AKP-Cemaat kavgasında ortalık tarumar. Kavgalı taraflar
devletin kapısını kilitleyip anahtarı denize attılar. Devlet kurumları iş
yapamaz durumda. Kurumlar arası kavganın duracağı yok.
Yargı ne tarafsız ne de bağımsız. Cumhuriyetin
savcıları birbirlerinden dosya kaçırmaktalar. Yargıçlar vicdanlarından çok,
iktidarın sesini dinlemekteler. Polis AKP ile Cemaat arasında mekik dokumakta.
Yüksek yargı ise dillere destan. Topyekûn hareket
etmek bu ara moda. AKP, yüksek yargıyı kendinden sanıyordu, Cemaat yandaşı
çıktılar. AKP’nin büyük hayal kırıklığı bu.
Kimin telefonunun, kimlerce dinlendiği belirsiz. AKP
ile Cemaat birbirlerini dinleme yarışındalar. Cemaat bir adım önde… Yakında
kimsenin mahremi kalmayacak.
Ekonomik bunalım, insanların yaşamlarında zehirli
hançer. Yurttaşlar, meteliğe kurşun atacak durumda neredeyse. Borçlu olmayanlar
ise parmakla gösterilecek. Yoksulluk yazgıdan öte bir şey… İşsizlik, ev
içlerinde kol gezmekte. Aşevlerindeki kuyruklar her gün daha da uzamakta.
Çöpten geçinip karnını doyuranlar günden güne artmakta.
İnsanlar yoksulluktan inim inim inlerken yolsuzluk çığ
gibi büyümekte. Bakan çocukları, başbakan yakınları, AKP’li işadamları ayakkabı
kutularında paraları istiflemekteler. Eskiden evlerin bölümleri yatak, oturma
ve çocuk odası diye adlandırılırdı. Şimdilerde AKP yolsuzlukçularının evlerinde
bir de para odası var artık. Kasalı, para sayma makineli ve ayakkabı kutulu…
Dış politikada tam bir çöküş var. AKP, dost
bırakmamış; herkesle kavgalı. RTE, kimsenin yüzüne bakacak durumda değil. Yüz
yılda oluşan diplomasi birikimi bir çırpıda harcandı.
Türkiye’nin yollarında ortaçağ teröristleri kol
gezmekte. Bölücü teröristlerse gemi çoktan azıya almış durumdalar.
AKP iktidarı, on bir yılda her şeyi alt üst etti.
Halkın güveneceği bir kurum kalmadı neredeyse. Tüm bu koşullara bakınca muhalefetin
doludizgin iktidara yürümesi gerekmez mi? Evet…
Peki, neden muhalefet partileri durgun? Neden
muhalefet partileri, iktidar seçeneği olamamaktalar bir türlü? Bunun üzerinde
düşünmek gerek.
Yolsuzluğun kol gezdiği bir ülkede dürüstlük iktidara
yürür. Yönetemeyen bir iktidar partisinin yerine, halkı yönetebileceğine
inandıran bir muhalefet partisi hızla iktidar seçeneği olur. Şöyle bir
baktığımızda ne CHP ne de MHP’de bir iktidar yürüyüşü gözükmemekte. Neden mi?
Önümüzde yerel seçimler var. CHP aday belirlemeyi
tıpkı AKP gibi yapmakta. Genel merkezden… Neredeyse belediye meclis üyelerinin
tamamına yakını tepeden atanacak.
Yolsuzluk yapan gitsin istiyor halk. Ama sen ne
yapıyorsun? Adı şaibeden şaibeye bulaşmış birini İstanbul’a aday yapıyorsun.
Devlet kilitlendi demiştik. Kilitleyen AKP ve Cemaat.
Sen ne yapıyorsun? Cemaat’e, tek bir söz söylemiyorsun. Hatta bazı yöneticiler
çıkıyor, Cemaat liderine saygılarını sunup övgülerde bulunuyor. O zaman da
yurttaş diyor ki, “Siyasetçilerin birbirinden ne farkları var? Hepsinin kumaşı
aynı.”
Bu durumda ne yapmalı? Kumaşı farklı adaylarla ortaya
çıkmalı. İstanbul adayıyla ilgili fısıltı gazetesinde her gün yolsuzluk
söylentileri dolaşmakta. Çekmelisin bu adayı geriye. Koymalısın onun yerine laf
söz edilmeyecek birini. Bakalım ne olur o zaman? Yer yerinden oynamaz mı? Halk
kenetlenmez mi dürüst adayın çevresinde? O zaman İstanbul’u yüzde doksan
kazanır CHP. Açar iktidar yolunu kendine. Bunun için cesaret ve niyet gerekli…
İktidara yürümek istersen iktidar olursun. Yeter ki
iste bunu.
Söylemler değişmeli. Hem de ivedilikle… Algı
oluşturamıyor CHP. Yolsuzluğu gündemde tutamıyor. AKP-Cemaat kavgasını
işleyemiyor ilmik ilmik. AKP’ye benzemeyi beceri sanmakta ufuksuz bazı
yöneticiler. Cemaat’e güç bahşetmedeler bonkörce. Devletin derinlerine kök
salmış bir yapıyı, meşrulaştırmanın sonuçlarını görememek büyük bir gaflet
değil mi?
CHP, eleştirilere kulak asmalı. Özellikle Kemalistleri
can kulağıyla dinlemeli. Dinlemeli ki iktidara yürüyeceği yol haritasını
oluştursun. CHP yöneticileri, Cumhuriyet’in kuruluş yıllarını iyi incelemeli.
Türkiye’nin kurtuluş reçetesi orada… Yeter ki görecek gözler, anlayacak kişiler
olsun.
Adil Hacıömeroğlu
1 Şubat 2014
http://adiladalet.blogspot.com.tr/2014_02_01_archive.html