14 Numara
sinemamızda genelev gerçeğini işleyen Sinan Çetin'in çarpıcı filmlerden
birisidir.
İrfan
Yalçın'ın "Genelevde Yas"
adlı romanından uyarlanan filmde, köyden kente gelen ve sonunda genelevde
çalışmak zorunda kalan Yaprak'ın (Serpil Çakmaklı) öyküsü anlatılır.
14 Numara'da genelevin kıdemli fahişelerinden
''Zargana'' lakaplı kadının ''dost''unu canlandıran Hakan Balamir, burada
oynadığı saplantılı karakter ''Arap'' rolüyle akıllara kazınmıştı.
''Zargana''
öldükten sonra Yaprak'a musallat olan ''Arap'', ona hayatı zehir eder. Yaprak'ı
genelevden kurtarmaya çalışan sevgilisi Necmi onunla evlenmeye karar verir. Arap
tam evlenecekleri gün Yaprak'ı üzerinde gelinliği ile bıçaklayarak öldürür.
14
Numara'nın genelev gerçeğini işleyen olay örgüsü, zaman zaman belgesele yakın
görüntülerle dikkat çeker. Burada genelevlerde yıllarca çalıştıktan sonra
yaşlanmış kadınlar görürüz. Müşterilerini kaybetmiş, şişman, şalvarlı, başları
çatmalı, dişleri kaplamalı, ayakları takunyalı bu yaşlı fahişelerin işi
genelevi temizlemektir. İlişki sonrası odalarda çarşafların değiştirilmesi,
içersinin havalandırılması, yerlerin silinmesi, tuvaletlerin temizlenmesi,
yatağın başucundaki kağıt peçetelerin ve kolonyanın eğer bittiyse yenilenmesi
gibi şeyler yaşlı fahişelerin temel işleri arasındadır.
Diğer bir
deyişle ilişkilerden arta kalan izleri ortadan kaybetmektir asıl görevleri.
Ayrıca onların genç fahişelere akıl verdiklerini, dert dinlediklerini,
kaprislerine, olmadık isteklerine boyun eğdiklerini de görürüz.
Türkiye'de özellikle 2002 yılından sonra 14
Numara'daki yaşlı fahişelere benzeyen yeni bir insan türünün ortalığa
döküldüğünü görüyoruz.
Bunların ortak özelliği, büyük çoğunluğunun sakallı ve
bıyıklı olmasıdır.
Hatta
içlerinde güçlü adamların omuzlarına yatıp gözlerini süzerek türkü söyleyenler
bile var.
Bizim
sakallı fahişelerimiz bugüne kadar öyle işler yaptılar, öyle sözler söylediler,
öyle yazılar yazdılar, öyle türkü çığırdılar ki, 14 Numara'nın ''Arap'' ve
''Zargana''sı dahil filmin diğer karakterleri bunların yanında suyla, sabunla
yunmuşçasına temiz kalıyorlar.
14
Numara'nın yaşlı fahişeleri genelevde odaları temizliyor, ilişki sonrasının
izlerini ortadan kaldırıyorlardı. Günümüzün sakallı fahişeleriyse, iktidarın
işlediği ne kadar insanlık suçu varsa onları temizlemek için canla başla
çalışıyorlar.
Sakallı
fahişelerin özellikle medyada iktidarın kirli oyunlarını temize çekmek amacıyla
merdaneli çamaşır makinesi gibi fır döndüklerini, kan ter içinde sağa sola
yattıklarını görüyoruz.
Soma ve Ermenek'teki katliamın sorumluluğunu
işverenin üzerine atarak iktidarı masumiyet kılıfına sokanlar bunlar.
Isparta'da mevsimlik işçileri ölüme götüren anlayışı trafik kazasına bağlayan
bunlar. Uludere'de, Reyhanlı'da işlenen insanlık suçlarının üzerini sis
perdesiyle örtenler bunlar. Açlığın yoksulluğun artık dayanılmaz boyutlara
ulaştığı bir süreçte ''Çağ atlıyoruz'' diye manşet atanlar, yazı yazanlar,
televizyonda program yapanlar bunlar, yani bizim sakallı fahişelerimiz.
Fahişelik belki de ilk defa bu dönemde bedensel boyutu
aşarak düşünce katına yükseldi.
Düşünce
fahişeleri ülkeyi ortaçağ karanlığına çeken, bırakın Türkiye'yi dünyada bile
aklı başında herkesin tepkisine yol açan iktidarın insanlık dışı uygulamalarına
yalnızca konuşarak değil, bazen
susarak, bazen yanında ve arkasında durarak da katkı sağladılar. 12
yılda iş kazalarında 13 bin insanımızı kaybederken susan ve buna tepki göstermeyen
sendikaların başındaki yöneticilerin büyük çoğunluğu düşünce fahişesidir ve
ortak özellikleri hepsinin sakallı olmasıdır.
Demokrasi,
insan hakları ve özgürlükler alanında akla hayale sığmayacak baskıların
uygulandığı bu dönemde yaşanan acıları görmezden gelen, önemsemeyen, onları
sivilleşiyoruz oyunu altında haklı gerekçelerle taçlandıran ve isimlerinin
başında profesör unvanı olan üniversite çıkışlı ne kadar bilim adamı, danışman,
yorumcu ve anketçi varsa düşünce fahişesidir ve çoğunluğu sakallı, bıyıklıdır.
İktidarın
kirli işlerini temize çekmek, bunları kitlelere haklı, masum, sevimli göstermek
amacıyla medyadan, sivil toplum kuruluşlarından, bilim dünyasından tepe tepe
kullandığı sakallı fahişelere son dönemlerde sanat dünyasından da katılanlar
oldu. Baskılara karşı sivil itaatsizliğin tarihe geçecek örneklerinden birisi
olan Haziran Direnişi'nde yitirdiğimiz Berkin Elvan'ın annesine dil uzatan, ona
evlat acısını bir kez yaşatan ve ismin başında sanatçı sıfatı bulunan düşünce
fahişesi de sakallıdır.
14
Numara'nın ''Zarganası''nı bizim sakallı fahişelerimizin yaptıklarıyla
kıyasladığımızda, melek mertebesine yükseltmemiz gerekmiyor mu?
Meleklerin
Berkin Elvan'larla, Ali İsmail'lerle beraber başka dünyalara göçtüğü, sakallı
fahişelerin ortalıkta cirit attığı bir dönemden geçiyoruz.
Bakalım 14
Numara'dan sonra bunların yani ''Yeni Türkiye'' nin filmini kimler çekecek,
romanını kimler yazacak ve müziğini kimler besteleyecek?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder