15 Mart 2017 Çarşamba

ROL MODEL, SULTAN ABDÜLHAMİT (BİRİNCİ BÖLÜM)



Cumhurbaşkanı Erdoğan, Osmanlı padişahlarını “ecdadım” diyerek sahiplenmektedir. “Ecdad”, Arapça bir sözcük olup Türkçe anlamı şudur: Atalar, dedeler.
Yani, Erdoğan tüm Osmanlı padişahlarını ataları olarak görmektedir.
Hiç kuşkusuz Osmanlı tarihi de Türklerin tarihini bir parçasıdır. Ancak, özellikle Fatih Sultan Mehmet ve sonraki padişahlara Türklerin ataları demek söz konusu bile olamaz.
Bakın, Cumhurbaşkanı Erdoğan kimlere “ecdadım” diyor:

Taht kavgasında kardeşlerin bir birini öldürmesini yasalaştıran Fatih Sultan Mehmet’e “ecdadım” diyor.

Tüm saltanatı süresince hiç “Kâfire kılıç sallamamış”, hep Türkleri ve Müslümanları öldürmüş olan Yavuz Sultan Selim’e “ecdadım” diyor.

Anadolu’da yoksul 40 bin Alevi Türk’ü kılıçtan geçirmiş Yavuz Sultan Selim’e “ecdadım” diyor.

Öz üç oğlunu öldürten, bunlardan birini gözünün önünde boğdurtan ve bunu izleyen Kanuni Sultan Süleyman’a “ecdadım” diyor.

Tahta çıkar çıkmaz 19 öz erkek kardeşini ve 20 öz kız kardeşini boğdurtan seri katil III. Mehmet’e “ecdadım” diyor.

Tüm ülke düşman işgali altındayken işgalci İngilizlerin bir savaş gemisine binerek İstanbul’dan kaçan Vahdettin’e de “ecdadım” diyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “ecdadım” dediği 36 Osmanlı padişahından birisini, Sultan II. Abdülhamit’i kendisine “Rol Model” olarak seçmiştir.
Devlet başkanlarına ve önemli siyasetçilere “aktör” denildiğini hepimiz biliyoruz. Bu nedenle Cumhurbaşkanı Erdoğan da bir aktördür.
Aktörler rol yapar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da kendisine Rol Modeli olarak seçtiği Sultan Abdülhamit rolünü oynamaktadır.
İşte bu nedenle Sultan Abdülhamit’i biraz yakından tanımamızda çok yarar vardır.

ABDÜLHAMİT DÖNEMİNDE BASKI REJİMİ

Abdülhamit tahta geçtikten dört ay sonra, “Kanun-i Esasi” denilen anayasa yayınlandı. Bu anayasanın 12. maddesinde “Basın, yasalar çerçevesinde özgürdür” denilmekteydi. Ancak, Abdülhamit anayasanın çerçevesi içinde basın özgürlüğünü işlemez hale getirmeyi başarmıştır.
Söz konusu anayasaya göre Abdülhamit şu yetkilere sahipti: Meclis’i toplamak, kapatmak, yeniden seçim yaptırmak.

YORUM: Eğer 16 Nisan’da yapılacak anayasa referandumunda “Evet” oyları çoğunluğu sağlarsa, Cumhurbaşkanı Erdoğan da aynı yetkilere sahip olacaktır.

Nisan 1877’de Osmanlı-Rus savaşı başlar.
Sultan Abdülhamit, bu savaşın çıkmasına Meclis’in neden olduğunu ileri sürerek Meclis’i kapatır. Yine anayasanın başka bir maddesine dayanarak Bakanlar Kurulu’na bir sıkıyönetim kararnamesi yayınlatır. Bu kararnamede şöyle denilmektedir:

Sıkıyönetim hükümeti, gerekli görülen kişilerin gece ve gündüz evlerini aramaya; şüpheli ve sabıkalıları tutuklamaya, konutları olmayan kişileri başka bir yere uzaklaştırmaya, kafaları karıştıracak yayın yapan gazeteleri hemen kapamaya ve her tür toplantıları, kurumları ve dernekleri yasaklamaya yetkilidir.”

YORUM: Eğer 16 Nisan’da yapılacak anayasa referandumunda ‘Evet’ oyları çoğunluğu sağlarsa, Cumhurbaşkanı Erdoğan da tıpkı Sultan Abdülhamit gibi aynı yetkiye sahip olacak, istediği zaman istediği konuda Kanun Hükmünde Kararname (KHK) çıkarabilecektir.

Evleri basmak, kişileri sürmek, gazeteleri kapamak, toplantıları yasaklamak gibi eylemlerle 33 yıl sürecek ve gittikçe şiddetlenecek olan baskı yönetimi, Abdülhamit’in tahta çıkışından bir yıl sonra işte böyle başlamış, toplumun özellikle aydın kesimini kasıp kavurmuştur.

Değerli Dostlar,

Genelde baskı yöntemleri korkuya dayanır ve korku ile sürüp gider.
Peki, korkuyu doğuran nedir?
Korkuyu doğuran, güvensizliktir.
İşte, Abdülhamit’in kurduğu baskı yönetiminin temelini de halka güvensizlik oluşturuyordu. Abdülhamit, halkı çocuk düzeyinde görüp çocukların yönetilmesi gibi yönetilmesine inanıyordu. Bu görüşünü şöyle açıklıyordu:
“Ana baba ve çocuk eğiticileri, nasıl çocukların elinde zararlı kitaplar bulunmaması için özen gösterirlerse, hükümet de halkın fikirlerini zehirleyecek şeyleri ondan uzak tutmak zorundadır.”
Peki, halkın fikirlerini zehirleyen şeyler nelerdir?
Sultan Abdülhamit’in fikirleri dışındaki tüm fikirler zehirlidir!
Öyleyse Abdülhamit, baskı rejimini sürekli sürdürebilmek için, kendi fikirlerine karşı fikirler içeren her sözcüğü yasaklatmalı, her tür kitabı yasaklatıp yakmalıdır.
İşte, Abdülhamit de öyle yaptı!
Sansür kurumunu, jurnalcileri, hafiye örgütünü bu nedenle oluşturdu.

Değerli Dostlar,

Bu çok önemli ama uzunca konuyu sizlere üç bölümde sunacağım.
İkinci bölüm, yarın.

Yılmaz Dikbaş
15 Mart 2017, Çarşamba
dikbas@kalinka.com.tr
0532 233 31 52

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder