Sayı :2014/12
Konu: “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü”nü kutluyoruz” 06.03.2014
Kod: 32.011.159
BASIN AÇIKLAMASI
8
Mart 1857'de New York'ta dokuma işçisi kadınlar "eşit işe eşit ücret",
"16 saatlik işgününe karşı 10 saatlik işgünü" talepleriyle
fabrikalarda greve çıkarlar. Yapılan grevlerde birçok kadın polisler tarafından
fabrikaya kapatılırlar ve bu sırada çıkan yangında ölürler. O günden sonra
kadın işçilerin bu onurlu direnişi aynı zamanda tüm dünyada kadınların eşitlik
ve özgürlük mücadelesinin bir simgesi haline dönüşür.
Bu
onurlu direnişin anlatımı olan 8 Mart’lar tüm kadınların “birlik mücadele ve dayanışma günü”
olarak kutlanmayı hak ediyor. Ne yazık ki özellikle ülkemizde 8 Mart’ların, emekten yana, devrimci – halkçı özü,
direnişçi özelliği karartılarak, yalnızca cinsiyet eşitsizliğine ve laiklik
algısına indirgenmesiyle yaratılan bilinç bulanıklığı giderek daha da
derinleşmektedir.
Tüm
diğer temel toplumsal sorunlarda olduğu gibi kadın sorunlarının da gerçek ve
köklü çözümü, bu sorunu yaratan toplumsal koşulların yok edilmesiyle
olanaklı olduğu unutulmamalıdır.
Geldiğimiz
bugünkü koşullarda, kadın ve kadın hakları tam bir cendereye sokulmuş, kadınlar
tüm kazanımlarını kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalmışlardır.
20’nci
yüzyılın başında tüm dünyanın imrendiği, çağdaş görüntüsüyle dünyaya örnek olan
Türkiye’nin yerini bugün; kadına yönelik şiddet haberlerinin hiç eksik
olmadığı, kadınların toplum ve iş hayatından dışlandığı bir ülke görünümü
almıştır.
Namus,
şeref gibi kavramların arkasına gizlenerek kadınlara şiddet uygulayanlar,
tecavüz edenler, öldürenler kadın erkek eşitliğine inanmayan, kadını toplumsal
hayattan dışlayan, kadını sadece insan olarak görmekten kaçınanlar; “Kız
mıdır, kadın mıdır bilemem”, "Kadın
kadındır erkek erkektir. Bunların eşit olması mümkün mü?" diyen
Başbakan’dan ve onun bu zihniyetindeki iktidarından güç alanlardır.
Kadını
eve ve çocuk bakmaya mahkûm eden, kadın erkek eşitliğine inanmayan gerici bir
anlayışın ürünü olan iktidarın, bu çarpık bakış açısıyla ne kadına yönelen
şiddet, ne de ölümler durdurulabilir. Ne kadınlara istihdam alanı
yaratılabilir, ne de siyasi hayatta kadınların daha çok katılımı sağlanabilir.
Eğer
bu gün Türkiye, işbirlikçi-İslamcı Faşizmin cenderesinde kıvranıyorsa, AKP
halen ensemizde boza pişiriyorsa, bu, AKP’ye, AKP diktatörlüğüne karşı olduğunu
söyleyip, emperyalizme karşı olduğunu söyleyemeyenlerin aymazlığı yüzündendir.
İşbirlikçi- dinci Faşizmi
yaratan yağmacı emperyalizm bataklığı kurutulmadan ne ulusal bağımsızlık ve
özgürlük, ne de kadın hakları elde edilebilir.
AKP
İktidarı ve onun Başbakanı 11 yıl boyunca din sömürüsü yaptı. Laikliği yok
etti, kadınları ikinci sınıf yurttaşlar haline getirdi. Kadınları andığı her
cümlesinde “doğurun, anne olun, evinizde oturun” diye buyurdu. Kadınları
gericiliğin kurallarına mahkûm etti. Kreşlerimizi, okullarımızı, çocuklarımızı
elimizden aldı.
11
yıl boyunca kadınları yoğun sömürüyle, işsizlik tehdidiyle, işyerlerinde
ayrımcılık ve tacizle baş başa bıraktı. Kısaca 11 yıl boyunca bu ülkeyi bir kadın
düşmanı yönetti.
Ama
artık, AKP bitmiştir. Şu anda yaptığı ise
bir tür intihar bombacılığıdır. Bugün diktatör koltuğunda sallanıyorsa, bunda diktatörlüğe,
dinci faşizme boyun eğmeyen, Haziranda Taksimde, 29 Ekimlerde, 19 Mayıslarda
ayağa kalkan kadınlarımızın yadsınamaz katkıları vardır. Aynı kadınlar şimdi diktatör ve
yandaşlarından hesap sormaya hazırlanıyor.
Enkaz yığını
haline gelen, dinci faşist AKP iktidarı gidicidir. Ama beklemekle, seyretmekle,
"nasıl olsa gidecek"
demekle olmaz. Sorun, bu enkazın nasıl kaldırılacağıdır. Yarınlarımızı, sadece
gitmesi değil, nasıl gideceği de belirleyecektir. Bağımsızlığı amaçlamayan, kadının
kurtuluşunu salt “laiklik” talebi ve cinsiyet eşitsizliği içine hapseden, hatta
AKP ye karşı, AKP ye benzeyerek muhalefet etmeyi siyasetinin ana ilkesi haline
getirenlerle kurtuluş olanaksızdır.
Türk
kadını Kurtuluş savaşında olduğu gibi; bağımsızlığın, özgürlüğün, eşitliğin
yaşanacağı günlere ilerleme yolunda, bundan önce aldıkları sorumlulukla aynı
yolda eşleri, kardeşleri olan erkeklerle omuz omuza yürümeye kararlılıkla devam
edeceklerdir.
“Kimse
mutluluğu üretmeden, tüketme hakkına sahip değildir”. Mutlu,
aydınlık, yaşanılası bir Türkiye yaratma yolunda olan tüm kadınlarımızın “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü”nü
kutluyorum.
YÖNETİM KURULU ADINA: Feray SELEK
ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ
ISPARTA ŞUBE BAŞKAN YARD.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder