Seçim,
siyasal vaadler üzerine yürür.
Siyasal
partiler, şimdi adet olduğu üzere 200 sayfa ortalamada seçim bildirgeleri
yayınlar. Kimsenin okumayacağını bildikleri için olsa gerek, bir de kısa
bildiriler çıkarırlar. Şimdilerde bunların da okunacağı kuşkulu olduğu için
belki, “flaş! flaş!” projeler açıklama adeti belirdi.
Altı oklu
değil, çınar ağaçlı Cumhuriyet Halk Partisi de bir “flaş!” yaptı. Belli ki
gündemi işgal etmek, tartışılmak istiyor.
Aman sakın
yanılmamalı! Tartışılmak istemiyor, gündemde “dönen haber” olmak istiyor. Çünkü
“flaş! flaş!”a kapılıp “iyi ama şu da böyle…” diyecek olursanız, bir kesim laik
– cumhuriyetçi – hatta Atatürkçü ve ilerici – solcu – sosyalist olduğunu ilan
edenler affetmiyorlar. -Şimdi zamanı mı! Seçime gidiyoruz!
Gerçekten
söyler misiniz, seçim vaatleri üzerine konuşmanın zamanı ne zamandır? Hem de
böyle gürültülü “flaş!”ları bile duymazdan gelip, seçimler olup bittikten sonra
mı?
Durum
ilginç ötesi…
Bir kısım
laiklik yanlısı, “AKP ile laiklik tehlikede değil” sözünü duymazdan gelmeyi
yeğledi. Bir kısım cumhuriyetçi – Atatürkçü, “Anayasa’da vatandaşlığı Türk
değil TC diye tanımlayacağız” sözünü duymadı. Bir kısım ilerici – solcu – pek
sosyalist şimdi son “flaş!”ı savuşturmanın derdinde.
-Konuşma,
sus, seçim var!
-İyi ama,
bütün bunlar “oyumuzu verelim” dediğiniz partinin seçim vaatleri! Siz,
gerçekten, bu vaatleri, hedefleri, amaçları doğru ve yerli yerinde mi görüyorsunuz?
-Hayır,
hayır ama, olsun, dur şimdi, seçim var!
Bu duruma
ne denebilir ki!
Seçime
gidiyoruz, tüm algıların en açık olması gereken zaman diliminde algılar kapalı,
amigo ruhu baskın, kısacası ortam zihnen iptal!
*
Açıklanan
“flaş!” proje, ekonomik yükseliş projesi.
Kalkınma
değil, yükseliş.. Anlamı şu: biz artık çabamıza kalkınma değil yükseliş
diyoruz, çünkü biz “emerging economy”lerden biriyiz. Yükselen
ekonomiler’den biri olarak da, kalkınma plancılığını terk edeceğiz. Size,
küresel ekonomi ile daha sıkı bağlanmayı amaçlayan proje esaslı neo-liberal
iktisat zihniyetini benimseyeceğimizi duyuruyoruz.
Ekonomik
yükseliş zihniyeti, montajcılık düzeyine sıkışmış mevcut sanayiyi ambalajcılık
sanayisi düzeyine çekecek. Ticaret de, komisyonculuk mertebesine
indirilecek.
Sanayinin
özü,
depolama – gerekirse montajlama – mutlaka ambalajlama – etiketleme – bunları
gideceği yere gönderme (postalama) işleri olacak. Toptan – perakende ticaret
düzeneğinin yerini ise, başka ülkede üretilmiş malı, tüketileceği başka ülkeye
iletme işi için alınacak komisyonculuk sistemi alacak. Kısa adıyla “lojistik”,
yani “geri hizmetler”, yani “istihkam işleri”…
Ekonominin
yükselişi için umulur ki, bazı üretim şirketleri bizim lojistik kentte
yerleşir; biz de onlardan teknoloji öğrenebiliriz.
Ürettiği
malı alıp, tüketecek ülkelere gönderme hesabı içinde 58 ülke var. Büyük pazar!
Ne var ki, bu ülkelerin böyle bir proje için ne diyecekleri şimdilik meçhul!
Cazip bulacakları umulur!
1940’lı
yıllarda ABD’li Thornburg gelmiş, bir rapor hazırlayıp Türkiye’ye “sanayi
değil tarım” yolunu göstermişti. Şimdi dışarıdan birilerinin gelmesine
gerek yok. Tüm iddialarımızı ve hedeflerimizi, ülkemizi kuran partinin
yöneticileri dahil dünya-bölge liderli parti bürokrasileri geri çekiyor.
*
“Flaş!
flaş!” Tanıtım filmi, bu “proje”nin dünyada dördüncü olacağını ilan
ediyor. İlki Güney Amerika’da, diğer ikisi Uzak Asya’daymış.
Gelin görün
ki, örnek gösterilen projelerin bu projeyle uzak yakın benzerliği bulunmuyor.
Güney
Amerika’daki proje 2000 yılında başlayan, IISRA kısa adıyla bilinen The
Initiative for Regional Infrastructer Integration in South America. Bu,
Güney Amerika’nın 12 ülkesinde devletlerin bir anlaşmaya bağladıkları,
kimilerinin kendi kalkınma bankalarını devreye soktukları, “kıtayı bütünleştirme
projesi”. Proje çerçevesinde demiryolları, karayolları, enerji,
telekomünikasyon hatları yapımı gibi işler var.
Uzak
Asya’daki diğer iki proje ise Şangay İşbirliği Örgütü ve Çin odaklı işler.
Biri,
Çin’in Kunming kentinden başlatılıp Singapur’a uzanırken 8 ülkeyi içine alan
Kunming Demiryolu Projesi. Ülkeler arası anlaşmalar yapılmış; ama daha
önemlisi arkasında Çin’in CNR ve CSR adlı dünya devi, 180 bin işçili, dünyada
350 yatırım üstlenmiş durumda olan iki demiryolu yapım-işletim şirketinin birleştirilmesi
gibi bir hazırlık var.
Öbürü
İpekyolu Ekonomik Kuşağı, Şangay İşbirliği Örgütü ve içinde Rusya,
Kazakistan, Özbekistan, …. gibi ülkelerin yer aldığı, anlaşmalara dayanan bir
ulaşım – enerji – iletişim altyapı projesi. Ülkeler yatırım şirketlerini
harekete geçirmişler, anlaşmalar yapılmış.
Örnekler,
bir ülkede bir mega kent kurup başkalarının ürettiklerini başkalarının tüketimi
için postalama işine hiç benzemiyor. Bunları, “flaş! flaş'” tanıtımına
benzermiş diye sunmak hiç yakışık almıyor.
*
Depocu-ambalajcı
yeni sanayi, özel bir kentten yürütülecek. Hakkını yemeyelim, kent “mega
kent” olacak. Besbelli ki, şu anda ovalık – dağlık – boş bir alan bu işe
hasredilecek.
En
önemlisi, bu meganın yönetimi, ulusal ve kamusal yönetimin bir parçası değil,
küresel ve özel sektör sisteminin elinde olacak. Özel yasa ve özel vali ile
yönetilecek. Maliyetler sıfırlanacak. [Maliyetler…. işçi ücreti, vergilendirme,
kiralama, belediye hizmetleri karşılığı ödemeler]
Yani
Anadolu’nun göbeğinde işçi ücretlerinin, sendikal hakların berhava edileceği;
vergi kasamızdan özenle beslenecek; uyuşmazlıkları ulusal yargı sisteminin
dışında çözülecek; ulus-ötesi sigorta, para-kredi, hukuk kurumlarının iş
göreceği bir küresel neo-liberal sermaye cenneti yaratılacak.
Yargı birliği
mi demiştiniz! İdari birlik mi diyorsunuz!
Hele adil ücret diyenler! Vatandaşların yasa önünde eşitliği mi!
Bu modelde
asıl olan bunlar değil, rekabet ve yarışmadır. Dinazorluğun ve statükoculuğun,
ulusalcılığın ve kamu hizmeti yandaşlığının alemi yok!
*
Ekonomik
Yükseliş Projesi, bu seçim vaadi, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuş bir parti adına
umut değil en fazla derin bir mahcubiyet duygusu yaratabilir.
Bu
zihniyet, artık çöken küreselci neo-liberal zihniyettir.
Dünya Bankası, IMF ve hatta NATO’nun devirlerini tamamladıklarını görmeden,
halka bu denenmiş ve batmış projeleri “seçim vaadi” diye sunmak yakışıksız bir
iş olmuştur.
Bu
karşıdevrimci dalganın ortasında, yurttaşlarımızın umut aradıkları bir ortamda,
Türk Devrimi’nin öncü gücü büyük bir partiyi bu duruma düşürmenin sorumluluğu
büyüktür.
*
Ama belki
bu sözler bile fazla olabilir.
Ortadaki
“flaş! flash!” proje, adeta bir okul bitirme projesi gibi bir şey. İlk
kez okuyup, yeni öğrendiği şeylerin çok parlak olduğunu sanan acar bir
öğrencinin okul bitirme ödevi… Acaba bu parlak okul ödevini ciddiye alıp Türk
ve dünya kamuoyuna sunabilen parti yöneticilerine ışık tutmakla mı yetinsek?
Prof. Dr.
Birgül Ayman Güler
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder