1
Kasım 2015 Pazar günü yapılan seçim sonuçlarına bakıp Kemalistlerin,
yurtseverlerin, ulusalcıların kaybettiğini söylemek; yaratılmak istenen algı
operasyonunun rüzgârı önünde sürüklenmekten başka bir anlam taşımaz..
Öncelikle
şu yalın ve acı gerçeği görelim. Kemalistleri, yurtseverleri, ulusalcıları
temsil eden bir siyasal parti bu ve önceki seçimlere katılmış değildir..
Bu
nedenle Türkiye'de seçim sonuçlarına bakıp Kemalistlerin kaybettiğini düşünen
herkes yanılıyor..
Seçimlerde
Sahte Atatürkçüler, sahte ulusalcılar, AB mandacıları, NATO muhipleri, ABD
vesayetçileri yenilmişlerdir. Bu doğrudur. Ama kesinlikle belirtelim ki; Kemalistler
bu seçimlerde yenilmedi.
Bu
seçimlerde “CHP'den tüm Kemalistleri, Atatürkçüleri, gerçek Ulusalcı aydınları
KOVAN; partiyi ABD vesayetçileri, AB Mandacıları, NATO'cular, Kürtçüler,
FETÖ'cüler, Deşifre olmuş CIA ajanları ve Masonlarla DOLDURMUŞ olan Kemal
Kılıçdaroğlu ve ekibi yenilmiştir..
Üstelik
Kılıçdaroğlu ve ekibi bu yenilgiye bilerek ve isteyerek yönelmişlerdir..
CHP
Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 1 Kasım seçim sonuçlarına ilişkin aynı gece
saatlerinde basın toplantısı düzenledi. Çıkan sonucun CHP’nin sorumluluğunu
arttırdığını söyleyen Kılıçdaroğlu “İktidarı
yakından izlemek, çıkaracağı yasaları izlemek, toplum adına gereken muhalefeti
yapmak temel görevimiz olmaya devam edecektir” dedi.
Bu
açıklama AKP’nin 13 yılda yarattığı faşist diktatörlüğe direnmek, akıl
tutulması ile özürlü olmayan hemen herkesin kuşku ile yaklaştığı seçim
sonuçlarını kabul etmemek yerine, meşrulaştıran bir düşüncenin ürünüdür.
Ülkenin
başına çöreklenmiş bu hırsız ve katil çetesinin yarattığı AKP Türkiye’sinde muhalefetçilik
oynayarak toplumsal muhalefeti iğdiş eden bir anlayıştır.
AKP’nin
13 yıllık iktidarı tartışmasız bir dinci faşist diktatörlüktür.
Peki,
Faşizm nedir?
Faşizm,
Emperyalizmin
bataklığında ortaya çıkan, zamanda tanı konulup önlem alınmazsa ölümcül sonuçlar
doğran bir" kanser"dir.
Öyleyse
faşizmi engellemek, ilk önce ve her şeyden önce emperyalizme karşı ödünsüz,
kararlı bir savaşımla olanaklıdır.
Sözün
burasında Mustafa Kemal Atatürk'ün konuya ilişkin görüşlerine yer verelim.
"-Biz bu hakkımızı saklı tutmak,
bağımsızlığımızı emin bulundurmak için genel kurulumuzca, ulusal kurulumuzca
bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak isteyen kapitalizme
karşı kavga vermeyi uygun gören bir yolu izleyen insanlarız"
"-Biz Batı emperyalistlerine karşı
yalnız kurtuluş ve bağımsızlığımızı korumakla yetinmiyoruz. Aynı zamanda Batı
emperyalistlerin güçleri ve bilinen her aracı ile Türk ulusunu emperyalizme
araç yapmak istemelerine engel oluyoruz. Böylece bütün insanlığa hizmet ettiğimiz
kanısındayız"
CHP’nin
kurucu iradesinin aksine AKP Türkiye sini kabul eden, bu Türkiye tablosuyla bir
dertleri olmadığını ilan eden, üstelik bu tablonun meşrulaşması için AKP ile
koalisyon yapmayı peşinen kabul eden CHP’nin aldığı oy oranına bakarak Kemalistler,
ulusalcılarla ilgili kimi yargı, değerlendirme ve sonuca varmak anlamsız ve
yanıltıcı olur.
Bu
nedenle seçimlerde yenilen Kemalistler, yurtseverler, ulusalcılar değil,
CHP’nin Kurucu iradesini, öncelikli, vazgeçilmez ilkelerini ret ve inkâr eden
AKP Türkiye sinin düzeni içinde kalarak çizilen bir karikatür haline getirilmiş
Y-CHP’dir.
Samimi
Atatürkçülerin, yurtseverlerin, tüm bu olup bitenlere karşın umudunu Y-CHP’ ye
bağlamış milyonların kabul etmeleri gerekir ki, Y-CHP; Kemalistlere,
ulusalcılara, yurtseverlere sırtını dönmüş, aynı anda gericiliğin, bölücülüğün
her türlü rengine de kucak açmış, emperyalist projelerin taşeronluğuna teşne
bir partiye dönüşmüştür.
Seçimlerde
bir parti az ya da çok oy alabilir. Türkiye gibi çok derin eşitsizliklerle
malul bir ülkede hiçbir seçim sağlıklı değildir. Seçim mekanizmasının garipliği
yalnızca hile ile de açıklanamaz; Türkiye'de seçim sandıklarda çevrilen
numaralardan bağımsız olarak doğası gereği şaibelidir. Bu
koşullarda oy oranları ve rakamları Türkiye hakkında yalnızca bir fikir verebilir.
Ama bir parti seçimi aldığı oy nedeniyle kaybetmez.
Kemalistler
bir partinin kaybetmesi ye da kazanmasını sandıktan çıkan kafa sayısı ile
değerlendirmezler. Partinin ya da siyasal örgütlenmenin sisteme, yani
emperyalizmin programına, faşizme karşı duruşuna bakarak değerlendirirler. “Rakamlar,
yüzdeler, koltuk sayıları, meclis aritmetiği” bu yalın gerçeğin üzerini
örtmeye, yığınlarda kafa karışıklığı yaratmaya yönelik oyundan başka bir şey
değildir.
Bu
gün emperyalizmin programının taşeronları, iktidar olabilmek için emperyalist
merkezlerin icazetini alma yarışına giren düzen partileri halka “Siyasetin seçimden ve dolayısıyla
parlamentodan ibaret, iktidarın tek kaynağının kafa sayısı olduğu” kuyruklu
yalanını her gün yineleyerek, halkın
kendi hakkına sahip çıkmasını, kendi iktidarına yürümesini, mevcut sisteme
başkaldırmasını engelliyorlar.
Diğer
taraftan, CHP den dışlanan, daha açık bir söylemle etkisiz, eylemsiz kılınan
Kemalistlere, ulusalcılara, yurtseverlere AKP’nin yarattığı dinci faşist diktatörlüğe
bir daha ki seçimlere kadar rıza göstermeleri gerektiğini söyleyerek “umutsuzluk”
virüsünü yaygınlaştırıyorlar.
Bu
“sandık siyasetinden” beslenen,
emperyalizmin yedek gücü olmak dışında bir işlevi kalmamış anlayışı
Kemalistler, ulusalcılar, yurtseverler olarak şiddetle reddediyoruz.
Bizler
gerek 7 Haziran, gerekse 1 Kasımda
Saltanatın, Faşist diktatörlüğün sandık siyaseti ile yıkılamayacağını bir kez
daha gördük.
Bizler
“emperyalizmin
sömürgeleştirme programına kafa tutmayan/tutamayan” kendi halkı dışında her
güçten, emperyalizmin yıkım programının esas ortaklarından medet uman bu
zavallı, bu akılsız siyaset tacirleri ile Tam bağımsızlığın, Kemalist
Cumhuriyetin, Türk devriminin kazanımlarının korunamayacağını da gördük.
Yapmamız
gereken eylem, çizmemiz gereken yol haritası açık ve net olarak ortadadır. Üstelik
bu yol haritası yeni çizilmiş de değildir. 19 Mayıs 1919 da Mustafa Kemal
Atatürk tarafından çizilmiştir.
Öncelikle
şu gerçeğin altını çizelim.. Türkiye’de Kemalist, ulusalcı yurtsever
güçler 1950'li yıllardan bu yana sahipsizdir. Başka bir söylemle bilinçli
olarak sahipsiz bırakılmışlardır.
Yalnızca
bu güçler değil Türkiye sahipsiz bırakılmıştır.
Öyleyse,
Yalnızca
AKP faşizmini değil, Emperyalizmin kanlı elini kıracak Kemalist, ulusalcı,
yurtsever bir siyasi iradenin örgütlenmesi yaşamsal bir gerekliliktir.
Türkiye
topraklarında bu iradenin alt yapısı, temeli vardır ve çoğunun söyleminin
tersine aynı zamanda güçlüdür.
Yalnızca
AKP’yi geriletmeye değil, elden çıkan ülkemizi kazanmaya, Emperyalist haydutları
bir kez daha Akdeniz in sularına gömmeye, kukla faşist diktatörlüğü yakmaya
yürüyecek bir siyasi irade örgütlenmeden kurtuluş olanaksızdır… 04 Kasım
2015 Isparta
Mahmut
ÖZYÜREK
a
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder