Şeyh Sait ayaklanması, 13 Şubat 1925 günü
başladı 15 Nisan’da bastırıldı. 49 Kişi asılarak idam edildi. Şeyh
Sait’ten 6 ay önce, Hakkâri’de yaşayan ve Nasturi papazlarından Nastoris tarafından
kurulan Nastur tarikatına bağlı Süryaniler ayaklanmıştı. Bu
ayaklanma, İngiltere’nin Musul sorununun ele alınması için Milletler
Cemiyeti’ne başvurmasından bir gün önce başlamıştı. İngiliz subaylar, Nastur
halkını örgütlemiş, İngiliz uçakları ayaklanmacıları desteklemişti. Şeyh
Sait ayaklanması ise, İngiliz işgal güçlerinin Kuzey Irak’ta
sıkıyönetim ilan ettiği, subay izinlerinin kaldırıldığı, birliklerini Musul’a
taşıdığı günlerde ortaya çıktı. O günlerde Büyük Britanya Sömürgeler Bakanı,
Musul’a gelerek denetlemelerde bulunmuş, güçlü bir İngiliz donanması Basra’ya
hareket etmişti.
Toprak Ağası Şeyh Sait
Şeyh Sait, bölgedeki Nakşibendi Tarikatı’na bağlı
Sünni müridlerin önderi, okuma yazma bilmez bir toprak ağasıydı.1 Koyun
sürülerini, aşiretine bağlı köylerin arazilerinde otlatır, köylülere ücretsiz
çobanlık yaptırırdı. Dinsel konumunu kullanarak, onların sırtından büyük bir
servet edinmişti. ‘Ankara’nın Türkleşmiş yeni hükümeti’2 onu
rahatsız ediyor, Osmanlı döneminden alıştığı ayrıcalık haklarını
yitirerek ‘derebeyliğinin’ zarar göreceğine inanıyordu. Bunu
önlemek için dini etkisini kullanarak, Kürt aşiretlerini ‘Kemalist
hükümetin kafirce siyasetine karşı’ ayaklanmaya çağırdı; ‘Allah’ın
emriyle cihat ilan etti’.3
Ayaklanmadan önce, Şırnak Aşireti Reisi Abdurrahman
Ağa, Bağdat’taki İngiltere Başkomiserliğine bir mektupla başvurmuş, ‘Kürt
milletinin hukukunu elde edip hükümetini kurmasına kadar, savaş mühimmatı
konusundaki eksikliklerimizi, yapacağınız gizli yardımlarla giderebiliriz’4 demişti.
Ayaklanma sanıklarından Kemal Feyzi, yakalandıktan sonra
mahkemede ‘Ben bağımsız bir Kürdistan kurulması için çok çalıştım. Bu
çaba için yıllarca aşiretler içinde yaşadım... Şimdi, birçok kimse gibi,
önceden var saydığım ve uğruna mücadele ettiğim şeyin bir hayal olduğunu
anlamış bulunuyorum. Ortada millet denilecek bir Kürt topluluğu yokmuş’ dedi.5
Şeyh Sait’in başlattığı ayaklanma, tüm Kürt
ayaklanmalarında olduğu gibi dışarıyla bağlantılıydı. İngilizler, zengin petrol
yatakları nedeniyle Musul ve Kerkük’ten çıkmak istemiyor; Kürtleri, kurulmakta
olan yeni Türk devleti üzerinde baskı oluşturacak bir araç olarak
kullanıyordu. Mustafa Kemal, 1919’da Sivas Kongresi’nde yaptığı
konuşmada, ‘İngilizlerin amacının, parayla ülkemizde propaganda yapmak
ve Kürtlere Kürdistan kurma sözü vererek, bize karşı suikast düzenlemek olduğu
anlaşılmış ve gerekli önlemler alınmıştır’ demişti.6
Zaferden sonra 14 Ocak 1923’te
Eskişehir’de yaptığı konuşmada, Musul-Kerkük sorununa değinirken, bu soruna
bağlı olarak Kürt devleti konusunu da ele almış ve şunları söylemişti: “Musul-Kerkük
kadar önemli olan ikinci konu, Kürtlük sorunudur. İngilizler orada (Kuzey
Irak’ta) bir Kürt devleti kurmak istiyor. Bunu yaparlarsa, bu düşünce
bizim sınırlarımız içindeki Kürtlere de yayılır. Bunu engellemek için sınırı
güneyden geçirmek gerekir”.7
Mutki Aşireti Reisi Muşlu Hacı
Musa, Kürt Azadi (İstiklal) Cemiyeti adlı gizli örgütün
ilk başkanıydı. Bu örgüt 1923’te, Erzurum’da kurulmuş, ilk kongresini 1924
yılında yapmıştı. Şeyh Sait, ‘1925 Mayısı’na dek ayaklanma
düzenlenmesine, gerekli dış yardımın İngiltere ve Fransa’dan alınmasına’ karar
verilen bu kongrede örgüte üye olmuştu.8
İngiliz Politikası
İngiltere’nin İstanbul Büyükelçilik
görevlisi Kidston, 28 Kasım 1919’da Londra’ya gönderdiği yazanakta
(raporda), ‘Kürtlere ne kadar güvenmesek de, onları kullanmamız çıkarlarımız
gereğidir’ diyordu.9 İngiltere Başbakanı Lloyd
George ise, 19 Mayıs 1920’de San Remo’da yapılan Konferans’ta ‘Kürtlerin
arkalarında büyük bir devlet olmadıkça varlıklarını sürdüremezler’ diyor,
bölgeye yönelik İngiliz politikası için şunları söylüyordu: “Türk
yönetimine alışmış olan Kürtlerin tümüne yeni bir koruyucu kabul ettirilmesi
güç olacaktır... İngiliz çıkarlarını, dağlık kesimlerinde Kürtlerin yaşadığı
Musul ve içinde bulunduğu Güney Kürdistan ilgilendirmektedir. Musul bölgesinin,
öteki bölümlerinden ayrılarak yeni bağımsız bir Kürdistan Devleti’ne
bağlanabileceği düşünülmektedir... Ancak bu konuyu anlaşma yoluyla çözmek çok güç
olacaktır”.10
İngiliz Hükümeti, ‘anlaşma
yoluyla çözmenin güç olduğu’ bu sorunu aşmak için, doğal olarak
silahlı çatışma yolunu seçti. Bu iş için, para ve siyasi koruma önererek kimi
Kürt aşiretlerini kullandı. Musul ve Kerkük bölgesini, Misakı Milli sınırları
içinde gören yeni Türk Devleti’ni güç durumda bırakmak için, Doğu ve
Güneydoğu’da karışıklıklar çıkarmaya yöneldi. 6 Mart 1921’de başlayan Koçgiri
Ayaklanması, Yunanlıların Bursa’dan saldırıya geçmelerinden iki hafta önce
ortaya çıktı. 7 Ağustos 1924’te başlayan Nasturi Ayaklanması,
İngiltere’nin Musul sorununun ele alınması için, Milletler Cemiyeti’ne başvurmasından
bir gün önce başladı.11
Ayaklanmaya verilen İngiliz desteği
için, Fransız tarihçi Benoit Méchin şu yorumu yapmıştı: “Şeyh
Sait ayaklanması yeni devletin tekil (üniter) yapısına ve yasaların ülkenin
tümünde uygulanabilirliğine bir meydan okumaydı... Kemalist rejimin
güçlenmesini önleyeceği düşüncesiyle, İngiltere, olayları kışkırtmak için Kürt
başkaldırısını körüklüyordu. Bu cerahatlı yarayı, ayaklanmacılara yiyecek ve
silah yardımı yaparak, Türkiye’nin ensesinde tutuyordu”.12
Raporlar
Ayaklanmanın başladığı günlerde,
Bağdat’taki Fransız Komiserliği Paris’e 40 sayfalık bir rapor gönderdi.
Ortadoğu’da, birbiriyle çelişen Fransız-İngiliz çıkarlarını ve buna bağlı
olarak Kürt-İngiliz ilişkilerini irdeleyen raporda, Şeyh Sait’ten
de söz ediliyor; şunlar söyleniyordu: “Şeyh Sait, 1918 yılından beri
amacı İngiliz Mandası altında bir Kürt devleti kurmak olan İstanbul Kürt
Komitesi’ne bağlı olarak çalışmaktadır. Şeyh Sait, 1918’de, Kürdistan
Bağımsızlığı Türkiye Komitesi lideri Abdullah Bey tarafından, İngilizlerin Kürt
politikasındaki temel unsurlardan olan Binbaşı Noel’le ilişkiye geçirildi...”13
Şeyh Sait ayaklanması sürdüğü günlerde
Bağdat’taki Fransız Yüksek Komiserliği, Paris’e gönderdiği bir başka raporda
şunları söylüyordu: “Kürt ayaklanması, birdenbire kendiliğinden ortaya
çıkmadı. Kürdistan dağları yabancıların kışkırtması ve desteğiyle ayaklandı.
Bölgede çıkan olaylar, İngilizlerin uğradıkları yenilgiden sonra hiç
affetmedikleri Mustafa Kemal’e ve Ankara’daki Meclis’e karşı yürüttükleri
siyasetin bir parçasıdır... Kürt ayaklanması bundan daha iyi koşullarda patlak
veremezdi. Ayaklanma, Türklerin Musul üzerindeki iddialarını araştıran Komisyon’da,
Türklerin kendi topraklarındaki Kürtler arasında bile huzuru sağlamayacağını
gösterecekti”.14
Şeyh Sait ayaklanmasını İngilizlerle
birlikte, devrik Padişah Vahdettin de destekledi. San
Remo’daki villasında, Kürt Teali Cemiyeti üyesi ve Serbesti Gazetesi
sahibi Mevlanazade Rıfat’tan “Kürdistan olayları” hakkında
sürekli bilgi alıyor ve aldığı bilgiyi Bükreş’te kurulmuş olan Hilafet
Komitesi’ne iletiyordu. Bu komite, Damat Ferit ve eski
İçişleri Nazırı Mehmet Ali önderliğinde, Türkiye’de hilafetçi
bir darbe hazırlıyordu.15
Önlemler; Takrir-i Sukûn ve
İstiklal Mahkemeleri
Ayaklanmanın yayılması nedeniyle, sonuç
getirecek etkili önlemlerin alınması gerekiyordu. Meclis, özel yetkiler içeren
‘Takrir-i Sukûn Kanunu’nu, kabul etti. Üç gün sonra İstiklal
Mahkemelerinin savcı ve yargıçlarını seçti.16 Türkiye, yeni bir
döneme giriyordu. İki yıllık geçici bir süre için (bir kez uzatılacaktır)
çıkarılan Takrir-i Sukûn Kanunu, yeni devletin yerleşip güçlenmesi uğraşısına
katkı sağlayacak, Türk Devrimi’nin doğal akışını kolaylaştıracaktı. Cumhuriyet,
demokrasi ya da insan hakları adına, kendi varlığına yönelen karşı devrime izin
vermeyecekti. Bu amaçla, Vatana İhanet kavramını genişleten yasa
değişikliği kabul edildi. Bundan böyle, ‘dinin siyasi çıkar için
kullanılması’, devlet güvenliğini tehlikeye atan eylem sayılacak ve
vatana ihanetle suçlanacaktı.17
1925 Mart sonunda askeri hazırlık
tamamlandı, bütün ayaklanma bölgesi çember içine alındı. Olanakların
sınırlılığına karşın hızlı davranılmış; bir ay içinde İran, Suriye ve Kuzey
Irak’a giden tüm kaçış yolları kesilmişti. Nisan ortasında, Şeyh Sait ve
yanındakiler kuşatıldı. Durumu umutsuz gören Şeyh Sait, yenilgiyi
kabul ederek kendi isteğiyle teslim oldu. Üzerinde ‘çeşitli belgeler’ ve
yetkilileri şaşırtacak kadar çok altın çıktı.18
Doğu İstiklâl Mahkemesi’ne, ayaklanmayla
ilgili olarak 389 sanık getirildi. Savcı, iddianamesinde; yönetici konumda olan
sanıkların, ‘din perdesi altında, dinle ilgisi olmayan’ eylemleriyle, ‘vatana
ihanet’ suçunu işlediklerini, bu nedenle ölüm cezasıyla
cezalandırılmaları gerektiğini belirtti. Kırk sekiz kişi, idama mahkum oldu;
bir bölüm sanık hapis cezasına çarptırıldı, bir bölümü suçsuz bulundu. Kimi
aşiret reisleri ve ağalar, Batı bölgelerinde oturmaya zorunlu kılındı; Doğu’da,
kimi bölgelere göçmen yerleştirildi.19 Metin Aydoğan
DİPNOTLAR
1 “Atatürk”
Lord Kinross, Altın Kit., 12.Baskı, İst.-1994, sf.465
2 “Atatürk”
Lord Kinross, Altın Kit., 12.Baskı, İst.-1994, sf.465
3 “Atatürk”
Lord Kinross, Altın Kit., 12.Baskı, İst.-1994, sf.465
4 Örgeevren,
Dünya, 4-5 Haziran 1957; ak. Uğur Mumcu a.g.e. sf.116
5 Dünya,
05.06.1957; ak. Uğur Mumcu, a.g.e. sf.117
6 “Sivas
Kongresi Tutanakları” Uluğİğdemir, TTK, Ank.-1969 sf.78; ak. Uğur
Mumcu, “Kürt-İslam Ayaklanması” 19.Basım, sf.21
7 “Eskişehir
İzmir Konuşmaları” Kaynak Yay., İst.-1993, sf.95
8 “Şeyh
Sait İsyanı” Martin Van Bruinessen, Özgür Gelecek, Şubat 1969, sf.28-29;
ak. Uğur Mumcu, “Kürt-İslam Ayaklanması” 19.Baskı, sf.56
9 “İngiliz
Belgelerinde Türkiye” Erol Ulubelen, Çağdaş Yay., 1982, sf.195; ak. U.Mumcu,
“Kürt-İslam Ayaklanması” Tekin Yay., 19. Bas., 1995, sf.24
10 “Sevr
Anlaşmasına Doğru” Osman Olcay, SBF Yay., Ank.-1981, sf.121; ak. U.Mumcu,“Kürt-İslam
Ayaklanması” Tekin Yay., 19.Bas. 1995, sf.28
11 “Kürt-İslam
Ayaklanması” U.Mumcu, Tekin Yay., 19.Bas., İst.-1995, sf.51
12 “Mustafa
Kemal” Benoit Méchin, Bilgi Yay., Ank.-1997, sf.268
13 “Fransız Dışişleri Bakanlığı
Gizli Belgeleri”, E-Levant (1918-1929) Kürdistan Caucase Servisi,
Vol.101, sf.25; ak. Uğur Mumcu, “Kürt-İslam Ayaklanması”Tekin Yay.,
19.Baskı, İst.-1995, sf.168
14 “Fransız Dışişleri
Bakanlığı Gizli Belgeleri”, E-Levant (1918-1929) Kürdistan Caucase
Servisi, Vol.101, sf.25; ak. Uğur Mumcu, “Kürt-İslam Ayaklanması” Tekin
Yay., 19.Baskı, İst.-1995, sf.97
15 “Osmanoğullarının
Son Padişahı Vahdettin Gurbet Cehenneminde” Mümtaz Tarık Göztepe, Sebil
Yay., sf.158; sk. U.Mumcu, “Kürt-İslam Ayaklanması” Tekin
Yay., 19.Baskı, İst.-1995, sf.59
16 “Kemalist
Eğitimin Tarih Dersleri IV” Kaynak Yay. 3.Bas., 2001, sf.193
17 “İkinci
Adam”Ş.S.Aydemir, Remzi Kit. 6.Baskı, İst. 1984, sf.301
18 “Tek
Adam”Ş.S.Aydemir, 3.Cilt, Remzi Yay., 8.Basım, İst.-1983, sf.226
19 a.g.e.
Sf. 227