3 Mart 2014 Pazartesi

“ISPARTA ULUSAL GÜÇ BİRLİĞİ “ 3 MART “DEVRİM YASALARI”NIN 90. YILI ORTAK BASIN AÇIKLAMASI


“ISPARTA ULUSAL GÜÇ BİRLİĞİ  
3 MART  “DEVRİM YASALARI”NIN 90. YILI
ORTAK BASIN AÇIKLAMASI
 3.Mart 1924 günü Türk Devriminin özünü oluşturan,  Laik Demokratik Atatürk Cumhuriyetinin temel yasaları TBMM’de kabul edildi.  429 sayılı yasa ile yüzyıllardan beri süregelen ve Bağımsızlık Savaşı yıllarında Mustafa Kemal ve arkadaşları hakkında ölüm fetvası veren Şeyhülislamlık kurumuna son verilmiş, 430 sayılı yasa ile  “Eğitim ve Öğretim Birliği” gerçekleştirilmiş, 431 sayılı yasa ile de “Halifelik ” kaldırılmıştır.
Bu yasalarla, Dünyadaki en meşru, en ahlaklı, en haklı, en kutsal savaşlarından birini, emperyalizme karşı verilmiş ve kazanılmış ilk kurtuluş savaşını, bir millileşme ihtilali neticesi emperyalizmi ve yamaklarını dize getiren, bir enkazdan yepyeni, çağdaş bir devlet kurmayı başaran yüce Türk ulusunun yeniden emperyalizmin güdümüne girmemesinin, yeniden bağımsızlık savaşı vermek zorunda kalmamasının, bir daha emperyalizmin piyonlarının yeniden yönetme yetkisi ile iş başına gelmemesinin,   güvencesi sağlanmıştı. Ama ne yazık ki ; Ülkemiz Küresel Çetenin sınırsız egemenliğini sağlamak için, yobazlığın pençesinde karanlığına sürüklenerek boğuldu. Kemalist Cumhuriyeti kötürümleştirmek için bencillik, çıkarcılık, köle ruhu, teslimiyetçilik, işbirlikçilik, sömürücülük yüceltildi. Kemalist Devrim, Kemalist aydınlanma, tam bağımsızlık, demokrasi, özgürlük, toplumsal eşitlikçi halkçı-devrimci siyasal anlayış, ulusalcılık, ulusal değerler, ulusal kültür her araç ve gereçle sürekli kötülenerek erozyona uğratıldı. Kısaca Türkiye’ye deli gömleği giydirildi.
03.03.2008 günü saat: 13.00 sıralarında 3 Mart Devrim Yasalarının 84. yılı nedeniyle yaptığımız BASIN AÇIKLAMASINDA ;”Ne oldukları, ne yapacakları, ne yaptıklarından belli olan Atlantik Denizindeki " Velinimet"leri ne derse onu yapan, Cumhuriyetin laik, demokratik kimliğini açıkça değiştirmeyi, yok etmeyi amaçlayan ılımlı İslamcı çete, " Ata'ya saygı duruşunda sap gibi ayakta durmaya gerek yok" "ben Laik değilim" diyebilen el Kadının kefilleri, Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsız Laik Çankaya’sını Mustafa Kemal'in makamını ele geçirmişlerdir! ... "Devrim ile karşı devrim Çankaya'da karşı karşıyadır", "Meşru olan devrimin Çankaya'sı AB-ABD GÜDÜMLÜ devşirmelerin işgali altındadır " "Ülkemizi satılık vatan konumuna düşürenler Türkiye’yi Parçalama projesi BOP’ un eş başkanlığını yürütenler yargıda hesap vermektense Çankaya Köşkünün duvarları arkasına saklanmışlardır" DEDİK. BURADA AKTARDIĞIMIZ SÖZLERİMİZ NEDENİYLE DE 11 Ay 20 Gün Hapis Cezası İLE CEZALANDIRILDIK. O Günlerde Söylediklerimizin Bu Gün Gerçekleşmiş Olması Ne Kadar Acı. Keşke Yanılmış Olsaydık.
Geldiğimiz bu günde artık Türk devriminin omurgası olan “3 MART DEVRİM YASALARINI” korumak ve kollamaktan değil, yeniden inşasından söz edebiliriz. Çünkü son 60 yılda ve özellikle AKP faşizmi döneminde Türk Devriminin tüm dayanakları, varlığı ortadan kaldırılmış, kanla irfanla kurup yücelttiğimiz Cumhuriyet Faşist bir diktatörlüğe dönüştürülmüştür. İşin acı olan yanı bu dönüşüm topla tüfekle değil, parlamentonun çalıştığı,  sözde demokrasi içinde yapılmıştır.
Faşizm her zaman darbeyle gelmez, seçimle de gelir. Faşizmi ille gamalı haçla, darbeyle gelecek diye bekleyenlere, AKP Faşizminin sandıktan çıkıp gelmesi ders olmuştur umarız.
Bu faşizm türünde ortada tanklar, toplar, tüfekler, askerler dolaşmaz, görülmez. Onların yerini; iktidar siyasetçileri ve her alandan sivil yandaşları almıştır.
Bu faşizm türünde; seçimle başa gelen siyasal parti ya da kişi kendisine mutlak itaat edilmesini ister ve yasaları, hukuku, demokrasiyi, özgürlükleri, sorumlulukları, kuralları, hakları da buna göre düzenler. Onlar için önemli olan; demokrasinin kendisi değil seçimden aldıkları oy miktarıdır, oranıdır, sayısıdır.
Gerici dinci faşizmin TBMM içinde, Demokratik kurallarla engellenebileceği beklentisi, ”yasama” çalışmalarına katılarak, ülkenin siyasi gerçekliğinin değişeceğine/değiştirilebileceğine, faşizmin engellenebileceğine inanmak tam anlamıyla siyasal körlük ve saflıktır. Bu anlayış, bir yandan dinci faşizmin geniş halk yığınları gözünde meşruluğunu sağlarken, diğer yandan ayağa kalkması gereken toplumsal muhalefetin afyonlanması, böylece etkisiz kılınması, yatıştırılması işlevi görmektedir.
Faşizmin evrensel gerçekliğinde ve özünde var olan bu tuzak mücadelenin, faşizmin kendi zeminine çekilerek etkisizleştirilmesine ve var olan gelişmeleri daha başından bu zeminde boğulmasına yol açmaktadır. Bu tehlikeye karşı özellikle Kemalist örgütlenmelerin uyanıklığı yaşamsal önemdedir.
Eğer bu gün Türkiye, işbirlikçi-İslamcı Faşizmin cenderesinde kıvranıyorsa, AKP halen ensemizde boza pişiriyorsa, bu, AKP’ye, AKP diktatörlüğüne karşı olduğunu söyleyip, emperyalizme karşı olduğunu söyleyemeyenlerin aymazlığı yüzündendir.
Emperyalizmin mengenesi altında ezilen, emeği dışında pazarlayacağı başkaca bir seçeneği olmayan milyonlar, böylesi yani emperyalizmle bağlantısı olmayan bir faşizmle(tarih böyle bir olayı kaydetmemiştir) karşı karşıya oldukları “aldatmacası” ile kandırıldılar.
Böylece Kemalist hareketin stratejik öncelikleri değiştirildi. Faşizme karşı savaşımın aynı zamanda Emperyalizme karşı savaşım olduğu gerçeği ötelendi. Savaşımın ana merkezi yalnızca laik-Anti laik/AKP baskısına kaydırıldı.
Demokrasi oyununun bittiği yere geldik. Çünkü Devrimin de, Karşı devrimin de yasaları vardır. Dünyada hiçbir karşı devrim varlığını demokrasi ile sürdürmez/sürdüremez.
Faşizm, demokrasinin tüm olanaklarını kullanarak güçlenir ve bir süre sonra onu yok eder.
Faşizme karşı “Birleşik Cumhuriyet Cephesini” örgütlemek yerine, “Faşizmin niteliği” konusunda bitip tükenmez tartışmalarla zaman ve enerji harcamak, bir yandan antifaşist cephe içinde yarılmalara, ayrışmalara neden olurken, diğer yanda faşizmin güçlenmesi, gelişip serpilmesi dışında bir yarar da sağlamamaktadır.
  Mustafa Kemal Atatürk; “-Biz bu hakkımızı saklı tutmak, bağımsızlığımızı emin bulundurmak için genel kurulumuzca, ulusal kurulumuzca bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı kavga vermeyi uygun gören bir yolu izleyen insanlarız.”
“-Biz Batı emperyalistlerine karşı yalnız kurtuluş ve bağımsızlığımızı korumakla yetinmiyoruz. Aynı zamanda Batı emperyalistlerin güçleri ve bilinen her aracı ile Türk ulusunu emperyalizme araç yapmak istemelerine engel oluyoruz. Böylece bütün insanlığa hizmet ettiğimiz kanısındayız”
Ulusun Emperyalizmde zarar gören tüm kesimlerinin Kurtuluş savaşında olduğu gibi ortak eyleme, ortak, birleşik bir örgütlenmeye giremeyişi, faşizmin iktidara tırmanmasını ve iktidarı ele geçirmesinin yolunu açmıştır.
Her ne kadar Atatürkçü görünseler de, bugüne kadar bu düzenin nimetlerinden faydalananlarla, Mustafa Kemal Atatürk’ün antiemperyalizmini, halkçı-devrimci özünü daha 1940’larda unutanlarla, emperyalizmle uzlaşmayı önerenlerle (AB’ci, NATO’cu) Mandacılarla antifaşist, antiemperyalist bir mücadele verilebileceğini ve önderliği onlardan beklemek ham hayaldir.
Eğer önderlik Atatürk Maskeli mandacılara bırakılırsa, mücadele Antifaşist, Kemalist cephenin bölünmesi ve oldukça önemli bir kısmının Batıya bağlanması ile sonuçlanır ki bu da teslimiyetin bir başka adı olur.
Faşizmi yaratan emperyalizm bataklığı kurutulmadan ulusal bağımsızlığın ve özgürlüğün elde edilemeyeceğini gerçeğini her koşulda ve her ortamda, bıkmadan, usanmadan halka anlatmak, örgütlemek biricik kurtuluş yoludur. İşte Bu nedenle ile Antiemperyalist, halkçı, devrimci bir düşün sistemi olan Kemalizm’i özümsemiş donanımlı kadrolara gereksinimimiz var.
Emperyalizmin ve kapitalizmin Türk ulusuna giydirdiği deli gömleğini yırtıp atmak için, toplumsal kurtuluş için antiemperyalist, halkçı-devrimci,  bir örgütlenmeye yani “Birleşik Cumhuriyet Cephesine” yaşamsal gereksinim vardır. Bu örgütlenmeyi ancak Kemalist Devrimi özümsemiş kadrolar gerçekleştirebilir.
Gerici Faşist diktatörlüğün, yıkılmayacağı/yıkılamayacağı, propagandası ile faşizme karşı direnişe geçecek kitleleri engellemeye çalışan, “bu halktan bir şey olmaz, bir şey çıkmaz” diyerek, köşesine çekilip faşist düzenin kuruluşunu izleyen ve bu sistemle uyumlu yaşayabilmenin yollarını arayan Atatürk maskeli kişilerin son tahlilde faşizmin gelişip serpilmesine hizmet ettikleri asla akıldan çıkarılmamalıdır. “Bir adam ki memleketin kurtulamayacağı kanaatinde bulunur; bu, adam değildir.” (Mustafa Kemal-1908)
Zaman ağlama, sızlanma, teslimiyet değil,  küllerinden yeniden doğma, yeniden Mustafa Kemal olma zamanıdır. Türk ulusu “Ulusal Kurtuluş Savaşı” ile emperyalizmin zincirlerini kırarak nasıl bağımsızlığını kazandıysa, bugün de aynı bilinç ve kararlılıkla zincirlerini kıracak, kuşatmayı yaracaktır. Bundan kimse kuşkusu duymasın.
Çünkü “Devrimin kanunu mevcut kanunların üstündedir. Bizi öldürmedikçe, bizim kafalarımızdaki cereyanı boğmadıkça, başladığımız yenilikçi devrim bir an bile durmayacaktır. Bizden sonraki devirlerde de hep böyle olacaktır.” (Mustafa Kemal Atatürk)03.03.2014

KATILIMCI ÖRGÜTLER
   
1.  Demokratik Sol Parti Isparta İl Örgütü
2.  İşçi Partisi Isparta İl Örgütü
3.  Eğitim- İş Isparta Şubesi
4.  Alevi Kltr. Dern. Isparta Şubesi
5.  Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği Isparta Şubesi
6.  Ulusal Eğitim Derneği Isparta Şubesi
7.  Türkiye Gençlik Birliği Isparta Şubesi
8.  Y.Kuşak Köy Enst. Dern. Isparta Şubesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder