Sayı :2015/29
Konu: “Seçme-Seçilme Hakkının 81.Yılı.” 05.12.2015
Kod: 32.011.159
BASINA
VE KAMUOYUNA
5 Aralık, Türkiye
Cumhuriyeti'nin 1926 da başlayan kadınların sosyal ve kültürel alanlar, eğitim,
hukuk, çalışma ve toplumsal yaşama katılımını sağlayan yasal düzenlemelerin
ardından, siyasal yaşamda yurttaş olarak yerini alma olanağı sağlamak üzere seçme-seçilme
hakkını tanıyan Anayasa değişikliğinin 81. Yıldönümüdür.
Kadınlara seçme-seçilme hakkı Uygar olduğu
iddiasındaki Fransa ve İtalya’da 1946’da, İsviçre’de ise 1971’de
tanınmıştır. Uygar ülkeler bir yana bu
gün Ortadoğu’da egemen olan dinci diktatörlüklerde, bırakın seçme seçilmeyi, “Kadınların, yanlarında erkek olmadan
dışarı çıkması”, “yanlarında erkek bulunsa bile pazar yerine gitmeleri”,
bisiklete binmeleri, araç kullanmaları” yasak.
Osmanlı’da ilk
nüfus sayımı II. Mahmut döneminde 1831 de yapılmış, yalnızca erkekler ve
hayvanlar sayılmıştır. "
Türkiye’de Türk devrimi ve cumhuriyet yönetiminden derin rahatsızlık
duyan, Osmanlı özlemi içinde yanıp tutuşan değerbilmez zavallıların öncelikle
bu gerçekleri bilmesi gerekir.
Genelde faşizm, özellikle
de Dinci faşizm, egemenliğinin önünde en büyük engel olarak kadın hak ve
özgürlüklerini görür. Çünkü dünya
örnekleri göstermiştir ki, kadını tam köleleştirmeden ne dinci faşist iktidar,
nede emperyalist haydutlar iktidara tam egemen olamaz.. Bunu çok iyi bilen küresel çete ve
işbirlikçileri hedef ülkede ilk saldırdıkları alan kadın hak ve
özgürlükleridir.. IŞİD’in kadına yönelik olarak, ortaçağı bile aratan
uygulamaları çok yakın ve yakıcı örnektir. Dinci Faşist çete IŞİD’ın ele geçirdiği yerlerde kadına yönelik
yasaklardan bazıları. Kadınların;
Yanlarında
erkek bulunsa bile pazar yerine gitmeleri yasak. Yüzleri tamamen kapanacak, peçe takacaklar. Yüzleri açık kadınlara satış yapılmayacak.
Ülkemizde 2002 de
iktidarı ele geçiren ve yaptığı uygulamalarla Türkiye’nin aydınlığa yönelik
rotasını dinci diktatörlüğe döndüren AKP iktidarının nihai amacı ile dinci IŞID
çetesinin uygulamaları bire bir örtüşmektedir.
Ancak
Ülkemizdeki AB-D projesi olarak iktidarı
ele geçiren dinci faşist iktidar, Türk kadınının ezici çoğunluğunun Kemalist
cumhuriyetin değerlerine bağlılığının farkındadır.
Bu nedenle Kadın hak ve özgürlüklerini örtü altından
sinsice, usul usul geliştiriyor! Gün geçmiyor ki iktidar yetkilileri kadına
yönelik saldırıyı teşvik ve tahrik eden fetvalar vermesinler.
“Ben
zaten kadın erkek eşitliğine inanmıyorum. "RTE, “Kürtajı bir cinayet
olarak görüyorum. "RTE
“Tecavüze
uğrayan doğursun, gerekirse devlet bakar." , “Tecavüzcü, kürtaj yaptıran
tecavüz kurbanından daha masum." , “Kadın ahlaklı olsun, kürtaj yapmak
zorunda kalmasın." , “Anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün? Anası
ölsün."
Benzeri yüzlerce fetva.
İşte bu iklim, bu
siyasal ortam “Humeyni'yi çok severim", “Atatürk'ü hiç sevmem", "
Çünkü 85 yıldır çektiğim çilelerin müsebbibi o da ondan" “Belki yabancı
manda altında inançlarımız daha iyi yaşayabilirdik. Daha özgür olabilirdik” diyen
ucube, aymaz ve gafiller yarattı ülkemizde.
Geldiğimiz bugünkü koşullarda,
kadın ve kadın hakları tam bir cendereye sokulmuş, kadınlar tüm kazanımlarını
kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalmışlardır. 20’nci yüzyılın başında tüm
dünyanın imrendiği, çağdaş görüntüsüyle dünyaya örnek olan Türkiye'nin yerini
bugün; kadına yönelik şiddet haberlerinin hiç eksik olmadığı, kadınların toplum
ve iş hayatından dışlandığı, kadınlara yönelik Cumhuriyet kazanımlarının birer
birer yok edildiği bir ülke görünümü almıştır.
Kadının kurtuluşunu
salt “laiklik” talebi ve cinsiyet eşitsizliği
içine hapseden, hatta AKP ye karşı, AKP ye benzeyerek muhalefet etmeyi
siyasetinin ana ilkesi haline getirenlerle kurtuluş olanaksızdır. Türk kadını
Kurtuluş savaşında olduğu gibi; bağımsızlığın, özgürlüğün, eşitliğin yaşanacağı
günlere ilerleme yolunda, bundan önce aldıkları sorumlulukla aynı yolda eşleri,
kardeşleri olan erkeklerle omuz omuza yürümeye kararlılıkla devam edeceklerdir.
Ulusal Eğitim Derneği Isparta Şubesi
adına;
Feray
SELEK Serpil
YAVUZLAR
Başkan
Yardımcısı Yazman
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder