26 Ağustos 2016 Cuma

VAKA-İ HAYRİYE



Bundan 190 yıl önce, 16 Haziran 1826 yılında İstanbul’da, dünya tarihinde bir benzeri görülmemiş bir olay yaşandı.
Osmanlı padişahı II. Mahmut, Osmanlı ordusunun omurgasını oluşturan Yeniçeri Ocağı’nın yok edilmesine karar verdi.
İstanbul, Aksaray’daki Etmeydanı’nda bulunan yeniçeri kışlaları top ateşine tutuldu. İstanbul’da yaklaşık olarak 6- 10 bin yeniçeri öldürüldü. Eğer İstanbul dışında öldürülenler de eklenecek olursa, bu sayı 20 bine ulaşmaktadır.

Osmanlının yaya yürüyen askerlerinden oluşan Yeniçeri Ocağı, beş yüz yıla yakın bir süre Osmanlı devletine hizmet ettikten sonra, dört beş saat gibi kısa bir sürede kışlalarında topa tutularak yıkılıp tarihe gömülmüştü. Bu arada, Yeniçerilerle ilişkilendirilen Bektaşi dergâhları da kapatılmış, yakalanan müritler kılıçtan geçirilmişti.

İşte, dünya tarihinde bir eşi görülmemiş bu kanlı olaya Osmanlı, “Vaka-i Hayriye” demişti.
Vaka-i Hayriye, Arapça bir deyiş olup “Hayırlı Olay” anlamına gelmektedir.
Osmanlı, kendi ordusunun yaklaşık 20 bin askerini kışlalarında topa tutarak öldürülmesine “Hayırlı Olay” demişti!
Hayırlı Olay’ın mimarı Padişah II. Mahmut, Avrupa usulü eğitim görecek yeni bir ordu kurdu ve bu orduya“Asakir-i Mansure-i Muhammediye” yani, “Muhammed’in Askerleri” adı verildi.

Değerli Dostlar,

Ben bu benzersiz tarihi olayı çok kısa olarak neden sizlere hatırlattım?

15 Temmuz 2016 Cuma akşamı geç saatlerinde Türk ordusunun içinden bir grup darbe girişiminde bulundu.
Başarısız olan bu darbe girişimini, ordunun içinde yuvalanmış olan Fethullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) yaptığı tüm kanıtları ve tanıklarıyla ortaya çıktı.
Haklı olarak hükümet, ordunun içindeki FETÖ’cüleri hızla ayıklama girişimini başlattı. Bir yandan da PKK, IŞİD, PYD gibi terör örgütleriyle savaşmak zorunda kalan hükümet, çok çabuk kararlar verip uygulaması gerektiğini öne sürerek Türkiye Büyük Meclisi’nde OHAL yasasını çıkarttı.
Halkımız genelde, OHAL yasasının teröristlerle savaşımda kolaylıklar sağlayacağına inanıyordu.
Ama işte tam öyle olmadı!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AKP hükümeti, FETÖ ile savaşımı bahane ederek Türk ordusunda çok büyük, köktenci yaptırımlara başladı.
Ø , Türk ordusunun can damarlarını kestiler! Orduda birliği sağlayan emir-komuta zincirini kırdı!
Ø Harp okullarına öğrenci yetiştiren Askeri liseleri kapattı!
Ø Ordumuza subay yetiştiren Harp Okullarını kapattı!
Ø Ordumuzun “beyin takımını” oluşturan “Kurmay” subayları yetiştiren Harp Akademilerini kapattı!
Askeri Liseler ve Harp Okulları, Türk ordusunun can damarlarıydı!
Recep Tayyip Erdoğan ve AKP hükümeti
Harp Akademisi, Türk ordusunun beyniydi!
Recep Tayyip Erdoğan ve AKP hükümeti, Türk ordunsun beynini yok etti!
Ve tüm bunları, ordunun yeniden yapılandırılması diye gösterdi!
Ordunun can damarları kesmek, ordunun beynini yok etmek nasıl olur da “yeniden yapılandırma” olabilir?
Recep Tayyip Erdoğan ve AKP hükümeti, “yeniden yapılandırma” görüntüsü altında yaptıkları yıkıma gerekçe olarak şöyle demektedirler:
“Askeri Liseler, Harp Okulları ve Harp Akademisi, FETÖ’ye yuva olmuşlar! Darbeci yetiştiren kurumlara dönüşmüşler!”

Değerli Dostlar,

Kurumlar suçlu olamazlar!
Kurumlar yozlaşmışsa, o kurumların yöneticileri suçludur!
FETÖ’cülerin yuvalandığı Askeri Liseler, Hap Okulları ve Harp Akademisi suçlu değillerdir! Suçlu olanlar bu kurumların yöneticileridir!
Asıl suçluları bulup cezalandırmak yerine, suçlu olmayan Askeri Liseleri, Harp Okullarını ve Harp Akademisini kapatmanın akılla, mantıkla, vatanseverlikle hiçbir ilgisi olamaz!

Değerli Dostlar,

Ordumuzun can damarı olan Askeri Liselerin ve Harp Okullarının kapatılması, ordumuzun beynini oluşturan Harp Akademisi’nin ortadan kaldırılması, yeni bir “Vaka-i Hayriye” dir!

Şimdi gelin, Osmanlı’nın Vaka-i Hayriye dediği, “Hayırlı Olay”ın gerçekten Osmanlı’ya hayır getirip getirmediğine kısaca, ana başlıklar altında bir göz atalım.

*    16 Haziran 1826: Vaka-i Hayriye (Hayırlı Olay)
*    1838: Balta Limanı Antlaşması. İngilizlere tek yanlı ekonomik-ticari haklar tanınır.
*    1854: Osmanlı, Avrupa devletlerinden borç almaya başlar.
*    1875: Dış borçların faizlerini bile ödeyemeyen Osmanlı, İFLAS ettiğini ilan eder.
*    1877: Ruslarla girdiği savaşta yenilir. Ardahan, Batum, Doğubeyazıt Rusların eline geçer.
*    1878: Rus askerleri İstanbul, Yeşilköy’e kadar girer.
*    1878: Sırbistan ve Karadağ, Osmanlı’dan bağımsızlıklarını ilan eder.
*    1878: Bosna-Hersek Osmanlı’dan ayrılır.
*    1878: İngilizler, Kıbrıs’ı alır.
*    1881: Tunus, Fransızların eline geçer.
*    1881: Osmanlı’dan alacağı olan İngilizler ve Fransızlar başta olmak üzere Avrupa Devletleri İstanbul’da Düyun-u Umumiye’yi (Genel Borçlar İdaresi) kurup halktan vergi toplamaya başlar.
*    1882: İngilizler, Mısır’ı alır.
*    1884: Somali, İngilizler tarafından işgal edilir.
*    1885: Habeşistan, İngilizlerin eline geçer.
*    1898: Girit, Osmanlı’nın elinden çıkar.
*    1899: Kuveyt, Osmanlı’dan bağımsızlığını ilan eder.
*    1912- 1913: Balkan Savaşları’nda Osmanlı yenilir.
*    14 Aralık 1913: Girdiği hemen her savaşta yenilen Osmanlı, ordunun başına Alman mareşalleri, generallerini getirir.
*    30 Ekim 1918: Mondros Silah Bırakışması. Osmanlı ordusu teslim olur. Ordu terhis edilir. Silahların, cephanelerin İngilizlere teslimi kabul edilir.
*    10 Ağustos 1920: Sevr Antlaşması. Türkiye’nin Avrupa ülkeleri tarafından parçalanıp bölüşülmesi kabul edilir.
*    17 Kasım 1922: Osmanlı padişahı Vahdettin, İstanbul’u işgal eden İngilizlerin bir savaş gemisiyle İstanbul’dan kaçar.

Değerli Dostlar,

Osmanlı’nın Vaka-i Hayriye, yani Hayırlı Olay dediği, aslında Osmanlı’nın tümden yıkımına kadar giden bir dizi olayın başlangıcı olmuştur.

