PKK-İSRAİL İLİŞKİLERİNİN İTİRAFLARI
Türkiye'nin İsrail'e karşı aldığı kararlara cevaben, İsrail DışişleriBakanı
Avigdor Lieberman'ın, Yedioth Ahronoth Gazetesi'nde yayınlanan"PKK örgütüne askeri yardım teklifinde
bulunabilecekleri" yönündeki sözleri üzerine, gözler bir
kez daha PKK-İsrail ilişkilerine çevrildi.
İsrail'in, kuruluşundan itibaren ayrılıkçı Kürtçü unsurlarla olan
ilişkileri biliniyor.
1961 yılı itibarıyla Irak yönetimine karşı silahlı isyana kalkışan Molla Mustafa Barzani ve Celal Talabani'ye bağlı Kürtlere en büyük desteği veren ülkelerin başında da İsrail ve onun güdümündeki Yahudi lobisinin geldiği artık sır değil.
İsrail'in ve Yahudilerin PKK ile olan ilişkileri de inkâr edilemeyecek kadar açık ve bunun kanıtları da mevcut.
1961 yılı itibarıyla Irak yönetimine karşı silahlı isyana kalkışan Molla Mustafa Barzani ve Celal Talabani'ye bağlı Kürtlere en büyük desteği veren ülkelerin başında da İsrail ve onun güdümündeki Yahudi lobisinin geldiği artık sır değil.
İsrail'in ve Yahudilerin PKK ile olan ilişkileri de inkâr edilemeyecek kadar açık ve bunun kanıtları da mevcut.
PKK yöneticilerinden Murat Karayılan'ın, İsrail Dışişleri Bakanı A.
Lieberman'ın açıklamasının akabinde, verdiği beyanatta yer alan;
"Eğerİsrail devleti PKK ile ilişki kurmak istiyorsa, önce PKK önderliğinin Türkiye'ye verilmesinde oynadığı rolden dolayı PKK ve Kürtlerden özür dilemelidir."
(Fırat Haber Ajansı, 12.09.2011) şeklindeki sözleri,PKK-İsrail ilişkilerinin ve işbirliğinin üstünü örtmeye yönelik çabadan öte bir anlam ifade etmiyor.
Lieberman'ın açıklamasının akabinde, verdiği beyanatta yer alan;
"Eğerİsrail devleti PKK ile ilişki kurmak istiyorsa, önce PKK önderliğinin Türkiye'ye verilmesinde oynadığı rolden dolayı PKK ve Kürtlerden özür dilemelidir."
(Fırat Haber Ajansı, 12.09.2011) şeklindeki sözleri,PKK-İsrail ilişkilerinin ve işbirliğinin üstünü örtmeye yönelik çabadan öte bir anlam ifade etmiyor.
Zira, M.Karayılan'ın İsrail yöneticileriyle olan ilişkileri onun bu
sözlerini boşa çıkartıyor.
M.Karayılan'ın, İsrail yetkilileriyle temasını deşifre eden kişi, PKK lideri Abdullah Öcalan ile İsrail yetkilileri arasında geçmiş dönemlerde ilişki tesis eden Yahudi-Kürt kökenli Davut Bağıstani.
M.Karayılan'ın, İsrail yetkilileriyle temasını deşifre eden kişi, PKK lideri Abdullah Öcalan ile İsrail yetkilileri arasında geçmiş dönemlerde ilişki tesis eden Yahudi-Kürt kökenli Davut Bağıstani.
PKK-İsrail ilişkilerinin kilit ismi Davut Bağıstani, hâlihazırda merkezi
Erbil'in Aynkawa semtinde bulunan İsrail-Kürt Enstitüsü'nün başkanlığını
yürütmekte olup, üç yıldan beri aynı yerde yayınlamaya devam ettiği "İsrael-Kurd" adlı dergide
Yahudi-Kürt işbirliğinin önemine vurgu yaparak, PKK'nın da propagandasını yapan
bir kişi.
Davut Bağıstani, Erbil'de Kürtçe yayınlanan Rudaw Gazetesi'ne verdiğibir
beyanatta;
"1967'de İsrail Başbakanı Golda Meir ve İsrail Savunma Bakanı Moşe Dayan ile tanıştığını, İsrail'in şimdiki Cumhurbaşkanı Şimon Peres ile 1970'te tanıştığını ve anılanla 34 yıllık dostluğunun bulunduğunu" belirtiyor.
"1967'de İsrail Başbakanı Golda Meir ve İsrail Savunma Bakanı Moşe Dayan ile tanıştığını, İsrail'in şimdiki Cumhurbaşkanı Şimon Peres ile 1970'te tanıştığını ve anılanla 34 yıllık dostluğunun bulunduğunu" belirtiyor.
"Eşi Piyanka'nın da Yahudi asıllı bir
Almanolduğunu" söyleyen Bağıstani, Murat Karayılan'la ilgili olarak da;
"İsrail devletinin kuruluşunun 60.yıldönümü münasebetiyle, İsrail'de düzenlenen törenlere resmi davetli olarak 08.05.2008'de katıldığını, bir hafta süren İsrail ziyareti sırasında görüştüğü Cumhurbaşkanı Şimon Peres'e PKK/KCK Başkanı Murat Karayılan'ın bir mektubunu elden teslim ettiğini ve aldığı cevabi mesajını Irak'a dönüşünde M.Karayılan'a ilettiğini, ayrıca MOSSAD yetkilileriyle de zaman zaman görüşmeler yaptığını" (Rudaw Gazetesi, 19.05.2008) itiraf ediyor.
"İsrail devletinin kuruluşunun 60.yıldönümü münasebetiyle, İsrail'de düzenlenen törenlere resmi davetli olarak 08.05.2008'de katıldığını, bir hafta süren İsrail ziyareti sırasında görüştüğü Cumhurbaşkanı Şimon Peres'e PKK/KCK Başkanı Murat Karayılan'ın bir mektubunu elden teslim ettiğini ve aldığı cevabi mesajını Irak'a dönüşünde M.Karayılan'a ilettiğini, ayrıca MOSSAD yetkilileriyle de zaman zaman görüşmeler yaptığını" (Rudaw Gazetesi, 19.05.2008) itiraf ediyor.
Davut Bağıstani, Erbil'de Kürtçe yayınlanan Çetir Gazetesinde yer alanbir
söyleşisinde de;
"Türk Ordusunun 1995 yılında Zap, Haftanin, Garave Çemço bölgelerine operasyon yaptığı sırada, Abdullah Öcalan'ınyanında bulunduğunu" belirtiyor.
"Türk Ordusunun 1995 yılında Zap, Haftanin, Garave Çemço bölgelerine operasyon yaptığı sırada, Abdullah Öcalan'ınyanında bulunduğunu" belirtiyor.
Barzani ailesiyle de ilişkisini gizlemeyen Bağıstani, korunduğunu da itiraf
ediyor.
Bu hususta;
"Bazıİslami grupların, Kürt-İsrail ilişkilerinin geliştirilmesi amaçlı çalışmalarından rahatsızlık duyduklarını, bu nedenle kendisine yönelikbir suikast eylemi planının Neçirvan Barzani'nin müdahalesiyle bertaraf edildiğini" (Çetir Gazetesi, 19.07.2010) açıkça dilegetiriyor.
İlginç değil mi?
Bu hususta;
"Bazıİslami grupların, Kürt-İsrail ilişkilerinin geliştirilmesi amaçlı çalışmalarından rahatsızlık duyduklarını, bu nedenle kendisine yönelikbir suikast eylemi planının Neçirvan Barzani'nin müdahalesiyle bertaraf edildiğini" (Çetir Gazetesi, 19.07.2010) açıkça dilegetiriyor.
İlginç değil mi?
Âdeta bir "İsrail Misyoneri" gibi
hareket eden D.Bağıstani'nin buitirafları ortada dururken, M.Karayılan'ın
sözlerinin hiçbir anlamıkalmıyor.
Türkiye ve İran'ın, PKK ve PJAK kamplarına yönelik
düzenlediklerioperasyonlardan rahatsızlık duyan D.Bağıstani, "İsrail-Kürt EnstitüsüBaşkanı" sıfatıyla
05.09.2011 günü Erbil'de, BM, BM Güvenlik Konseyive Avrupa Birliği'ne yaptığı
çağrıda;
"Türk ve İran rejimlerineyönelik acilen harekete geçilmesini" (e-kurd.net) isteyecek kadarileri gidiyor, PKK ve PJAK'ın hamiliğini üstleniyor.
"Türk ve İran rejimlerineyönelik acilen harekete geçilmesini" (e-kurd.net) isteyecek kadarileri gidiyor, PKK ve PJAK'ın hamiliğini üstleniyor.
Öte yandan, İsrail'de çıkan Yedioth Ahronoth Gazetesi'nde, "Ğay Bahor"imzasıyla yayınlanan bir
makalede de, dikkat çekici şu hususlar yeralmıştır:
"PKK'nın Silvan'da 13 askeri öldürdüğü 14 Temmuz
günü, DTK 850 delegesiyle toplandığı Diyarbakır'da özerklik ilan etti.
Aynı gün Suriye'de 12 Kürt partisi ortak bir karar alıp Suriye yönetiminden özerklik talebinde bulundu.
Suriye, Irak, İran ve Türkiye'deki muhtelif Kürt unsurlar, yavaş yavaş büyük bir devlet olmak için birbirleriyle bağlantı kuruyorlar.
Kurulacak Kürt devleti Güney Sudan gibi, İsrail'in yakın müttefiki olacaktır.
Kürtler kendilerini Yahudilere daha yakın, ikiz kardeş gibi görüyor.
Göreceksiniz, İsrail düşmanı 4 devlet (Türkiye, İran, Suriye ve Irak), İsrail dostu bir Kürt devletini doğurmak için parçalanmak zorunda kalacak."
(Yedioth Ahronoth, 28.07.2011) Bu sözler de İsrailli bir Yahudi-Siyonist'in itirafı.
Aynı gün Suriye'de 12 Kürt partisi ortak bir karar alıp Suriye yönetiminden özerklik talebinde bulundu.
Suriye, Irak, İran ve Türkiye'deki muhtelif Kürt unsurlar, yavaş yavaş büyük bir devlet olmak için birbirleriyle bağlantı kuruyorlar.
Kurulacak Kürt devleti Güney Sudan gibi, İsrail'in yakın müttefiki olacaktır.
Kürtler kendilerini Yahudilere daha yakın, ikiz kardeş gibi görüyor.
Göreceksiniz, İsrail düşmanı 4 devlet (Türkiye, İran, Suriye ve Irak), İsrail dostu bir Kürt devletini doğurmak için parçalanmak zorunda kalacak."
(Yedioth Ahronoth, 28.07.2011) Bu sözler de İsrailli bir Yahudi-Siyonist'in itirafı.
Türkiyeli Yahudi işadamı İshak Alaton ile BDP Diyarbakır Milletvekili Leyla
Zana'nın konuşmacı olarak katıldıkları Bilgi Üniversitesi'nin(İstanbul,
08.04.2011) "Barışı Kurmak" konferansında
kucaklaşarak;
"Kürtlerin Türkiye'den ayrılmak isteyip istemediklerinin referandum asunulması ve Abdullah Öcalan'ın İmralı'dan çıkarılıp ev hapsine alınması" yönünde dillendirdikleri ortak görüşlerini de hatırlayalım.
"Kürtlerin Türkiye'den ayrılmak isteyip istemediklerinin referandum asunulması ve Abdullah Öcalan'ın İmralı'dan çıkarılıp ev hapsine alınması" yönünde dillendirdikleri ortak görüşlerini de hatırlayalım.
İsrail'in ve Yahudi lobisinin, PKK ve diğer Kürtçü unsurlarla olan
ilişkilerini "hayali" olarak
yansıtarak, gerçeği bir türlü görmek istemeyen bazı medya organlarının ve
yazarların, şimdi ne düşündüklerini merak ediyorum.
Sinan Sungur
Odatv.com
Odatv.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder