3 Kasım 2017 Cuma

Yeniden Hortlatılan Saltanat



 BASIN AÇIKLAMASI

Mustafa Kemal Atatürk’ün “en büyük eserim” dediği Cumhuriyet, emperyalist işgale karşı verilen bir savaşın ürünü olduğu kadar emperyalizmle işbirliği içerisindeki Osmanlı Saltanatının öncülüğünü yaptığı gerici güçlere karşı verilen bir mücadelenin ürünüdür
İşte bu nedenle, temeli bağımsızlığa dayanan Cumhuriyet, 01 Kasım 1922’de “Saltanat kazanını devirip, emperyalizmin yıkımını durdurduğu ve ateşini Türkiye’de söndürdüğü için”, Millî bir Kurtuluş yaratmıştır. 01 Kasım 1922’de İktidar, saltanat sahiplerinin elinden dünyaya örnek bir devrimle alınmıştır.
Mustafa Kemal ATATÜRK 1 Kasım 1922 de Mecliste yaptığı konuşmada “Osmanlı hanedan ve saltanatının devam ettirilmesine çalışmak, elbette Türk milletine karşı en büyük kötülüğü işlemekti. Çünkü millet her türlü fedakârlığı göze alarak bağımsızlığını kazanmış olsa da, saltanat sürüp gittiği takdirde, bu istiklale kazanılmış gözü ile bakılamazdı. Artık, vatan ve milletle hiçbir vicdan ve fikir bağlantısı kalmamış bir sürü delinin, devlet ve milletin istiklâl ve haysiyetinin koruyucusu mevkiinde bulundurulmasına nasıl göz yumulabilirdi?” Demektedir
 Geleceği seziş ve öngörü gücü hayranlık uyandıracak denli yüksek olan Atatürk, saltanat yanlısı karşı devrim güçleri konusunda Türk halkını şöyle uyarıyordu. “ Biz büyük bir devrim yaptık. Ülkeyi bir çağdan alıp yeni bir çağa götürdük. Birçok eski kurumları yıktık. Bunların binlerce yandaşı vardır. Fırsat beklediklerini unutmamak gerekir. En ileri demokrasilerde bile rejimi korumak için sert önlemlere başvurulmuştur. Bize gelince devrimi koruyacak önlemlere daha çok gereksinimimiz vardır.”
Atatürk’ün gericiliğe asla en küçük özgürlük hakkı tanımayan ödünsüz devrimcilik anlayışı 1940’lı yıllardan sonra aşamalı olarak aşındırılmaya ve terk edilmeye başlandı. “fırsat bekleyen” Saltanat sevicisi İşbirlikçi gericilik, yani karşı devrim güçleri ise terk edilen bu alanları hızla doldurdular.
Mustafa Kemal Atatürk’ün yaşamı boyunca kesintisiz ve amansız mücadele ettiği dinci gericilik,  bugün Türkiye’de iktidardadır.  1922 de iktidarı, saltanat sahiplerinin elinden dünyaya örnek bir devrimle alan Atatürk’ten ve Cumhuriyetten intikam alıyor. “600 yıllık İmparatorluğun 90 yıllık reklam arası sona erdi” diyerek zafer naraları atıyorlar.
Kuşkusuz Kemalist devrimi koruması gereken siyasi örgütlenmelerin iktidar umudu ve oy uğruna verdiği akıl almaz ödünler, devrimi aşındıran hamasi söylemleri,1 Kasım 1922 de bir daha geri gelmemek üzere kaldırılan ve tarihe gömülen saltanatın yeniden hortlatılmasına uygun bir ortam yaratmıştır.
Bu koşullar altında ne yapılması gerektiğini Mustafa Kemal Atatürk 20 Mart 1923’de Konya’da gençlerle yaptığı konuşmada bizlere gösteriyor. “Eğer onlara karşı benim şahsımdan bir şey anlamak isterseniz derim ki, ben şahsen onların düşmanıyım. Onların olumsuz yönde atacakları bir adım, yalnız benim şahsî imanıma değil, yalnız benim gayeme değil, o adım benim milletimin hayatıyla ilgili, o adım benim milletimin hayatına karşı bir kasıt, o adım benim milletimin kalbine yöneltilmiş zehirli bir hançerdir. Benim ve benimle aynı fikirde olan arkadaşlarımın yapacağı şey mutlaka o adımı atanı tepelemektir… Sizlere bunun da fevkinde bir söz söyleyeyim. Farz-ı muhal eğer bunu sağlayacak kanunlar olmasa, bunu sağlayacak meclis olmasa, öyle olumsuz adım atanlar karşısında herkes çekilse ve ben kendi başıma yalnız kalsam, yine tepeler ve yine öldürürüm.”
Türkiye Cumhuriyetinin kurucularını sevgi, saygı ve minnetle bir kez daha anıyoruz.  01 Kasım 2017
YÖNETİM KURULU ADINA:                                                                                                                                               Mahmut ÖZYÜREK
       ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ
                                                                                     ISPARTA ŞUBE BAŞKANI

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder