4 Kasım 2015 Çarşamba

Seçimlerde Sahte Atatürkçüler, AB mandacıları, NATO muhipleri, ABD vesayetçileri yenilmişlerdir.



1 Kasım 2015 Pazar günü yapılan seçim sonuçlarına bakıp Kemalistlerin, yurtseverlerin, ulusalcıların kaybettiğini söylemek; yaratılmak istenen algı operasyonunun rüzgârı önünde sürüklenmekten başka bir anlam taşımaz..
Öncelikle şu yalın ve acı gerçeği görelim. Kemalistleri, yurtseverleri, ulusalcıları temsil eden bir siyasal parti bu ve önceki seçimlere katılmış değildir..
Bu nedenle Türkiye'de seçim sonuçlarına bakıp Kemalistlerin kaybettiğini düşünen herkes yanılıyor..
Seçimlerde Sahte Atatürkçüler, sahte ulusalcılar, AB mandacıları, NATO muhipleri, ABD vesayetçileri yenilmişlerdir. Bu doğrudur. Ama kesinlikle belirtelim ki; Kemalistler bu seçimlerde yenilmedi.
Bu seçimlerde “CHP'den tüm Kemalistleri, Atatürkçüleri, gerçek Ulusalcı aydınları KOVAN; partiyi ABD vesayetçileri, AB Mandacıları, NATO'cular, Kürtçüler, FETÖ'cüler, Deşifre olmuş CIA ajanları ve Masonlarla DOLDURMUŞ olan Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibi yenilmiştir..
Üstelik Kılıçdaroğlu ve ekibi bu yenilgiye bilerek ve isteyerek yönelmişlerdir..
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 1 Kasım seçim sonuçlarına ilişkin aynı gece saatlerinde basın toplantısı düzenledi. Çıkan sonucun CHP’nin sorumluluğunu arttırdığını söyleyen Kılıçdaroğlu “İktidarı yakından izlemek, çıkaracağı yasaları izlemek, toplum adına gereken muhalefeti yapmak temel görevimiz olmaya devam edecektir” dedi.
Bu açıklama AKP’nin 13 yılda yarattığı faşist diktatörlüğe direnmek, akıl tutulması ile özürlü olmayan hemen herkesin kuşku ile yaklaştığı seçim sonuçlarını kabul etmemek yerine, meşrulaştıran bir düşüncenin ürünüdür.
Ülkenin başına çöreklenmiş bu hırsız ve katil çetesinin yarattığı AKP Türkiye’sinde muhalefetçilik oynayarak toplumsal muhalefeti iğdiş eden bir anlayıştır.
AKP’nin 13 yıllık iktidarı tartışmasız bir dinci faşist diktatörlüktür.
Peki, Faşizm nedir?  
Faşizm, Emperyalizmin bataklığında ortaya çıkan, zamanda tanı konulup önlem alınmazsa ölümcül sonuçlar doğran bir" kanser"dir.
Öyleyse faşizmi engellemek, ilk önce ve her şeyden önce emperyalizme karşı ödünsüz, kararlı bir savaşımla olanaklıdır.
Sözün burasında Mustafa Kemal Atatürk'ün konuya ilişkin görüşlerine yer verelim.
"-Biz bu hakkımızı saklı tutmak, bağımsızlığımızı emin bulundurmak için genel kurulumuzca, ulusal kurulumuzca bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı kavga vermeyi uygun gören bir yolu izleyen insanlarız"
"-Biz Batı emperyalistlerine karşı yalnız kurtuluş ve bağımsızlığımızı korumakla yetinmiyoruz. Aynı zamanda Batı emperyalistlerin güçleri ve bilinen her aracı ile Türk ulusunu emperyalizme araç yapmak istemelerine engel oluyoruz. Böylece bütün insanlığa hizmet ettiğimiz kanısındayız"
CHP’nin kurucu iradesinin aksine AKP Türkiye sini kabul eden, bu Türkiye tablosuyla bir dertleri olmadığını ilan eden, üstelik bu tablonun meşrulaşması için AKP ile koalisyon yapmayı peşinen kabul eden CHP’nin aldığı oy oranına bakarak Kemalistler, ulusalcılarla ilgili kimi yargı, değerlendirme ve sonuca varmak anlamsız ve yanıltıcı olur.
Bu nedenle seçimlerde yenilen Kemalistler, yurtseverler, ulusalcılar değil, CHP’nin Kurucu iradesini, öncelikli, vazgeçilmez ilkelerini ret ve inkâr eden AKP Türkiye sinin düzeni içinde kalarak çizilen bir karikatür haline getirilmiş Y-CHP’dir.
Samimi Atatürkçülerin, yurtseverlerin, tüm bu olup bitenlere karşın umudunu Y-CHP’ ye bağlamış milyonların kabul etmeleri gerekir ki, Y-CHP; Kemalistlere, ulusalcılara, yurtseverlere sırtını dönmüş, aynı anda gericiliğin, bölücülüğün her türlü rengine de kucak açmış, emperyalist projelerin taşeronluğuna teşne bir partiye dönüşmüştür. 
Seçimlerde bir parti az ya da çok oy alabilir. Türkiye gibi çok derin eşitsizliklerle malul bir ülkede hiçbir seçim sağlıklı değildir. Seçim mekanizmasının garipliği yalnızca hile ile de açıklanamaz; Türkiye'de seçim sandıklarda çevrilen numaralardan bağımsız olarak doğası gereği şaibelidir. Bu koşullarda oy oranları ve rakamları Türkiye hakkında yalnızca bir fikir verebilir. Ama bir parti seçimi aldığı oy nedeniyle kaybetmez.
Kemalistler bir partinin kaybetmesi ye da kazanmasını sandıktan çıkan kafa sayısı ile değerlendirmezler. Partinin ya da siyasal örgütlenmenin sisteme, yani emperyalizmin programına, faşizme karşı duruşuna bakarak değerlendirirler. “Rakamlar, yüzdeler, koltuk sayıları, meclis aritmetiği” bu yalın gerçeğin üzerini örtmeye, yığınlarda kafa karışıklığı yaratmaya yönelik oyundan başka bir şey değildir.
Bu gün emperyalizmin programının taşeronları, iktidar olabilmek için emperyalist merkezlerin icazetini alma yarışına giren düzen partileri halka  “Siyasetin seçimden ve dolayısıyla parlamentodan ibaret, iktidarın tek kaynağının kafa sayısı olduğu” kuyruklu yalanını her gün yineleyerek,  halkın kendi hakkına sahip çıkmasını, kendi iktidarına yürümesini, mevcut sisteme başkaldırmasını engelliyorlar.
Diğer taraftan, CHP den dışlanan, daha açık bir söylemle etkisiz, eylemsiz kılınan Kemalistlere, ulusalcılara, yurtseverlere AKP’nin yarattığı dinci faşist diktatörlüğe bir daha ki seçimlere kadar rıza göstermeleri gerektiğini söyleyerek “umutsuzluk” virüsünü yaygınlaştırıyorlar.
Bu “sandık siyasetinden” beslenen, emperyalizmin yedek gücü olmak dışında bir işlevi kalmamış anlayışı Kemalistler, ulusalcılar, yurtseverler olarak şiddetle reddediyoruz.
Bizler gerek 7 Haziran,  gerekse 1 Kasımda Saltanatın, Faşist diktatörlüğün sandık siyaseti ile yıkılamayacağını bir kez daha gördük.
Bizler “emperyalizmin sömürgeleştirme programına kafa tutmayan/tutamayan” kendi halkı dışında her güçten, emperyalizmin yıkım programının esas ortaklarından medet uman bu zavallı, bu akılsız siyaset tacirleri ile Tam bağımsızlığın, Kemalist Cumhuriyetin, Türk devriminin kazanımlarının korunamayacağını da gördük.
Yapmamız gereken eylem, çizmemiz gereken yol haritası açık ve net olarak ortadadır. Üstelik bu yol haritası yeni çizilmiş de değildir. 19 Mayıs 1919 da Mustafa Kemal Atatürk tarafından çizilmiştir.
Öncelikle şu gerçeğin altını çizelim.. Türkiye’de Kemalist, ulusalcı yurtsever güçler 1950'li yıllardan bu yana sahipsizdir. Başka bir söylemle bilinçli olarak sahipsiz bırakılmışlardır.
Yalnızca bu güçler değil Türkiye sahipsiz bırakılmıştır.
Öyleyse, Yalnızca AKP faşizmini değil, Emperyalizmin kanlı elini kıracak Kemalist, ulusalcı, yurtsever bir siyasi iradenin örgütlenmesi yaşamsal bir gerekliliktir.
Türkiye topraklarında bu iradenin alt yapısı, temeli vardır ve çoğunun söyleminin tersine aynı zamanda  güçlüdür.
Yalnızca AKP’yi geriletmeye değil, elden çıkan ülkemizi kazanmaya, Emperyalist haydutları bir kez daha Akdeniz in sularına gömmeye, kukla faşist diktatörlüğü yakmaya yürüyecek bir siyasi irade örgütlenmeden kurtuluş olanaksızdır… 04 Kasım 2015  Isparta
Mahmut ÖZYÜREK

a




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder