15 Mart 2013 Cuma

EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ "SAYIN" ÖCALAN'INDIR(!)


PKK'nın elinde esir olan sekiz kamu görevlisinin teslim törenlerini televizyonlarda izlerken, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin vatandaşı olarak duyduğum utancı, zelilliği sözcüklerle betimlemem inanın mümkün değildir.

Bu öylesine büyük bir utanç ki, koskoca devletin, kanla irfanla ve devrimle kurulmuş bir Cumhuriyet'in, "DEVLET BENİM" diyen diyen iktidarın sayesinde idareyi bir teröriste verişinin karşılığındaki kahroluştur.

Yaklaşık iki senedir kendi vatandaşlarını kurtarmak için tek bir hamle yapmayan, yapamayan, hatta bazılarının maaşını kesen iktidar, Öcalan/BDP/KANDİL şer ittifakının kararı ve "Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez." anlayışıyla hareket eden bölücü başının karşısında temenna etmiş, yeni bir teslimiyet belgesinin fotoğrafını çektirmiştir.

İnsan olarak sekiz kamu görevlisinin, ailelerine kavuşmalarına ve serbest kalmalarına elbette duyduğum memnuniyet sonsuzdur. Benim itirazım doğrudan doğruya- yineliyorum- koskoca bir devletin düşürüldüğü durum ve "Barış Süreci" dedikleri bu süreçte var olan diz çöküştür.

"NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!" sözünün dağlara, taşlara yazılmasından şikayetçi olanlar, artık "EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ "SAYIN" ÖCALAN'ındır" tümcesini TBMM'nin duvarına kazıtabilirler.

"Ahval ve şerait" bu merkezdedir.

Yakalandığı zaman korkudan neredeyse altına kaçıracak kadar zelilleşen,"Benden faydalanın, devletimin hizmetindeyim." diyen tescilli katil, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin geleceğine yönelik kararlar vermekte ve hatta daha da ileri giderek, çizdiği teslimiyet haritası kabul edilmediği ve yürürlüğe konulmadığı takdirde, savaşla devleti tehdit edecek kadar yüzsüzleşmiş, yüzsüzleştirilmiştir.

Basına sızan ve/veya bilerek sızdırılan İmralı tutanaklarının satır aralarına baktığımız zaman, Öcalan'ın büyük bir özgüven içinde ve kendinden emin olduğunu görülmektedir. Çaresiz ve hükümlü olan sanki devlettir. Egemen güç ise "SAYIN ÖCALAN"dır.
Milliyetteki habere göre; Öcalan'ın BDP heyeti ile yaptığı görüşmelerin şifreleri, iktidara atılan tokadın ta kendisidir.Ve halen bu şifreler birilerinin neden "deliğe süpürülmediğinin" açık ifadesidir.
"BAŞARAMAZSAK FELAKET OLUR
“Kandil’e BDP’ye ve Avrupa’ya üç nüsha mektup yazdım. Heyet ile dünden beri yoğun olarak tartışıyoruz. Özal’dan beri teşebbüs içerisindeyim, akim (akamete uğradı, kesintiye uğradı) kaldı. Şimdi akamete uğramaması lazım. Uğrarsa, tırnak kesilirse felaket olur."

Siyasilerin sormadığı soruyu ben soruyorum Öcalan'a... Sen kimsin be adam? Sen ABD'nin paralı uşağı, tetikçisi, eli kanlı bir katil ve hükümlüsün. Kır boynunu, münasip tarafının üzerine otur.
"BİZ AK PARTİ'Yİ ÇIKARAN GÜCÜZ
Eski yaşam alışkanlıkları top yekun bırakmak gerekir. Neden, çünkü bu bir rejim değişikliği olacak. Tanzimat, Meşrutiyet, Cumhuriyet, 1950 çok partili hayata geçişten çok daha önemli, bu hepsinden daha derinlikli olacak"

Rejim değişikliği? Küresel patronların emrindeki çeteler iş birliği yapmaktadır. İmralı/ Kandil ve Ankara'da var olan çetelerin tek amacı Türk'ün milli benliğini yıkmaktır. 1993'te Erdoğan, Mehmet Metiner'e yazdırdığı Kürt Raporu'nda da Cumhuriyet rejimini sorgulamıştır. Türk ordusunu AKP ile birlikte "KAFESLEDİKLERini" itiraf eden pis zihniyet, Öcalan/iktidar şer ittifakı ile rejimi değiştirmek için iş birliği içindedirler.Son süreç bir çeteler ittifakının aynaya yansıyan fotoğrafıdır. Türk milleti bu yansımanın cevabını "MEŞRU MÜDAFAA HAKKI" kullanarak vermelidir.

BDP, Öcalan'a cevaben yazılan mektubun hazır olduğunu söylemiştir. Avrupa kanadı da "ÖNDERLİK"e yazılan mektubun tamamlandığını ifade etmiştir. Kandil'in cevabı beklenmektedir.

Bu arada BDP boş durmamakta, Türkiye'nin dört bir tarafında "ÖCALAN'a ÖZGÜRLÜK" mitingleri yapmak için harekete geçmiştir.

Diğer taraftan ise PKK'nın sitesinde 8 Mart'ta bir üsteğmen ve üç askerin öldürüldüğü iftiharla sunulmaktadır. Ve bu sürecin adı barıştır.

Devlet iktidarın eliyle, Öcalan'a teslim edilmiştir.

EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ "SAYIN" ÖCALAN'INDIR(!)...

Devam edecek..



EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ "SAYIN" ÖCALAN'INDIR(!)...(2)


BAŞBAKAN TUTUKLANACAKTI
AK Parti’nin çıkışları yanlıştır. Son bir buçuk yılda büyük bir savaşa yüklendiler. Nihai tasfiye operasyonları yaptılar. Sayın Başbakanı buna inandıran ekip (2011’de) PKK’yi bitireceğiz’ dedi. 10 bin kişiyi (KCK) içeriye aldılar, Bu güç MİT’e de darbe planladı. Ben hemen devreye girdim, ‘bu darbedir’ dedim. Ergenekon’dan farkı yok. Başbakan MİT’e darbe yapılınca sıranın kendisine geldiğini gördü, Başbakan vatana ihanet suçundan tutuklanacaktı. (Durdu yeniden söze başladı) Genelkurmay Başkanının (İlker Başbuğ’u kastetti) tutuklanması da budur. O güce Cevat Öneş ‘darbe’ dedi. Bu yüzden ben devreye girdim, yardımcı olayım dedim.

Tutanakları okumaya devam ettiğimiz zaman, Öcalan'ın kendisini "BAŞBAKAN"ı dahi yargılanmaktan kurtaran adam olarak ilan ettiği görülmektedir. Öcalan, astını koruyan, yargılanmaktan kurtaran hami rolündedir. Bu rol, zat-ı şahanelerine bizzat iktidar tarafından verilmiştir.

Erdoğan'ın bu sözleri nasıl hazmettiğini, içine sindirdiğini de anlamak mümkün değildir. Ben bu devletin bir vatandaşı olarak asla icraatlarını onaylamasam da, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Başbakanı'na yapılan bu aşağılamayı ve hakareti, temsil ettiği makama saygımdan ötürü asla kabul etmiyor, edemiyorum.

Camdan okuduğu metinlerde mangalda kül bırakmayan Sn.Erdoğan;  bu hükümlüye haddini bildirmeli ve bir cevap vermelidir. 
"DARBEYİ BEN ÖNLEDİM
Metiner, ‘Sıkıştı’ diyor. Yanlış söylüyor. Sıkışma yok, darbeyi önledim. Bir darbe var, fakat derinliğini tam fark edemiyorum. MİT’i düşürseydiler. Türkiye’de tüm kaleler düşmüş olacaktı. Hakan Fidan tutuklansa, sonra sıra Başbakan’a gelecek.

Komisyonlar kurulacak. Hakikat komisyonu da kurulacak. Akil adamlar denetiminde olacak. Çekilme o zaman olacak. Köylere geri dönüş olacak. Bunları yapmazlarsa geri çekilme olmaz. Çekildiğimiz alanda gerillayı daha da büyüteceğiz. Çekilirsek gerilla biter görüşüne katılmıyorum. Suriye var, İran var. Şu an Suriye’de 50 bin, Kandil’de 10 bin, İran’da 40 bin var."

Bu bölümde Öcalan gene tehditlerine devam etmekte ve geri çekilme denilen senaryonun aslında amacının "GERİLLA" büyütmek olduğunu söylemektedir.
"HEPİMİZ ÖZGÜR OLACAĞIZ
- Sırrı: Sizin konumunuz ne olacak?
- Öcalan: (Gülerek) Ne ev hapsi, ne de af bunlara gerek kalmayacak. Herkes, hepimiz özgür olacağız. Şunu bilin ki bu hamlem komployu boşa çıkaracaktır. Ben komployu aşıyorum. Başarılı olursam, Ne KCK tutuklusu kalır ne başkası. Bu olmazsa 50 bin kişiyle halk savaşı olacak. Ölen ölecek, ben karışmıyorum. Yalnız, herkes bilmeli ki, ‘Ne eskisi gibi yaşayacağız, ne de eskisi gibi savaşacağız’. Kendime güveniyorum. Şunu iyi bilin devlet de ben de vazgeçemeyiz. Tarihi bir barış ve demokratik yaşama geçiş.

Umarım AKP’de bizi yanlış anlamaz. Yanlış anlarsa felaket olur. Buna rağmen AKP diktatoryasını bize dayatırsa kabul etmeyiz.
- Sırrı: Başkanım her şeyi konuştuk. Bir de başkanlık meselesi var. Kamuoyu bu konuda çok hassas. Osman Kavala’nın size selamları var. Totaliter bir yapıya dönüşmesinden endişeli...

Öcalan. Benim bu süreci canlandırmam, darbeyi engelleme sorumluluğu... Darbeyi önleyebileceğimi fark ettim ve süreci başlattım."


****
Tutanakların çektiği fotoğrafın tamamına bakıldığında, kamuoyunda oluşturulmaya çalışılan olumlu rüzgarın ve Öcalan'ın her türlü koşula evet deme eğiliminde olduğunun pek de gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Öcalan, ne acıdır ki Türkiye'nin geleceği ile kedinin fareyle oynadığı gibi oynamaktadır.

Öcalan büyük bir rahatlık ve öz güvenle hükümetle Başkanlık pazarlığına giriyor, 2001-2004 yılları arasındaki eylemsizlik kararları ile hükümetin önünü açtıklarını, hatta darbeyi önlediklerini söylemektedir. Bununla da kalmayıp, üstü kapalı da olsa bu çözüm sürecinden de başarısızlık çıkarsa, artık kendisinin yapacak bir şeyi kalmayacağını ve bir ‘halk savaşı' çıkacağını belirterek, devleti tehdit etmektedir.

Ayrıca yeni anayasa konusunda da kendini oldukça yetkili gören Öcalan vatandaşlık tanımını dahi yapmakta ‘Özgür iradesiyle Türkiye Cumhuriyeti'ne bağlılığını ifade eden her birey Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır.' demektedir.

Bu tutanaklar yalnız iktidar için değil, Türk milleti için de bir utanç vesikasıdır. Bu vesikanın yazılımı 5/Kasım/2007'de, Beyaz Saray-Oval Ofis'te yapılan Bush-Erdoğan görüşmesinde kurgulanmıştır. Silivri-Hasdal-Metris bu günler için hazırlanmıştır. Genel Kurmay'ın "KOZMİK ODA"sı, Bülent Arınç'a suikast bahanesiyle tarumar edilmiş, Türk milleti ile halkın evlatlarından oluşan Türk ordusu arasına perde çekilmiştir.

Amaç-ki bu iktidarın amacıdır- Türk'ün milli birliğini çökertmektir. Öcalan/PKK birlikteliğinin isteği le Anayasa'dan Türklük silinecektir. Birleşik Büyük Şehirler Yasası ile yerel yönetimler güçlendirilerek, Türkiye eyaletlere bölünecektir.

Çünkü "DÜNYA HÜKÜMETİ" bunları istemektedir. AKP'de yayımladığı Kurucular Kitabı'nın muhtelif sayfalarında CFR'nin gönderdiği memoranduma göre hareket edeceğini beyan ederek söz vermiştir. İktidar koltuğu uğruna Türkiye ve Türk milleti feda edilmektedir.

Ya EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ "SAYIN" ÖCALAN'INDIR.(!)..

Ya da "EGEMENLİK KAYITSIZ, ŞARTSIZ MİLLETİNDİR."

Bunu Türk milletinin azim ve kararı belirleyecektir.

FİGEN ÖZEN

12 Mart 2013 Salı

1(BİR) TL LİK MANEVİ TAZMİNAT DAVASI

ONUR, ŞEREF VE HAYSİYET  PARA İLE SATIN ALINABİLECEK VEYA SATILACAK BİR DEĞER DEĞİLDİR.
BU NEDENLE DAVA  1(BİR) TL LİK SEMBOLİK  MANEVİ TAZMİNAT DAVASI OLARAK AÇILMIŞTIR.


        ANKARA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ NE
Gönderilmek Üzere
NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE
ISPARTA

DAVACI:Mahmut ÖZYÜREK (40045495034)
Pirimehmet Mh. Mimar Sinan Cd. Uslu Ün Pasajı Kat:2  No:16-17 ISPARTA
DAVALILAR:1-Tansel ÇÖLAŞAN-ADD Genel Başkanı
Gazi Mustafa Kemal Bulvarı No:102/7-8 Maltepe 06570 ANKARA
2-Elif ÇUHADAR- ADD Genel Sekreteri
Gazi Mustafa Kemal Bulvarı No:102/7-8 Maltepe 06570 ANKARA
3-Remzi BABACAN- ADD Disiplin Kurulu Başkanı
Gazi Mustafa Kemal Bulvarı No:102/7-8 Maltepe 06570 ANKARA
4-Ersan BARKIN –ADD Genel Sekreter Yrd.
Gazi Mustafa Kemal Bulvarı No:102/7-8 Maltepe 06570 ANKARA
 DAVA : Manevi Tazminat(Kıymeti 4(dört) TL
     AÇIKLAMALAR : 1998 yılından bu yana sürdürmekte olduğum  ADD Isparta Şube Başkanlığı görevinden, “Isparta şubesi eski gençlik kolları başkanı Öznur İnci’ye karşı 2009 ve 2010 yıllarında  ve değişik tarihlerde sözle, elle cinsel tacizde bulunduğum” iddiasıyla ADD Genel Merkezinin 14.11.2012 tarih ve 2012/1892 tarihli  “tebliğ” yazıları ile  Şube Başkanlığı görevinden alındım, üyelikten çıkarıldım.(Ek-1)
1.   -“sözle, elle cinsel taciz” iddiası ciddi, ağır bir suçlamadır.  Cinsel taciz suçunun soruşturulması ve kovuşturulması ise tacize uğrayan kişinin şikayetine bağlıdır. Şikayet süresi, zamanaşımı süresini geçmemek koşuluyla, şikayete hakkı olan kişinin fiili ve failin kim olduğunu bildiği veya öğrendiği tarihten itibaren altı aydır. İddia olunan suçun  2009-2010 yıllarında işlendiği iddia edilmektedir. Bu iddia dahil, yaşamım süresince, bu güne kadar “cinsel taciz” suçlaması ile hakkımda açılmış bir dava, yada gerek polis, gerek savcılığa yapılmış bir başvuru da söz konusu değildir.
2.   Hal böyleyken, hukuk dışı yöntemler, yaratılmış,  dijital ortamda üretilmiş delillerle, pazarlıklı tanıklıklar ile  hakkımda ADD Genel Merkez yöneticileri “ihraç kararı” vermişlerdir.   Bunun böyle olduğu, yani “cinsel taciz” iddiasının, görevden alınmaya uydurulmuş bir kılıf olduğu,  ADD Genel Sekreter Yardımcısı Ersan Barkın’ ın 04.03.2013  tarihinde Gazeteci Yusuf Yavuz a yaptığı  açıklamalardan anlaşılmaktadır. Ersan BARKIN: “Öte yandan ikinci bir genel merkez gibi davranarak yapılan açıklamalarla ADD zora sokulmuştur. Ancak Isparta şubesi genel merkezin bu kararına aykırı olarak hareket ettiği için tüzük gereği ihraç kararı alınmıştır.” Demektedir.
3.   Anayasamız’a göre “Herkes, onur, şeref ve haysiyet sahibidir. Ceza hukuku, kişiyi, onuruna, şeref ve haysiyetine dokunan fiillere karşı korumaktadır. Ne adla olursa olsun, kimsenin kimseyi aşağılamak hakkı yoktur. Gerçekten, kanun önünde eşitlik ilkesi gereğince, hiç kimse, bir diğer kimseden, daha az şerefli değildir. Ayırımsız, herkes eşittir, ait olduğu toplumun şerefli bir üyesidir ( An. m. 5,10, 17 ).
 
4.   Medeni Kanun, 24. maddesi hükmünde, kişiyi, onuruna, şeref ve haysiyetine karşı saldırılar karşısında korumaktadır. Kişi, başkalarından, onuruna, şeref ve haysiyetine saygı gösterilmesini  isteme temel hakkına sahiptir. Ceza hukuku, kişinin onurunu, şeref ve haysiyetini, cezaî himayenin konusu yapmıştır. Haksız olarak, bir kimsenin onuruna, şeref ve haysiyetine saldırıda bulunmak, hakaret suçuna vücut vermektedir.
5.   D A N I Ş T A Y Onüçüncü Daire (Esas No : 2005/556 Karar No : 2005/947)kararında “Kesinleşmiş bir yargı kararı olmaksızın,somut olayda soruşturması daha devam eden bir konuda,henüz iddia düzeyindeki açıklamalara, kişilerin kendilerine söz hakkı da tanınmadan tek yanlı olarak yer verilmesi; kişilerin onurlarını ve şöhretlerini zedeleyeceği ve yargı erkinin fonksiyonunu anlamsızlaştıracağı gibi, en azından suçlayanların suçlananlardan daha "değerli" ve "dürüst" olduğu kabulünü yaratır ki,bunun kabulü söz konusu olamaz. Ankara 9.İdare Mahkemesi'nce verilen 29.05.2003 tarih ve E.2002/1339, K:2003/563 sayılı kararın,2577 sayılı İdari Yargılama Usülü Kanunu'nun 49.maddesi uyarınca bozulmasına,” hükmetmiştir. Kaldı ki, şahsımla ilgili adli makamlarda, sözü edilen suçlamalarla ilgili herhangi bir şikayet ya da soruşturma söz konusu değildir.
6.    Bir kişinin “Cinsel Taciz, gayri ahlaki ilişkiler” gibi  ağır ithamlarla, suçluluğundan   söz edebilmek için “o kişi ile ilgili kesinleşmiş bir yargı kararının varlığı” gerekir. Böyle bir karar olmadan bir kimseyi suçlu ilan etmek hukuken mümkün değildir.
7.    Açılmamış bir davaya ilişkin belgelerin kesin bir hüküm gibi kabul edilip kamuoyuna suçlu gibi tanıtılmam hukuken mümkün olamayacağı tartışılmaz bir gerçektir. Bu husus aynı zamanda hukuk devleti ilkesinin tabii bir sonucudur.
8.   Bu yasal, hukuksal hükümler ortada iken,
a)ADD Disiplin Kurulu Başkanı Remzi Babacan; hazırladığı raporla, yasa ve hukuk dışı yöntemlerle elde ettiği uydurma belgelerle şahsımı “cinsel tacizcilikle”suçlayarak,(Ek-5)
a)        ADD Genel Başkanı Tansel ÇÖLAŞAN; Genel başkanlık yetkisini kullanarak; yapmadığım ve düşünmediğim, bir safsata iddiayı, sanki gerçekmiş gibi  kamuoyu nezdinde, onur ve kişiliğimi rencide eden yazı ve açıklamalar yaparak haksız, ağır ve gerçek dışı isnatlara maruz bırakılmama neden olmak,(Ek-3-5)
b)       ADD Genel Sekreter Yardımcısı Ersan Barkın “şube eski başkanının(Mahmut Özyürek) gayriahlaki davranışları nedeniyle görevden alınmıştır” şeklindeki mesnet dışı suçlamaları basına açıklayarak,(Ek-4)
c)        ADD Genel Sekreteri Elif ÇUHADAR- Isparta şubesi eski gençlik kolları başkanı Öznur İnci’ye karşı 2009 ve 2010 yıllarında  ve değişik tarihlerde sözle, elle cinsel tacizde bulunduğum” iftira ve karalamasında bulunarak, bu mesnet dışı iddiaları yazılı olarak çok sayıda ADD şubesi ve üyelerine göndermekle,   
d)       Kişiliğimi, onur, şeref ve saygınlığımı ihlal etmişlerdir.
9.   1998 Yılından bu yana Atatürkçü Düşünce Derneği Isparta Şube Başkanlığını yapmaktayım. Ayrıca 1978 yılından bu yana sürdürdüğüm “Tarih Öğretmenliği” görevinden 2005 yılında emekli oldum. Hem öğretmenliğim, hem de ADD şube başkanlığım nedeniyle içinde yaşadığımız toplumun büyük bir çoğunluğu tarafından tanınan ve bilinen birisiyim.
10.                 Hukuksal dayanaktan yoksun, tümüyle karalama, iftira ve düzmece belgelere dayalı iddialar nedeniyle, yalnızca yaşadığım Isparta da değil, Tüm Türkiye’de  şahsıma ”cinsel tacizci, gayriahlaki davranışları olan, ahlaksız”  damgası vuruldu.
11.                 İnternet ortamında, ADD Şube Başkanlığı görevinden alınmamla ilgili, her haber in altına çok sayıda kişi  tarafından “Cinsel Taciz, gayri ahlaki ilişkiler” suçlaması ile yorumlar yazıldı. Yorum yazanlar bu bilgileri ADD Yöneticileri Tansel Çölaşan, Elif Çuhadar, Remzi Babacan dışında kimseden almış olamazlar. Adı geçenler; kendilerine Konu ile ilgili bilgi almak isteyen her kişiye “Cinsel Taciz, gayri ahlaki ilişkiler” nedeniyle görevden alındığımı açıklamışlardır.
12.                 Özellikle ADD Şubeleri arasında ve düşünsel yakınlığım olan örgüt yöneticileri arasında, önceden var olan tüm saygınlığım yerle bir edilmiş, onurum ve kişiliğim ağır onulmaz yara almış, itibarsız bir konuma düşmeme neden olunmuştur.
13.                 Bu davayı, itibar, onur, şeref’in, para ile kazanılıp, korunamayacağının bilinciyle açmam nedeniyle, şüphelilerin her birinden 1(Bir) TL talep etmekteyim. 

HUKUKSAL Dayanak: Medeni yasanın ilgili hükümleri
DELİLLER
A-TANIKLAR       :  
1.      Abdullah GÖKTAŞ- Pirimehmet Mh. Mimar Sinan Cd. Uslu Ün Pasajı Kat:2  No:16-17 ISPARTA
2.      Muhittin PEKER- Pirimehmet Mh. Mimar Sinan Cd. Uslu Ün Pasajı Kat:2  No:16-17 ISPARTA
3.      Niyazi ÇAMURCU, Pirimehmet Mh. Mimar Sinan Cd. Uslu Ün Pasajı Kat:2  No:16-17 ISPARTA
4.       Osman Mümtaz ÇAPÇI, Pirimehmet Mh. Mimar Sinan Cd. Uslu Ün Pasajı Kat:2  No:16-17 ISPARTA
5.      Feray SELEK, Pirimehmet Mh. Mimar Sinan Cd. Uslu Ün Pasajı Kat:2  No:16-17 ISPARTA
6.      Mahmut Çelik: Bahçlievler Mh. Hızırreis cad. Öztürk Apt.No:22 Kt. 3 Dr.8 Muratpaşa/Antalya
7.      .Feyzi COŞKUN: Aydınlıkevler Mh. Şehit Mustafa Baş Cd. 54/7 Aydınlıkevler –ANKARA
8.      Ramazan DERELİ-ADD Yaka Şube Başkanı  Gelendost/Isparta
9.      Lokman KUMCU ADD Gelendost Şube Başkanı Gelendost-Isparta
B-Ekli Deliller
1.     14.11.2012 TARİH VE 1892 SAYILI “İhraç kararı ve görevden alma tebliği
3.     4 Mart 2013 tarihli Doğan Kapkıner-Figen özen e-posta yazışması
4.     http://www.odatv.com/n.php?n=addde-ihrac-krizi-cikti-0403131200 ve 5.3.2013 tarihli Isparta GÜLSES gazete haberi
5.     ADD Şube Başkanlarına ADD Genel Merkezince gönderilen yazı örneği

Sonuç ve İstem:Yukarıda sunduğum nedenlerle; davanın kabulu ile 4(dört) TL manevi tazminatın, davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak  tarafıma verilmesine, yargılama giderlerinin davalılara yüklenilmesine  karar verilmesini saygıyla arz ve talep ederim. 06.03.2013

MAHMUT ÖZYÜREK

 

8 Mart 2013 Cuma

İŞTE ADD GENEL MERKEZİNİ ÇILGINA ÇEVİREN HABERhttp://www.ilk-kursun.com/haber/97228

ADD Genel Merkezi Isparta’ya mı taşınıyor?

Kemalist kamuoyundan, İlk Kurşun okurlarından çarpıcı öneriler geliyor…
ADD Genel Merkezi’nin çok hızlı değişen ülke gündemine anında basın bildirisiyle bile tepki verememesi eleştiri konusu olurken, ADD Isparta Şubesi’nin vurucu ögelerle dolu basın bildirileriyle basın bürosu gibi çalışması ADD Isparta Şubesine övgüler yağmasına neden oluyor…
Örneğin Yaşasın Türkiye Hareketi adına Sözcü: Nazım Güvenç‘in önerisi şöyle: “Isparta Atatürkçü Düşünce Derneği son zamanlarda yaptığı çok yerinde çıkışlarla ADD’nin başta genel merkezi olmak üzere adeta üstüne ölü toprağı örtülmüş birçok ildeki şubelerine ne yapılması gerektiğini de hatırlatıyor. İskilipli gerici ve hain hocanın ne mal olduğunu hatırlatmasının yanı sıra işin bu yanı da var. Mahmut Özyürek ve arkadaşlarını yürekten kutluyoruz.”

Demokrasi Cilveleri -- Isparta’da ADD’den yükselen sese bakın:



İmralı’da TC devletiyle 30 yıldır süregelen savaşın sözde galibi görüşmelerinin ikincisini hapishane adası olarak bilinen bir kara parçasında devletin MİT müsteşarı ve ekibiyle yaptı. Karşılıklı oturdular, müzakereyi eşit ve demokratik hukuk kurallarına uygun gerçekleştirdiler.
Hemen şunu belirtelim ki; bu ikincisi yapılan, üçüncüsü ise yakında yapılacak olan “Teröristle mücadele değil, müzakere“. Hem dünyada bir ilktir hem de, hiç kuşku yoktur ki, bu müzakere TSK gibi boyun eğmemiş, yedi düvele karşı koymuş, zaferler kazanmış bir ordunun gözleri önünde yapılıyor. Sayıları 5 bini geçmeyen bir çeteyle ve elinde hâlâ silah bulunan eşkıya ile yapılan dünyada eşi menendi bulunmayan ilk müzakeredir.
Akıllara durgunluk veren bu toplantılar ne Meclis kararı alınarak yapılmış ne de ulusal ya da milli irade ne derseniz onun da bu görüşmelerin gerisinde ne olduğundan ne haberi vardır ne de onayı.
İşte size bir sivil toplum örgütünün olaya bakış açısı. Isparta’da ADD’den yükselen sese bakın:
“Cumhuriyetimizin kuruluşundan doksan yıl sonra, senaryosu Pentagonun karanlık dehlizlerinde yazılan, ‘İkinci Mondros Mütarekesi’ İmralı adasında sahneleniyor. 25 maddeden oluşan Mondros Mütarekesi, Osmanlı Devleti’nin devlet olma özelliğini ortadan kaldıran; Ordu bağımsızlığını yok eden; İtilaf devletlerine Osmanlı topraklarını işgal hakkı sağlayan özelliklere sahipti. İmralı Mütarekesinde, Rauf Bey’in yerini MİT Başkanı ve BDP Milletvekilleri, İtilaf Devletleri adına Amiral Calthorp’un yerini ise, emperyalist yağmacıların Türkiyeli uşağı, katil Öcalan almıştır.” Ve açıklama devam ediyor: “Mondros Mütarekesi sonrasında, Başbakan İzzet Paşa, Türk heyetinin iyi karşılanması sebebiyle Amiral Caltrop’a teşekkür mektubu göndermişti. Benzerliğe bakın ki, Türkiyeli BOP Eşbaşkanı ve Öcalan karşılıklı olarak birbirlerine teşekkür mesajları iletiyorlar.
İmralı Mütarekesi görüşmelerinden dönen işgal güçlerinin Türkiyeli temsilcileri, Öcalan’ın önceden hazırladığı ve ellerine tutuşturduğu açıklamayı okuyor. (Kandil ve hükümetde varmış)
‘Bu görüşme, tarihi bir adımdır, tarihi bir süreç yaşıyoruz. Bütün taraflar, bu süreçte çok dikkatli ve duyarlı olmalıdır. Devletin elinde tutsaklar var. PKK’nin elinde de tutsaklar var. PKK, elindeki tutsaklara iyi davranmalı. Umarım en kısa zamanda ailelerine kavuşurlar’
Uluslararası savaş hukukuna göre; ‘Taraflardan birinin devlet, diğerinin bir terör örgütü olduğu silahlı çatışmalarda Terör örgütü mensupları ne muharip, ne de savaşçı olma koşullarını taşımadıklarından, teslim olduklarında veya sağ olarak başka bir suretle ele geçirildiklerinde savaş esiri olmazlar.’ (Silahlı Çatışma Hukuku, Askeri Adalet Dergisi, Yıl 31, Sayı 116, Ocak 2003, s.45)
Bu durumda ‘Devletin elinde tutsaklar var. PKK’nin elinde de tutsaklar var’ diyerek, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile PKK’yı eşdeğer ve eşit gördüklerini açıklayanlara karşı AKP, CHP ve MHP’den nedense dişe dokunur bir tepki gelmiyor.
Türk halkını uyarıyoruz!
‘Türk milliyetçiliğini ayakları altına aldıklarını’ açıklayan Başbakan, 600 yıldır haçlı ordularıyla yıkılamayan bu devleti; deliğe süpürülmemek adına, kömür ve makarna ile aldatıp kandırdığı halka ‘Hazmettire hazmettire’ yıkmaya kararlı...”
Yönetim kurulu adına O. Mümtaz Çapçı ADD Isparta Şube Başkanı
Ve Apo’nun tehdidi
O halde toplantının asıl söz sahibi APO sıcağı sıcağına diyor
“Ortadoğu’nun yeniden şekillendiği bu süreçte Türkiye bir yol arayışı içerisindedir. Türkiye Kürt sorununu uzun uzadıya sırtında taşıyamaz. Türkiye’nin yeni bir sayfa açma ve yeni bir tarihi adım atılabilme olasılığı güçlüdür.”
Öcalan ekliyor:
“AKP (...) Askeri ve siyasal operasyonlarla Kürt siyasal hareketini alt edemediği gerçeğiyle karşılaşmıştır. Yanlışta ısrar etmek yerine demokratik barışçıl noktada nasıl yol alacaklarına ilişkin ortak bir irade çıkmıştır. Bu açıdan da görevi ve sorumluluğu yüklenerek buna fırsat verecek bir takım çalışmaları yürütmek istiyorum. Bunu yürütürken de elbetteki buna taş koyacak ulusalcı kesimlerin, Ergenekon gibi yapıların, vesayetçi sistem yanlılarının geri durmayacağını sanıyorum.”
‘Samimiyet bu adımlara bağlıdır’
Öcalan beklentilerini şöyle sıraladı: “AKP’nin samimi olup olmadığını bu önümüzdeki birkaç haftada bir kısım yaklaşımlarından görebiliriz. Bunlar 4. yargı paketi, seçim sistemi, siyasi partiler yasası, hazine yardımı, Anayasa’ya yaklaşımdır. Süreç içerisinde BDP’nin bu çerçevede rolünü Meclis’te olmayı fırsata çevirip oynaması gerekir. 4. yargı paketinin meclise gelmesi önemli. Bu konuda AKP’nin gerçek niyetinin görmek benden çok BDP’ye düşer.”(Vatan Gazetesi)
Siz Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sorumluluklarını yerine getiren yurttaşları...
Bu tehditlere karşı susmaya devam eder, demokratik tepkilerinizi göstermezseniz; bilin ki bir süre sonra Sevr canlandırılacak.
Uyanma zamanı gelmedi mi?
Siyasetçiler hiç değilse Meclis’te yapacağınız bir göreviniz buna sizi zorlamıyor mu? Hesap belli ve hâlâ o masada beklemede mi kalacaksınız?
Son Güncelleme: Cumartesi, 02 Mart 2013 18:50
 KURTUL ALTUĞ