15 Temmuz sözde darbe girişiminden
sonra, olmayan demokrasimiz daha da kötü bir şekilde yürütülmeye
çalışılmaktadır. Demokrasinin olmadığı yerlerde, otoriteyi kontrol etmeye
çalışanlar, demokrasiye aykırı tutum ve davranışlarda bulunarak, toplumu iyice
germektedir. Bu gerilme sonucunda zaman zaman öngörülemeyen olgular da ortaya
çıkmaktadır.
TBMM’de ‘15 Temmuz Darbe Girişimini
Araştırma Komisyonu’ kurulmuştur. Özellikle komisyon başkanının Fethullah
Gülen cemaatine yakın olduğu bilindiği için komik şekilde oluşturulduğu
anlaşılan komisyon, bazı kişileri dinleyerek, 15 Temmuz hakkında bilgi ve belge
toplamaktadır. Komisyona bilgi veren Genelkurmay eski Başkanı Orgeneral Hilmi
Özkök, 2004 yılında toplanan Milli Güvenlik Kurulu’nda (MGK) kuvvet
komutanlarıyla birlikte FETÖ'ye karşı hükümeti kesin bir dille uyardıklarını
anlatmıştır. Özkök daha sonra sözlerine şöyle devam etmiştir: “2004 Milli
Güvenlik Kurulu'nda silahlı kuvvetler olarak dedik ki 'Bu örgüt çok büyük imkan
kabiliyetine kavuştu’. İmkan kabiliyeti yıllar içinde oluşur ama niyet bir
gecede değişir. Dedik ki icra planı yapılsın bu iş takip edilsin, o zaman
tehlikeli bir örgüt olarak görülmüyor tabii iyi niyetli görülüyor. Ama biz
MGK'da bunu açıkça söyledik. Hükümeti kesin olarak bilgilendirdik ve durum iyi
değil dedik. Orada bir karar alındı. Ona ‘icra planı’ denildi. Hükümete tavsiye
ediyor MGK bunu. Hükümetin unsurları da orada olmakla beraber. Ne yapılıyor
diye izledik, açıkça söyleyeyim pek fazla bir şey yapıldığını görmedik. Biz
gene her toplantıda irticadan ve bu örgütlerin tehlikesine dikkat çeken
konuşmaları, -MGK'da kuvvet komutanları da var biliyorsunuz- her zaman dile
getirdik.”
2004 yılında Jandarma eski Genel
Komutanı Orgeneral Şener Eruygur'un katıldığı son Milli Güvenlik Kurulu
Toplantısı'nda Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından Şener Eruygur'a
konuşması için söz verilir. Veda konuşması yapan Şener Eruygur, cebinden
çıkardığı kağıdı okumaya başlayarak sözlerini sürdürür. Siyasi iktidarın
gericileri, yobazları nasıl kayırdığını, cemaatlere nasıl kol kanat gerdiği,
irticanın bu hükümet zamanında nasıl kök saldığını söylerken, konuşması “Kes
Lan!” nidasıyla sona erer. Bu sesin sahibi zamanın başbakanı Tayyip
Erdoğan'dır. Devlet ciddiyetiyle bağdaşmayan bu edepsiz tavır karşısında bir anda
ortalıkta buz gibi hava eser. “Kes Lan” çığlığının ardından Eruygur'un
konuşması da, toplantı da sona erer.
Cemaatlere o gün kol kanat gerenler,
daha sonraki yıllarda Jandarma eski Genel Komutanı Şener Eruygur ve birçok üst
rütbeli subayı “darbe teşebbüsü” ile suçlarlar. Özellikle yargıda ve
emniyetteki Fethullahçı örgütlenme, sahte suçlamalarla yurtseverleri,
subayları, aydınları Silivri zindanına kapatır, kimisinin ölümüne, kimisinin
sürekli hastalanmasına yol açar. Bunlar olurken de Ergenekon davasının
“savcısıyım” diyen Tayyip Erdoğan, kin kusmaya devam eder.
Hükümetle Fethullah Gülen cemaati
arasında dershane tartışmalarıyla birlikte gerilim başlamıştır. Bu gerilimin
asıl nedeni ortadaki pastayı bölüşmekte çıkan sorundur. Bu sorun daha da
alevlenerek, 17 Aralık 2013 tarihinde ülkemizin gördüğü en büyük yolsuzluk ve
rüşvet olayı olarak patlak vermiştir. Bir yanda Tayyip Erdoğan, diğer yanda
Fethullah Gülen cemaati olmak üzere, büyük çekişmelere neden olan bu yolsuzluk
ve rüşvet olayı, bu iki grubu kesinkes birbirilerinden ayırmıştır. Öyle ki,
yıllardır birlikte olup devleti işgal ettikleri Fethullah Gülen cemaatini önce
paralel yapı, ardından da Fethullah Terör Örgütü (FETÖ) olarak anmaya
başlamışlardır.
Eğer 2004 yılındaki MGK toplantısında,
Şener Eruygur konuşurken “Kes Lan” sözü yerine, o konuşmanın içeriğini
kavrayıp, gereği yapılabilseydi, bugün birçok şeyin daha farklı olacağı
kesindi. Çıkarları dün birlikte olanlar, bugün birbirilerine diş
bilemektedirler. Dün Fethullah Gülen cemaati öne çıkarılırken, bugün başka
cemaatlere kapı açılmaktadır. 15 Temmuz sözde darbe girişiminden sonra topluma
uygulanan oyun bellidir: kırk katır mı, kırk satır mı? Ancak kırk katır da
olsa, kırk satır da olsa, içinde demokrasi yoktur.
Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk
devleti olan ülkemizde, yurttaşlarımız gerçek demokrasi için mücadele
etmektedirler. Ancak güvenini yitirmiş bir iktidar ve böyle bir iktidara destek
olan muhalefet ile gerçek demokrasiye ulaşmak olanaksız olduğu gibi,
istedikleri başkanlık sistemiyle de hiçbir sorunun çözülemeyeceği çok açıktır.
Bugün ne devletimizi yöneten siyasi iktidarın ne de muhalefetin hiç biri
Mustafa Kemal Atatürk’ün ilke ve devrimlerine sahip değildir ve olmalarını
beklemek de saflıktır. Ne olursa olsun, bu karanlık günlerin de geçeceği
kesindir, ancak umutsuzluğa düşmeden her koşulda mücadele edilmelidir.
Suay Karaman
İlk Kurşun
Gazetesi, 24 Ekim 2016.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder