Akfen
Holding
tarafından kamu-özel sektör işbirliği (PPP) modeli ile755 yatak kapasiteli
Isparta Şehir Hastanesi'nin proje tanıtımı 09 ve 10 Ekim 2014'de yapıldı.
Proje
tanıtım toplantısına, Akfen Holding üst düzey yöneticilerinin yanı sıra Isparta
Valisi, Kumu kurum ve kuruluşları, özel sektör, Sivil toplum Örgütleri, Meslek
Odaları ve Basın Kuruluşlarının temsilcileri katıldı.
Akfen
Holding üst düzey yöneticilerinin verdiği bilgiye göre, özelleştirilerek
kapatılan Sümer Halı Fabrikasına ait ve bedelsiz olarak Akfen Holdinge tahsis
edilen 198 bin metrekare alana yapılacak olan Isparta Şehir Hastanesinin İnşaat
süresinin iki yıl olacak.
Akfen
Holding; projenin tasarım, finansman, inşaatı, donanım tedariği de dâhil olmak
üzere işletmeye hazır duruma getirilmesi karşılığı olarak 25 yıl süre ile
hastaneyi işletecek. Başka bir anlatımla, devlet hem bu binanın (hastanenin)
kiracısı hem de hizmet satın alıcısı olacak. Yani kendi binasında kiracı,
hizmetinde taşeron Sağlık Bakanlığı'nın "devlet hastanesini"Akfen
Holding yönetecek.
Akfen
Holding'e biraz daha yakından bakalım.
Başında
Hamdi Akın'ın olduğu Akfen Holding'in özellikle AKP hükümetleri döneminde
gösterdiği hızlı gelişme dikkat çekiyor. İhsan Doğramacı'nın sahibi olduğu
Bilkent Holding'le ortak kurulan TAV (Tepe-Akfen Ventures) ile çok sayıda
havalimanı işletmesini alan Akfen, liman özelleştirmelerinin de değişmez ismi
oldu.
Akfen
aynı zamanda, Irak işgaliyle semiren ve ABD ordusuna hizmet için yanıp tutuşan
şirketlerin başında geliyor. Akfen'e ait tanıtımlarda okuyana,
işbirlikçiğin ve onursuzluğun bu kadarı da olmaz, dedirten şu ifadeler
kullanılıyor: "Akfen İnşaat Irak'ta Amerikan Askerlerine hizmet
vermekte olup, Kellogg, Brown & Root firması ile yapmış olduğu sözleşmeye
istinaden; atık arıtma, çelik konstrüksiyon işleri yapmakta, yemekhane,
çamaşırhane işletmekte ve yüksek kalite internet teknolojisi kullanımını
sağlamaktadır. Firmamız, Amerikan Ordusunun Askeri Kamplarına tam destek vermek
ve büyük ölçekli Hükümet Projelerinde yer almak, deneyimlerini daha geniş bir
yelpazede sunmak arzusundadır."
İşgal
güçleri Irakta sömürü amacıyla yıkım-yağma-ölüm saçacak, yüzbinlerce insanı
katledecek, AKFEN HOLDİNG bu katliama "yeşil dolarlar kazanmak"
adına sınırsız destek sağlayacak, hizmet sunmak için yanıp tutuşacak… Bizde
Isparta "Şehir Hastanesi'nin ölü soyucusu Akfen Holding tarafından inşa
edilecek olmasını alkışlayacağız öylemi?
Akfen
Holding konusunda bu kısa açıklamadan sonra konumuza dönelim ve soralım.
Peki,
nedir bu Kamu Özel Ortaklığı? Kamu-Özel Ortaklığı, uluslararası
alanda bilinen adıyla PPP (Public Private Partnership), bir
finansman modelidir. Devletin sunacağı mal ve hizmetlerin, yapım işlerinin
bütçe yetersizliği nedeniyle ertelenmesinin veya yapılamamasının önüne geçmek
amacıyla kullanılmaktadır.
Kamu
Özel Ortaklığı'nın fikir babası emperyalizmin kurnaz mimarlarından biri olan
Milton Friedman'dır. Friedman, Emperyalist sistemin
tıkandığı, geniş halk yığınlarının sömürüye karşı başkaldırdığı 70'li yıllarda,
"kitleler uyanmadan" sömürü çarkının yürütebilmesinin "inceliklerini"ortaya
koyduğu modelin adıdır "Kamu Özel Ortaklığı"
Friedman'ın
ortaya atıp olgunlaştırdığı bu yok etme projesinin ilk labratuarı ise 11 Eylül
1973'te faşist ve kanlı darbe ile Salvador Allende'yi katleden Şili
diktatörlüğü oldu. Friedman, Askeri Diktatör Pinochet'nin
danışmanı olarak ilk elden uygulamayı denetledi.
Şili
diktatörlüğünde test edilen "Kamu Özel Ortaklığı"
projesine, Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası (DB) ve
Avrupa Birliği(AB) Uluslararası kaynak desteği sağladılar. İşte
Türkiye'deki Sağlıkta Dönüşüm Programı, "Kamu Özel Ortaklığı"
projesi RTE'nin "8 yıllık rüyası" değil,
bir IMF, DB ve AB projesidir..
Bu
çıkarsamayı doğrulamak için Türkiye'nin AB'ye verdiği taahhütlerden oluşan,
adına neden "Ulusal Program" dendiği belli olmayan belgeden
okuyalım. "Sağlık Bakanlığının yeniden yapılandırılması,
devlet hastanesi, sigorta hastanesi ve kurum hastanesi ayırımının kaldırılarak
tüm hastanelerin tek çatı altında toplanması ve hastanelerin idari ve mali
yönden özerk bir yapıya kavuşturulmasına yönelik olarak başlatılan çalışmaların
tamamlanması amaçlanmaktadır."(Ulusal Program, 2002)
Şimdi
anlaşıldı sanırım bu "Kamu Özel Ortaklığı"nın kimin rüyası
olduğu.
Türkiye'de
Kamu Özel Ortaklığı; 21.02.2013 tarihinde kabul edilen,08.03.2013
tarihinde yürürlüğe giren 6428 sayılı "Kamu Özel İş Birliği Modeli
ile Tesis Yaptırılması, Yenilenmesi ve Hizmet Alınması" hakkındaki
kanuna göre yürütülmektedir.
Ancak
"Kamu Özel Ortaklığı" projesini yalnızca bu yasa ile ele
almak bizi yanılgıya götürür. Yasal dayanakları, kuruluş amaçları
bakımından "Kamu Özel Ortaklığı" projesi,
AB'nin kurnaz mimarlarınca dayatılan, aynı zamanda "bölgeselleşmiş
devlet" projesi olan "Kalkınma Ajanslarının"önemli,
ayrılmaz ve vazgeçilmez bir parçasıdır.
AB'nin
15 üye Ülkesinde toplam 65 milyon insan, fakirlik sınırındaAB'nin 25 üye
ülkesinde bugün yaklaşık 20 milyon işsiz, AB'nin 15 Üye Ülkesinde toplam 37
milyon yardıma muhtaç fakir bedensel ve zihinsel engelli, AB'nin 15 üye
ülkesinde 3 milyon evsiz insan dururken, İspanya'da 20 bin, İtalya'da 78 bin,
Almanya'da 7.789, Belçika'da 3.445, Fransa'da ise 1.200 doktor işsizken AB'nin
kurnaz mimarları niçin, Türk halkının sağlığına yatırım yapılması
için kredi musluklarını sonuna kadar açar?
Türk
halkının sağlığı Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası (DB) ve Avrupa
Birliği(AB)nin hiç umurunda değil. .Türkiye'de sağlık ciddi, bakir bir rant kapısıdır.
Türkiye'de
bir yıl içinde özel-kamu tüm sağlık kuruluşlarına 2010'da 539 milyon başvuru
gerçekleşirken, 2011'de bu sayı 72 milyon artarak 611 milyona çıkmış.
2013
yılında kamu hastaneleri kurumuna toplamda günlük ayaktan başvuran hasta
sayısının 766 bin, acil servise gelen sayısının ise 232 bin.
Yalnızca
2011 yılında hastanelerde yapılan muayene ve reçetelerden alınan katkı payı 3
milyar 512 milyon TL dolayında.
Katkı
paylarına yapılan %23,6 oranındaki artış sonucunda 2012 yılında vatandaşın
cebinden 831 milyon 329 bin TL fazladan para çıkmış. Böylece toplanan katkı
payı miktarı 4 milyar 344 milyon TL ye ulaşmış.
2014
Ocak-Haziran döneminde sağlık hizmetlerine ulaşma yüzde 4.26 zamlandı.
SGK anlaşmalı özel hastanelerde hastadan alınan fark %200
artırıldı.
Türkiye'de
sosyal devletin çökertilmesi ile ortaya çıkan bu tablo, dizginsiz bir şekilde
azami kar elde etmek hırsıyla dünyanın her yerinde kan döküp, savaş çıkaran
emperyalizmin doyumsuz iştahını kabartmaktadır.
Demek
ki "Isparta Şehir Hastanesi" Isparta ve bölge halkına
sağlık hizmeti sunmak amacı ile değil ;
Birincil
olarak; Bölgemizdeki
parasız tüm sağlık hizmetinin tasfiyesi, devlete ait sağlık kurumlarının
tümüyle özelleştirilerek sağlık alanının yerli ve yabancı büyük sermaye
açısından kârlı bir yatırım alanı haline getirilmesi ve böylelikle
bütçeden bu kamu hizmetine ayrılan kaynakların da büyük sermayeye farklı
biçimler halinde aktarılması amaçlı kurulmaktadır.
İkincil
olarak,
sağlık emekçileri(doktor, hemşire ve diğer) iş güvencesinden
yoksun, sözleşmeli, esnek çalışmaya uyum sağlamış ucuz işgücü haline
getirilecektir.
Konuya
biraz daha yakından bakalım.
1.
Akfen Holdinge 198 bin metrekare hazine arazisi (Kapatılan Sümer Halı
Fabrikasının arazisi) 25 yıllığına ücretsiz tahsis edildi.
2.
Akfen Holding yapacağı hastaneyi donatacak, ancak cerrahi branşlardan,
morg, restoran işletmesi, hastalara dağıtılan yemekler, hastaneye ulaşım,
güvenlik, temizlik, kantin, otel, eczane, radyoloji hizmetleri ve gasil
hane vb. hizmetler ihaleyi alan Akfen Holding tarafından verilecektir
3.
Akfen Holdinge 25 yıl boyunca hem bina
kirası hem de bu "kamu hizmetleri" karşılığında hizmet
bedeli ödenecek. (Burada kısa bir açıklama yapalım. Akfen
Holding 25 yılda sabit yatırımlarının 5,5 ila 11,5 kat kadarını devletten
"kira" adıyla alacak. Yani Akfen Holding 30 ay içinde veya en geç 60
ay içinde sabit yatırımlarını amorti edecek.) Anlayacağınız devlet
2,5-5 senelik "kira" ücretiyle aslında bu binaları ve donanımları
kendisi yapabilirdi.
4.
Akfen Holding hastanenin etrafında yapacağı taksi durağından kreşe kadar tüm
ticari alanları da işleterek gelir elde edecek.
5.
Yetmiyor. Akfen Holding, hizmet ve mal alımları dâhil olmak üzere
KDV'den, Damga Vergisinden ve harçlardan muaf tutuluyor.
6.
Yetiyor mu? Yetmiyor, Akfen Holdingin bu binaları yapmak için
aldığı/alacağı uluslararası kredilere devlet tam Hazine garantisi sağlıyor.
7.
Yetiyor mu? Yetmiyor. Devlet, "Isparta Şehir
Hastanelerinin" yüzde 70 doluluk oranıyla çalışacağını, yani "müşteriyi"
garanti ediyor. Eğer doluluk %70 in altına düşerse, boş yatak bedelleri Devlet
tarafından ödenecek..
8.
Yetiyor mu? Yetmiyor. Akfen Holding hastanede kullanacağı tıbbi
teknoloji, ilaç, vb. hepsini dışarıdan getirecek. Bu işlem Holding için ayrıca
bir "rant" sağlayacaktır.
9.
Yetmiyor. Şehir hastanesi hizmet vermeye başladığında, Rakip
olmaması için Isparta Devlet Hastanesi ve Eski SSK hastaneleri kapatılacak, tüm
bina ve arazileri Akfen Holdinge bedelsiz tahsis edilecektir. Akfen Holding
bu arazileri büyük bir olasılıkla AVM veya 7 yıldızlı otel yapımı için
kullanacaktır.
Peki,
bu paralar kimin cebinden çıkacak? Bizim ödediğimiz vergilerden
sağlanacak. Neden dünyanın en pahalı benzinini kullandığımızı
sanıyorsunuz?
Daha
bitmedi. Şehir
hastanesi hizmet vermeye başladığında, Isparta halkının sağlık giderleri 4-5
kat artacak. Neden diye soracağınızı biliyorum. Çünkü: Sistemin gereği
olarak Hastane ticarethaneye, hasta ise müşteriye dönüştürülmüştür. Bu durumda
daha fazla para kazanma hırsıyla hastalara gereğinden fazla tetkik ve
ameliyat dâhil tedavi yöntemleri uygulanacak, hastalar hastanelerde
gereğinden fazla yatırılacak.
Artık
devlet Koruyucu sağlık hizmetlerine yatırım yapmayacak. Bu nedenle de artık
adını unuttuğumuz Salgın hastalıklar( verem, tifo, tifüs, sıtma, çiçek vb.)
yeniden hortlayacak.
Diğer taraftan Şehir hastanesi açıldıktan
sonra özel hastaneler ile SGK arasındaki anlaşma İptal edilecek. SGK Getirisi
fazla olmayan klasik bazı branşlar dışındaki, muayene ve tedavi giderlerini
özel hastanelere ödemeyecek. Örneğin (KVC, onkoloji, organ nakilleri vs.
) Böylece ilimizdeki özel hastanelerin birer birer kapılarına kilit vurulacak.
Buralarda çalışan sağlık personeli ya işsiz kalacak, ya da en düşük ücreti
kabul ederek şehir hastanesinde (bulabilirse) çalışacak. Büyük bir olasılıkla
bu açıklama 2015 seçimi sonrası yapılacaktır.
İşin en acı yanı bütün bu planlar ülkemiz
insanlarının geleceğini daha sağlıklı kılmak için değil, İnsanımızın
daha fazla hasta olması, ulus ötesi sermayenin ve Türkiye'deki taşeronlarının
daha fazla kazanması için yapılıyor. Hâlbuki çok basit ve ucuz
tedbirlerle çok daha sağlıklı bir Türkiye oluşturulabilir.
" Her şey daha iyi ve güya ucuz" diyerek yurttaşlarımız "sağlıkta
dönüşüm", şehir hastaneleri" hapı ile uyutuluyor. Kaba
yalanlarla, gerçekler alçakça çarpıtılarak, soygun ve sömürünüm kanlı dişlisi
çevriliyor.
Kamu
Özel Ortaklığı adı altında "torunlarımızın bile ödeyemeyeceği" katrilyonlarca
liralık borçların altına imzalar atılarak sağlığımız uluslararası
konsorsiyumlara kurban ediliyor.
Daha
önce Ispartalıların bir kesimi, hatta kimi sözde Atatürkçüleri tarafından
"Kalkınma Ajanslarına karşı çıktı", "Kent Konseylerine de
karşı çıktı" diyerek şiddetle eleştirildiğimi, hatta kınandığımı
biliyorum. "Isparta Şehir Hastanesine" bu karşı çıkışım da
eleştirilecek. Ancak tüm bunlara Özdemir Asaf'ın özlü bir sözü ile yanıt
vereyim. "Kaybedeceğini bile bile neden mücadele ediyorsun dedi,
öleceğini bile bile yaşadığını unutmuştu o an…Bozmadım" 05.01.2015
Isparta
Mahmut ÖZYÜREK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder