunun 17.02.2013 gün ve 3 sayılı kararı ve 21.02.2013
tarih ve 2013/249 -251-253 sayılı “Karar
Tebliği” yazıları ile görevlerinden alınmışlardır.
2.
Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanlığınca, görevden alınan Şube Yönetim Kurulunun
Yerine; Batuhan Güldiken, Doğan
Elçi, Ahmet Demirel, Cüneyt Oktay, Şükran Çöleri, Havva Dinçtürk, H. Hüseyin
Sönmez “geçici Yönetim Kurulu”
olarak atanmışlardır. (H. Hüseyin Sönmez:
Atamanın, bilgisi ve iradesi dışında yapıldığı gerekçesi ile istifa etmiştir.)(Ek-5)
3.
ADD Isparta Şubesi Üyeleri, Dernekler yasası ve ADD Tüzüğü
gereği, 1/5 in çok üzerinde, Noter Onaylı toplu imza ile, gerekçeli olarak (seçilmiş
Yönetimin görevden alınması) Olağanüstü Genel Kurul istemini içeren dilekçeyi
iadeli taahhütlü posta ile Geçici Yönetim Kuruluna göndermişlerdir.(Ek-1)
4.
03 Nisan 2013 tarihinde söz konusu dilekçe, Geçici Yönetim
tarafından teslim alınmıştır.(Ek-2)
5.
Bu gelişme üzerine, Geçici Yönetim Kurulu; yapılması istenen
olağanüstü Genel Kurulda, yerlerini korumak ve seçilebilmek için, genel kurulda
kendilerini destekleyeceklerine
inandıkları kişileri ADD Isparta Şubesi üyeliğine kayıt etmeye başlamıştır. Öğrenebildiğimiz
kadarıyla, Genel Kurulun seyrini değiştirecek sayıda üye kaydedilmiştir.
Diğer taraftan, önceki yönetimden, devir-teslim öncesi, tüzük gereği (ödenti yükümlülüğünü yerine getirmeme,
istifa, ölüm, vb .nedenlerle) “üyelikleri
düşenler” de hazirun cetvelinde, üye olarak gösterilmişlerdir. Yani yasaya ve
yönetmeliklere karşı “hile” yoluna
başvurulmuş, olağanüstü genel kurul istemi için imza verenlerin iradelerinin
geçersiz kılınması amaçlı iş ve işlemler yapılmıştır.
6.
Bu nedenle, 03.Mayıs 2013 te yapılacağı duyurulan Olağanüstü
Genel Kurul ilgili yasaları hiçe sayarak yapılmış, usulsüz bir genel kurul
olacaktır.
7.
Olağan üstü genel kurulda;
a) Üye tam
sayısının değil, başvuru tarihindeki(03 Nisan 2013) üyelerin sayısının
dikkate alınmasının yasal gereklilik ve zorunluluk olduğunu,
b) Başvuru
tarihi, elimizdeki belgelere göre 03 Nisan 2013’tür. Bu tarihten sonra üyeliğe
alınanların,03 Mayıs 2013’te yapılması tasarlanan Genel Kurula katılamayacaklarını
düşünüyoruz.
Hazirun Cetvelinin buna göre düzenlenmesi
gerekirken, yeni üyeler ve üyeliği düşürülenler listeye dahil
edilmişlerdir.
8.
ADD Isparta Şubesi geçici
yönetim kurulunca, 18/04.2013 tarihli Isparta Yerel Çözüm Gazetesinde yayınlanan olağanüstü genel kurul “GÜNDEM” ilanının 9. Maddesi Dernekler Yasası
ve Medeni Kanun un ilgili hükümlerine aykırıdır. Şöyle ki;
9.
Olağanüstü Genel Kurul toplanma
gerekçesi “yönetim kurulunun görevden
alınması ve bu nedenle Derneğin işlevsiz kalmasıdır”. Denetleme- Disiplin-
Genel Kurul Delegeleri ile Yönetim Kurulu yedek Üyeleri, Mart 2012 tarihindeki
Olağan Genel Kurulda 2 yıllık bir süre için seçilmişlerdir. Kaldı ki Adı geçen
Kurullar hakkında “görevden alma” ,istifa vb. bir işlem söz konusu değildir.
10. Olağanüstü Kongrenin Gündemi,
Olağanüstü durumun giderilmesi ile sınırlı olmalıdır.
“olağanüstü
toplantıda alınacak kararların, bildirilen sebeplerle sınırlı olması
gerekliliği yasal bir zorunluluktur”.
Yani Yönetim
Kurulu asil üyelikleri dışında bir seçim yapılamaz. Yapılırsa Seçilecek
Kurullar “yoklukla özürlü” olacaklarını düşünmekteyiz. Önceden seçilmiş
olanların “haklarının gaspı” söz konusu olur. Denetim, Disiplin kurulu asil ve
yedek üyelikleri, Yönetim Kurulu yedek üyelikleri, ile Genel Merkez Genel Kurul
Delegeliklerin, olağan üstü genel kurulda yeniden seçilmelerinin yasal
hiçbir dayanağı bulunmamaktadır.
11. Belirtilen
gerekçelerle; Hazirun Cetvelinin ve Gündemin 9. Maddesinin yeniden düzenlenmesi,
yasaya uyumlu hale getirilmesini gerekmektedir.
HUKUKİ DELİLLER
: İlgili yasal Mevzuat
SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda
açıkladığımız nedenlerle, ileride GİDERİLMESİ OLANAKSIZ sonuçların doğumuna engel olmak amacı ile;
Atatürkçü Düşünce Derneğinin 03 Mayıs 2013 te gerçekleşeceği duyurulan
Olağanüstü Genel Kurul öncesi, genel kurula yönelik iş, işlem, belge ve
kayıtların, yürürlükteki yasalarımıza
uygunluğunun sağlanabilmesi için;
a)
Öncelikle “ihtiyati
tedbir” kararının verilmesine,
b)
Yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesine karar
verilmesini saygıyla arz ve talep ederiz.
…/…/…
O. Mümtaz ÇAPÇI Abdullah GÖKTAŞ Niyazi Çamurcu
EKLER
1. Olağanüstü
Genel Kurul istemi, toplu dilekçe(Fotokopi)
2. Alındı
Belgesi(Fotokopi)
3. Üye
Kayıt Listesi (03 Nisan 2013 Öncesi) (Fotokopi)
4. Olağanüstü
Genel Kurul –Gazete ilanı(Fotokopi)
5. Atama
Yazısı(Fotokopi)
29 Nisan 2013 Pazartesi
27 Nisan 2013 Cumartesi
AKP; halk sağlığına zararlıdır! ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ ISPARTA ŞUBESİ
Konu: AKP; “halk sağlığına” zararlıdır
BASIN
AÇIKLAMASI
Başbakan Erdoğan, Yeşilay
tarafından Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen Global Alkol Politikaları
Sempozyumu'nda;“Anayasada gençlerin alkolün zararlarından korunması gerektiği
yazıyor. Yasal düzenlemelerle de bu adımları atacağız.”“Bira milli içki olarak
halka sunulmuştur. Hâlbuki bizim milli içkimiz ayrandır. Biliyorum bazı medya
grupları bana saldıracak. Ama milletimin sağlığı için varsın saldırsınlar”
Başbakanın sözleri; On yıldır planlı olarak adım adım uygulanan “kendi
inanç ve yaşam tarzlarını tüm topluma dayatma, toplumu dönüştürme” projesinin uygulanma zincirinin yeni
bir halkasıdır
Gerçek amaç, alkol
ve alkollü ürünler yasağını “halk sağlığı” üzerinden yaşama geçirmektir.
Toplum mühendisliğine soyunan AKP iktidarı, yaşam tarzlarına müdahalede
sınırları zorlamaktadır.
Nasıl ki “türban”,
sözde inanç özgürlüğünün sembolü olarak kullanılmışsa, yıllardır
gündemde olan içki yasağı da toplumsal yaşama müdahalenin önemli sembolü olarak
kullanılmaktadır. Siyasal İktidar; Alkolün yasaklanması için “halk sağlığı”
kılıfını ortaya atmaktadır.
Oysa içki karşıtlığını "insan sağlığı"
üzerinden savunan ve bu yüzden "helal gıda" yönetmelikleri
çıkaran AKP, GDO’lu ürünler karşısında ilgisizdir.
Ø
Halk sağlığı açısından büyük tehdit oluşturacak
olan nişasta bazlı şeker ve genetiği değiştirilmiş besinlerin tüketilmesinin
önünü açmaktadır,
Ø
2010 yılında GDO'lu ürünlerde etiket
kullanılması zorunluluğunu içeren yönetmelik çıkaran AKP iktidarı, aradan geçen
bunca zamana karşın, GDO'lu ürünlerin etiketine "genetik yapısı
değiştirilmiştir" ifadesinin yazılmasını isteyen yönetmeliği
uygulamaktan kaçınmaktadır.
Ø
"Şeker Kanunu Tasarısı" ile daha önce
yüzde 5 olan nişasta bazlı şeker kotasını, pratikte hükümet kararıyla sınırsız
oranda artırılabilecek şekilde düzenlenmiştir. AKP iktidarı; başta obezite
olmak üzere insan sağlığına büyük zararı olan bu ürünü Türkiye’de yaygınlaştırmak
adına büyük çaba harcamaktadır. Cargill gibi bu alanda
çalışan ve büyük paralar kazanan uluslararası tekeller tarafından üretilen
nişasta bazlı şekerde genetiği değiştirilmiş mısır kullanılıyor. AB ülkeleri
arasında en yüksek kota, yüzde 2. Fransa, Hollanda ve İngiltere’de, nişasta
bazlı şeker tamamen yasak. Ama Türkiye’de iktidar; nişasta bazlı şeker
kotasını, hükümet kararıyla sınırsız oranda artırılabilmenin önünü açan yasaları
“halk sağlığını” çöpe atarak çıkarmakta bir sakınca görmemektedir.
Ø
Yeni sağlık politikaları ile birlikte, bireyin
genetik hastalıklar dışında kalan bütün hastalıkları parayla tedavi edilir hale
getirerek halk sağlığını sadece paraya endeksli, hastaya ise “yolunacak kaz” gözüyle bakan bir
anlayışı yerleştiren AKP, sağlık sisteminde geri dönüşü olmayan tahribatlara
yol açmıştır.
Açlık sınırının 1.012,41 lira, yoksulluk sınırının 3.297,76 lira olduğu ülkemizde, asgari
ücret ise 773,01 TL'dir. Bu
koşullar altında, AKP iktidarınca, ülke nüfusunun ezici çoğunluğu “açlık
sınırının altında” yaşamaya mahkûm edilmişken, Başbakanın “halk
sağlığı” için alkollü içkileri yasaklamaya soyunması ne yaman bir
çelişkidir.
AKP hükümeti, Çalışanların içinde bulunduğu “SAĞLIKSIZ
KOŞULLARI” gerçekten düzeltmek istiyorsa, İçki yasağını, “varlık
barışı” uygulamasını değil, “yoksul barışı” uygulamasını gündeme getirmelidir. AKP hükümeti; halkın sağlığını değil, kırkharamilerin, yani bir avuç yandaş soyguncu ve yağmacının, varlıklarına
varlık katabilmenin hesabını yapmaktadır. Bu nedenlerle de AKP; “halk
sağlığına” gerçekten zarar vermektedir.
ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ ISPARTA ŞUBESİ
KURUCU YÖNETİM KURULU
26 Nisan 2013 Cuma
TÜRKİYE CUMHURİYETİ SAVCILARI GÖREVE….
Yrd. Doç. Dr. Necmi
AKYALÇIN (ADD Çanakkale Şb. Başkanı)
"Cumhuriyet Savcısı" sözünün ilk söyleyeni olan Mahmut Esat Bozkurt’a sorarlar:
Cumhuriyet Başbakanı, Cumhuriyet Bakanı, Cumhuriyet Müsteşarı, Cumhuriyet Valisi
Cumhuriyet Büyükelçisi olmuyor da neden Cumhuriyet Savcısı oluyor? Savcılara neden bu imtiyaz? Aynı ortamda Atatürk de bulunmaktadır. Bu sorular karşısında Atatürk, Bozkurt'a 'Ne diyorsun bu duruma?' diye sorar. Bozkurt'un yanıtı çok açıktır.
"Cumhuriyet Savcısı" sözünün ilk söyleyeni olan Mahmut Esat Bozkurt’a sorarlar:
Cumhuriyet Başbakanı, Cumhuriyet Bakanı, Cumhuriyet Müsteşarı, Cumhuriyet Valisi
Cumhuriyet Büyükelçisi olmuyor da neden Cumhuriyet Savcısı oluyor? Savcılara neden bu imtiyaz? Aynı ortamda Atatürk de bulunmaktadır. Bu sorular karşısında Atatürk, Bozkurt'a 'Ne diyorsun bu duruma?' diye sorar. Bozkurt'un yanıtı çok açıktır.
“Çünkü öyle zaman olur ki,
Cumhuriyeti korumak için başbakandan, bakandan, müsteşardan, validen,
büyükelçiden bile hesap sormak gerekebilir. İşte o hesabı soracak olan
Cumhuriyet Savcısı'dır.”
Türkiye Cumhuriyeti kurulurken Savcılara bu yetki ve
sorumluluk verilmiştir. Aynı yetki ve sorumluluk hala geçerlidir. Onurlu
insanlar böylesi sorumluluklardan kaçamazlar. Ülkemizde ulusal bütünlüğümüzü ve
Cumhuriyetimizi hedefe oturtmuş olan BOP adım adım uygulanmaktadır. Başbakan da
bu projede görevlidir. Eş başkan
göreviyle sayın R. T. Erdoğan bu projenin bir ayağına da adına akil
denilen sözüm ona halkı ikna edecek
insanları oturtmuştur. Bu insanlar da gittikleri yerlerde halktan fırsat
bulabilirlerse bir şeyler söylemektedir. Fırsat bulabilirlerse diyorum; çünkü
gittikleri her yerde halk tarafından topa tutulmaktadır bu akiller. Bunlar aynı
zamanda yaptıkları konuşmalarla yürürlükteki T.C. Yasalarına göre suç işlemektedirler; ama sanki
korunuyorlarmışçasına bunlara kimse bir şey yapmamaktadır. Bunlar:
Bir yerde “ Ermeni Artin Agopyan (Öcalan)
için cesur biri, eyalet sistemine geçilmelidir. İstenilen şeyler verilmezse metro istasyonları, alış veriş
merkezleri her gün patlar.. Ceset parçaları ve kanlar üzerimize sıçrar” diyerek
toplumu tehdit ediyor.
Bir diğer yerde terörist başı, Ermeni
Artin Agopyan’ın (Öcalan) özgür bırakılmasından ve Kandil İmralı arasındaki doğrudan
iletişimden söz ediliyor.
Başka bir yerde bebek
katili Ermeni Artin Agopyan’ı TBMM’de
üye olarak görmek”ten söz ediyor ve “sürecin doğal lideri olarak işaret
edebiliyor. Onu mutlak önder göstererek suçluyu övüyorlar.
Başka bir akıl ise
“keşke barış sürecini başlatan kişi, yani Agopyan da özgür ortamda olsa”
diyerek halkı tahrik ediyor, hazmettiriciliğe soyunuyor.
Şimdi soruyorum sizlere ey Türkiye Cumhuriyeti’nin savcıları
bütün bunlar suç değil mi? Eğer suçsa neden görevinizi yapmıyorsunuz? Sizler
görevinizi yapmadıkça Kandil’den bağımsız Kürt Devleti çığlıkları yükseliyor.
Bunlar sizleri rahatsız etmiyor mu? Her taşın altında örgüt arayanlar, eli
kanlı terör örgütünün ülkeyi bölüyor olması sizleri rahatsız etmiyor mu?
Kezban Hatemi
adındaki akile iki gün önce
Siirt’in Aydınlar ilçesinde Molla Burhan Medresesi’ne gitmiş. Kapıda kendisine buraya kadınlar giremez
denmiş. Peki o zaman deyip kuzu kuzu dönmüş kapıdan. Televizyon
kanallarında sürekli konuşan adeta hak hukuk savunuculuğu yapan bu akile
burada neden kendi hakkını aramamıştır? Neden, bana bir kadın olarak Avrupa’da
bile bazı sıkıntılar varken Atatürk insan olma onurunu vermiş, kadın erkek
eşittir diyerek beni yüceltmiştir. Siz beni burada aşağılıyorsunuz, ne demek
kadın giremez, bu gericiliktir, ayrımcılıktır dememiş? Diyemez! Çünkü başka
bölgedeki akiller Kemalizm’i, ulus devleti yıkıyoruz demektedirler. Öyle kolay
mı akil olmak sayın Hatemi? Böyle sustururlar insanı işte. Medresenin içine girme başarısını
gösterebilen sözde akiller de mollanın elini öpmüşler! Vay be molla birden akil
oluverdi demek ki. O bölgenin akili molladır bundan böyle, bu el öpmeyle
birlikte diğerlerinin akilliği fiili olarak sona ermiştir. Hatemi içeri
girememenin kızgınlığından olsa gerek gazetecilerin sorduğu akillere gösterilen
tepkilerle ilgili soru üzerine “it ürür kervan yürür demiş” Yani şehit ailelerini, vatanını milletini seven bütün vatandaşları,
ülkemizi böldürmeyiz, cumhuriyeti yıktırmayız diyen herkesi “it” yapıvermiş bu
hanımefendi. Oysaki katıldığı televizyon programlarında yeni anayasada insanlık
onuru ön planda olacak, en önemli olan budur diyerek vurgu yapıyordu bu akile.
Oldu mu şimdi sayın Hatemi hem
insanlara it diyeceksiniz hem de onur konusunda mangalda kül bırakmayacaksınız.
Burada bir yanlışlık var. Bu yanlışlık da halkta değil sizdedir. Ha,
gazeteciler bir de adınızın önüne Prof. Dr. unvanı eklemişler, sanırım bundan
rahatsız olmamışsınız ki itirazınızı duymadık, görmedik. Nedendir bu
suskunluğunuz? Siz gerçekten Prof. Dr. unvanına sahipsiniz de biz mi
bilmiyoruz? Yasalarımıza göre sahte unvan kullanmak veya böylesi bir biçimde kullanılmasına
sessiz kalmak da suçtur.
Ey Türkiye
Cumhuriyeti Savcıları, ey Türkiye Cumhuriyeti Yargıçları:
Meriç kıyılarında çalışan Türk köylüsünün kaybolan sabanından
tutunuz da bu vatanda yaşayanların uğrayacağı en ufak bir haksızlıktan hatta
Bingöl Dağları'nın ıssız kuytularında bekleyen öksüzlerin gözyaşlarından siz
mesulsünüz.
Sizleri göreve davet ediyoruz…..
25 Nisan 2013 Perşembe
U L U S A Ç A Ğ R I
Cumhuriyetimiz,
kuruluşundan bu yana en kritik günlerini yaşamaktadır. Çok yönlü sinsi bir
işgal ile küresel güçlerin örtülü sömürüsü sürdürülmekte
ve ülke bütünlüğümüzü yıkıp ulusal
birliğimizi parçalamak isteyenlerin çabaları yoğunlaşmaktadır.
Siyasal
iktidar, bu tehlikeli durumu halkın gözünden kaçıracak
her türlü propaganda ve baskı aracını en etkili
biçimde kullanmaktadır.
Meclis’te
muhalefet yok sayılmakta, Cumhuriyetin yansız ve koruyucu kurumları üzerinde
sindirme ve yandaşlaştırma amaçlı her türlü tertip uygulanmaktadır.
Bizler,
Prof. Dr. Mümtaz Soysal‘ın çağrısıyla, siyasal parti bağı olsun olmasın
bir araya gelen kişiler olarak, bu saptamalar
karşısında her yurtsever gibi gittikçe daha çok kaygı duymaktayız.
Cumhuriyet
ve Kemalizm; bu topraklarda yaşayan insanların
bu vatanın sahibi olmasını, ondan eşit pay almasını
ve yüksek bir yaşam düzeyine ulaşmasını amaçlar. Buna karşın, Cumhuriyet ve
Atatürkçülük tasfiye sürecine sokulmuştur.
Sözde
“serbest piyasa” adıyla azgın bir sömürü düzeni dayatılmaktadır. Özelleştirme
talanıyla bağımsızlığın ve Cumhuriyetin temel ekonomik dayanakları ortadan
kaldırılmış, Ülkemiz tarım ve sanayi üretiminden koparılarak her yönden dışa
bağımlı duruma getirilmiştir. En önemli mal ve hizmet üretici kamu
kuruluşlarımız, başta enerji, iletişim, bankacılık, sigortacılık ve madencilik alanlarında
olmak üzere, yabancıların eline geçmiştir.
Yüklü
dış borç, tehlikeli rakamlara varan cari açık, kaynağı belirsiz sıcak para
kullanımıyla krizleri erteleme çabası gibi yanlış politikalar yüzünden ülke
ekonomisi hızla
tıkanmaya sürüklenmektedir.
Diktacı bir
rejime (İslami faşizme!) gitmek, bu tıkanmanın çözümü olarak görülmektedir.
Süregelen
işsizlik, yoksulluk ve açlık sınırı altındaki toplum kesimlerinin gitgide
çoğalması, halkımızda, özellikle gençlerde gelecek kaygısının artması, bir
karmaşa döneminin açık belirtileridir.
Temel
hak ve özgürlüklerin kullanılması, adil yargılanma ve savunma hakları,
demokratik hak arama yolları yasa ve hukuk tanımaz biçimde
ortadan kaldırılmıştır. Sağlık hizmetleri ancak
parası olanların yararlanabileceği duruma getirilmiş, anayasal Öğretim Birliği
(md. 174) bozulmuş, üniversitelerde siyasal
kadrolaşma had safhaya gelmiştir.
Çok
ciddi derecede zedelenen yargı bağımsızlığı; “yüksek yargının tek çatı altında
toplanması” girişimiyle, tümüyle bağımsızlığını yitirerek
siyasallaşacaktır. Emperyalist
güçlerin araçlarından biri olduğu artık açıkça anlaşılan bölücü terör örgütü
ile ilişkiler, bölünmeyi meşrulaştıracak sözde “Açılım” girişimleri ile
sürmektedir.
Dış
siyasette ulusal çıkarlar bir yana bırakılarak Türkiye’miz, uluslararası
güçlerin, ekonomik, siyasal ve askeri emellerine taşeronluk yapar düzeye
indirgenmiştir.
Tüm bu vahim girişimleri
tamamlayıcı ve kalıcılaştırıcı bir son adım olarak başlatılan “Yeni Anayasa” tuzağının, Türkiye Cumhuriyeti’ni
başkalaştırma, “Başkanlık” görüntülü bir
dikta rejimine dönüştürme girişimi olduğu açıkça ortaya çıkmıştır.
Yürürlükte
bir anayasa varken yapılacak işlemin adı ancak “anayasa değişikliği” olabilir. O da,
yürürlükteki anayasaca konmuş yöntemlere uyarak olur ve bunların başında,
“değiştirilemez” oldukları vurgulanan hükümlere
uymak zorunluluğu yer alır.