Ordumuzun can damarı olan Askeri Liselerin ve Harp Okullarının kapatılmasını, ordumuzun beynini oluşturan Harp Akademisi’nin ortadan kaldırılmasını yeni bir Vaka-i Hayriye, yani Hayırlı Olay olarak değerlendirenlerin Osmanlı’dan ders alması gerekmez mi?

Kemal’in Askerlerini, görev başında ve emekli olmuş tüm subaylarımızı, siyasi görüşü, dini inancı ve etnik kökeni ne olursa olsun tüm yurtseverleri ayaklanmaya çağırıyorum!
Askeri Liselerin, Harp Okullarının ve Harp Akademisi’nin kapatılması ve emir-komuta zincirinin kırılmasıyla başlatılan sürecin, vatanın bölünüp parçalanmasıyla sonuçlanacağı apaçık ortadayken yurtseverler elleri kolları bağlı oturabilirler mi?

Yılmaz Dikbaş
26 Ağustos 2016, Cuma
dikbas@kalinka.com.tr
0532 233 31 52

25 Ağustos 2016 Perşembe

ULUSAL EĞİTİM DERN. BASIN AÇIKLAMASI “CHP Liderine hain saldırı”



Sayı: 2016/014
Konu: “CHP Liderine hain saldırı”                                                25 Ağustos 2016                                                                                       

BASIN AÇIKLAMASI
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da içinde bulunduğu konvoya Şavşat-Ardanuç karayolu üzerinde pusu kurularak yapılan hain saldırıyı kınıyoruz.
Bu saldırı; Sn. Kılıçdaroğlu’nun şahsında Cumhuriyetimize, Kemalist Devrim’e yöneliktir. Bu saldırı aynı zamanda siyasal iktidarın, devlet olanaklarını da kullanarak 14 yıldır, kan bedeli kurup yücelttiğimiz Cumhuriyetle, Kemalizm’le hesaplaşmaya girmesinin yadsınamaz sonucudur.
Türkiye’yi güvensiz, yönetilemez/yönetilemeyen bir ülke durumuna sürükleyen siyasal iktidar, daha fazla yurttaşımızın yaşamını yitirmemesi için ivedilikle istifa etmelidir.
Saldırıyı da en sert biçimde kınar, saldırıda yaşamını yitiren askerimizin ailesine başsağlığı, yaralananlar acil şifa dileklerimizi iletir, onların acılarını içtenlikle paylaşırız.
25 Ağustos 2016
YÖNETİM KURULU ADINA:                                         Mahmut ÖZYÜREK
Ulusal Eğitim Derneği
Isparta Şube Başkanı

22 Ağustos 2016 Pazartesi

"NE ARSIZ, NE UTANMAZ ÇIKTINIZ"




Biliyorduk ne olduğunuzu… Hiç hayal kurmadık, kimileri gibi hiç saçmalamadık, yok demokrasi getirecekler, yok özgürlükleri genişletecekler, yok şu sorunu çözecekler, yok bu açılımın üstesinden gelecekler… Evet, saçmalamadık, aklımız başımızdaydı.
Öte yandan her defasında “yuh yahu, bunu da yaptılar” dedirtmeyi becerdiniz. Satışın, ihanetin, adaletsizliğin, zorbalığın, riyanın bu kadarına pes deyip durduk.
Şimdi “kandırıldık” demektesiniz.
Teşvik verip, arsa bağışladığınız okullara ideolojik nedenlerle değil, rastlantıyla ya da sizin pazarlamanıza kapıldıkları için kaydolan çocukları sokağa bıraktınız. Onları cezalandırdınız, sizse zeytinyağı gibi üste çıktınız.
Devlet markası haline getirdiğiniz, kefil olduğunuz bankalara para yatıranların, şirketlerin kapısından uğrayanların ümüğüne çöktünüz. Sizse masumsunuz! Yakında Fethullahçı kuruyemişçiden tuzlu badem alanların da peşine düşeceksiniz, çünkü utanmaz, arsız bir topluluksunuz.
Dün Fethullah’a laf söyleyeni içeri tıkıyordunuz, bugün ona selam çakanı selamlayanların dahi peşine düştünüz. Kuyruğunun peşinden koşan kedi gibisiniz. Kedi dediğin azıcık arsız olur ama insanda arsızlık çok sırıtıyor. Gerçekten insan mısınız?

Evinde sümüklü imamın kitabı olan meraklı akademisyeni, bakanlık tavsiyesine uyup cemaate bulaşık kurumdan burs alan öğrenciyi Fettullah Terör Örgütü üyesi yaptınız, tam kadro oradaydınız ve kandırıldınız, ama siz yine hem savcı hem yargıçsınız.
Vatandaşa hapishane yolları, sizeyse “beraber yürüdük biz bu yollarda” yılışıklığı…
Kafayı yemiş bazı solcular “sonuna kadar gidin” diyordu Ergenekon rezaletini başlattığınızda. Sonuna kadar gidince Türkiye özgür olacaktı. Sonuna kadar gitmeyi denediniz, duvara çarptınız.
Şimdi biz size söylüyoruz, sonuna kadar gidin gidebiliyorsanız, çıldıracaksınız sonunda, paralel filan değilsiniz, ikiz bile olamazsınız, yapışık kardeşlersiniz Fethullah’la.

14 yıldan cemaati, FETÖ’yü, paraleli, hizmeti çıkarın kocaman bir hiçsiniz. Tersi de geçerli. Fethullah’tan AKP’yi, hükümeti çıkardığınızda geriye bu kepazelik kaldı işte.
Ve şimdi birileri size “zamanında çok uyarmıştık” demekte. Şaka olmalı.
Sizin gerçekten masum olduğunuzu, kandırıldığınızı düşünmeleri olanaksız. O halde…
Arsızlığın, utanmazlığın sonu gelmiyor bu ülkede. Siz “kandırıldık” diyeceksiniz, onlar da “biz demiştik” diyecek ve el ele bu milleti ahmak yerine koyacaksınız.

Kandırıldıysanız, 14 yılın bütün tasarrufları yok hükmündedir. Cemaatin girmediği, bulaşmadığı alan yok. Özelleştirmelerden dış politikaya, yargıdan kredi musluklarına, eğitimden sağlığa, MİT’ten Emniyet’e, TSK’yı saymıyorum, ottan boka her şeyde parmağı var.
Kuleli’yi kapattınız, bütün icraatlarınızı da kapatın o halde. Memleket düzlüğe çıkmaz ama bir nebze olsun nefes alır.
Dedik ya, tuzlu badem alan suçlu, cemaatin üfürüğü ile iktidar olan siz mağdur!
Söylesenize bu arsızlığı kimden öğrendiniz?

Bizden çıkan dönekler söz gelimi onca yıl sırtını dayadıkları Sovyetler Birliği’nin son yıllarında, “biz yanılmışız, Sovyetler Birliği meğer kakaymış” demeye başlamıştı. Hızlarını alamayıp, “sosyalizm diye bir şey yok, kapitalizm iyileştirilebilir” fetvası bile verdiler. Akıllarına siyaseti bırakmak gelmedi de 180 derece dönüş yapıp yine bir bilen olmayı becerdiler!
Çok söylendik bu döneklere, “madem bu kadar yanıldınız, gidin balık tutun, domates yetiştirin, olmadı ahşap oyun ama insanları daha fazla aldatmayın” diye çıkıştık. Bunlara bakıp “solcular bunu yapabiliyorsa, bizi kim tutar” demiş olabilirsiniz. Ama itiraf edelim bizim dönekler sizin yanınızda zemzem suyuyla yıkanmış gibi duruyor.

Arsız ve utanmazsınız.
Cemaatin günahlarından arınamazsınız çünkü siz cemaatsınız, cemaat de siz.
Sizi cemaatten arındırmak isteyenler… Evet onlar da en az sizin kadar arsız ve utanmaz.
Kemal OKUYAN / Yazısı / HaberSol