Bu anayasal zorunluluk
ortadayken iktidar partisine mensup kimi hukukçuların belirttikleri gibi
yürürlükteki anayasayı “ilga edilmiş“ -hukuksal olarak yok- sayıp “yeni
anayasa” yapmaya girişmek düpedüz “sivil darbe” dir ve açıkça anayasa suçudur. AKP’nin, Meclis’teki 4 partinin
katılımıyla kurulan “Uyum Komisyonu”nu, yeni anayasa yapma yöntemlerini kendisi belirleyerek bir
“asli kurucu iktidar” sayma manevrasını kabul etmek; hukuksal olarak
olanaksızdır.
Yeni anayasa yapmak bu Meclis’in yetkisinde değildir!
AKP iktidarının kökü dışarıda bu politikaları pervasızca sürdürmesi durumunda, bir ulus-devletimizin, yurt bütünlüğümüzün, Cumhuriyetimizin, demokrasinin, toplumsal barışın kalmayacağı çok tehlikeli bir döneme girilebilir.
AKP iktidarının kökü dışarıda bu politikaları pervasızca sürdürmesi durumunda, bir ulus-devletimizin, yurt bütünlüğümüzün, Cumhuriyetimizin, demokrasinin, toplumsal barışın kalmayacağı çok tehlikeli bir döneme girilebilir.
Artık
açıkça görülen bu karanlık gidişin engellenmesi için; yurt bütünlüğü, ulusal
birlik, laik-demokratik-sosyal-hukuk
devleti ilkelerini benimseyen; emek, eşitlik ve özgürlük duyarlığı taşıyan
siyasal partilerimizi ve demokratik kitle örgütlerini en kısa sürede güçlü bir birliktelik ve eylem için direniş ve
dayanışmaya, öz olarak VATAN
SAVUNMASINA çağırıyoruz.
21 Nisan 2013, Ankara.
ULUSAL SEFERBERLİK İÇİN YURTSEVERLER
21 Nisan 2013, Ankara.
ULUSAL SEFERBERLİK İÇİN YURTSEVERLER
Soysal
öncülüğündeki “Ulusal Seferberlik Çağrısı”nı ilk etapta 112 isim imzaladı.
İşte o isimlerden bazıları:
Prof. Sina Akşin, Prof. Prof. Cevat Geray, İzzet P. Ararat, Sacit Somel, Ahmet Say, Prof. Dr. Taciser Onuk, Prof. Dr. Alpaslan Işıklı, Prof. Dr. Ali Ercan, Yaşar Okuyan, Prof. Dr. Sabri Çaklı, Mustafa Gazalcı, Şahin Mengü, Hasan Macit, Prof. Dr. Bige Sükan, Dr. Ali Nejat Ölçen, Ömer Faruk Eminağaoğlu, Prof. Anıl Çeçen, Hızır Özcan, Niyazi Altunya, Erdal Çalı, Feyzi Coşkun,
NOT: Metne ilişkin iletişim numaraları aşağıda yer almaktadır
0312-442 59 45
0535 861 43 47
0536 381 32 45
0532 311 33 63
İşte o isimlerden bazıları:
Prof. Sina Akşin, Prof. Prof. Cevat Geray, İzzet P. Ararat, Sacit Somel, Ahmet Say, Prof. Dr. Taciser Onuk, Prof. Dr. Alpaslan Işıklı, Prof. Dr. Ali Ercan, Yaşar Okuyan, Prof. Dr. Sabri Çaklı, Mustafa Gazalcı, Şahin Mengü, Hasan Macit, Prof. Dr. Bige Sükan, Dr. Ali Nejat Ölçen, Ömer Faruk Eminağaoğlu, Prof. Anıl Çeçen, Hızır Özcan, Niyazi Altunya, Erdal Çalı, Feyzi Coşkun,
NOT: Metne ilişkin iletişim numaraları aşağıda yer almaktadır
0312-442 59 45
0535 861 43 47
0536 381 32 45
0532 311 33 63
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)